Bu Blogda Ara

4 Haziran 2008 Çarşamba

Piramitlerin gizemleri ve Kuran'ın bakış açısı

Konumuz Mısır Piramitleri

Kasas 38

Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilah tanımıyorum. Ey Haman! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak, bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi.

Görüyoruz ki Mısır'ın şımarık firavunu gökyüzünde Allah'ı aramış bunun için nekadar yükseğe çıkarsam ona ulaşmam okadar kolay olur demiştir. Ama kendisi maalesef Allah'ı anlıyamamış kaldıkı bu arayışında da samimi deilmiş. Zira çıksamda bulacağımı ummuyorum demiştir. Bunu yapıtı "Haman" diye isimlendirdi makamda ki kişinin yapmasını istemiştir.
Bu "Haman" denilen kişiden en önemli istek kulenın olabildiğine yüksek olmasıdır.
Anlıyoruz ki yapılan pramitlerin amacı bu imiş!
Demek ki Firavun ve ona uyanlar "Tanrıların" gökyüzünde ikametgah ettiği inancına sahip idiler!

Şimdi işte günümüzde hala çözülemeyen asıl mucize! Kulelerin nasıl yapıldıgı...
Kuran burda bize çok net şekilde kulelerin nasıl yapıdıgını Firavunun ağzı ile anlatıyor.

Firavun Hamana "Ey Haman! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak, bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına çıkayım" diye emretmiştir.

Görüyoruz ki Mısır piramitleri ve onların yapımında kullanılan koca koca tuğlalar yerinde pişirilerek meydana getirilmiştir.
Yani bu tuğlalar aslında çamur bloklar imiş ve bunlar pişirilerek meydana getirilmiş.
İlerdede göreceğimiz gibi bu pişirme radyasyon! evet radyasyonlada olmuş olabilir. Çünkü bunun hakkında bazı işaretler söz konusu. Ama normal şekilde pişirilmiş olmasıda ihtimaldir. Bunun hakkında kesin birşey söyleyemem ama Ateş Ehli diye söylendikleri için burdada ateş olarak radyasyon kastediliyor olabilir. İlerde görecegiz. Kesin birşey diyemiyorum.

Şimdi burda soru şu: Bu çamur bölgede bulunan bir bataklık gibi biryerden mi temin ediliyordu yoksa kendilerimi çamuru imal ediyorlardı?
Bunun hakkında ben bir bilgi göremedim gören varsa yazarsa sevinirim .

Her ne olursa olsun bu çamurun pişirilmesi ve bununla kulenin yapılması ÇOK ama ÇOK büyük bir mucizedir. Hala nasıl yapıldıgını bilmedigimiz piramitlere ki en büyük sırrı taşlarıdır ... Kuran ışık tutuyor.

Şimdi olayın birde diğer ayetlerle tekrar tanıklık edelim. Allah bize iyice anlıyalım diye ayetlerini parça parça anlatıyor.

Mümin 35

Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.

Burdan görüyoruz ki Firavun Musa (a.s) karşı bir delil aramak için bu yola başvurmuştur.

Mümin 36

Firavun:" Ey Haman, bana yüksek bir kule yap; belki yollara erişirim."

Mümin 37

"Göklerin yollarına erişirim de Musa'nın Tanrısı'nı görürüm! Doğrusu ben onu, yalancı sanıyorum, dedi. Böylece Firavun'a, yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı tamamen boşa çıktı.

Böylece Firavun Tanrılarına erişmeyi umut ediyor ve Musa'ya karşı ona kendiside bir delil getirmek istiyordu. Ama maalesef bu TUZAĞI tamamen boş bir çabalama idi. Yaptığı kendisine güzel bir iş gibi gösterilmişti. Ama bu yaptıgı çok kötü bir işti ve yoldan saptırıldı bu yuzden
bu kötü işin cezası nedir ?

Mümin 43

Gerçek şu ki, sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Dönüşümüz Allah'adır, aşırı gidenler de ateş ehlinin kendileridir.

Anlıyoruz ki Firavun ve ona uyanlar Ateş-ehli imişler. yanı onların uydukları şey ateş veya ateşin kaynagı imiş.

Mümin 44

Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir.

Mümin 45

Nihayet Allah, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden bu zatı korudu, Firavun'un kavmini ise kötü azap kuşatıverdi.

Bu zat diye geçen ayetteki kişi ayetin başına bakınca firavunla konuşan onun ailesinden olan mümin olupta bunu gizleyen ve hz Musa ya destek veren zattır. Bu kişinin kim olduğunu şu ayetlerden anlıyoruz.

Mümin 28
Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı "Rabbim Allah'tır" diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin , bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.

Zaten burdan 46 cı ayete kadar bu kişi ile Firavunun aralarında ki konuşmaları geçiyor.

Peki tuzak kuranlara ne olmuş?

Mümin 46

Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun

Demekki şuanda onlar sabah akşam bu azabın içerisindeler! Demek ki bu inşa ettikleri yapıya Firavun ve herbiri doluşmuş. Amaçları kurageldikleri tuzaktan guvende kalmak! Musa (a.s) ve ona uyanları ise kurdukları tuzağa düşürmek! Bu nasıl bir tuzaktır!
Ve nasıl olduda tuzakları boşa gitti onlara tepti! Şüphesiz Allah tuzaklarını bozdu.

Tuzağı anlamaya çalışalım. Bu kurdukları tuzaktan emin yer olarak inşa ettikleri yerleri görmüşlerdir. Ama kendileri emin yerde olacaklarına kendilerine bu tepmiş Allah ona iman edeni korumuş ama tuzak kuranların sığındıkları yer onları koruyamamıştır.
Firavun ve ona uyanlar bu korunacakları umdukları yerde sıkışmış kalmışlardır.
Ve onların azabıda orda devamlıdır !
Anlıyoruz ki Firavun neyi var neyi yoksa emin bölgeye almıştır. Geriye kalan heryeri yapacakları KÖTÜLÜK yani ATEŞ kaplıyacağı için orda emliyette olacaklarını düşünmüşlerdir.
İşte burda şu devreye giriyor.
bilakis onlarıda o kötülük o ateş yakaladı.
Allah dışarda kalanları korudu!
Ama içerde kalanlar bundan korunamadı.
ve bu onlardanda bir an bile olsun kaldırılmadı.
Kaldırılmıyor. O ateş orda onlarla beraber sıkıştı. Peki nedir bu ateş? Nedir bu KÖTÜ AZAP?

İşte bunuda yeni yeni insan oğlu anlıyor. Onların tuzağı olan bu ateş ve asıl onların düştüğü bu ateş RADYOAKTİVİTE'dir!
Mısır pramitlerini inceleyenler elbette konuya vakıf olanlar araştıranlar bunu çok iyi bilirler! Şimdi anlıyoruz ki Firavun aslında kurduğu tuzaktan korunmak için tüm ona uyanları ve tüm servetini herşeyi orda muhafaza edip belli zaman sonra ordan cıkmayı umut ediyordu!
Ama onlar orda sıkıştı kaldı! Ve azap sadece onları vurdu. Nekadar ileri bir teknoloji düşünsenize!


Herkese merhabalar arkadaşlar;

Yeni bir yazı dizisi ile tekrar merhaba. Konu başlığından da anlayacağınız gibi piramitlerin esrarengiz sırrı için detaylı bir bilgi vermek istedim. İlk önce şunu söylemek isterim ki forumda yapmış olduğum arama sonucunda kesin olmayan değerli bir arkadaşımızın verdiği bilgiye

Dünyanın her yerinde ilkokul çağındaki çocuklara, piramitlerin binlerce kölenin on yıllar boyu süren çalışması ile yapıldığı öğretilir. Hatta şimdi dışarıya çıkıp gördüğünüz ilk yüz kişiye piramitlerin nasıl inşa edildiğini sorsanız, çoğunun vereceği cevap bundan çok da farklı olmaz. Kolay bir açıklamadır ve “5 işçi 10 metre duvarı 3 günde inşa ederse…” tarzı matematik sorularına alışkın olan gençliğimiz için -Orta yaşlardakiler de alışkındır- çok da gerçekçidir. Neticede binlerce kişiyi yeterince korkutarak onlara Japon istiklal marşını tersten okutturabilirsiniz, neden aynı yöntemle 5 milyon kaya bloğu bir plana göre yerleştirilemesin?

Elbette kimse böyle bir projenin kolaylıkla yapıldığını iddia etmiyor. Ama bazı şeylerin sır olarak kalmasındansa, mantıklı yada mantıksız bir açıklama getirip üzerini örtmek herkesin daha çok işine geliyor. Peki bir soru soralım: Eğer bu tez yeterince mantıklıysa, neden araştırmacıların en gözde konularından biri hâlâ ve hâlâ piramitler? Çünkü kölelerin taşları kilometrelerce ötede söküp piramitlere kadar getirmesi için, iki şeye şiddetle ihtiyaç duyulacaktır ki, bunları gerektikleri kadar (Yazının ilerleyen yerlerinde göreceğiz) bulmak o zamanın şartlarında neredeyse imkansızdır:

1.Çok fazla zaman
2.Çok fazla köle

Büyük Keops piramiti, yaklaşık 2.5 milyon kaya bloğundan oluşmuştur. Bu kaya bloklarının çoğu yaklaşık 2 ton ağırlığındadır ve taşınması için en az 60 kişi gerekmektedir. 60 kişiyi duyunca dudağınız uçuklamasın, dahası geliyor. Bu kayaların bazıları 70 ton ağırlığındadır. Üstelik piramidin zemininde değil, yaklaşık 40 metre yüksekte bulunmuştur. Eski Mısırlılar o dönemde henüz vinci üretemediklerinden, böyle bir kaya bloğunu insan gücüyle taşımak zorundadırlar ve 70 tonluk bir bloğu taşımak için -sıkı durun- 2000 kişiden fazlası gerekir.

Firavun kelimesi, bildiğiniz gibi Kıptî (Eski Mısır uygarlığı) hükümdarlarına verilen genel bir isim; Sultan gibi… Firavun Keops’un 20 yıllık hükümdarlığı süresince bu piramidin bitirildiğini düşünecek olursak, tahta çıktığı günden itibaren her gün yaklaşık 400 bloğun yerine yerleştirilmesi gerektiğini anlarız.

Hadi bunların hepsini geçtik diyelim. Yeterli işçiyi ve zamanı bir şekilde buldunuz. Her şey hazır. Peki sizce ellerindeki basit aletlerle, Mısırlılar piramitleri oluşturan kayaları nasıl kestiler? Piramitlere en yakın taş kaynağı, kilometrelerce ötedeydi.

Hatırlarsanız yakın zamanda, kar kuyularından buz kütleleri çıkarıp şehre getiren işçilerle ilgili bir haber medyada yer almıştı. İşçilerin bir tek sıkıntısı vardı: Buzu yanlış kesenler, işe yaramaz küçük parçalar oluşmasına sebep oluyorlardı.

Piramitlerin yapımında kullanıldığı iddia edilen kireçtaşı da, verdiğimiz örnekteki gibi, kesilirken çok çabuk parçalanır. 5 milyon ton kireçtaşı bloğunun kesildiğine inanıldığına göre, geride tonlarca işe yaramaz parça ve yığınla kırık kaya bloğu kalması gerekirdi.
Fakat şu ana kadar bunu gösterebilecek herhangi bir delile rastlanmadı.

Mısırlıların basit aletler kullandığını söylemiştik. Peki sizce sert metallerden yoksun bir medeniyet, nasıl olur da 10 farklı boyutta taşı, boyutlarında en ufak bir oynama olmadan kesmeyi başarır? Taşların tam istenilen boyutta kesilmesi çok önemlidir, çünkü küçük bir kesim hatası bile dikey bağlantılarda geri dönülemeyecek hatalara sebep olabilir.

Acaba bitişik bloklar arasındaki bağlantılar nasıl bu kadar doğru bir şekilde ayarlanabildi? Dikkat buyurun, milyonlarca bloğun arasındaki yatay ve dikey bağlantılarda 2 mm’den fazla sapma yok! Bu kadar blok nasıl oldu da motorlu aletlerin veya elmas kesicilerin yardımı olmadan istenilen seviyeye getirilebildi?

Peki taşların kesilmesinden taşınmasına, akıllarda pek çok soru işareti bırakan “Vur sırtına taşıyıver!” teorisinden siz de şüphelenmeye başlamadınız mı? Piramitlerle ilgili akıllara takılan bütün sorular, ortaya atılan bir teoriyle cevaplandı. Bu teori, daha önce ortaya atılan fikirlerden oldukça farklıydı. Ne milyonlarca işçiden, ne tahta tahterevallilerden, ne de uzaylılardan bahsediyordu.

Bu teori farklıydı, çünkü kayaların yerinde oluşturulduğunu söylüyordu!

Piramitlerin “kaba kuvvet” esasına dayalı olarak yapılmasının neden imkansız olduğunu açıklamıştık. Bu yazımızdaysa konuya kaldığımız yerden devam ediyoruz ve in situ (yerinde) taş oluşturmanın gerçekçi bir teori olup olmadığını inceliyoruz.

Piramitlerde kullanılan taşların tabii kireçtaşı kayaları olduğunu söyleyenleri zor durumda bırakan iki gerçek vardı: Kayaların içinde fosil kabukları ve hava kabarcıkları bulunmuştu!
Tabii kireçtaşı kayaları, binlerce yıllık bir birikimin ürünü olduklarından çok sıkışmışlardır ve içlerinde fosil kabuğu ve hava kabarcıkları bulundurmazlar.

Öyleyse bu kayaların tabii kireçtaşı kayaları olmaması gerekiyordu. 80lerin başında, profesör Joseph Davidovits, piramitlerin kireçtaşından üretilmiş taşlarla inşa edildiğini iddia etti. Teorisine göre; Mısırlı işçiler, yumuşak kireçtaşlarını ezip suyla karıştırıyor ve hazırlanan bulamaçı kaolin kili, kireç, çamur ve sodyum karbonatla birleştiriyorlardı.
Bu karışım, piramitte istenen yere yerleştirilen kalıplara dökülüyordu. Maddelerin jeokimyasal reaksiyonlar geçirmelerinin ardından, ortaya tabii kireçtaşı kayalarından ayırt edilemeyecek benzerlikte ve sertlikte kayalar çıkıyordu. Böylece taşları kesme, piramitlere getirme, yerlerine çıkarma dertleri tamamen ortadan kalkıyordu!

Klasik “kesip piramide taşıma” teorisinin eksiklerinden önceki yazımızda bahsetmiştik. Bir piramidin yaklaşık 20 senede tamamlandığını biliyoruz. Bu “kaba kuvvet” teorisi doğruysa bir piramit asla 20 senede tamamlanmış olamazdı. Yine piramitlerin şekli “piramit”e benzetilemez, binlerce kaya bloğu milimetrik hesaplarla kesilemezdi.
Hadi kesildiğini varsayalım, hayali taşıma süreci öylesine safhalar içeriyordu ki kayalar piramitteki yerlerine getirilene kadar hassas ölçülerini kaybetmiş olacaklardı.

Davidovits 79′da bunları söylediğinde, bazı Egyptologist (Mısır bilimci)’lerden tepki gördü.
Piramitlerin böyle pratik ve akıllıca bir yöntemle inşa edilmiş olması ihtimali, Darwinci, “Zaman ilerledikçe insanlık ilerledi” görüşündeki bazı bilim adamlarını pek “sarmadı”.
Öyle ya, bu karışımı elde etmek için kimya bilgisi gerekiyordu ki, o devrin insanları bunu biliyor olmamalıydılar.

Davidovits’in bu konudaki fikirleri, sadece düşünerek vardığı sonuçlar değildi. Fransa’daki Jeopolimer Enstitüsünde çalışan bir bilim adamı olan Prof. Davidovits, araştırmalarını tabii maddelerden karışımlar yaparak farklı kaya türleri oluşturmaya yöneltmişti.
Mısırlıların da yaptıkları karışımlarla, gerçeğinden ayırt edilemeyecek benzerlikte kireçtaşı kayaları üretebildiğini iddia eden Davidovits, hiyerogliflerden yola çıkarak hazırladığı karışımlarla birebir kireçtaşı kütleleri üretmeyi başardı. Hikayenin Eski Mısır’dan günümüzdeki deneylere uzanan kısmına gelecek yazımızda geçelim.

Prof. Davidovits’in, piramitlerin kayaların oyulmasıyla yapılmadığına dair bazı deliller bulduğundan ve karışımı laboratuar ortamında yeniden üretebildiğinden önceki yazımızda bahsetmiştik.

Konuyu genel hatlarıyla aktarmaya çalışalım. Davidovits’in teorisini “fazla akıllıca” bulan bilim adamlarını sıkıntıya düşürecek gerçeklerden biri de Irtysen Anıtı’ydı.
Irtysen Anıtı, Paris’te Louvre Müzesinde yer alan 4000 yıllık bir taş anıt. Anıtta, MÖ 2000′li yıllarda yaşamış Irtysen isimli ruhban sınıfı baş ustasının otobiyografisi yer alıyor.
Yazıda Irtysen, taş anıtlar yapabilmeye yarayan “gizli bir bilgi”ye sahip olduğundan bahsediyor. Dikkat buyurun, ifadesi ilginç:

“Taşları oyarak değil, kalıplara dökerek taş anıtlar üretmek”
Prof. Davidovits, araştırmalarını sürdürürken Sehel Anıtı’yla da karşılaşır. Bu anıt ilk olarak 1889′da bulunmuştur; fakat o dönemde kimya bilimi hiyeroglif çözümüne entegre edilmediğinden, taş yapımıyla ilgili formülleri içeren kısımlar anlaşılamamıştır.
Profesör, hiyeroglifte yer alan; oturan insan ve üzerinde göz ifadesinin ARI kelimesiyle karşılandığını bilmektedir. ARI, “şekle sokmak” anlamına gelmektedir.

Hiyeroglifteki şekillerden birinde ARI’ya ekleme yapıldığı dikkat çekmektedir. Bu ekleme, oturan insan figürünün yanına eklenmiş yarım daire ve üzerinde göğe uzanmış iki el motifidir.

Yeni şekle ARI-KAT adı verilir. Davidovits, bu ifadenin “insan yapımı mineralli veya sentetik madde” anlamına geldiğini anlamakta gecikmez.
İsterseniz şimdi de piramitlerde kullanılan kireçtaşı bloklarının nasıl üretilebileceğini fotoğraflarıyla görelim:
1. Yumuşak Kireçtaşı
2. Natron Tuzu (Sodyum Karbonat):
Natron tuzu, su ve kireçtaşı iyice karıştırılır.
3. Kireç:
Kireç, kireçtaşlarının ufalanmasıyla ortaya çıkabileceği gibi, yanmış bitkilerin küllerinde de yoğun olarak bulunur. Bu sebeple, rahiplerin Mısır’ın her tarafından bitki külleri toplamış olabilecekleri tahmin ediliyor.
4. Kostik Soda:
Kostik Soda, bir nevi katalizör olarak kimyasal reaksiyonları hızlandırmakta kullanılır.
Karışım çimento halini alır. İşçiler, fosil kabukları, Nil yatağından alınan kil ve kireçtaşı parçalarını çimentoya karıştırırlar. Karışım kalıplara dökülür ve gölgede kurumaya bırakılır. Çünkü yakıcı güneşte kalan karışım çatlayabilir.

Giza’daki büyük piramitlerde, kaya blokları bu teknikle bulundukları yerde üretildiler. Böylece binlerce kilo ağırlığındaki blokları yerden çok yükseklere çıkarmalarına gerek kalmadı. Mısır’da uygulanan teknik esas alınarak yapılan deney sonucunda, ortaya 12 tonluk kireçtaşı bloğu çıktı.

Piramitlerde kullanılan formül, elbette deneyde uygulanandan farklıydı. Fransız kireci, eski Mısır’da kullanılan reaktif tik içerikli kireçten farklılıklar gösteriyordu. Piramitlerin formülü, küçük blokların üretilmesine elverişsizdi.
Deneyde aynı formülün kullanılamamasının bir diğer sebebi de, piramitlerden örnek alınmasına izin verilmiyor olması.

Sonuçta, deney birebir gerçekleri yansıtmasa da; gerçeğinden ayırt edilemeyecek kalitede kireç taşı kayalarının üretilebileceğinin bir ispatı oldu.

Hiç yorum yok: