Bu Blogda Ara

5 Haziran 2008 Perşembe

NEFS-İ RÂZİYYE

NEFS-İ RÂZİYYE


Nefsin Sırrî Makamı’dır.
ALLAH Tealâ ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e teslim olup, imân edip, tâbi' olup ve itâat etme sırr-ı sıfırına sıla sülûkudur.
Habli'l-Verid vuslatı, kariblik (yâkînlik) ikrâmı ve Bilelik Bayramının şerefine İmâm-ı Mutlak Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in imâmlığında kurban bayramı namazına uyar (iştirak eder).
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
"Ben hanîf olarak vechimi (yüzümü) gökleri ve yeri yoktan yaratan ALLAH'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim." (En'âm 6/79)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kurbanını keserken bu âyeti celileyi okuyor.
Nefs-i Râziyye, bu makamda bu âyeti okuyup: "Bismillahi ALLAHÜ EKBER!..." deyip,
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in;
Ulûhiyyeti,
Rübûbiyyeti,
Merhametiyyeti ve
Mâlikiyyetine imân edip de,
Nefsinin hatalı bilinç ve ahlâkını kesip atar...
RABB'ısından razı olur...
Sırrî nefsin kurban bayramı başlar ve asla bitmez...
Muhammedî oluş rüşdü, şuûru, nûru , sürûru ve onuru ALLAH Tealâ'nın hidâyeti, izni ve va'diyle artık ebedîdir.
Dünya ve âhiret hayatı için gerekli olan Nûr-u Muhammed; bu cihânda ve imtihan hayatında, dinde cem' olmuştur.
Açıkçası ve Türkçesi canı dâima cennettedir.
Cennet: cim, nun, nun,...
"Olsun!... Olmasın!..."dan geçip "Olan!..."ı Hükm-ü HAKK bilip;
ALLAH Tealâ'nın kaza, kader, irade ve dilemesi ile halkedildiğini bilir, anlar ve razı olarak yaşar!...
Doğum da ölüm de hoş gelir ve hoş giderler!...
Sılası olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e Ravza Vuslatı sonucu RIZA rüşdüne ermiştir...
Kendini ve RABB'ısını Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in BİZ Bileliğinde bilen, anlayan, yaşayan, tercih eden ve cüz'i iradesini, muradedilen ve emredilen bu yönde kullanıp RABB'ısından razı olan nefstir Nefs-i Râziyye!....
Unutmamalıyız ki Nefs-i Râziyye önce Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in i'tikadından, amelinden, ahlâkından ve hâlinden rızasıyla razı olan nefstir.
RABB'ımız Tealâ Fecir Sûre-i celilesinde:
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي
"Ey tatmîn olmuş nefs! Dön RABB'ine! Sen O'ndan razı, O senden Razı olarak!... Gir kullarımın içine!...Gir Cennetime!..." (Fecr 89/27-30)
Tevhid tekemmülünü ikmâl etmiş nefs;
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Rıza rehberliğinde, Emrullahı kavlen, fiilen, ahlâken ve hâlen harfiyyen yerine getirerek Muradullahı lâzım ve lâyıkı vechile gerçekleştirip isbatladın!
Tüm çeldirici, yoldan ve baştan çıkarıcılara ve nice nice çilelere rağmen zikir, fikir, şükür ve sabır yolundan dönmedin!
Olanları; "Hükm-ü Hakk"bildin.
Rızan, rüşdüne erdi.
RABB'inden razı oldun: Râziyyeten ve maksad hasıl oldu.
RABB Tealâ da senden razı oldu: Merzîyyeten...
O hâlde rücû' et (mi'râc et!): dön RABBine!...
"Ve kularıma dahil ol!..."
İşte Muhammedîlerin Makam-ı Mahmud cem'i ve cemâatı!...
"Ve cennetime gir!..."
Cennet: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ezelî ve ilâhî nûrundan halkedilmiştir.
İ'tirazsız rıza (teslimiyet) ile önce Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in kalbî ravzasında buluşuruz.
Biz oluruz. Orası cennettir!...
Konuştukça boşa çıkar...
En iyisi herkes kendi parmak izi gibi kendine mahsus muhabbet membağını Havz-ı kevser-i Resûl-i Ekremde arasın...

Hiç yorum yok: