Bu Blogda Ara

10 Haziran 2008 Salı

HARUT ve MARUT





Melek
sihir öğretmez, fakat meleklerin hayır için öğrettikleri ve ilham
ettikleri gerçekler, küfür ehlinin ve şeytanların elinde şer ve fitne
çıkarmak
için sihir olarak da kullanılabilir. Nitekim bunu evvela Bâbilliler
yaptılar.
Anlaşıldığı kadarıyla bunlar, bu iki meleğin ilhamiyle keşfedip
belledikleri
semavî ve arzî, ruhanî ve cismanî kuvvetleri ve bunların
kaynaştırılmasından
meydana gelen bazı teknikleri, yıldızlara ve tabiata isnad ederek küfre
girdiler.




O zamanın İsrailoğulları
bunları onlardan öğreniyorlardı ve
milletler arasında bu sihirle uğraşmayı kendilerine bir yol, bir meslek
edinmişlerdi. En nihayet Hz. Muhammed' in peygamberliği üzerine
Kur' ân' ın
i' cazı karşısında Allah' ın kitabını arkalarına atarak büsbütün bu
şeytanlara
uydular. Bu Yahudi zümresi, o kâfir şeytanların izlediği ve öğrettiği
bu
iki çeşit sihir kitaplarından karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler
öğreniyorlardı. Bu tabir, sihrin en yüksek derecedeki tesirini ifade
içindir.
Yani bunlar bu yolla karı ile kocanın arasını bile ayırabilecek
fesatlar
çeviriyorlar, bu tesiri meydana getiren sihirlerle cemiyet içinde ne
büyük
fitneler çıkarılabileceğini artık siz kıyas ediniz. Karı ile kocanın
arasını
ayıranlar, bu kadar kuvvetli bir sevgi bağını kıranlar, bir topluma
neler
yapmazlar; komşular ve hemşehriler arasında ne fitneler çıkarıp, halkı
birbirine mi düşürmezler? İhtilaller mi çıkarmazlar?

Harut ve Marut isimlerinin geçtiği Bakara suresinin 102. ayeti, “o ne güzel kuldu” ifadesiyle Rabbimizin övgüsüne mahzar olmuş Süleyman peygambere atılan iftiraları bertaraf etmekte ve o çok değerli peygamberin üzerine atılmış çamurları temizleyip, onu kendisine sürülmeye çalışılan karalardan arındırmaktadır.
Ayetin meali şöyledir:
Bakara; 102: Ve onlar (Yahudiler) Süleyman mülküne dair şeytanların okuyup durdukları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir değildi. Ama o şeytanlar kâfir idiler; insanlara sihri ve Babil’de iki meleğe/ iki krala; Harut ve Marut’a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi (Harut ve Marut), “Biz fitneyiz, sakın kâfir olma!” demedikçe hiç kimseye hiçbir şey öğretmezlerdi. İnsanlar o ikisinden erkekle eşinin arasını açtıkları şeyleri öğreniyorlardı. -Ne var ki, onlar onunla Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler- Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Ant olsun ki, onu satın alanın ahirette hiçbir nasibi olmayacağını da kesinlikle biliyorlardı. Ve öz benliklerini sattıkları şey ne çirkin bir şeydi! Keşke bilmiş olsalardı.
Aslında bu ayet, bağımsız bir ayet olmayıp, Yahudilerin kınandığı Bakara suresinin 97-103. ayetlerinden oluşan bir pasajın parçasıdır. Bu ayet, bir çok yanlış davranışlarda bulunmuş olan Yahudileri, tüm yanlışlarına ilâveten “Bir de şeytanların (Süleyman peygamberin emri altında gönülsüz olarak çalışan yabancı işçilerin) yalanlarına kandıkları ve o tertemiz peygamberi kâfirlikle suçladıkları için kınamaktadır. Ayetin esas mesajı budur.

Yahudilerin, Süleyman peygamberin emrinde çalışan insan şeytanlara uyarak ona kâfirliği reva gördüklerinin kanıtı ise, Kitab-ı Mukaddes’te bulunmaktadır:
Kitab-ı Mukaddes 1. Krallar bölüm 11:
1. Kral Süleyman firavunun kızının yanısıra Moavlı, Ammonlu, Edomlu, Saydalı ve Hititli bir çok yabancı kadın sevdi.
2. Bu kadınlar RAB`bin İsrail halkına, "Ne siz onların arasına girin, ne de onlar sizin aranıza girsinler; çünkü onlar kesinlikle sizi kendi ilahlarının ardınca yürümek üzere saptıracaklardır" dediği uluslardandı. Buna karşın, Süleyman onlara sevgiyle bağlandı.
3. Süleyman`ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz
cariyesi vardı. Karıları onu yolundan saptırdılar.
4. Süleyman yaşlandıkça, karıları onu başka ilahların ardınca
yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini
Tanrısı RAB`be adayan babası Davut gibi yaşamadı.
5. Saydalılar`ın tanrıçası Aştoret`e ve Ammonlular`ın iğrenç
ilahı Molek`e taptı.
6. Böylece RAB`bin gözünde kötü olanı yaptı, RAB`bin yolunda
yürüyen babası Davut gibi tam anlamıyla RAB`bi izlemedi.
7. Yeruşalim`in doğusundaki tepede Moavlılar`ın iğrenç ilahı
Kemoş`a ve Ammonlular`ın iğrenç ilahı Molek`e tapmak için bir yer yaptırdı.
8. İlahlarına buhur yakıp kurban kesen bütün yabancı karıları
için de aynı şeyleri yaptı.
9-10. İsrail`in Tanrısı RAB, kendisine iki kez görünüp, "Başka
ilahlara tapma!" demesine karşın, Süleyman RAB`bin yolundan saptı
ve O`nun buyruğuna uymadı. Bu yüzden RAB Süleyman`a öfkelenerek,
11. "Seninle yaptığım antlaşmaya ve kurallarıma bilerek uymadığın için krallığı elinden alacağım ve görevlilerinden birine vereceğim" dedi,
12. "Ancak baban Davut`un hatırı için, bunu senin yaşadığın sürede değil,
oğlun kral olduktan sonra yapacağım.
13. Ama oğlunun elinden bütün krallığı almayacağım. Kulum Davut`un ve kendi seçtiğim Yeruşalim`in hatırı için oğluna bir oymak bırakacağım."
Kendi elleriyle yazdıkları uydurma kitaplarından da görüldüğü gibi Yahudiler, Bakara 102. ayette bildirildiği üzere Süleyman peygamberi “o bir kâfirdir” iftirasıyla karalamak isteyen şeytanların oyununa gelerek onun kâfirliğini kabul etmişlerdir ve hâlâ da etmektedirler.

Bu durum, yani Süleyman peygamberin kâfirleştiğine dair ifadelerin Kitab-ı Mukaddes’te yer alması; Yahudilerin, şeytanların iftiralarına inanmaları yanında, Kitab-ı Mukaddes’in Allah kelâmı olmadığını ve Musa peygamberden asırlar sonra uydurulup tertip edilmiş olduğunu da göstermektedir.

Süleyman peygambere iftira eden şeytanlar, Sad suresinin 37. ayetinde konu edilen şeytanlar olup, bir çok ayette “cinn” olarak ifade edilmişlerdir. Bu şeytanların, halk arasında genel kabul görmüş şeytan ile bir ilgisi yoktur. “Şeytan” sözcüğünün sözlük anlamı; “haktan uzak olan” demektir. Kavram olarak ise “şeytan”; “Hakka ve akla aykırı hareket eden her türlü kişi, güç ve kurumun ortak ve tipik adıdır”. İşte, Süleyman peygambere iftira eden şeytanlar (cinnler); Süleyman peygamberin emrinde zoraki çalıştırılan ve karakter tanımlarına uygun davranışlarda bulunarak, onun hakkında sürekli gerçek dışı ve hakka aykırı plânlar kuran, yalanlar üreten ve iftiralar yayan işçilerdir. (Daha fazla detay “Cinn” ve “Şeytan” başlıklı yazılarımızda mevcuttur.)
Bakara suresinin 102. ayeti, hem bu insan şeytanların neler yaptıklarını bize bildirmekte hem Yahudilerin bu şeytanların uydurduklarına inanmalarını eleştirmekte hem de o saygıdeğer Elçi’nin kâfir olmadığını ilân etmektedir:

“Ve onlar (Yahudiler) Süleyman mülküne dair şeytanların okuyup durdukları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir değildi. Ama o şeytanlar kâfir idiler…”

Kur’an’dan öğrendiğimize göre bu şeytanlar, Süleyman peygambere yaptıkları iftiranın yanında, başka şu işleri de yapıyorlardı:

“insanlara sihri ve Babil’de iki meleğe/ iki krala; Harut ve Marut’a indirileni öğretiyorlardı.”

Görüldüğü üzere şeytanlar insanlara iki şeyi öğretiyorlardı;

- Sihir ve
- Babil’deki iki melik/ melek’e indirilmiş (vahyedilmiş) şeyler.

Sihrin bir göz boyama tekniği olduğu bellidir (A’raf 116, 117) ama “Harut ve Marut kimdir?” ve “Onlara neler indirilmiştir?” sorularının cevapları belli değildir.

Ayete göre Harut ve Marut’un sihir ve sihir öğretmenliğiyle ilgileri yoktur ve onların bildiği ve öğrettiği şeyler sihirden başka bir şeyler olmalıdır. Çünkü, ayette şeytanların öğrettikleri, iki madde halinde yer almaktadır. Eğer Harut ve Marut da sihir öğretselerdi, ayette sihir ile Harut ve Marut’un öğrettikleri arasına “ve” bağlacı konmaması gerekirdi.
Harut ve Marut
Kur’an’da, Harut ve Marut’un kim oldukları ve onlara neler indirildiği bildirilmemesine rağmen bu kişilerin rivayetlerdeki tanımları çok ilginçtir:
“Harut ve Marut iki melektir. Onlar insanlarla alay ediyorlardı. Onları sınamak için Allah kendilerini, cinsel vb. günahlar işlememe emriyle yeryüzüne gönderdi. Yeryüzünde bir güzel kadın onları yoldan çıkardı. Ceza olsun diye onlar Babil’de bir kuyuya kapatıldılar, ayaklarından asıldılar. Orada onlar kendilerinden istekte bulunanlara sihiri öğretiyorlardı.(Sonra ne oldular ki!)
Harut ve Marut ile ilgili, bunların “Cebrail” ve “Mikail” olduğu yolunda veya “iki şeytan” olduğu yolunda, tutarsız bir çok açıklama yapılmış olup, Arap, Fars ve İbrani toplumlarında bu isim ve bu isme benzer isimlerle ifade edilmiş bir çok efsane kahramanı mevcuttur. (Bu konunun detayı için TDV.nın İSLAM ANSİKLOPEDİSİ içinde yer alan “Harut ve Marut” maddelerine bakılabilir.)

Harut ve Marut ile ilgili peygamberimiz kaynaklı sağlam bir bilgi yoktur. Zaten olması da mümkün değildir. Müslümanlar arasında dolaşan yanlış inancın ise, İsrailiyat kaynaklı olduğu ve özellikle de Ka’b ül Ahbar tarafından uydurulduğu, başta Taberî olmak üzere bir çok düşünür tarafından ileri sürülmüştür. Kadı İyâd, İbn Hazm, Ebû Bekir İbn ül-Arabî, Kurtubî, İbn Kesîr, İbn ül-Cevzî, Fahreddin er-Râzî ve Taberî bu rivayetleri tenkit etmişler, uydurma veya zayıf olduğunu ifade etmişlerdir.

Harut ve Marut ile ilgili olarak bildiğimiz ise, bu iki kral peygamberin Babil’de yaşadıkları ve kendilerine bir şeylerin indirilmiş (vahyedilmiş) olduğudur. Ayetteki “melekeyni (iki melek)” ifadesi, İbn Abbas, Hasan-ı Basrî, Ebü`l-Esved ve Dahhâk tarafından “melikeyni (iki kral)” diye okunmuştur. Biz de konuya en uygun anlam olan bu anlamı tercih etmekteyiz. Yani bize göre Harut ve Marut, Babil’de yaşamış iki kral peygamberdir. İlerideki bir tarihte, pek çok konuda olduğu gibi yine “ELİN GÂVURU”, BABİL UYGARLIĞINA AİT TABLETLERİ BULUR VE DE DEŞİFRE EDEREK BİZE ALTIN TEPSİDE SUNARSA, belki o zaman bizler de Harut ve Marut’un kimler olduğu ve neler öğrettiklerini bir bir öğrenebiliriz (!). Binlerce Mucizeyi onlardan öğrendiğimiz gibi…
Ayette, Harut ile Marut’un karı-koca arasındaki uyumsuzluğa, geçimsizliğe ve ayrılığa neden olan şeyleri öğrettikleri belirtilmektedir:
“İnsanlar o ikisinden erkekle eşinin arasını açtıkları şeyleri öğreniyorlardı.”
Burada işaret edilen şey sihir değildir. Yani “O ikisi”, mutlu bir ailenin nasıl kurulacağını ve hangi şartlarda yuvanın dağılacağını öğretiyorlar, insanlar da bu iki kral peygamberden öğrendikleriyle yuvalarını sağlam tutuyorlardı. Ayrıca bu iki kral peygamber insanlara “Biz fitneyiz, sakın kâfir olma! (sakın bu bilgileri kötüye kullanmayın diye öğütte de bulunuyorlardı:
“Halbuki o ikisi (Harut ve Marut) “Biz fitneyiz, sakın kâfir olma!” demedikçe hiç kimseye hiçbir şey öğretmezlerdi.”
Ayetin sonrasında Yahudilerin yanlış davranışlarının açıklanmasına devam edilmekte ve bu pasaj, Bakara suresinin 103. ayetindeki yine Yahudilere yapılmış olan sitemle son bulmaktadır:
“-Ne var ki, onlar onunla Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler- Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Ant olsun ki, onu satın alanın ahirette hiçbir nasibi olmayacağını da kesinlikle biliyorlardı. Ve öz benliklerini sattıkları şey ne çirkin bir şeydi! Keşke bilmiş olsalardı.”
Bakara; 103: Ve eğer onlar iman edip takvalı davransalardı, Allah katında elde edecekleri sevap daha hayırlı idi. Keşke bilmiş olsalardı.
Sonuç olarak bu konuda biz, Harut ve Marut hakkında, Kur’an’da verilen yukarıdaki bilgiler dışında bir zanna kapılmamayı ve ileride bulunacağını umduğumuz arkeolojik belgeler ortaya çıkıncaya kadar da Allah’ın verdiği bilgi ile yetinmeyi tavsiye ediyoruz.

8 Haziran 2008 Pazar

MEHDİ HAKINDAKİ ÇEŞİTLİ KONULAR

MEHDİ'NİN İSTANBUL'U MANEN FETHETMESİ
Allah O'nun eli ile Konstantiniyye'i fethedecektir.
Naim b. Hammad, Cafer'den tahric etti: Hz. Mehdi ordusunu her tarafa gönderir. Zulüm ve zalimlerin hepsini yok eder. Beldeler onun emrine girer. Allah teala O'nun elindeki Konstantiniyye'nin fethini müyesser kılar.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 56
Allah Konstantiniyye'yi çok sevdiği dostlarının ehline fethedecek
Kıyamet Alametleri, 181
.Muhtelif ülkelerden birçok alim, birbirlerinden habersiz şekilde Mehdi'yi aramak üzere yollara çıkacak ve herbirisine 310 kadar insan refakat edecek. Sonunda hepsi de Mekke'de buluşurlar ve birbirlerine, buraya ne için geldiklerini sorduklarında hepsi de: "Bu fitneyi önleyecek ve Konstantiniyye'yi fethedecek olan Mehdi'yi arıyoruz, çünkü biz onun babasının, anasının ve ordusunun isimlerini öğrendik. Şeklinde cevap verdiler.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 52 El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 42 Kıyamet Alametleri, 169
Ebu Hüseyin Ahmed bin Cafer-el Münadi "Kitab-ul Melahim"inde Ebu Hureyre'den tahric etti: Doğruyu, yanlışı ayırd eden, aldatmayan çalmayan ve dinine bağlı emiriniz Konstantiniyye'yi fethedecektir.
Mehdilik ve Imamiye , 196
Mehdi Konstantiniyye ve Deylem dağını fethedecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27
İbni Mace, Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet etmiştir: Dünyadan hiçbir zaman kalmayıp ancak tek bir gün kalsa bile o günde benim ailemden bir zatın Deylem dağına (yahut eyaletine) ve Konstantiniyye şehrine sahip olması için Allah (c.c.) muhakkak o günü uzatacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman ,74 Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 440
Mehdi Konstantiniyye'nin fethi sırasında sabah namazı için abdest alırken bir bayrak dikecek, deniz ikiye ayrılarak su kendiliğinden uzaklaşacak ve açılan yolu takibeden Hz.Mehdi karşı kıyıya geçecektir.
Kıyamet Alametleri, 181 El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 57
Allah Konstantiniyye'yi çok sevdiği dostlarının ehline fethedecek
Kıyamet Alametleri, 181
Hz. İbni Amr'dan (r.a.) rivayet edilmiştir: Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu ki: Ey Ümmet! Altı şey vardır ki; onlar olmadan kıyamet kopmaz. (altıncısı) medinenin fethi. -Denildi ki : Hangi medine? (Hangi şehir?) -Buyurdu ki: Konstantiniyye. (*) Bu Konstantiniyye'nin Mehdi tarafindan yapılacak fethidir.
Kıyamet Alametleri , 204 Ramuz-el Ehadis, 296
Hatip, Müttefek ve Müfterek'inde Ebu Hureyre'den tahric ettiler: Rumlar benim soyumdan ve ismi ismime uygun bir vali (Mehdi) ye gadr ettikten sonra Amik denilen yerde sizinle savaşacaklardır. Burada müslümanların üçte biri öldürülür. Üçüncü gün ise savaş Rumlar aleyhine döner. Müslümanlar böylece savaşa devam ederler ve Konstantiniyye'yi fetheder ve oradaki malları taksim ederler. Tam bu sırada "Deccal sizin evinize girmiş ve çocuklarınızı esir almıştır" şeklinde bir ses duyacaklardır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 73
(Mehdi) Rumlarla 3 gün savaşacak 3. gün galibiyet onun olacak. Konstantiniyye fetholana kadar savaşa devam edecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 29
Mehdi çetin bir harple Rumla savaşacaktır, Konstantiniyye'yi fethedecektir.

Rumlar A'mak veya Dabik denilen yerlere inmedikçe kıyamet kopmaz. O vakit medine (şehir) den yeryüzü halkının en hayırlılarından bir ordu Rumlara karşı çıkar. Rumlar müslümanlara : "Bizimle, bizden esir olanlar arasını boşaltınız da onlarla harp edelim." deyince Müslümanlar da "-Hayır asla boşaltmayız, size yol vermeyiz" diye cevap verirler. Akabinde iki ordu büyük bir savaş yaparlar. Sonunda islam ordusunun; üçte biri bozularak kaçar ki Allah onlara ebediyen tevbe ilham etmez, üçte biri şehit olur. Onlar Allah nezdinde şehitlerin en faziletlisidirler. Üçte biride düşmanı bozguna uğratıp fethe devam eder ve hiçbir zaman fitneye düşmezler. İşte bu muzaffer ordu Konstantiniyye'yi fetheder.
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 443
İbni Cerir tefsirinde Sudiy'den tahric etti: Allah-u Teala'nin "Onların dünyadaki zilleti, Mehdi'nin çıkıp Konstantiniyye'yi fethetmesi ve Rumları yenmesidir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 76
Amr b. Avf'dan (r.a.) rivayet edilmiştir. Siz muhakkak Benü'l-Asfar ile savaşacaksınız. Sizden sonra gelenler de onlarla savaşacaklar. Nihayet Allah yolunda hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan seçkin müslümanlar onlarla savaşa çıkacaklar ve tesbihler ve tekbirlerle Konstantiniyye'yi fethedecekler.
Sünen-i Ibni-i Mace, 10/359

Konstantiniyye'ye Neresidir?
Konstantiniyye şehrini bir kısım raviler kendi içtihatlarına binaen, Roma olarak anlamışlarsa da hadis-i şeriflerde Konstantiniyye'nin bugünkü Roma şehri olduğuna dair açık bir ifade yoktur. Aksine deliller Konstantiniyye'nin İstanbul şehri olduğunu göstermektedir.
Konstanniyye : İslam dünyasında İstanbul şehri için kullanılmış isimlerden biri. Büyük Lugat, TÜRDAV
İstanbul tarih boyunca çeşitli adlarla anılmıştır. En eski bilinen adi Bizantion'dur. 196 yılında imparator Septimus'un oğlu Antonius'un izafeten Antoninia şeklini almış, fakat 330 yılında imparatorluk merkezi Roma'dan buraya nakledilince, şehre İkinci Roma adı verilmiştir. V. Yüzyılda bu ad Yeni Roma olarak değiştirilmiştir. Fakat sonraları o zamana kadar halkın kullandığı Konstantinopolis=Konstantin şehri, genellikle kabul edilmiştir. Cumhuriyet Ansiklopedisi
Bu şehir (Bugünkü İstanbul) IV. yüzyıldan itibaren buradaki imparatorun adına izafeten Constantinopolis adını aldı. Meydan Larousse
325'te Roma imparatoru olan Constantinus'dan sonra bu kent onun ismi ile anılmaya başlandı. Gelisim Hachette Ansiklopedisi
İmparator Constantin eski Bizans'ı kendi adıyla anılmaya başlayan yeni bir başkent yapmıştır. Dünya Tarihi ve Çag. Uyg. Ansk.
Bir kısım rivayetler ise Roma ve Konstantiniyye (İstanbul) 'yi doğru bir şekilde ayrı şehirler olarak ele almışlardır.

Mehdi maiyetindeki kuvvetlerle birlikte Roma'yı Konstantiniyye'yi ve Altın kiliseyi fethetmek için yola çıkar.
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 441
Ayrıca başka rivayetlerden de Konstantiniyye'nin İstanbul şehrine işaret ettiğini anlamaktayız. Bu şehir deniz sahilinde ve bir haliç üzerinde kurulmuştur.
Bu ordunun hareket etmesi ve gönderilmesi, Magrib dağındaki Masine denilen mevkideki deniz sahilinden olacaktır.
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 439
"Ikdid-dürer"isimli eserde söyle geçer: Konstantiniyye'nin yedi suru vardır. O Rum denizine dökülen Haliç üzerinde kurulmuştur. Denizi Rum illerine ve Endülüs'e doğru uzanır gider.
Kıyamet Alametleri, 181
Rumiyye Neresidir ?
Hz. Mehdi (a.r.) ve ashabının fethedeceği yer bazı rivayetlerde Konstantiniyye, bazı rivayetlerde de Rumistan olarak geçmektedir.
Huzeyfe b. Yemani Mehdi kıssası ve Rumiyye'nin fethi hakkında Resulullah 'dan (s.a.v.) rivayet etti. Mehdi'nin askerleri 4 tekbir getirdiği zaman Rumiyye'nin duvarları yerle bir olacaktır.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 74
Hz.Mehdi Rumistan'ı 4 tekbirle fethedecek. (Mehdi) Rum kalelerini ve Rumistan'ı tekbirlerle fethedecektir. .Hz. Mehdi ve ordusu içinde Yüzbaşı çarşının ve her bir çarşıda yüzbin esnafin bulunduğu Rumistan beldesine gelir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 35-46-36
Rumistan olarak adlandırılan bu şehrin neresi olduğunu İbn-i Hacer-i Mekki şöyle izah ediyor.
Tarihçiler Rumistan olarak isimlendirilen bu beldeyi dünya üzerindeki hiçbir şehirde bulunmayan bir takım hususlarla vasıflandırıyorlar. Bu özelliklere en yakın olan da Konstantiniyye'dir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 31
Görüldüğü gibi Rumistan ve Konstantiniyye aynı şehre verilen farklı isimlerdir, her ikisi de İstanbul'dur.
Kur'an-ı Kerim'de mübarek beldelerden ve memleketin ana merkezlerine , yani baş şehirlerine gönderilen elçilerden bahsedilmektedir:
28/59- Senin Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz.


TÜRK MİLLETİ VE 700-1400 YILLARI
Tarihin seyri içinde 700 yılı ve onun katları olan yıllar, Türkler için çok önemli hadiselerin baslangıç yılları olmuştur. Mesela;
Oguz Han'ın ortaya çıkışı
: Hicretten 1400 yıl önce
Türklerin Çin'i istilası
: Hicretten 700 yıl önce
Selçukluların Müslüman olması
: Hicretten 350 yıl önce
Selçukluların hüküm sürmesi
: Hicretten 350 yıl önce
Osmanlı Devletinin kuruluşu
: Hicretten 700 yıl önce
İşari manada ayet meali:
15/87- Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an-ı verdik.
İlk büyük kıyamet alameti sayılan Mehdi hazretleri, Bediüzzaman ve Suyuti gibi kıymetli alimlerin izah ettiği gibi Hicri 1400 (Miladi: 1979-80) yılında çıkacaktır, dolayısıyla Mehdi ve onun önderliğinde İslam'ın dünya hakimiyetine ilk adım bu yıllarda atılmış olacaktır.
Mehdi'nin 1400'de çıkması, ilk ordusunu Türklerden kurması yine bu orduyu Türklere yollayarak (*) Konstantiniyye'yi (bugünkü İstanbul) manen fethetmesi, yukarıda söylediğimiz meseleye daha ayrı bir anlam kazandırmaktadır.
(*) (Bakınız, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 42.50.72 sahifeler)


MEHDİ'NİN ZUHUR ETTİĞİNDE TANINMASI
İbni Ebu Seybe, Asim b. Ömer Beceli'den tahric etti. Bir adam (Mehdi) semadan ismiyle mutlaka çagırılacak ve delil onu inkar etmeyecek, zelil ona mani olmayacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 52
Asim b. Amr Beceli'den rivayet edilmiştir : Gökten bir ses gelecek, onu ne delil inkar edecek ve ne de delil olmaktan o alıkonacak.
Kıyamet Alametleri, 200
Onun ismiyle semadan nida olunacak ve hiç kimse onun Mehdiliğini inkar etmeyecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 47
Bir tevili şudur ki: Hz. Mehdi (a.r.) tam manasıyla zuhur ettiğinde, Resulullah (s.a.v.) efendimizin bildirdiği şekil ve sureti, mücadelesi, ordusu, fethedeceği yerler. ile ilgili bütün hadis-i şeriflerle uygunluk gösterecek, bu konuda şüphe ve tereddüt olmayacaktır. Herkes tam kanaat getirerek onun Mehdi'liğini tasdik edecektir.


MEHDİ'NİN ÇIKIŞININ İLANI
Semadan zuhur eden bir el ve "Emiriniz Mehdi'dir" şeklinde bir nida duyuluncaya kadar tefrika ve ihtilaflar devam edecektir.
El-Kavlu'l Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55
O günün alameti : Semadan bir el uzanacak ve insanlar ona bakacak ve göreceklerdir.
El-Kavlu'l Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55
Esma binti Umeys'ten (r.a.) rivayet edilmiştir : O günün alameti semada uzatılmış ve insanların kendisine bakıp durduğu bir el'dir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 69
Hadis-i şerifte geçen "el" keyfiyeti bilinmeyen bir gücü remzediyor. Hz. Allah'ın c.c. el(yed)inden Kur'an-ı Kerim'de bahis var ve bu el'in bizim bildiğimiz manada bir el olmadığını biliyoruz.
48/10- Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'in eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmus olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.
Bu ayette bahsedilen "el" (Allah'in eli);
3/7- Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
Ayetinde bahsedilen müteşabih ayetlerden bir tanesidir. Allah'ın Kudreti, tasarrufu manasına gelmektedir. Aynı şekilde yukarıdaki hadislerde bahsedilen "el" de bunun gibi farklı manada müteşabih bir ifadedir.
Allahualem Semadan yayılan televizyon yayınına ait dalgalar bir nevi el gibi bir gücü oluşturuyor. Bu el hemen her eve uzanıyor ve herkes tarafindan görülebiliyor. ".İnsanlar ona bakacak ve göreceklerdir." Cümlesi de bu hususa işaret ediyor. Bu konuda diğer rivayetler de şöyledir :
Semadan bir ses onu ismiyle çağıracak ve doğuda, batıda hatta uykuda olan bile bu sesi duyacak ve uyanacaktır.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 56
Onun ismiyle semadan nida olunacak ve hiç kimse onun Mehdi'liğini inkar edemeyecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 49
Bir adam semadan ismiyle mutlaka çağrılacak ve delil onu inkar etmeyecek, zelil ona mani olmayacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 52
. İlk hadis ".İnsanlar ona bakacak ve göreceklerdir" ifadesi ile televizyon yayınına dikkat çekileceği gibi bu hadiste de "Semadan bir ses onu ismiyle çağıracak." ifadesiyle aynı zamanda radyolardan da yayınlanabilen sesli bir neşriyata dikkat çekmektedir. (Allahualem) Ve yine semadan Mehdi'yi çağıracak bu ses hem doğuda hem batıda dünyanın her tarafinda duyuluyor, bu sesi her kavim kendi lisanında işitiyor.
İkdid-Durer'de der ki: Bu ses bütün yeryüzüne yayılacaktır, her kavim kendi dilinden duyacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 51 Kıyamet Alametleri, 201
Semadan, arz ehline samil olan bir ses ki, herkes bunu kendi lisanında işitir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 37
Rivayetlerden anlaşılıyor ki Hz. Mehdi (a.r.) zuhur ettiğinde, radyo ve televizyon gibi haberleşme vasıtaları ile doğu-batı bütün dünyaya ilan edilecek ve her millet bu sesi kendi diline çevirerek işitecektir. (Allahualem)
Bediüzzaman Said Nursi (a.r.) hazretleri de aynı manada Deccal'in çıkışı hakkında şunları söylemektedir.
Rivayette var ki: Deccal çıktığı gün bütün dünya işitir. Allahu a'lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla te'villeri şudur: Bu rivayetler mu'cizane haber verir ki: "Deccal zamanında vasıta-i muhabere (haberleşme vasıtaları) . O derece terakki edecek ki, bir hadise bir günde umum dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garb işitir ve umum ceridelerinde (gazetelerde) okunacak.diye zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyodan .. mu'cizane haber verir.
Sualar, 496
Bu konuya işaret eden diğer hadis-i şerifler şöyledir:
Naim Hz.Ali'den (r.a.) rivayet etti ki: Semadan bir münadi "Hak Al-i Muhammed'dedir." Şeklinde bağırdığı zaman Mehdi zuhur eder, herkes sadece O'ndan konuşur. O'nun sevgisini içer ve O'ndan başka birşeyden bahsetmezler.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 33 El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 40 Kıyamet Alametleri, 200
Çok yaygın ve sona ermesi mümkün görülmeyen bir fitne çıkacak, ve bu fitne semadan 3 kez "Emir Mehdi'dir, gerçek O'dur"şeklindeki nidaya kadar sürecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55 Kıyamet Alametleri, 200
Gökten şöyle bir ses duyulacak: "Ey insanlar, artık Allah, Cebbarları, Münafık ve yardımcılarını sizden uzaklaştırdı. Ümmet-i Muhammed'in en hayırlısını başınıza getirdi.."
Kıyamet Alametleri, 165


MEHDİ'NİN ÇIKTIĞI YER
"Yakında size Horasan tarafindan siyah bayraklılar gelecek. Kar üzerinde emekliyerek olsa da onlara iltihak ediniz. Zira onların arasında Allah'in halifesi 'Mehdi' vardır."
(Hz. Sevban r.a. / Ramuz El-Ehadis 1. Cilt, Sayfa 298, No 2)
Şöyle rivayet edilmiştir: "Şu muhakkak ki ahir zamanda mağrib memleketinin en uzak mevkiinden Mehdi denilen bir zat çıkacak. Ve ön tarafinda kırk mil mesafe olarak yardım yürüyecek. Mehdi'nin bayrakları beyaz ve sarıdir. İçinde çizgiler bulunur. Bayraklarında Allah'ın ism-i azamı yazılmıştır. Onun bayrağı altındaki hiçbir birliği mağlup edilmez.
(İmam Şarani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri Muhtasaru, (Tezkireti'l-Kurtubi), sf. 438)


MEHDİ'YE KENDİSİ İSTEMEDİĞİ HALDE BİAT EDİLMESİ
Ümmü Seleme (r.a.)den rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. Halifenin ölümü anında ihtilaf olur. Medine halkından bir kişi koşarak Mekke'ye çıkar. Mekke halkından bir grup onu, istememesine rağmen (bulunduğu yerden) çıkarırlar. Hacer-i Esved'le Makamı İbrahim arasında ona biat ederler.
Sünen-i Ebu Davud, 5/94 El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 20
Hz. Mehdi insanların "Eğer kabul etmezsen, senin boynunu vururuz." şeklindeki zorlamalarından sonra Rükün ve Makam arasında biatleri kabul edecektir. Onun yanına, büyük bir fitneden sonra kendilerine hükmetmesi için gidilecek ve ancak ölümle tehdit edildikten sonra başa geçmeye razı olacaktır. Ondan sonra insanlar arasında bir damla kan dökülmeyecektir. Hz.Mehdi istemediği halde ona biat edeceklerdir. Daha sonra Hz. Mehdi, onlara 2 rekat namaz kıldıracak ve Makam'ın yanında minbere çıkacaktır.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 34,50 44
Naim b. Hammad, İbni Mesud'dan tahric etdi: Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman, muhtelif beldelerden yedi alim her birinin beraberinde üçyüz on küsur kişi olduğu halde, birbirlerinden habersiz bir şekilde Mekke'de bir araya gelirler. Biri diğerine "Burada ne arıyorsun?" diye sorar. Ona şöyle derler: "Biz O şahsı aramak için geldik ki, fitneler Onun eliyle sönebilir. Konstantiniyye O'nunla fethedilir. Biz O'nun Mekke'de olduğunu da biliyoruz. "Bu yedi alim bu konuda birleşirler. O'nu ararlar ve Mekke'de bulurlar. Ve kendisine "Sen falan oğlu falansın" derler. O ise "Ben sadece Ensar'dan birisiyim" der. Onların elinden kurtulur. O'nu tanıyan ve bilenlere anlatırlar, bunun üzerine "aradığınız sahibiniz O'dur ve Medine'ye gitmiştir" denilir. Bu defa O'nu ararlar, halbuki O tekrar Mekke'ye dönmüştür. O'nu tekrar Mekke'de bularak yine, "Sen falan oğlu falansın, annen de filan kızı filanedir, sende şu şu alametler vardır, birinci defa bizden kurtuldun uzat elini sana biat edelim" derler. Bunun üzerine O "Ben aradığınız değilim" der ve tekrar Medine'ye gider . Medine'de yine aranınca tekrar Mekke'ye döner. Mekke'de kendisini Rükün da bularak şöyle derler: "Eğer biatlarımızı kabul etmezsen, bizi aramakta olan ve başında Haddam'dan birisinin bulunduğunu Süfyani ordusuna karşı korumazsan, günahlarımız Senin üzerine ve kanlarımız da boynuna olsun" derler. Bunun üzerine Mehdi, Rükun ile Makam arasına oturur ve elini uzatarak biatları kabul eder.
Dani, Katade'den tahric etti: Fitne içindeki insanlar kan akıtıldığı bir zamanda evinde oturmakta olan Mehdi'ye gelir ve "Bizim için kalk artık"der. O ise kabul etmez, ancak ölümle tehdit edildikten sonra onlar için kalkar. Ondan sonra artık kan dökülmez.
Naim b. Hammad, Zühri'den tahric etti: Hz.Fatima'nın soyundan gelen Mehdi, Mekke'de meydana çıkarılır ve istemediği halde kendisine biat edilir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 52,53
Hadis-i şeriflerde Mehdi'ye biatın kendisi istemediği halde yapılacağı bildiriliyor. Bu da gösteriyor ki Mehdi kendisini hiçbir zaman Mehdi olarak ilan etmeyecektir, hatta insanlar ona gelip "alametler sende mevcut, sen Mehdi'sin" dedikleri halde o gene reddedecektir. Ancak "ölümle tehdit" edildikten sonra Mehdi başa geçmeyi kabul edecektir.
Mehdi'nin (aleyhirridvan) nefsani bir arzu ile halife olmayı isteyeceğini düşünemeyiz. Bu görev, pek ağır ve zorluklarla doludur. Halife, bütün müslümanlardan hatta koruması altında yaşayan ehli kitaptan Allah-u Teala'ya karşı sorumludur. Resulullah (s.a.v.) efendimiz bu sebeple göreve talıp olanları dikkatlice uyarmıştır.
Ebu Said, Abdurrahman b. Semüre (r.a.) den: Günün birinde Resulullah (s.a.v.) efendimiz bana hitaben şöyle buyurdu: Ey Abdurrahman, memuriyet isteme; çünkü kendin istemeden memuriyete tayin olunursan Allah'dan yardım görürsün. Eğer kendi arzunla tayin olunursan o vazife ile başbaşa bırakılırsın.
Buhari ve Müslim'den Riyazü-s-Salihin, 2/89
Ebu Zer (r.a.) den: Ya Resulullah! Beni memur tayin etmez misin? Dedim. Mübarek elini omuzuma koydu sonra şöyle buyurdu: Ebu Zer, sen zayıfsın; memuriyet bir emanettir. O kıyamette rüsvaylık ve pişmanlıktır. Yalnız o emaneti ehil olup alan ve hakkıyla başaran müstesnadır.
(Müslim'den) Riyazü-s -Salihin, 2/90
Mehdi'nin (a.r.) halife olacağı, bizzat Allah'u Teala tarafindan peygamberine bildirilmiştir. Resulullah (s.a.v) efendimiz de bunun üzerine Mehdi için "Halifetullah"tır. (Allah'ın Halifesidir) buyurmuştur. Hz.Mehdi (r.a.) tam manasıyla zuhur ettiğinde alimlerin icması (oybirligi) ile halifeliğe seçilecektir. Bundan sonra da biatler kabul edilecektir. (Allahualem)
Kur'an-ı Kerim'de 12. surede Yusuf (a.s.)'ın da, kendi isteği olmaksızın bulunduğu ülkenin kralı tarafindan doğruluğu, adaleti, bilgisi, güvenilirliği sayesinde başa getirildigi haber verilmektedir.
12/54- Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım." Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: "Sen bugün bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilir (bir danışman-yönetici)sin."


MEHDİ'NİN KAYBOLMA MESELESİ NEDİR?
Ebi Abdullah Hüseyin bin Ali'den rivayet edildi: Mehdi 2 kez insanların gözünden kaybolacaktır. Bir seferinde o kadar uzun bir zaman görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü, kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek, yakın arkadaşları dışında hiç kimse onun yerini bilemeyecektir.

Bu hadis, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcuttur.
Yukarıdaki hadis-i şerif Hz. Mehdi'nin (a.r.) zuhurundan sonra biri kısa diğeri uzun bir süre olmak üzere 2 kez insanlardan ayrı kalacağını bildiriyor. Ayrıca bu hadis-i şerifte Mehdi'nin ikinci kayboluşunun daha ağır şartlarda ve daha uzun süreli olduğuna, o devrede onunla görüşmenin güçlüğüne ve sadece yakınları ile görüşme imkanı olduğuna da dikkat çekilmiştir. (Allahualem)
Hz. Mehdi (a.r.) diğer hadis-i şeriflerin tariflerine göre çıkışı ile birlikte mücadelesine başlayacak, insanları Hak ve hakikata davet edecektir. Hz. Mehdi'nin en önemli bir ibadet olan cihadı böyle en gerekli bir devrede bilerek terketmesi düşünülemeyeceğine göre onun insanlardan ayrı ve uzak kalması kendi iradesi dışında gerçekleşecektir. (Allahualem)
Dani, Seleme b. Züfer'den tahric etti: Bir gün Huzeyfe'nin yanında Mehdi'nin çıktığı söylendi. O dedi ki: Siz eğer aranızda Hz.Muhammed'in (s.a.v.) ashabı olduğu halde o çıkarsa felah buldunuz. Muhakkak ki, O, insanların karşılaştıkları şerler sebebi ile Gaib'in (Mehdi'nin) kendilerine insanların en sevgilisi olmadıkça çıkmayacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 27
Bu hadis aynı zamanda Şii'likteki "Kayıp Mehdi" inancının asılsızlığını da ortaya koyuyor. Yani, Mehdi'nin kayıplığı; efsane şeklinde yüzlerce yıl süren bir kayıplık değil, fakat belli aralıklarla insanlar arasından ayrılma, zorunluluklar neticesinde onlardan uzak kalma şeklinde gerçekleşecektir. Hadisin son kısmında da bu kayıplık devresinde insanların çeşitli şerlere (fenalıklara) maruz kalması sebebiyle Mehdi'ye karşı olan sevgi ve özlemlerinin artacağına işaret ediliyor.
Kur'an-ı Kerim'de anlatılan Yusuf kıssası ile Mehdi hadisesi arasındaki yakın bağlantı, ileride ayrı bir bölüm halinde anlatılacaktır.Yalnız burada yeri gelmişken bir benzerliğe dikkat çekmek istiyoruz.
Yusuf aleyhisselam da Mehdi gibi, biri kısa diğeri uzun süre iki defa insanların gözünden kaybolmaktadır. Birincide, Yusuf (a.s.) kuyuya bırakılmış, kısa bir süre sonra oradan geçen kafile onu oradan çıkarmış, ikincide ise haksız yere zindana atılmış, uzun bir müddet orada kalmıştır. Fakat sonradan masumluğu anlaşılarak, zindandan da çıkartılmıştır.
12/15- Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."
12/35- Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.

12 HALİFE MESELESİNİN ASLI
Şiilik'te Mehdi'nin kaybolduğu ve 12.imamın sonuncusu olarak dünyaya tekrar döneceği inancı vardır. Bu yanlış inanç peygamberimizin söylediği iki ayrı hadisin yanlış anlaşılarak tahrif edilmesinden kaynaklanmaktadır. Birincisi, önceki sayfada açıklığa kavuşturduğumuz Mehdi'nin kayıplığı, ikincisi de yeryüzüne 12 halife geleceginden bahseden hadislerdir. Bu iki hadisin aslı vardır, fakat tahrif edilmiştir.
Cabir b. Semura'nin (r.a.) rivayetinde Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: 12 halifeye kadar bu dinin üstünlüğü devam edecektir. Bu halifelerin hepsi Kureyş'ten (peygamber soyundan) olacaktır.
Sünen-i Ebu Davut, 5/90
Şiiler, ilk olarak hadisteki halife kelimesini imam olarak değiştirmişler ve bu imamların masum (günahsız) olduğunu savunmuşlardır. Bu iki çarpıtma dışında, Halbuki peygamberimiz, "Halifeler Kureyş'lidir" diyerek onların peygamber soyundan olmaları özelliğine dikkat çekmiştir.
İslam alimlerinin ekserisi bu hadisteki 12 halifeden ilk dördünün peygamberin (s.a.v.) halifeleri (Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali r.a) olduğunu söylemişlerdir. Mehdi de bu salih halifelerden biridir. Başka bir hadiste ise Mehdi'den sonra başa geçecek olan üç salih halifeden bahsedilmektedir. (Allahualem) Geri kalan diğer dört halife ise tam olarak bilinememektedir. Fakat onların da önceki devirlerde islam aleminin başında bulunmuş salih halifeler olmaları muhtemeldir. (Allahualem)
İşari manada ayet meali:
5/12- "Onlardan oniki güvenilir- gözetleyici göndermiştik."


MEHDİ MUHALİFİ ŞAHISLAR
Allah'u Teala, Kur'an-ı Kerim'de her peygamberin bir baş düşmanı olduğunu haber vermektedir. Musa (a.s)'a Firavun, İbrahim (a.s.)'a Nemrud baş düşmandı. Peygamberimizin de (s.a.v.) en büyük düşmanı kavminin lideri Ebu Cehil'di.
25/31- İşte böyle; biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
2/258- Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Hadis-i şeriflerde Mehdi'nin düşmanları olarak birkaç isim zikredilmektedir. Süfyaniler, Deccal bunlardandır. Süfyanilerin en önemli özelliği Mehdi'nin inkisaf eden davasını engellemeye çalışmalarıdır.


SÜFYANİLER
İbni Münavi kitabında şöyle anlatıyor: Süfyan'lar ve Mehdi'ler 3 tanedir. 1.Süfyan için 1.Mehdi, 2.Süfyan için 2.Mehdi, 3.Süfyan için 3.Mehdi gelecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 64
Bu hadiste 3 tane Süfyan ve bunlara karşı 3 tane Mehdi olacağı bildirilmektedir. 3. Süfyan için 3. Mehdi yani asıl ve büyük Mehdi gelecektir.
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edilmiştir: Sam'ın ortasında adına Süfyani denilen ve kendisine tabi olanların çoğunun Kelb kabilesinden olacağı biri çıkar. O insanları öldürür, hatta kadınların karınlarını deşip çocuklarını katleder.
Hz.Ali'nin (r.a.) rivayetinde ise (ilave olarak): Süfyani'nin kafası oldukça büyüktür. Yüzünde kasıntılı bir hastalıktan eser vardır. Gözünde de beyaz bir nokta bulunur. Kendisine karşı toplanan Kays kabilesini de iyice yok eder. (İşte o zaman) Ehl-i Beyt'imden bir adam çıkar. Onun haberi Süfyani'ye ulaşınca, Süfyani ona karşı bir ordu gönderir. Ancak bu ordu Beyda'ya vardığında yere batırılır. Kendilerinden haber getirenler dışında hiç kimse sağ kalmaz.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 40
Hafiz Esad, 1970 yılında darbeyle başa geçmesinden sonra kurduğu baskıcı rejimle ülkesini adım adım komünizme yaklaştırmıştır.
Ülkede İslam düşmanlığı büyük boyutlara varmıştır. Müslümanların inançlarının gereklerini yapmaları engellenmekle kalmayıp, bizzat canlarına kastedilmektedir. Sadece 1982'de Hama katliamında 30 bin müslüman öldürülmüştür.
Başka bir hadiste de Süfyan'ın yapacağı diğer işler anlatılmaktadır.
"Ciğerlerini yiyenlerin oğlu" olan Süfyani kuru bir vadiden çıkar. Kelp kabilesinden abus çehreli, sert kalpli adamlardan kurulu bir ordu düzenler. Ve bunlar her tarafa zulmederler. O; medrese ve mescidleri yıkar, rüku ve secdeye giden herkesi cezalandırır. Zulüm, fesad ve fısk çıkarır. Alim ve zahidleri katleder, pek çok şehri de işgal eder. Kan akıtmayı helal kılarak Ali Muhammed'e düşman kesilir. Kendi zulüm ve keyfine karşı geleni öldürtür.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman , 37
"Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman" kitabının 52. ve 53.sayfalarında anlatılan uzun hadiste, yardımcısı Haddam olan Süfyan'dan bahsedilmektedir. Hafiz Esad'ın yardımcısı da General Abdülhalim Haddam'dı.
"Süfyani Sam tarafindan (Yabis vadisi denilen) bir yerden çıkacaktır. Süfyani Küfe'den yola çıkacaktır. Yerle bir olan askerin Sam'dan gelecegine dair rivayetler oldugu gibi Irak'tan olduklarina dair rivayetler de vardır."
Kıyamet Alametleri, 172
"Hz. Ali'nin neslinde olan Süfyani'ye gelince; (1) O büyük cüsseli bir şahıstır. (2) Bu adam Mehdi'den önce etrafını yakıp yıkacaktır. (3) Bütün şark ülkelerini dolaşacak. (4) Birçok melikle harb edecek (5) Ve herkesi mağlub edecektir."
Mehdilik ve Imamiye, 82 (el-Isa'a, li Esrat's Saa, 167 'den nakil)
Bir tevili şudur ki; (1) Büyük cüsseli olması, Süfyan'ın belki de kendisi gibi suretlerinin büyüklüğüne veya çeşitli vasıtalarla şahsının olağanüstü bir insanmış gibi gösterilmesine işaret etmektedir. (2) Bu adam Mehdi'den önce etrafını yakıp yıkacaktır.Demek ki Süfyani Mehdi'den önce çıkacak, birçok savaşlarda bulunacak, ortalığı savaş silahlarıyla yakıp yıkacaktır (3) Bütün doğu ülkelerini dolaşacak.Hadisin bu kısmı Süfyani'nin birçok memlekete seyahat etmesine isaret edebileceği gibi, fikir sisteminin bu ülkelerde de yayılmasına işaret edebilir. (4) Birçok melike harb edecek.Süfyani, zamanında birçok devletin ordusu ile silahlı savaşa girecektir. (5) Ve herkesi mağlub edecektir. Süfyani savaştığı bütün orduları yenilgiye uğratacak, kesin bir zafer kazanacaktır. (Allahualem)
Hadis-i Şeriflerde bildirildiği üzere Mesih'i Deccal daha ileriki senelerde Yahudiler arasından çıkacak, bizzat kendisi de Yahudi olacaktır. Deccal sihir ve hipnotizma türünden çeşitli istidracı haller göstererek, önce beklenen Mesih olduğunu iddia edecek, sonra ilahlığını ortaya sürecektir. Dinsizliği ve her türlü ahlaksızlığı teşvik ederek kendisine büyük taraftar toplayacaktır. Fakat sonunda Hz.İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.r.) tarafindan öldürülecektir.
Selef ve halef uleması arasında şu husus pek şöhret bulmuştur: Ahirzamanda mutlaka bir adam zuhur edecektir. Bu kişi benim Ehl-i Beyt'imden olacaktır. Buna Mehdi denecektir. Daha sonra da Deccal'i öldüreceklerdir.

KENANE VE SAHARİ'NİN ÇIKIŞI

Mehdi Sam ile Hicaz hududuna gelince orada duracak. Kendisine "Ne duruyorsun. Yürü! Denilince şu cevabı verecek. "Önce amcazademe (Sahari'ye) yazayım, eğer bana boyun eğmezse üzerine yürürüm." Mehdi'nin mektubu ona ulaşınca yanındaki arkadaşları şöyle dediler "İşte Mehdi çıkmıştır. Ya ona uyacaksin ya seni öldürecegiz." Bunun üzerine Kudüs'e gelecek. Sonra Kelp kabilesinden Kenane isimli bir adam çıkıp Sahari'ye gelecek şöyle diyecek "Biz sana biat ettik yardımda bulunduk. Fırsat tam eline gelince bu adama (Mehdi'ye) biat ettin. Yazıklar olsun sana! Allah sana bir gömlek giydirdi, sen ise çıkardın onu! " "Yani verdiğim sözü bozayım mı dersiniz" Evet" Diğer bir rivayette şöyle denmiştir: O aradan üç yıl geçtikten sonra ahdini bozacak ve anlaşmayı kaldıracak. Kıyamet Alametleri, 175

MEHDİ'NİN GERİCİLERLE MÜCADELESİ
"Dini ayakta dimdik durduracak, eski hüviyetine kavuşturacaktır. İslama yeniden ruh üfleyecek, zelil hale geldikten sonra onunla İslami eski, güçlü haline sokacaktir. O, islam öldükten sonra Mehdiyle islami tekrar diriltecektir. Cizyeyi kaldıracak, kılıç vasıtasıyla insanları Allah'ın dinine davet edecektir. Ondan kaçan öldürülecek, onunla mücadeleye girisen perisan olacaktir.
Hatta Resulullah yasamis olsaydi, kendisine hiçbir sey yapmayacakti. Onunla hükmü ise baglayacakti. Yani Resulullah bile onun isine müdahale etmeyecektir. Onun döneminde din tamamen reyden arınmış olarak eski hüviyetini kazanacaktır. Verecegi bir çok hükümlerde ulemanin fikirlerine muhalefet edecektir. Bundan dolayi ondan uzak duracaklar."
Hadis-i Seriflerde Mehdi'ye de birçok yobazın karşı çıkacağı bildirilmektedir. Onlar, Mehdi'nin dini bidatlardan kurtarıp, aslına döndürme çabasından hoşnut kalmayacaktır, hatta "bu adam dinimizi mahvetmek istiyor" diyecek kadar ileri gideceklerdir. Ancak Mehdi Kuran ayetlerinin ve Peygamber Efendimizin sünnetinin isiginda hükmedecek, bu fikri mücadelesinde çok kararli ve başarılı olacaktır. Mehdi döneminde, Allah'ın izniyle, İslam dini Peygamberimizin döneminde yaşandığı şekline, yani özüne dönecektir.
Kur'an-ı Kerim'de, peygamberlerin inkarcılarla ve puta tapanlarla yaptığı mücadeleleri dışında onların yobaz zihniyetle olan mücadelelerinden de bahsedilmektedir. Bu zihniyetin peygamberimiz devrinde kaybolmadığını ve günümüzde de varlığını sürdürdügünü bilmekteyiz. Kur'an'da bir çok ayette yobaz insanların özellikleri verilmiş, bu zihniyet şiddetle eleştirilmiştir.
Kur'an-ı Kerim, peygamberlerin inkarcılarla ve puta tapanlarla yaptığı mücadeleleri dışında onların yobaz zihniyetle olan mücadelelerinden de bahsetmektedir. Bu zihniyetin peygamberimiz devrinde kaybolmadığı ve günümüzde de varlığını sürdürdüğünü bilmekteyiz. Kur'an'da bir çok ayette yobaz insanların özellikleri verilmiş, bu zihniyet şiddetle eleştirilmiştir.
1. Dini zorlaştırırlar. Bunun neticesi dinin ana teması olan Allah'a iman ve ibadetin esası ihlas unutulur. Gerçekte ise dinin kolay oldugunu ve aşırılıktan kaçınılması gerektiğini bizzat Kur'an-ı Kerim emretmektedir.
22/78- ".O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir."
2/286- "Allah, hiç kimseye güç yetireceginden başkasını yüklemez."
4/28- Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır.
5/6- ".Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz"
7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Ebu Musa'dan rivayet edildi. Peygamberimiz buyurdu ki: Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
El-Lü'lüü Vel-Mercan, 2/296
İbni Abbas'ın (r.a.) rivayetinde Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: Dinde aşırılıktan sakınınız. Sizden öncekiler ancak bu yüzden helak oldular.
Ramuz-El Ehadis, 1/176
Hz.Ayşe'nin (r.a.) rivayetinde Peygamberimiz: Allah beni ruhbaniyetle görevlendirmedi. Allah yanında dinin hayırlısı kolay tevhid yoludur.
Rumuz El Ehadis, 2/498
. . 2. Helal olduğu halde birçok şeyi haram yaparlar, (yiyecek, içecek, teknoloji vs.) Allah adına onları insanlara yasaklarlar.
16/116- Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
10/59- De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mi? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?"
6/140- ".Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve dogru yolu bulamamışlardır.
5/87- Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.
3. Takva adı altında hiçbir ilahi kaynağı olmayan teferruat ve ayrıntıyı Dinin emriymiş gibi takdim ederler.
Kur'an-ı Kerim bu konu üstünde önemle durmaktadır. Hz.Musa devrinde Allah'u Teala inananlara bir sığır kesmelerini emretmiş, bunu çok açık, kısa ve net bir şekilde bildirmişti. Fakat o devrin yobaz zihniyetli insanları bununla yetinmemiş defalarca Allah'tan teferrutlı izah istemişti. .
2/71- (Bunun üzerine Musa, "Rabbim) diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin" dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.
. Kur'an-ı Kerim'de hiçbir kıssa boşuna anlatılmamıştır. Dikkat edilirse bu kıssada insanların teferruat ve ayrıntı ile meşgul olmaları hiç hoş karşılanmamaktadır.Çünkü teferruat, insanların ibadetlerini zorlaştırdığı gibi, asıl maksadını da unutturur.
4. Dinin basitliği ve kolaylığıyla yetinmeyip, bir sürü ilaveler uydururlar, batıl inançları da bunlara dahil ederler. Kur'an-ı Kerim onlar için hiçbir zaman yeterli bir kaynak olmaz.
İşari Manada Ayet Meali:
68/36, 37- Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?
5. Kendilerine ulaşan bilgileri, doğruluğunu araştırmaya gerek görmeden körü körüne kabul ederler. Yanlış da olsa aynı bilgileri çocuklarına aktarırlar.
İşari manada ayet mealleri:
31/21- Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)?
2/170- Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
6. Şekilciliğe çok önem verirler, dinlerini bu şekilde tebliğ ettiğini sanırlar.
7. Onlar için ahlak ikinci planda gelir. İnsanlarla geçinememek, kırıcı olmak, iğneleyici konuşma tarzı, hoşgörüden anlamamak, kaba-sabalık genel vasıflarıdır. Halbuki peygamberimiz "Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyurmaktadır.
8. Nezaket ve kibarlık ile araları pek iyi değildir.
9. Kadınları, aşağılamak, onları ikinci sınıf varlık görmek de önemli özelliklerinden sayılır. Kadın sevgisi, kadına hürmet ve itibar hiç bilmedikleri konulardır.
10. Sanattan anlamazlar, güzel sanatların hiçbir dalına ilgi duymazlar, yetmezmiş gibi haram deyip işin içinden çıkarlar.
11. Her türlü yeniliğe kapalıdırlar. Bu; teknolojik bir yeniliği kabullenme de olduğu gibi, dini yeni bir metodla açıklama (*) girişiminde de görülür.
12. Her yobaz yalnız içinde bulunduğu grubun-fırkanın haklılığını savunur. Diğer grubların düşmanı olur. Koyu taassubundan dolayı, diğer din kardeşlerini kırmaktan çekinmez, onlardan gelen bir bilgiyi güzel de bulsa kabul etmez, hemen reddeder. Onların başarılarını kıskandığı gibi hizmetlerini de engellemeye çalışır.
Aslında bütün insanlar iman etmeye, ahlaklı olmaya ve dini yaşamaya fitraten (yaratılıştan ) egilimlidirler.
49/7- ".Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kıldı ve size inkarı, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi."
Fakat halk ne zaman İslam'ı öğrenmeye veya öğrenip de uygulamaya niyetlense karşılarında yobazları örnek görmektedir. Onlarda gördüğü her olumsuz davranışın dinden kaynaklandığını zannederek daha başlangıcında bu niyetinden vazgeçer. Bu arada dine karşı soğukluk başlar, hatta düsmanca bir tavır gözlenir. Bütün müslümanlar halk nazarında "hacı-hoca takımı" diye kötülenir, her fenalığın arkasında müslüman biri aranır hale gelir.
Anlattığımız konunun önemi buradan gelmektedir. Halk, İslam'ı gerçek manasıyla tanımadığı için yobazların şahsında dini yargılamaya başlar. Din düşmanı basın ve yayın organlarının da kasıtlı bir şekilde İslamiyet'i yobazlık ve gericilik şeklinde takdim etmelerinin de bu işte büyük payı olduğu bir gerçektir. Aslında halkın nefret ettiği İslamiyet değil, yobaz zihniyettir. Halk en çok "Acaba ben de dinimi yaşamaya başlarsam bu insanlar gibi mi olacağım?" düsüncesiyle bu işte çekingen davranmaktadır. Bu sebeple müslümanım diyen herkesin dinini çok iyi tanıması , okuyup araştırması ve bilmediklerini ihtisas sahiplerinden ögrenmesi gerekir. Her müslüman aydın ve kültürlü olmaya gayret etmelidir. Hoşgörüyü hiç elden bırakmayarak halkı Allah'ı tanımaya davet etmeli, dini yaşamaya ve ahlaklı olmaya özendirmelidir.


MEHDİ DİNİ ASLINA DÖNDÜRMESİ
"Fütühat-ül Mekkiye" isimli eserinde Muhyiddin Arabi şöyle bildirmektedir: ...Mehdi, dini peygamberin (s.a.v.) zamanında olduğu gibi aynen tetbik edecek. Yeryüzünden mezhepleri kaldıracak. Halis ve hakiki dinden başka hiç bir mezhep kalmayacak. Onun düşmanları içtihad alimlerinin taklid edenleri olacak. Çünkü onlar Mehdi'nin mezhep imamlarının tersine hükmettiğini gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklar, fakat karşı da gelemeyecekler... Onun açık düşmanları fukaha (fikih alimleri) olacak. Çünkü halk arasında bir imtiyazları kalmayacak. Hatta ahkam hususunda ilimleri de azalacak. Bu imamın gelişiyle alimlerin hükümlerdeki anlaşmazlıkları da giderilecek.. Şayet elinde kılınç (ilim) olmasaydı onun ölümüne fetva verirlerdi.
Kıyamet Alametleri, 186-187
-Mehdi, dini peygamberimizin (s.a.v.) uyguladığı gibi aynen tatbik edecektir. Yani onun rehberi Allah'in yüce kitabi Kur'an-ı Kerim ve peygamberimizin sünneti olacaktır. Peygamberimizin uygulamaları, sözleri, açıklamaları ve tavsiyeleri Mehdi'nin fikri mücadelesinde çok önemli bir yer tutacaktır. Bunun yanısıra Mehdi, Müslümanlar arasındaki sadece vahiy kaynakli Allah'ın yüce kitabı Kur'an-ı Kerim ile hüküm ve amel edecektir. Müslümanlar arasında mezhep ayrılıklarını giderecek, dinin aslında olmayan, sonradan ilave edilmis birçok inanis ve ibadet sekillerini ortadan kaldiracaktir. Bid'at ehli simdiye kadar hiç karşılaşmadıkları bu durum karşısında çok şaşıracaklar, hatta bir kısım Mehdi'nin dinlerini kaldırmaya çalıştığını zannedecekler.
"Hz.Mehdi hiçbir bidati birakmaycak."
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 43
"Mehdi kaldırmadık bid'at bırakmayacaktır. Ahir zamanda aynı peygamber gibi dinin icablarını yerine getirecektir." Kıyamet Alametleri, 163
Bid'at: Dinin aslında olmadığı halde, dine sokulan adetler.
İmam Rabbani bu konuda şöyle demektedir: Geleceği vaad edilen Mehdi dinin tervicini (değerini artırmayı), sünnetin ihyasını (yeniden canlandırmasını) murad ettigi (istediği) zaman; bid'at ehl-i ile ameli adet edinen, hasene zannı ile dini karıştıran (dinin aslında, özünde olmayan seyleri, dinin emri oldugunu zanneden bazı insanlar) hayretle söyle diyecektir: -Bu kimse (yani Mehdi) dinimizi kaldırmak ve şeriatımızı izale (mahvetmek) istiyor.
Mektubat-i Rabbani, 1/535
Hz.Peygamber (s.a.v) en başta İslamı nasıl ayakta tuttuysa, Hz.Mehdi de en sonunda aynı şekilde İslami ayakta tutacaktır.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27
Naim b. Hammad Hz. Ali'den rivayet etti. Peygamberimiz buyurdu ki; Mehdi bizdendir. (Soyumuzdandır) Allah bu dini nasil bizimle baslatmışsa onunla sona erdirecektir. Ve onlar bizimle nasıl şirkten kurtulmuşlarsa, onunla da fitneden kurtulacaklardır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 20
Mehdi'nin "mezhep imamlarinin tersine hükmedecegi" nin bildirilmesi, onun kendi reyi ile içtihat edeceğini göstermekterir. Bediüzzaman hazretleri, Mehdi için "en büyük bir müçtehid" hem en büyük müceddid, hem hakim, hem mehdi, hem mürsid, hem kutb-u azam, olan bir zat'i nuraniyi gönderecek ve o zat da ehl-i beyt-i nebeviden olacaktır. Mektubat, 411
Dinde Ayrılık Olmamalı
İşari manada ayet mealleri:
43/65- Sonra, içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık, acı bir günün azabından vay o zulmetmiş olanlara.
23/53- Ancak onlar, işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde böldüler; her bir grup, kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.
3/85- Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.
15/91- Ki onlar Kur'anı parça parça kıldılar.
2/176- Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler.
Mehdi devrinde Kur'an-ı Kerim'e gereken önem verilecektir. O devirde Kur'an ara sıra bakılan, ezbere okunan bir kitap olmaktan kurtarılacak, hayatın her safhasını düzenleyen en önemli başvuru kitabı olacaktır. "Mehdi dini, peygamberin zamanındaki gibi tatbik edecektir" sözünün manası budur.


MEHDİ'NİN YAKIN YARDIMCILARI
Bu vezirler ondan aşağı ve fakat beşten yukarı olacaktır.
Kıyamet Alametleri,
Memleket işlerinin ağırlıklarını onunla paylaşacaklar. Dokuz kişiden ibaret olacaktır.
Kıyamet Alametleri, 187
Ebu Cafer Muhammed b.Ali'den rivayet edildi: Mehdi daha çıkmadan önce onun bir arkadaşı ona tabi olan bazı insanlarla karşılaşacak ve "Siz burada kaç kişisiniz?" diye soracaktır. Onlar da "40 kişiyiz" cevabını verecekler "Siz Mehdi'yi gördüğünüz zaman ne yapacaksınız?" şeklinde tekrar soracak ve "O, dağların başında kalsa biz de kalırız" cevabını alacaktır. Bunun üzerine o kişi gidecek, ertesi gece tekrar gelerek "Reislerinizden 10 kişiyi ayırınız" diyecek ve Mehdi de onlarla buluşacaktır.
Ertah'tan rivayet edildi ki: ...(mehdi'nin Süfyani ile savaşında en büyük ordusu 100 (yüz) kişiden müteşekkildir. Not: Bu iki rivayet, "Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman" adil eserin Süleymaniye kütüphanesinde bulunan nüshasında mevcuttur.
Bedir savaşındaki askerler gibi 313 kişinin kumandasını elinde tutarak etrafa meydan okuyacak. Çünkü bu 313 kişi gece abid gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar.
Kıyamet Alametleri, 169
Muhammed b. Hanefi (r.a.)'dan rivayet edildi ki: ...Bulutların semada toplandığı gibi, Allah O'nun etrafina bir kavim toplar. Onların kalblerini uzlaştırır. Onlar içlerinden şehit düşene üzülmez, kendilerine katılana da sevinmezler. Sayıları Bedir ashabı (313) kadardır. Evvelkilerin onları geçmediği gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler ve onların sayıları Talud ile nehri geçenler kadardır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 57
Hz. Mehdi'ye aralarinda kadınların da bulunduğu 314 kişi biat edecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 25
Hz. Mehdi'nin (a.r.) ordusu; talebelerinin hasları, hasların havası şeklinde farklı tabakalarla olabilir. Belki de bu farklı rivayetler, muhtelif gelişme safhalarındaki sayılara işaret etmektedir.
Hz. Mehdi'ye ilk anda biat edenlerin bu kadar az sayıda (313) olması makul karşılanmalıdır. Tarihin her döneminde hep böyle olmuştur. Nuh (a.s.) Musa (a.s.) zamanında da böyleydi. İsa (a.s.)'a inananlar 12 kişiydi. Peygamber efendimize (s.a.v.) dahi ilk inananlar çok az sayıda kimseydi. Bazı rivayetlerden öğrendiğimize göre nübüvvetin ilk altı yılında ona inananlar sadece 40 kişiydi.
2/249- Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmaği) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice az bir topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galıp gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir."
11/40- Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmis olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.
26/53- Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
26/54- "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"
10/83- Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.

KIYAMETE KADAR MÜCADELE EDECEK OLAN CEMAAT


Hz.Muaviye'den (r.a.)rivayet edilmiştir. Kıyamet kopmaz, ümmetimden bir taife herkes üzerinde hakim olmadıkça. Onlar kendilerini terk edenlerin terk etmesine aldırmazlar ve kendilerine yardım edene de aldırmazlar. Ramuz El-Ehadis, 472 (Hanbel'in Müsned'i - Buhari -Müslim)
Hz. Muaviye b. Kirra (r.a) dan rivayet edilmiştir: Ümmetimden bir taife kıyamet koyuncaya kadar yardım görmekte devam eder. Kendilerini terk edenlerin ayrılmaları da onlara bir zarar vermez.
Ramuz El-Ehadis, 472 (Hakim'in Müstedrek'i)
Ümmetimden bir cemaat devamlı olarak Allah'ın emri üzerine düşmanla kahredercesine savaşacak muhalifleri kendilerine hiçbir zaman veremeyecek. Bu (hal kıyamete kadar böyle devam edecek.)
Kıyamet Alametleri, 286
Yukarıdaki hadis-i şerifte ümmetten bir taifenin kıyamet kopuncaya kadar hak üzere mücadele edeceği bildiriliyor. Başka hadis-i şeriflerden de biliyoruz ki kıyamet kopmasından bir süre önce müminlerin ruhu kabzedilecek ve kıyamet kafirlerin üzerine kopacaktır. O halde burada kıyamet kopmasından kastedilen başkadır. Bu konuda diğer bir rivayet bu hususu açıklığa kavuşturuyor.
Hz.Muaviye b. Curre'den (r.a.) rivayet edilmiştir: .Deccal'la savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin "hak üzere" galıp olması devam edecektir.
Ramuz Em-Ahadis, 65 (Ibni Asakir Tarihi -Ebu Muaym)
Görüldüğü gibi kıyamet kopmasından kastedilen "Deccal'le savaşın başlaması" anlamıdır. Bir başka hadis-i şerif de bu mübarek taifenin Deccal'le mücadele edecek olan mehdi ve yardımcıları olduğunu haber veriyor.
Ahmet, Müslim, İbni Cüreyr ve İbni Hibban, Cabir b. Abdullah(r.a.) tahric ettiler: Kıyamete (Deccal ile savaşa) kadar benim ümmetimden bir grub hak üzere galıp olarak çarpışacaktır. Ve İsa b. Meryem gökten nüzul ettiğinde onların emiri (Mehdi) kendisine, "Gel bize namazı kıldır" der. Ancak O su ümmete Allah'ın bir ikramı olarak "Sizin biriniz, diğerlerinize emridir" cevabını verir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 80
Hz.İmran'dan (r.a.) rivayet edilmiştir: Ümmetimden bir taife, kendilerine düşmanlık edenlere galib oldukları halde Hak üzerine mücadelede devam ederler. Hatta onların sonuncusu mesih deccal ile harp eder.
Ramuz El-Ahadis, 472 (Hanbel'in Müsned'i -Ebu Davud-Tabarani -Hakim)


MEHDİ'NİN YERYÜZÜNDE KALIŞ SÜRESİ

İbni Ebil Caad da, "Mehdi 21 veya 22 yıl kaldıktan sonra, gelecek olan kimselerin sonuncusu, salih bir kişi olacak ve 9 yıl adil bir şekilde hükmedecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 28
Naim bin Hammad, Bakayye bin Velid'den tahric etti: Mehdi'nin hayatı 30 senedir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 83
Ebu Said El-Hudri (r.a.)den rivayet edilmiştir: Ümmetimde Mehdi vardır, çıkacak ve 5 veya 7 veya 8 (şüphe eden, ravilerden Zeyd'dir) yaşayacaktır. Ebu Said diyor ki: "Bu müddet nedir? Diye sorduk ve Rasul-u Ekrem "senedir!" buyurdu.
Sünen-i Tirmizi , 4/93 Ramiz El -Ahadis, 508 (Hanbel'in Müsned'i)
Ebu Said El-Hudri (r.a.)dan, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Mehdi bendendir.yedi sene hükmeder.
Süneni-i Ebu Davud, 5/93
-O zat yeryüzünde 7 sene kalır, sonra vefat eder ve Müslümanlar onun üzerine namaz kılarlar.
Sünen-i Ebu Davud, 5/95
Naim bin Hammad, Hz. Al'den tahric etti: Mehdi insanların işlerini 30 ile 40 yıl üzerine alacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 83 El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 50
Ebu Ya'la, Ebu Hureyre'den tahric etti. Dedi ki, dostum Ebu kasım (s.a.v.) buna şöyle buyurdu: Ehli beytimden birisi çıkıp insanları Hakk'a dönene kadar mücadele etmedikçe kıyamet kopmaz. Ben dedim, "Onun hükmü ne kadar devam eder?"

Bir önce geçen, şu hadis-i şerif Katade'den rivayet olundu. Katade (Mehdi'in yeryüzünde kalış müddesi) 7 senedir, dedi. Ebu Davud şöyle dedi: Hisam'dan rivayet eden ravilerden Muaz'dan başkaları 9 senedir, dedi.
Sünen-i Ebu Davud, 5/95 Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 9 (Ramuz-El Ahadis 346 'Tabarani'nin Kebir'i - Ibni Adiy El Kamil)
Dikkat edilirse bu rivayetlerde geçen 5, 7, 8, 9, 20-21, 30, 40 senelerinin ifade ettiği manalar net ve açık bir şekilde belirtilmemiştir. Hadis tasnifçileri, farkettikleri bu eksikliği gidermek için, ya çeşitli açıklamalar yapmışlar ya da tevil cihetine gitmeyi uygun görmüşlerdir.
-7 sene ile tahdid edilme, bütün ülkelere tam manasıyla yedi sene hakim olması itibariyledir. 9 sene ile tahdid edilmesi, Kostantiniyeyi fethetme müddedi itibariyledir. 19 yıl ile tahdidi, Süfyani ile savaş yapması onu öldürüp hakim olması ve bütün insanların emrinin altına girmesi itibariyledir.
(Kıyamet Alametleri, 184)
-7 sene dünyaya malik olacaktır. Meşhur pek çok rivayete göre böyledir, ancak buna muhalif başka nakiller gelmiştir. Bunlara göre, bu süre bazılarında 19 sene ve birkaç ay, 20 sene, bazılarında 40 sene, 24 sene, 30 sene şeklindedir. Bir nakilde de onun hilafeti sırasında 9 sene ehli Rum'la barış içinde kalacağı belirtilmektedir. Kanaatimce, bu rivayetlerin hepsinin de sahih olması mümkündür. Şöyleki, onun dünyada kalışı 40 sene olur, herkesçe zuhuru ve kuvveti 7 sene olur, bu zuhur ve kuvvet, başlangıç ve sonuç itibariyle 20 sene sürebilir.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 22)
-Mehdi'nin 7 veya 9 senelik hilafeti, İsa(a.s)'ın zamanında olması ihtimaline peygemberimizin şu mübarek sözü aykırı düşmez: "Başlangıçta ben, ortasında Mehdi, sonunda İsa'nın içlerinde bulunacağı bir ümmet asla helak olmayacaktır.." Çünkü İsa (a.s.)'dan 30 küsur sene evvel inecektir. Nitekim Mehdi'nin 40 yıl kalacağına, İsa'nın (a.s.) ise 45 yıl kalacağına dair hadisler varit olmuştur. Biz bundan anlıyoruz ki, her ikisinin bir arada kalması 7 veya 9 senelik bir müddet almış oluyor. Meteakip seneler ise ayrılık süresidir.
(Kıyamet Alametleri, 191)

MEHDİ'NİN ÇIKIŞ ALAMETLERİ

Kur'an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerinde geleceğe yönelik haberlerin verildigi ve bunlarin dogrulugunun ileride anlasilacagi bildirilmektedir. Bu haberlerin ne oldugu ise açikça belirtilmemektedir. Bunlar, Kur'an-ı Kerim'in indirildigi devirde teknik imkansizlik sebebiyle dogrulugunun anlasilmasina imkan olmayan bilimsel ayetler olabilecegi gibi, kiyamet alametlerini haber veren ayetler de olabilir.
Her bir haber için 'kararlastirilmis bir zaman (müstakar)' vardir. Siz de bileceksiniz. (Enam Suresi, 67)
O (Kur'an), alemler için yalnizca bir zikir (ögüt ve hatirlatma)dir. Gerçekten onun haberini bir zaman sonra ögreneceksiniz. (Sad Suresi, 87-88)
Insan aceleden (aceleci olarak) yaratildi. Size ayetlerimi yakinda gösterecegim (Enbiya, 37)
Ve de ki: "Allah'a hamdolsun, O size ayetlerini gösterecektir, siz de onlari bilip taniyacaksiniz." Senin Rabbin, yaptiklarinizdan gafil değildir. (Neml Suresi, 37)
Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara gösterecegiz; öyle ki, süphesiz onun hak oldugu kendilerine açikça belli olsun. Her seyin üzerinde Rabbinin sahid olmasi yetmez mi? (Fussilet Suresi, 53)
Kur'an-ı Kerim'de, Mehdi ve Islamin Dünya Hakimiyeti ile ilgili sadece isari manada ayetler bulunmaktadir.
Kendilerine hak gelince, onu yalanladilar; fakat alaya aldiklarinin haberleri onlara gelecektir. (Enam Suresi, 5)
Artik onlar, kiyamet-saatinin kendilerine apansiz gelmesinden baskasini mi gözlüyorlar? Iste onun isaretleri gelmistir. (Muhammed Suresi, 18)
Tüm bunlarin isigi altinda, hadislerden ve rivayetlerden derlenen bilgilerle birlikte, isari manadaki ayet mealleri de alinarak, son zaman elçisinin çikis alametleri asagidaki siraya göre incelenecektir.


MEHDİ'DEN ÖNCEKI ORTAM
Ibni Münavi, "Melahim"de Hz. Ali'den tahric etti: Kiyamet yaklastigi zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlik, fitneler, sünnetlerin kaybolmasi, bid'atlerin ortaya çikmasi, emri bil maruf ve nehyi anil münker imkanlarinin kaybolmasi gibi sebeplerle zayifladigi zaman benim evlatlarimdan Mehdi ile Cenab-i Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem ve Arab milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerlesir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman ,66
Yukaridaki hadis-i serif Hz. Mehdi'nin çikisindan önce müminlerin kalblerinin (imanlarinin-itikadlarinin) zayiflayacagini ve buna sebep olan hadiseleri haber vermektedir.
1. Ölüm: Anarsi ve yaygin katliamlar neticesinde halkın can güvenliginin kalmamasi ve bunun meydana getirdigi tedirginlik ortami. 2. Açlik: Hayat pahaliligi sebebiyle meydana gelen geçim sikintisi. 3.Fitneler: Haramlarin (içki, fuhus, faiz, kumar, rüsvet...) alabildigince yayginlasmasi ve helallerin, haramlarla karistirilmasi. 4. Sünnetlerin kaybolmasi: Resulullah (s.a.v.) efendimizin sünnetlerinin bir kısmının unutulmasi, bir kısmının da zorla uygulanamaz hale getirilmesi. 5. Bid'atlarin ortaya çikmasi: Dinin aslinda olmadigi halde, sonradan ortaya çikarilan adetlerin dinin esaslariymis gibi kabul edilmesi. 6."Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker" imkanlarinin kaybolmasi: Iyiligin emredilmesi ve kötülügün engellenmesi, kisacasi teblig imkaninin kaybolmasi ile meydana gelen bosluk.

HAYAT PAHALILIĞININ ARTMASI
Mehdi'nin çıkışından hemen önceki devrin özelliklerinden bir tanesi de; hayat pahalılığının ve geçim sıkıntısının artmasıdır. Ticari hayattaki sıkıntılar beraberinde yoksulluğu ve hatta açlığı da getirecektir. Darlık yıllarının yaşanacağı bu dönemde fakirler daha da fakirleşirken, zenginlerin malı mülkü katlanarak artmaktadır. Hadislerde Altın Cağ'dan hemen önceki devrin bu özelliği şöyle vurgulanır:
Fakirler çoğalacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.457)
Mehdi çikmadan önce Magrip'te karisikliklar, fitneler ve korku olacak. Açlik ve hayat pahaliligi alabildigine yayilacak. (Ölüm -Kiyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.440)
Ibni Münavi, "Melahim"de Hz. Ali'den tahric etti: Kiyamet yaklastigi zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlik, fitneler, sünnetlerin kaybolmasi, bid'atlerin ortaya çikmasi, emri bil maruf ve nehyi anil münker imkanlarinin kaybolmasi gibi sebeplerle zayifladigi zaman benim evlatlarimdan Mehdi ile Cenab-i Hak sünnetleri ihya eder. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 66)
İşari manada ayet mealleri: 16/112- Allah bir sehri örnek verdi: (Halki) Güvenlik ve huzur içindeydi, rizki da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'in nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptiklarina karsilik olarak, ona açlik ve korku elbisesini tattirdi.
2/61- . onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba ugradilar. Bu, kuskusuz, Allah'in ayetlerini tanimazliklari ve peygamberleri haksiz yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve siniri çignemelerindendi.
2/155- Andolsun, Biz sizi biraz korku, aclik ve bir parca mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edecegiz. Sabır gösterenleri müjdele.
6/42- Andolsun, senden önceki ümmetlere (elciler) gönderdik de onlari dayanilmaz zorluk (yoksulluk) ve sikintilarla ceviriverdik. Umulur ki yalvarirlar diye.
İnsanlar 95. seneye kadar malik olacak, yani işleri iyi gidecek, 97 veya 99. senede mülkleri zail olacak.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 54).
Bu hadiste Mehdi'nin çıkışının öncesinde dünya üzerinde nasıl bir ekonomik durum olacağı anlatılmaktadır.
Hadisteki "95. sene" şeklindeki ifade ile 1995 yılına dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. 1995 yılı insanların nispeten daha müreffeh bir yaşam sürdükleri, yaşam koşullarının çok zorlaşmadığı bir dönemdir. Hadiste bu yıl içinde "işlerin iyi gideceği" haber verilmektedir. Yani bu dönemde insanlar yaşamlarını idame ettirebilecek bir gelire sahiptirler ve hala mülk edinebilecek kadar zengindirler.
Ancak 1997-1999 yılları ekonominin çok kötüleştiği, fakirliğin ve yokluğun arttığı bir dönemdir. Bu yıllar arasında malın ve mülkün değeri kalmayacaktır. İşte bu şiddetli fakirlik ve kıtlık döneminin ardından Mehdi çağı başlayacak ve insanları bolluk ve berekete kavuşacaktır. Mehdi çağında, dünya üzerinde çok büyük bir zenginlik ve refah hakim olacaktır.

FITNELERIN ÇOGALMASI
Fitne: Insanin akil ve kalbini dogrudan dogruya hak ve hakikattan ayiracak seyler.
Küfür her yani istila edip hükmü cemiyet içinde asikare islenmedikçe Mehdi zuhur etmez. Bu vakitte vaki olan ise.. küfrün istilasidir. Onun kuvvetidir.
Mektubat-i Rabbani, 2-259
Mehdi, fitnelerin zuhur ettigi bir zaman aralaginda gelecek.
Mektubat-i Rabbani 2-258
Magrib'de de karisikliklar, fitneler ve korku olacak açlik ve hayat pahaliligi alabildigine yayilacak. Fitneler çogalacak.
Ölüm-Kiyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 440
Namazlarin zayi edilmesi, haram olan seylerin helal sayilmasi, rüsvetlerin alinmasi, bosananlarin çogalmasi, zina fiillerinin yayilmasi, sarkici kizlarin yetistirilmesi, yalanci sahitlerin çogalmasi... da kiyamet alametlerindendir.
Ölüm-Kiyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 455
Asagidaki hadis-i serif de fitnenin her tarafa yayilacagina isaret etmektedir:
Hiçbir tarafin ondan mahfuz kalmayacagi bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldigi yerden hemen baska bir tarafa yayilacak ve bu durum bir münadinin semadan seslenerek: "Ey insanlar, emiriniz artik Mehdi'dir" demesine kadar devam edecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 23

HARAMLARIN HELAL SAYILMASI
Ibni Ebi Seybe, Ebi Celd'den tahric etti, O dedi ki: Bir fitne görülür, bunu diger fitneler takib eder ve birinciler sonuncularin kiliçla çatismaya dönüsünü kamçilar ve bundan sonra bütün haramlarin helal sayilacagi bir fitne gelir. Sonra da hilafet, yeryüzünün en hayirlisi olan Mehdi'ye evinde otururken gelecektir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman,26
Hz. Mehdi , bütün haramlarin helal sayildigi büyük bir fitneden sonra çikacaktir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 23
Bir tevili sudur ki: Silahlarin kullanildigi, öldürme olaylarin vuku buldugu bir anarsi dönemi haber verildikten sonra, Allah'u Teala'nin haram kildigi bütün fiillerin insanlar tarafindan helal olarak gösterilmege çalisilacagi isaret ediliyor.
Fuhus, kumar, içki, faiz, rüsvet gibi birçok fiil, haram edilmelerine ragmen günümüzde halkın büyük bir çoğunlugu tarafindan ve giderek artan bir oranda islenmektedir. Yapilan istatistikler artisin, dünyanin tarihinden bu yana ilk defa bu boyutlara ulastigini gösteriyor.

ALLAH'IN AÇIKÇA INKAR EDILMESI
Alenen ve apaçik Allah Teala inkar edilinceye kadar Hz. Mehdi (a.r.) gelmez. Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman , 27
Bir tevili sudur ki: Bu hadiste o devirde bir çok inançsiz insanin bulunacagina ve ayrica onların bu inkarlarini basin yoluyla herkese göstererek açikça ilan edeceklerine isaret edilmektedir. (Allahualem)

MÜSLÜMANLARA BASKININ ARTMASI
Ahir zamanda ümmetimin basina, sultanlarindan siddetli belalar gelir, öyle ki yerler müslümanlara dar gelir. O zaman Allah, daha önce zulümle dolu olan dünyayi adaletle dolduran Benim soyumdan birisini gönderecektir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir zaman , 12
Yemin ederim ki bu ümmete öyle (siddetli)belalar gelecek de, kisi zulümden gaddarliktan kurtulmak için siginacak bir yer bulamayacaktir. Öyle sikintili bir sirada Allah Teala akrabamdan benim hanedanimdan bir kimseyi gönderecek.
Ölüm-Kiyamet -Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s.437

DÜNYANIN HERC-Ü MERC IÇINDE KALMASI
Tabarani, Kebir isimli eserinde Ebu Naim ise Ali Hilal'den tahric ettiler. Resulullah (s.a.v.) Hz. Fatma'ya söyle buyurdu: Dünya hercü merc içinde kaldiginda, fitneler zuhur ettiginde yollar kesildiginde, bazilari bazisina hücüm ettiginde, büyük, küçüge merhamet etmedigi, büyüge vakarli davranmadiginda; Allah, bu sirada onlardan adavetin kökünü kaziyarak dalalet kalelerini fethedecek ve evvelce benim ayakta tuttugum gibi, ahir zamaninda dini ayakta tutacak, önceden zulümle dolu olan dünyayi adaletle dolduracak birini (Mehdi) gönderecektir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman , 12
Herc-ü Merc: Insanlar arasında meydana gelen fitne, fesad Darmadaginik karmakarisik allak bullak
Bir tevili sudur ki: Bu hadis-i serifte belirli bir yer tarif edilmeyip, herc-ü merc'in dünyanin her tarafinda yayilacagina isaret edilmektedir. Gerçekten de hadisin tarif ettigi bir şekilde bugün dünyanin bes kitasinda büyük kargasaliklar, savaslar, katliamlar ve terör olaylari cereyan etmektedir.

IRAN - IRAK SAVASI
Sevval ayinda ayaklanma Zilkade'de harb konusmalari, Zilhicce'de ise harb vaki olacak.
Kiyamet Alametleri, 166
Bir tevili sudur ki: Sevval ayinda ayaklanma... Burada Iran'da Sah'a karsi olan ayaklanmaya dikkat çekiliyor. Ilk ayaklanma Hadis'in isaret ettigi 5 Sevval 1398 - 8 Eylül 1976'de olmustur.
Zilkade'de harp konusmalar ve Zilhicce'de ise harp vaki olacak. Burada Iran-Irak arasındaki savasa dikkat çekiliyor. Hicri 1400 Zilhicce 1980 Ekim ayinda Iran-Irak arasındaki savas tam anlamiyla baslamisti.
Onlarla Mevali maddesi de gelecek..."Mevali maddesi nedir ey Allah'in Resulü? Onlar sizin azadlilarinizdir..Onlar sizdendir. Yani Faris yönünden gelecek olan bir kavimdir ki, söyle diyecekler: "Ey Araplar! Siz fazla taassuba kaçtiniz! Siz bunlara geregi gibi hak tanimazsaniz, sizinle hiç kimse birlik kurmayacaktir...Bir gün, onlara ve bir gün de sizlere verilsin ve karsilikli sözler tutulsun..." Onlar Mutik'a çikacaklar, müslümanlar oradan asagi yaziya inecekler...Müsrikler öbür yandaki (Rakabe) denilen bir simsiyah olan nehrin kenarina duracaklar... Aralarinda savas olacak: her iki ordudan, Allah, zaferi kaldiracak;
Kiyamet Alametleri, 179
Faris yönünden gelecek olan: Burada Iran kuvvetlerine dikkat çekiliyor. Faris : Iran - Iranli (Büyük Lugat) Yaziya inecekler: Ovalik-Irak Ovasi Mutik : Yöredeki bir dagin adi. Rakabe : Petrol kuyularinin çok oldugu bölgedir. Ey Araplar! Siz fazla taassuba kaçtiniz! Siz bunlara geregi gibi hak tanimazsaniz, sizinle hiç kimse birlik kuramayacaktir... : Bir tevili sudur ki: Iki taraf arasında, irkçiliktan kaynaklanan bir anlasmazligin olacagina dikkat çekiliyor. Bu anlasmazlik sebebiyle, yaziya (yazi: Irak Ovasi) inilecek ve savas baslayacak

AFGANISTAN'IN ISGALI
Ebu Ganem Küfi, Fitende Hz. Ali'den tahric etti. O söyle dedi: Talikan'a (Afganistan'a) yazik oldu. Süphesiz Allah Teala'nin orada altin ve gümüs olmayan hazineleri vardir. Orada Allah'i hakkiyla bilen insanlar vardir. Onlar ahirzaman Mehdi'sinin yardimcilaridir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman , 59
Bir tevili sudur ki: "Talikan"a yazik oldu..." Burada Afganistan'in Mehdi zamaninda isgal edilecegine isaret ediliyor. Ruslarin Afganistan'i isgali 1979 yili, gerçekten de Hz. Mehdi'nin çikis yili olan (Hicri 1400= Miladi 1979) hicri yüzyil basina karsilik gelmektedir. (Allahualem)
"...Orada altin ve gümüs olmayan hazineleri vardir..." diye devam eden rivayetin ikinci bölümü ise Afganistan'in maddi zenginlik kaynaklarina dikkat çekmektedir. Bugün Afganistan'da çeşitli sebeplerle isletmeye açilmamis büyük petrol yataklari, demir havzalari ve kömür madeni varligi tesbit edilmistir.
Hadis-i serifin son kısmında da orada (Afganistan'da) Allah'i hakkiyla bilen güçlü müminlere, dinsizlere karsi savasan Afgan mücahidlerine dikkat çekiliyor ve bunlarin ileride Hz. Mehdi'nin (a.r.) yardimcisi olacaklarina isaret ediliyor.

FIRAT'IN SUYUNUN KESILMESI
"Ikdiddurer"de zikredilen Mehdi'nin alametlerindendir: Firat nehrinin durdurulmasi
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman,39
Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet olunduguna göre Resulullah (s.a.v.) söyle buyurmustur: Firat (nehrinin suyu çekilerek) kiymetli altin hazinesini açıklaması zamani yaklasiyor. Her kim o zaman orada bulunursa, ondan birsey almaya ugrasmasin!. (Çünkü ihtiyar dünyanin ömrü sona ermis bulunacaktir.)
Sahih-i Buhari, 12/305
...Ebu Hureyre'den (r.a.) naklen rivayet etti ki: Resulullah (s.a.v.) : Firat nehri altin bir dag üzerinden açilmadikça kiyamet kopmayacaktir. Insanlar onun için harb edecek ve her yüz kisiden doksan dokuzu öldürülecek, onlardan her adam, "keske kurtulan ben olsaydim" diyecektir buyurmuslar. ...Ebu Hureyre'den (r.a.) naklen rivayet etti ki: Resulullah (s.a.v.) Firat'in altin bir dag üzerinden açilmasi yakindir. Imdi orada kim bulunursa, ondan birsey almasin! buyurdular.
Sahih-i Müslim 11/320
Yine Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet edildigine göre, Resulullah (s.a.v.) söyle buyurdu: Yakinda Firat Nehri altin hazinesini açiga çikarir, kim buna hazir bulunursa ondan bir sey almasin. Ebu Hureyre (r.a.) dan , Resulullah(s.a.v.) dan bir önce geçen hadisin benzeri rivayet olundu. Su kadar ki bu rivayette, Firat Nehri bir altin dagini açiga çikarir, dedi.
Sünen-i Ebu Davud, 5/116
Yine Ebu Hureyre Hazretleri naklediyor. Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: (1) Firat nehrinin suyu çekilip (2) altundan bir dag meydana çikmadikça kiyamet kopmaz (3) Bu hazine üzerine kital vukua gelir, her yüzden doksan dokuzu ölür. (Kitale istirak edenlerden) Her kisi yalniz ben halas-kurtulma-olacagim, diye ümitlenir.
Diger bir rivayette: "Firat nehrinin suyu çekilerek altun hazinesini açıklaması zamani yaklasiyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir sey almasin. Aksi takdirde ya ölür veya öldürür." (Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmislerdir.)
Riyazi's Salihin, 3/332
.... Bir tevili Sudur ki: (1) Firat nehrinin suyunun çekilip... Suyuti hazretlerinin kitabinda bu hadis "suyun durdurulmasi olarak geçmektedir. Gerçekten de Keban Baraji, Firat Nehrinin suyunu durdurmus, kesmistir. Burada "suyun durdurulmasi" ifadesiyle "Baraj"a dikkat çekilmektedir. (Allahualem) çünkü baraj suyun akisini durdurmakta, suyu önünde biriktirmektedir. Su elektrik enerjisine çevrildikten sonra akmaya devam etmektedir.
(2) .. altundan bir dag meydana çikmadikça...Yapilan baraj sayesinde; elektrigin üretilmesi, toplanan suyun arazide kullanilarak topragin veriminin artmasi ve ulasim kolayliginin saglanmasi gibi sebeblerle, buradaki topraklar "altun" gibi kiymetli hale gelebilir.
Bu kısmın ikinci bir tevili sudur ki: Yukaridaki sematik çizimde de görüldügü gibi baraj, betondan dev bir dagi andirmaktadir. Bu barajdan (hadis-i serifteki benzetmeye göre dagdan) altin degerinde servet dökülmektedir. Dolayisiyla baraj "altin bir dag" hususiyetini kazanmaktadir. (Allahualem)
(3) .. Bu hazine üzerinde kital (Bir çok kisinin ölümüne sebep olan kavga) vukua gelir
Bu kısmın tevili sudur ki: Baraj tahvillerinin altin kiymetinde, fakat faiz hükmünde oldugundan alinmamasi olabilir. Baraj tahvili sahiplerine zarara girilse bile para verildiginden faiz islemi yapilmis olmaktadir. Bu da dinimizce haramdir. Bu tahvillerin satildigi, kapisildigi zamanda bölgede kital olabilir, kan akabilir. (Allahualem)

RAMAZAN AYINDA AY VE GÜNES TUTULMALARI
Mehdi için 2 alamet vardir ki, bunun birincisi, Ramazanin birinci gecesi, ayin ikincisi de ortasinda güneşin tutulmasidir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 49
Ramazanin birinci gecesi Ay ortasinda Günes tutulacaktir.
Kiyamet Alametleri 199

Onun saltanati zamaninda, ramazan ayinin on dördünde Günes tutulacaktir, o ayin ilkinde ise Ay kararacak...
Mektubat-i Rabbani, 2/1163

..Günes'in oruç ayinin ortasinda, Ay'in ise sonunda tutulmasi,
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman,38

Ramazan'da iki defa ay tutulmasi olacaktir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,53

Mehdi'nin gelisi Razaman ayinda Ay'in iki kere tutulmasina sebep olacaktir.
Kiyamet Alametleri , 200

Mehdi'nin çikmasindan önce bir ramazan içinde Günes iki defa tutulacaktir.
Ölüm-Kiyamet -Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s.440
bir tevili sudur ki: Kiyamet alametlerinden sadece "Günesin batidan dogma" hadisesi bedahet derecesinde anlasilacak bir alamettir. Bu alamet, tevbe kapisini kapatacagindan tefsiri ve manasi açiktir, tevil edilmeye ihtiyaci yoktur.
Fakat diger kiyamet alametleri zuhuru sirasinda imtihan devam ediyor olacagindan bu alametlerin anlasilmasi, herkesin mecburen tasdik edecegi bir derecede bedihi (açikça) olmaz. Yoksa herkes kabul eder, imtihan ortadan kalkmis olur. Bu sebeple "Günesin batidan dogmasi" hariç bütün kiyamet alametleri, ihtiyar dairesinde (aklin sinirlari içinde) adetullaha uygun bir biçimde gerçeklesir. (Adetullah: Allah'in adet üzere meydana getirdigi olaylar, koydugu degismez kanunlar.)
Yukaridaki rivayetlerde de bu durumu gözönünde bulundurmak gerekiyor. Çünkü hem ramazan ayinin ortasinda güneş tutulmasi, hem de bir ay içinde Ay'in ve Günes'in iki kere tutulmasi adetullaha münafi (zit, uymaz) bir durumdur, normal olarak imkansiz bir hadisedir.
Eger bu hadiseler gerçekten rivayetlerde tarif edildigi gibi zuhur etse, (ki buna Hz. Allah'in c.c. gücü elbette yeter, fakat bu sefer) aklin ihtiyari alinacak, inanan-inanmayan herkes tasdike mecbur kalacak, böyle bir durum da Hz. Allah'in imtihan sirrina ters düsecekti. Esasinda dikkat edilirse bu rivayetler arasında dahi mütenakiz bir durum göze çarpar. Yukaridaki 1,2 ve 3. rivayetlerde Ay, ramazanin birinci günü, 4. rivayette ise sonuncu günü tutulacaktir. Böyle bir hal ile karsilasildiginda bu iki degisik rivayetten birini seçip, digerini birakamayacagimiza göre (Allahualem) yapilacak en uygun sey, ayni hadiseye bakan farkli rivayetlerin ittifak ettikleri ortak yönleri araştırmak olacaktir. Bunlar; 1. Ramazan ayinda Ay ve Günes tutulmalari olacaktir. 2. Bu tutulmalar ortali, yani 14-15 gün arayla olacaktir. 3. Bu tutulmalar iki kere tekrarlanacaktir.
Bu tesbitlere uygun olarak, 1981 yilinda (Hicri-1401'de) Ramazan ayinin 15. günü Ay, 29.günü de Günes tutulmustur. Yine 1982 yilinda (Hicri-1402'de ) Ramazan ayinin 14.günü Ay, 28. günü de Günes tutulmustur.
Ayrica bu hadisede "Ay"in Ramazanin tam ortasinda Dolunay halinde tutulmasi ve dikkatleri çekecek bir alamet olarak belirmesi de pek manidardir.
Bu hadiselerin Hz. Mehdi'nin diger çikis alametleriyle ayni zamanlarda zuhur etmesi ve Hicri yüzyil basinin hemen baslarinda, üstüste iki yil harika bir tarzda tekrarlanmasi rivayetlerin isaretinin bu hadiseler olabilecegine dair zanlarimizi iyice kuvvetlendirmektedir.

KUYRUKLU yıldızın DOGMASI
O gelmeden önce, dogudan isik veren bir kuyruklu yildiz görünecektir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 53
Mehdi'nin çikisindan evvel, (her tarafi) aydinlatan, Kuyruklu bir yildiz dogacaktir.
Kiyamet Alametleri s,200

O yıldızın dogmasi, güneş ve ay tutulmasindan sonra olacaktir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 32
Bir tevili sudur ki: 1986 yilinda yani hicri 1406 da görülen "Halley" kuyruklu yildizi hadis-i serifte belirtildigi gibi hem parlak bir yildizdir, hem seyir yönü dogudan batiya dogrudur, hem de (1981 ve 1982 yillarinda meydana gelen) ay ve güneş tutulmalari hadisesinden sonra ortaya çıkmıştir. Bu yıldızın dogusunun Hz. Mehdi'(a.r.)nin diger çikis alametleri ile de ayni zamanda zuhur etmesi, Halley kuyruklu yıldızınin hadiste isaret edilen yildiz olduguna dair zanlarimizi (Allahualem) iyice kuvvetlendirmektedir.
Sark tarafindan bir kuyruklu yildiz dogup aydinlik verecektir. Onun her günkü irtifi (geçis yönü) lesriktan magribedir. (dogudan batiya dogrudur)
Mektubat-i Rabbani, 2/258
Bu kuyruklu yıldızın geçis devrelerinde çok önemli hadiseler meydana gelmistir. Bunlardan bir kısmı rivayetlerde bildirilmistir.
Bu yildiz ilk çiktiginda; Hz.Nuh (a.s.) kavmi helak olmustur. Hz.Ibrahim (a.s.) atese atilmistir. Hz. Musa (a.s.) ile ugrasan Firavun ve kavmi yok edilmistir. Hz.Yahya (a.s.) öldürüldügünde de görülmüstür. Siz o yildizi gördügünüzde fitnenin serrinden Allah'a sigininiz.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman,32
Bu yildiz geçtiginde meydana gelen diger önemli hadiseler de sunlardir. Hz. Isa (a.s.) efendimiz dogmustur. Resulullah (s.a.v.) efendimize ilk vahiy gelmege baslamisti. Osmanli Devleti tarih sahnesinde yer almaya baslamis. Istanbul Fatih tarafindan fethedildiginde de bu yildiz görülmüstür.

KABE BASKINI VE KABE'DE KAN AKITILMASI
Onun çikacagi yil, insanlar hacca, baslarinda bir emir bulunmadan gidecekler. Hep birlikte Beyt-i Serif'i tavaf edecekler, sonra Mina'ya indiklerinde, köpekler gibi birbirine saldiracak, hacilar soyulacak, kanlar Akabe Cemresinin üzerine akacak.

Naim b. Hammad Abdullah b. Amr'dan tahric etti. O söyle dedi: Insanlar baslarinda bir imam bulunmaksizin Hac ederler. Mina'ya indiklerinde etraflari, köpeklerin sarisi gibi sarilip, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaslar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 35
Hz. Mehdi'nin çikis yili rivayetlere ve ulemanin izahlarina göre H.1400 yili baslarindadir.
Yukaridaki rivayette "O'nun çikacagi yil" da denerek, Mehdi'nin çikis tarihinde meydana gelecek olan Kabe baskinina dikkat çekilmektedir. (Alahualem) Gerçekten de Kabe baskini hadisin ihbarina tam uygun bir şekilde H.1400 yilinin hemen basinda (1, Muharrem 1400/ 21 Kasim 1979) meydana gelmistir. Yine hadis-i serifte kanlarin akacagindan bahsedilerek öldürme olayina dikkat çekilmistir. Baskin sirasinda Suud askerleri ile saldirgan militanlar arasında meydana gelen çarpismada 30 kisinin öldürülmesi, bu rivayetin kalan kısmını da dogrulamistir.

Dani, Sehr b. Havseb'den tahric etti. Dedi ki, Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Ramazanda bir seda, Sevval'de bir ses, Zilkade'de kabileler arasında savas olur. Hacilar talana ugrar. Mina'da ölülerin çok olacagi bir savas olur, öyleki orada taslari kan gölü içinde birakacak kadar kan akar.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 31
Ramazan'da bir seda olur. Sevval'de de bir seda olur. Zilkade'de kabileler çarpisir. Zilhicce'de hacilar talana ugrar. Muharrem'de gökten söyle nida olur. "Dikkat ediniz. Filan kimse Allah'in halkınin hayirlilarindandir. Onu dinleyiniz ve ona uyunuz.
Ramuz El Hadis 2/518
Sevval ayinda ayaklanma Zilkade'de harb konusmalari, Zilhicce'de ise harb vaki olacak. Hacilar soyulacak, kanlari akacak.
Kiyamet Alametleri, 166
Naim b. Hammad ve Hakim, Amr b. Suayb'dan tahric ettiler: Zilkade ayinda kabileler savasir, hacilar kaçirilir, melhameler olur.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-ilAhir Zaman , 34
"Ikdiddurer" isimli kitaptaki alametlerden: (3) Sevval'de savas nidalari, (2) Zilhicce'de harb ve kital olur, yine (1) Zilhicce'de hacilar talana ugrar, hatta caddeler kan'dan geçilmez ve haramlar çignenir. Beytül Muazzam'in yaninda büyük günahlar islenir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 37
(1)...Zilhicce'de hacilar talana ugrar, hatta caddeler kan'dan geçilmez ve haramlar çignenir. Beyt-ül Muazzama'nin yaninda büyük günahlar islenir.
(Allahualem) Burada, 1407 yili Zilhicce ayinda (Hac mevsiminde), Beyt-ül Muazzama'nin (Kabe'nin) yaninda çikan hadiseye dikkat çekiliyor. Bu hadisede caddelerde gösteri yapan Hacilara saldirilarak 402 kisi katledilmis, çok fazla kan akitilmistir. Beytül Muazzama'nin yaninda, müslümanlarin (Suudi Arabistan askerleri ile Iran'li Hacilarin) birbirlerini öldürmeleri ile büyük günahlar islenmis, haramlar çignenmistir.
Not: Bir önceki hadiste anlatilan hadise 1 Muharrem 1400'de Beyt-ül Muazzama'nin (Kabe'nin) bizzat içerisinde olmustu: 1407'nin Zilhicce ayindaki hadise ise, Beyt-ül Muazzama'nin yaninda olmustur. Her iki hadise de rivayetlerin isaretine uygun bir şekilde gerçeklesmistir
(2)... Zilhicce'de harb ve kital olur. Bu harb ve kitallerin, hacilarin öldürülmesi ile ayni yerde zikredilmesi, hadiselerin birbirleri ile baglantili olabilecegine isaret olabilir. Burada harbten kasit Iran-Irak savasi, kital'den kasit da birçok masum insanin sebebsiz yere katledildigi anarsistlerin güney-dogu ve diger yerlerde yaptigi katliamlar olabilir. (Allahualem)
(3) .. Sevval'de savas nidalari olur. Yine ayni zamanlarda Basra Körfezi'ndeki gerginligi, Iran-Amerika arasındaki gerginlesme ve savas durumuna dikkat çekilmis olabilir. (Allahualem) "Ikdiddurer" isimli kitabta Mehdi'nin zuhur alametleri bahsinde geçiyor:

DOGU TARAFINDAN BIR ATESIN GÖRÜNMESI
"Ikdiddurer" isimli kitabta Mehdi'nin zuhur alametleri bahsinde geçiyor: Doguda, semada üç gece görünen büyük bir atesin çikmasi. Mutad (alisilmisin disinda) safak kizilligi gibi olmayan bir kirmiziligin semada görülüp ufukta yayilmasi.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 32
Dogudan üç veya yedi gün ardi ardina büyük bir ates zuhur edecek, gökte karanlik görülecek, gökte alisilmis olan kirmiziligin aksine bambaska bir kizillik yayilacak. Yeryüzünün duyup anlayabilecegi bir dille nida edilecek.
Kiyamet Alametleri, 166
Ebu Cafer b. Muhammed b. Ali (r.a.)dan rivayet edildi. Siz üç veya yedi gün, dogudan bir atesi gördügünüz zaman Al-i Muhammed'in çikmasini bekleyiniz, insaallah-ü Teala, bir münadi Mehdi'nin ismi ile semadan nida edecek ki, doguda batida olan herkes bu sesi isitecek. Öyleki korkudan uykuda olanlar uyanacak, ayakta olan çökecek, oturan ise ayaga firlayacaktir.
Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman , 32
Hadis-i Serif'te Resul-i Ekrem Efendimiz: Yemin ederim ki bir ates sizi saracaktir. O ates bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. O ates içinde müthis azap oldugu halde insanları kaplar. O ates insanları, mallari yakip bitirir. Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanin her tarafina yayilir. Geceki sicagi gündüzki hararetinden daha siddetlidir. O ates insanların basinin üzerinden arsin altina kadar yaklasarak yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyurdu.
Ölüm-Kiyamet -Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, 461 Kiyamet Alametleri, 289
Mehdi'nin çikis öncesi alametlerinden olan bu ates hakkında kisa bir açiklama yapmak yerinde olacaktir. Kiyamet alametlerinden sadece "Günesin batidan dogma" hadisesi, peygamberimizin hadislerinde tarifi yapildigi üzere, herkesin açikça görüp anlayabilecegi bir şekilde meydana gelecek tek alamettir. Bunun disinda meydana gelecek bütün kiyamet alametleri (Ates de dahil) aklin ihtiyaini almayan, adetullaha uygun alametlerdir. Bazi safi kalpli müslümanlar bu atesi; sebebsiz yere birdenbire ortaya çikan, sönme nedir bilmeyen, hatta herkes tarafindan bulundugu yerden mutlaka görülecegi tarzda, harika bir alamet olarak beklemektedir. Halbuki dünya bir imtihan ve müsabaka yeridir demistik. Bu alametlerin meydana gelisi sirasinda da imtihan devam ettiginden onların anlasilmasi, herkesin mecburen kabul edecegi bir açiklikta olmaz, ta ki insanlar aklını, vicdanını, iradesini kullanarak karar verebilsinler, gerçek kimlikleriyle ortaya çıksınlar. Seçme hürriyeti kalmazsa, onlara teklif götürülemez. Şayet kiyamet alametleri ile ilgili hadisler en ince ayrintisina kadar (mesela; hangi sehirde, kaç tarihinde, ne şekilde çikacagi) anlatilsaydi (ki peygamberimiz hepsini biliyordu, fakat bu sefer) herkes mecburen kabul eder, insanlar arasında derece farki kalmazdi. Bu hikmet sebebiyle kiyamet alameti hadisleri özellikle yari kapalı bir şekilde bildirilmistir. Ates alametini de bu şekilde degerlendirmek gerekmektedir. Bir ates sebebsiz yere çikmaz, ya bir kaza, ya bir patlama gibi kasit veya ihmal neticesinde çikar. Mehdi'nin çikis alameti olarak söylenmesi, onun çok garip ve olaganüstü bir alamet sekilnde çikmasini gerektirmez. Önemli olan bu atesin, hadiste tarif edilen atesin özelliklerine uygun olarak çikmasidir. Bu atesi tanimak ve tespit edebilmek için yapilacak ilk is, özelliklerinin ortaya çikartilmasidir. Bilindigi gibi Temmuz 1991 yilinda Iraki'in Kuveyt'i isgali sonrasinda, Kuveyt'e ait petrol kuyularini atese vermesi sonucunda Kuveyt ve Basra Körfezini çok büyük bir ates sarmistir.
-Kuveyt'de yanan petrol, insan ve hayvanlar arasında ölüme sebep olmaktadir. Uzmanlara göre günde yarim milyon ton petrol duman olarak atmosfere karismaktadir. Her gün 10 bin tondan fazla is, kükürt, karbondioksit ve büyük miktarda, kanser yapici özelligi olan hidrokarbonlar felaket bulutlari gibi körfez üzerinde asili durmaktadirlar.... Yalniz körfez değil, onun sahsinda Dünya yanmaktadir. (Kurtlar Sofrasinda Ortadogu, M. Necati Özfatura, sf,175)
-Atese verilen iki kuyu, Türkiye'nin bir günde çikarabildigi kadar petrol veriyor ve dumanlar 55 km. uzakliktaki Suudi Arabistan'dan bile görülebiliyor. (Hürriyet 23 Ocak 1991)
-Körfezde sönmeyen felaket haberleri: Kuveyt'de atese verilen yüzlerce petrol kuyucu alev alev yaniyor. Uzmanlarin "söndürmek son dereve zor" dedikleri petrol kuyularindaki yanginin Türkiye'den Hindistan'a kadar olan geniş bir bölgeyi en az 10 yil süreyle etkileyecegi bildiriliyor.
Atese verilen petrol kuyularinda çikan alev ve dumanlar atmosferi devamli kirletmektedir. Kuveyt gündüzleri gece manzarasi arzetmektedir. Alevlerle birlikte yükselen füme rengi duman, Kuveyt semalarinda sonbahardan kis mevsimine geçisi hatirlatiyor.... Kuveyt'in tamaminin yasanilir hale gelmesi için en az bir senelik bir zamana ihtiyaç vardir. Kilometrelerce uzaktan görülen alevlerle birlikte yükselen dumanlar, Kuveyt semalarini tamamen kapliyarak ülkeyi yasanmaz hale getirmekte ve varlikli olanlar Kuveyt'i terketmektedirler.
Dahran'daki araştırma merkezi müdürü Abdullah Dabbag'in NewYork Times'da çikan açıklamasına göre, Basra Körfezindeki kirlenme neticesinde 106 tür balik, 180 tür yumusakçalar ve bölgede yasayan 450 tür hayvan yasama savasi vermektedir. 600 petrol kuyusundan yükselen dumanlarin komsu ülkelere yayildigi, ayrica kükürt gibi kansorejen maddeler ihtiva eden dumanlarin asit yagmuruna dönüserek tarimda verimi azalttigi açiklanmaktadir. (Kurtlar Sofrasinda Ortadogu, sf, 171)
Yemin ederim ki bir ates sizi saracaktir. O ates bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. Berehut: Bir vadi veyahut bir kuyu adidir. (Kamus Tercemesi c. 1- s.550) Hadis-i serifin ilk kısmında ates için "sönük bir vaziyettedir" denmektedir. Ates, yanici bir maddenin yanmasiyla meydana gelen bir durum olduguna göre burada sönük vaziyette bekleyen atesin kendisi değil, atesin yakacagi hammaddedir. Burada toprak altindan çikarilan petrole isaret edilmektedir. Nitekim hadisteki Berehut denilen yer, bir kuyunun adidir. Bu kuyu petrol kuyusudur. zamani gelince bu kuyulardan çikarilan petrol, yanmaya hazir bir ates haline geliyor.
O ates müthis azap oldugu halde insanları kaplar. O ates, sadece yanan bir ates değil, ayni zamanda insanları canindan, malindan ederek azap içinde, elem-üzüntü içinde birakacak ve bütün dogayi kirletecek olan bir ates.
O ates insanları, mallari yakar bitirir. O ates bir kisim insanların ölümüne sebep oluyor. Bunun yaninda mallari yakarak maddi zarara sebebiyet verdigi gibi, tüm cevreyi ve dogayi kirleterek de insanların geçim kaynaklarini yok etmektedir.
Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanin her tarafina yayilir. O atesin, "rüzgar ile bulut gibi uçan" kendisi değil dumanidir. Burada benzetme yapilarak dumanin bulutlara kadar yükselecegi de anlatilmistir. Bu duman rüzgarin etkisiyle her yöne dogru yayiliyor.
Geceki sicagi, gündüzki hararetinden daha siddetlidir. O ates hem gündüz, hem gece devamli yaniyor.
O ates insanların basinin üzerinden arsin altina kadar yaklasarak, yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyururdu. O ates çok yükseklere kadar tirmaniyor ve bu atesten gökgürültüsü gibi pek siddetli bir gürültü ile patlamalar meydana geliyor.
Gökte alisilmis olan kirmiziligin aksine bambaska bir kizillik yayilacak. Hadisin bu kısmında, olayin gece vakitlerinde meydana gelecegine isaret edilmistir. Gece vakti meydana gelen büyük infilakin alevleri çok siddetli bir aydinlanma yapar. Bu kizil alevlerin meydana getirdigi kizil aydinlanma, halkın mutad üzere alisik oldugu kirmizi "Tan" aydinlanmasindan çok ayridir. Çünkü gece vakti böyle gündüz gibi aydinlanma olaganüstü bir olaydir.
Tan: Günes dogarken ve batarken olusan ve güneşin aydinlatma gücünün zayiflayip, beyaz isiktan kirmizi isik yayar duruma geldigi vakitlerdeki hali.

BÜYÜK OLAYLARIN VE HAYRET VERICI SEYLERIN MEYDANA GELMESI
Onun zamaninda büyük hadiseler vuku bulacak.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,27
Onun zuhur mebdeleri ve mukaddimeleri Resulullah (s.a.v.) efendimizin irhisatina benzer.
Mektubat-i Rabbani , 2/258
Irhisat: Resulullah (s.a.v.) efendimizin nübüvvetinden evvel zuhur eden harikulade haller ki, bunlar peygamberligine delil teskil eden hadiselerdendir.
Resulullah (s.a.v.) efendimizin dogumundan önce büyük ve harika haller zuhur etmisti. Dogdugu gece yeni bir yildiz dogmus; Kisra'nin (Iran Padisahlari) sarayinin 14 burcu yikilmis; Iran'da 1000 yildir yanmakta olan Mecusi atesi sönmüs; Semavi Vadisi sel sulari altinda kalmis, Save Gölü kurumustu v.s... Yukaridaki rivayetlerde isaret edildigi gibi, Mehdi'nin zuhuru da, Peygamber efendimizinkine benzeyecektir. O'nun zuhurundan önce de büyük ve harika haller, olaylar olacaktir.
Rivayetlerin isaretine göre Mehdi'nin zuhur yili olan H.1400 (Miladi 1979) yili baslarinda cereyan eden büyük ve harika olaylar:
- Kabe basıldı ve çok sayıda Müslümanın kanı akıtıldı.- 500 yıllık İran şahlığı yıkıldı ve İran Şahı Rıza Pehlevi öldü.- Hindistan'ın Bombay kentinde bir fabrikadan sızan gaz 20.000 kişinin ölümüne yol açtı.- İki Müslüman ülke olan İran ve Irak arasında 8 yıl sürecek bir savaş başladı.- Ruslar, Afganistan'ı işgal etti.- Mexico City şiddetli bir depremle yerle bir oldu.- Kuzey Kolombiya'daki Nevada Del Ruiz yanardağı 400 yıldır ilk kez patladı. Eriyen kar ve buzun oluşturduğu çamur yüzünden Armero kenti haritadan silindi. 20.000 kişi öldü.- Bangladeş'teki sel 25.000 kişinin ölümüne sebep oldu.- Hristiyanlığın merkezi Roma'yı sular bastı.- 1986'da Çin'de tarihinin en büyük orman yangını oldu.- Hindistan Başkanı Gandi, Mısır Devlet başkanı Enver Sedat, İsveç Başbakanı Olof Palme öldürüldü.- Papa II. Jean Paul vuruldu.- 1980 yılı başlarında ilk AIDS vakaları tespit edildi. Şu ana kadar on binlerce kişinin ölümüne sebep olan bu hastalığa "Çağın Vebası" ismi verildi. AIDS, 1960'larda Amerika'da başlayan ve her çeşit cinsel serbestliği getirmiş olan "Seks Devrimi"ni sona erdirdi.- 1986'da uzay mekiği Challenger fırlatılışından sonra infilak etti.- 26 Nisan 1986'da Ukrayna'daki Çernobil Nükleer Santralında şimdiye kadar görülen en büyük nükleer kaza meydana geldi. Birçok Avrupa ülkesi yayılan radyasyondan etkilendi.- Ozon tabakasının delinmesi Dünya iklimi üzerinde çok olumsuz etkiler bıraktı.- Sovyetler Birliği yıkıldı ve Gorbaçov'la birlikte Bağımsız Devletler ortaya çıktı. - Irak'ın Kuveyt'i ilhak etmesinden sonra Körfez Savaşı başladı.- Ermenistan'daki depremde kent harabeye dönüştü. 500.000 kişi evini terk ederken, ölü sayısı 40.000'i aştı.- 1989 yılında Çin'de komünist bölükler tanklarla öğrencilerin üzerine yürüdü, Tiananmen meydanında 2000 öğrenci öldü.- Soğuk Savaşın sembolü olan Berlin duvarı inşasından tam 28 yıl sonra yıkıldı.- 1990 yılında Kabe'deki tüneldeki izdihamda 1400'den fazla hacı hayatını yitirdi.- 1991 yılında Bangladeş'te meydana gelen sellerin sonrasında 120.000'in üstünde kişi öldü, milyonlarca kişi evsiz kaldı. - Bosna ve Kosova'daki katliamda yüz binlerce Müslüman öldürüldü ve yüzbinlercesi yurtlarından çıkarıldı.- Ebola virüsü on binlerce kişinin ölümüne sebep oldu.- El Nino tüm dünya ülkelerine çok büyük felaketler getirdi.- Son 20 yıldır Amerika'da fırtınalar, kasırgalar, hortumlar ve seller durmak bilmedi. Binlerce insan öldü, milyonlarcası evini terk etti ve zarar her seferinde milyar dolarlarla ölçüldü.- 19 Ekim 1987'de Londra Borsası çöktü. Yaşanan büyük panik sonucunda 50 milyar sterlinlik değer kaybı yaşandı. - 19 Nisan 1995'de ABD'nin Oklahoma kentindeki Federal Binaya yapılan bombalı saldırıda 168 kişi öldü.- 22 Mart 1997'de Hale-Bopp kuyruklu yıldızı, saatte 160 km. hızla Dünya'nın 195 milyon km. yakınından geçti. Çıplak gözle izlenebilen Hale-Bopp'un geçişi, tüm dünyada milyonlarca kişi tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı.- 10 Mayıs 1997'de İran'daki 7.1 şiddetindeki depremde 1500 kişi öldü.- 4 Şubat 1998'de Afganistan'daki 6.1 şiddetindeki depremde 5 bin kişi hayatını kaybetti.- 25 Ocak 1999'da Kolombiya'daki 6 şiddetindeki depremde 1171 kişi hayatını kaybetti.- 21 Eylül 1999'da Tayvan'daki 7.6 şiddetindeki depremde 2100'den fazla kişi hayatını kaybetti. - 11 Eylül 2001'de ABD'ye, tarihin en büyük terörist saldırısı düzenlendi: İki yolcu uçağı, sabah mesaisinin başladığı saatlerde 18 dakika arayla New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin bulunduğu iki gökdeleni vurdu. Ardından bir başka uçak Pentagon'a düştü. Saldırıda beş binin üzerinde insan öldü.- Hindistan'da büyüklüğü 7.9 olan bir deprem meydana geldi ve binlerce kişi yaşamını yitirdi. - Avrupa'da yaşanan aşırı sıcaklar 10 binlerce insanın ölümüne neden oldu.- 60.000 senede bir gerçekleşen bir olay meydana geldi ve Mars gezegeni Dünya'ya en yakın konuma geldi.- 17 Ocak 2002 tarihinde Kongo'daki Nyiragongo Yanardağı patladı. Olayda 100 kişi öldü- 15 Kasım 2003, İstanbul Şişhane'deki Neve Şalom Sinagogu ile Şişli'deki Beth İsrail Sinagogu'na intihar saldırıları düzenlendi. Sinagoglardaki ayin sırasında bomba yüklü iki ayrı kamyonetin intihar eylemcilerince havaya uçurulmasıyla gerçekleştirilen saldırılarda 25 kişi öldü, 262 kişi yaralandı.- Kasım 2003'te dünyanın en kurak bölgelerinden olan Mekke'de meydana gelen sel felaketinde 12 kişi yaşamını yitirdi.- 20 Mart 2003, ABD'nin hala devam eden Irak operasyonu, Bağdat'ı bombardıman ile başladı.- 20 Kasım 2003, İstanbul'da yine kamyonetli ikiz intihar saldırıları düzenlendi. Levent'teki HSBC Bankası Genel Müdürlüğü ve Beyoğlu'ndaki İngiltere Başkonsolosluğu'na yapılan saldırılarda 33 kişi öldü, 450 kişi yaralandı. Çok büyük maddi hasar gerçekleşti.- 26 Şubat 2004 tarihinde Moskova metrosunda meydana gelen intihar saldırısında yaklaşık 40 kişi hayatını yitirdi. - 12 Mart 2004, İspanya'nın başkenti Madrid'in merkezinde 3 ayrı tren istasyonuna düzenlenen bombalı saldırılarda yaklaşık 200 kişi hayatını yitirdi. Saldırılarda binden fazla kişi yaralandı. - 3 Eylül 2004, Kuzey Osetya'da yüzlerce kişinin rehin tutulduğu okul binasına Rus güçleri tarafından operasyon düzenlendi. Çoğu çocuk en az 150 kişi öldü, 560 rehine yaralı olarak kurtarıldı.- Güney Asya'da 26 Aralık 2004 tarihinde 9.0 büyüklüğünde bir deprem ve ardından çok büyük bir tsunami gerçekleşti. Kaybolan hayatların sayısı ölü ve kayıplarla birlikte 288 bir olarak ifade ediliyor. - 2 Nisan 2005 tarihinde Papa II. Jean Paul hayatını yitirdi. - 7 Temmuz 2005 tarihinde, İngiltere'nin başkenti Londra, 2. Dünya Savaşı'ndan beri şehri vuran en büyük saldırıyla sarsıldı. Metro ve otobüslere eşzamanlı olarak düzenlenen dört saldırı sonucunda 50'den fazla kişi öldü, yaklaşık 700 kişi yaralandı. 21 Temmuz'da yine dört ayrı eşzamanlı bombalı saldırı girişiminde bulunuldu.

MEHDİ'DEN ÖNCEKI YÖNETIMLER
Aranizda "Nübüvvet" Allah'in istedigi kadar sürer, sonra onu kaldirmayi istedigi zaman da kaldirir. Sonra Allah'in sürmesini murad ettigi kadar (otuzyil) "Nübüvvet yolunda Halifelik" gelir. Sonra kaldirmayi istedigi zaman onu kaldirir. Ve Allah'in istedigi kadar devam eden "Siddetli bir Meliklik" idaresi gelir... Sonra onu kaldirmayi istedigi zaman kaldirir. Sonra "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir.
Rumuz El-Ahadis, 257 (Nesei - Ebu Davud Tayalisi)
Tabarani Kebir'inde.. tahric etti. Peygamber (s.a.v.) söyle buyurdu: Benden sonra halifeler olur. Halifelerden sonra emirler, emirlerden sonra zalim melikler gelir. Son olarak da ehl-i beyt'imden birisi çikar.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 84
Peygamberimizden (s.a.v.) sonra Mehdi'nin (a.r.) halifeligine kadar gelecek olan yönetimler söyle siralanmistir. 1. Halifelik devri 2. Meliklik-Sultanlik-Padisahlik devri 3-Zorba bir idare devri
Islam tarihinde Resulullah (s.a.v.) efendimizin vefatiyla birlikte yönetim, Halifeler geçmistir. Sirasiyla Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali (r.a.) efendilerimiz toplam 30 yil halifelik makaminda kalmislardir. Sonra basa sirasiyla Emeviler, Abbasiler, Osmanli Devleti geçmis, bunlarla Meliklik, Sultanlik, Padisahlik devri baslamistir. En uzun süren devirde bu devir olmustur. Gerçekten hadisin haber vermesiyle bunlar aynen tahakkuk etmistir. Bunlardan sonra ise zorba bir Idarenin geçecegi bildirilmektedir. Bugün bu zorba yönetim, birçok "sözde Islami" devlette kendini göstermektedir. Bu yönetimlerde Islam'in esaslarina karsi gelinmekte, müslümanlar magdur durumda birakilmaktadir. Bütün bunlarin ardindan basa Hz. Mehdi'nin basinda bulundugu halifelik yönetimi geçecektir.


MEHDİ'NIN, HALIFE OLMADIGI BIR DÖNEMDE GELMESI
Dünyada ismi geçecek bir halife kalmayincaya kadar çikmayacaktir.
El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, 54
O'nun çikacagi yil insanlar hacca baslarinda bir emir bulunmadan gidecekler.
Kiyamet Alametleri, 168437
Mehdi'nin (a.r.) zuhur edecegi dönemde Islam ümmetinin basinda bir halif bulunmayacagi bilidirilmektedir. Hicri 1300 tarihine kadar müslümanlarin basinda bir halife bulunmaktaydi, fakat daha sonra bu müessese kaldirildi. Mehdi (a.r.) hadisin tarif ettigi böyle bir dönemden sonra çikacaktir.