Bu Blogda Ara

6 Haziran 2008 Cuma

KIYAMETİN 10 BÜYÜK ALAMETİ


KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETLERİ ON’ DUR

Şeyh İbrahim Hakkı Erzurumî kuddise sirruh onlara işaret ederek şöyle dedi:

Çıkar Yer dabbesi Deccal u Ye'cuc ile Me'cuc

Doğar gün magribden çün iner gökden o Ruhullah

Dabbet-ül-arz (Sâlih peygamberin devesinin yavrusu), Deccal, Ye'cuc, Me'cuc çıkarlar.
Bir de mağribden güneş doğar; Ruhullah olan İsa aleyhisselam da gökten iner.

Bunlara inanmak gerekir. Nitekim Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesei'nin tahric ettikleri Huzeyfe (radıyallahu anh)' tan gelen bir rivayette Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Gerçek şu ki,elbette kıyamet siz on alameti görünceye kadar kopmaz. (şunları zikretti) Dumandır; Deccal'dir; Dabbet-ül-arz'dır; Güneşin mağribden doğmasıdır; Meryem oğlu İsa Aleyhisselam'ın inişidir; Ye'cuc ve Me'cuc'dur; üç batıştır: Biri meşrıkta, bir mağribte, biri Arab adasında. Bunların sonrasında Yemen'den bir ateş çıkar; insanları (dünyadaki) mahşerlerine sevkedecektir."


Bunlar zamanı geldikçe, hepsi zuhur edecektir. Bazıları bunları inkar ederler. Diğer bir kısmı tevil ederler. Bunlar müteaddid hadislerde beyan buyrulduğu gibi zamanı geldikçe hepsi zuhur edecektir. Bazan da tevil yerinde olur. Mesela Deccal gelmeden önce, Deccallar vardır. Mehdi gelmeden önce Mehdiyyunlar vardır. Ekmek-ul-ulemâ' nın bazı tevilleri buna göredir. Fakat kendisi tevilsiz olarak da bunların geleceğini de tasrih etmektedir.


Nitekim Ebu Davud'un tahric ettiği Hureyre radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:


"Otuz yalancı ve hilebaz deccal çıkmadıkca kıyamet kopmaz. Hepsi Allah'a ve O'nun Rasûlü üzerine yalan uydururlar."


1- Hadis-i şerifte zikredilen -DUHAN-tevilsiz olarak yer yüzünü kaplayacak olan dumandır ki, Ed-Duhan suresinin "O halde (sen ey insan,) semanın apaçık bir duman getireceği günü gözetle." mealindeki onuncu ayetinde beyan edilir. Hasan Basri Çantay'ın da notunda beyan ettiği gibi, bunun şiddetinden, gökle yer arası kesif bir dumana bürünmüş görülecektir. Kafirlerin kulaklarından girecek; başları büryana dönüşecektir. Mü'minlere de bir nev'i nezle gibi hastalık olacaktır. Bütün yeryüzü bacasız bir fırın gibi kızaracaktır.


2- Yukarıdaki hadis-i şerifte "Deccal" zikredilmiştir. Bazılar "Deccal' den maksat,şudur budur" diye tevil ederler. Daha ileriye giden serseriler, Müslim' in de rivayet ettiği Temim-i Dari'nin hadisindeki Cessase hadisesini inkar ederek: "Bizim zamanımızda keşfedilmeyen yer kalmamıştır.Eğer bir mağarada Deccal gizlenmiş olsaydı görülecektir." derler. Galiba bunlar hadisten daha ziyade kendi görüşlerine inanıyorlar... Peygamber Aleyhisselatu vesselam vasfettiği gibi Deccal çıkacaktır. Şimdi de kendisi vardır. Görülmesi ve keşfedilmesi şartı yoktur. Nitekim Müslim ve Buhari'nin de tahric ettikleri Huzeyfe radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Gerçekte Deccal çıkacaktır. Hakikaten beraberinde su var, ateş var.İnsanların su gördükleri, ateştir; yakar. İnsanların ateş gördükleri, sudur; soğuktur, saftır. Sizden kim ona (zamanına) ulaşırsa, insanların ateş gördüğüne düşsün. Gerçekte o tertemiz, sade sudur. Şüphesiz Deccal'in bir gözü dümdüzdür. Üzerinde yuvarlak kalın bir parça et vardır. İki gözleri arasında kâfir yazılmıştır. Yazı bilen ve bilmeyen her Mü'min onu okur."


Bu hususta çeşitli hadislerin çeşitli rivayetleri, yerin tayinleri de hepsi doğru ve gerçektir; sahih hadislerle sabittir. Tevile de lüzum yoktur; çıktığı zaman her Mü'min onu tanıyacaktır. Özellikle Kehf suresini okuyanlar ... Envai çeşit istidraclarla zuhur eder; ölüleri diriltir; yağmurları yağdırır ve daha çok hileleri vardır. Ama hiçbir zaman mü'min onun tuzağına düşmeyecektir. Nitekim Müslim ve Buhari'nin tahric ettikleri Hazreti Ömer radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:


"Bir defa ben uyurken kendimi Kabe' yi tavaf ediyor gürdüm. Bir de baktım karayağız, salınmış düz saçlı bir zat, iki kişinin arasına girmiş, başından su damlıyor. Bu kimdir dedim. Bu Meryem'in oğlu dediler. Sonra ona iltifat etmek için ilerledim. Bir de baktım ki, kırmızı benizli, iri yarı, kıvırcık saçlı, bir gözü kör bir herif, gözü salkımdan uğramış üzüm tanesi gibi. Bu kimdir diye sordum. Deccal'dir dediler. İnsanlar içinde ona en ziyade benzeyen İbnu Katan' dır."


Demek Deccal şahıstır; İsa şahıstır; batıl ve hak fikir değildir. Peygamber'in rüyası vahiydir, görmesi haktır; sâir beşerler gibi değildir. Binaenaleyh, "Bu hadis rüyadır, başka suretlerde tevil olabilir yahud onunla amel edilmez" demek sapıklıktır.


Müslim'in de tahric ettiği Abdullah bin Amr bin As'tan gelen bir rivayette Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur:

"Deccal çıkacak ve kırk (zaman) kalacaktır. (Kırk gün mühdet mi, kırk ay mı, yoksa kırk sene mi bilemiyorum) Derken Allah Meryem oğlu İsa'yı gönderecektir. O Urve bin Mes'ud radıyallahu anh gibidir. Ve Deccal'ı arayıp helak edecektir. Sonra iki kişi arasında düşmanlık olmadığı halde İsa insanlar içinde yedi sene duracaktır. Sonra Allah Şam tarafından soğuk bir rüzgar gönderecek ve yeryüzünde kalbinde zerre kadar hayr yahud iman bulunan hiçbir kimse kalmayacak, hepsinin ruhunu kabzedecektir. Hatta biriniz bir dağın içine girmiş olsa, rüzgar da içerisine girecek ruhunu kabzedecektir. Bunun üzerine insanların kötü takımı kuş hafifliğinde ve yırtıcı tabiatinde kalacaklar; ne bir iyilik tanıyacaklar, ne de bir kötülük men edecekler. Şeytan kendilerine suretlenip temessül ederek: "(Bana) İcabet etmiyor musunuz? " diyecek; onlar da: " Bize ne emredersin?" cevabını verecekler. Ve onlara putlara tapmayı emredecek. Onlar bu halde rızıkları bol, yaşayışları güzel devam ederken sonra Sûr’a üfürülecektir. Onu işitip de boyun bükmeyecek, kulak asmayacak hiçbir kimse olmayacaktır. Onu ilk işiten, develerinin havuzunu sıvayan bir adam olacaktır. O adam hemen ölecek, sâir insanlar da öleceklerdir. Sonra Allah çiğ gibi bir yağmur gönderecek; bundan insanların cesedleri bitecek. Sonra Sûr’a bir defa daha üfürülecek ve ne baksınlar ki, kendileri ayakta bakarlar. Sonra: "Ey insanlar Rabb'inize gelin!.. (bunları durdurun! Çünkü onlar sorguya çekilecekler.) (Es-Saffat 24) denilecektir. Sonra: "Cehennem ordusunu çıkartın" denilecek ve: "Kaç kişiden kaç kişi?" diye sorulacak; "Her bin kişiden dokuzyüzdoksandokuzu." Denilecektir. İşte (...çocukları ihtiyarlatacak) (El-Müzzemmil 17) gün bu; bu işte (baldırın açılacağı gün...) (El-Kalem 42) budur."

3- Dabbet-ul arz, zayıf akıllıların andıkları gibi, bir mikrobik bir hastalık değildir. Bilakis hadis şarihleri ve müfessirlerin tarif ettikleri bir hayvandır. Her bir hayvanın sûreti, bir âzâsında vardır; konuşur; mü'minleri kafirden tefrik eder; şu Mü'mindir, şu Kâfirdir der. Her insan onun konuşmasını anlar. Şöyle ki Dabbet-ül-arz' ın zuhurundan sonra mü'min ve kafirler, küfür ve imanla birbirini anarlar. Çünkü bir elinde Süleyman Aleyhisselam'ın hatemi, diğer elinde Musa Aleyhisselam'ın asası vardır. Hayrete şayan ki, müfessir geçinen bazıları, Dabbet-ül-arz'ın vasıflarını beyan eden hadislerin zayıf olduğunu söylemeye cü'ret ederler. Bu korkunç bir hata... Çünkü merfu' olarak da Dabbet-ül arz'ın vasfını beyan eden hadisler varid olmuştur. Kaldı ki, hadiste tad'if ve tahsin yahud tashih-i ictihadidir. Bazı ehli hadise göre zayıf olan bir hadis, diğer bazısına göre sahih olabilir. Bu da ehli hadise gizli bir şey değildir. Aynı zamanda Dabbet-ul-arz, En-Neml suresinin "O söz(ün manası) kendilerinin aleyhinde (tahakkuk edip) vuku (ve zuhur)a geldiği zaman yerden bunlar için onlarla konuşur bir dabbeyi çıkarırız..." mealindeki 82'nci ayetiyle de sabittir. Yani konuşur, mikrop değildir. Mikrop konuşmaz...Hatta bazıları, Salih Peygamberin devesinin yavrusu olup, son zamanda Safa dağından çıkacağını beyan etmişlerdir. En azından Dabbe'nin konuşur olduğunu bilmek farzdır. Özellikle Dabbet-ül-arz hadisesi, tabii kanunlar ve âdetin dışındadır. Yeryüzünde dolaşır; ulaşmadığı bir yer yoktur. Bu kadara inanmak vacibtir. Daha fazla izahı, hadis kitaplarından taleb olunur.


4- Mağribden güneşin doğmasına gelince, bunun dahi Avrupa' nın Müslüman oluşuna tevil edilmesi garibime gider. Güneşin batıdan doğması kıyametin alametlerinden olup, tevbe kapısının kapanması zamanıdır ki, tabii kanunların değişmesine başlangıçtır. Artık ondan itibaren dünya yıkılmaya başlar. Ve güneş batıdan çıktıktan sonra, ne kafirin imanı ne de mü'minin tevbesi kabul olur.


Evet, gayrı müslimden büyük bir devletin müslüman olacağı, bu hadis ile değil başka hadislerden anlaşılmıştır.


5- İsa Aleyhisselam'ın, Şam'da Minaret-ul-Beyda' ya gökten inişidir ki, bu dahi kıyametin büyük alametlerinden olup manevi tevatür derecesine ulaşan hadislerle sabittir. Nitekim Kadı İyaz diyor ki: "Ehl-i Sünnete göre, İsa Aleyhisselam'ın inmesi ve Deccal' ı öldürmesi haktır, sahihtir. Çünkü bu babda sahih hadisler varid olmuştur. Aklen ve şer'an bunu iptal edecek bir delil de yoktur. Binaenaleyh isbatı vacibdir."


Nitekim bu, Müslim ve Buhari'nin de tahric ettikleri, Ebu Hureyre ve Cabir bin Abdullah'tan gelen bir rivayette, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: "İmamınız sizden olduğu halde Meryem oğlu (İsa) size indiği zaman siz nasıl olursunuz?" mealinde buyurduğu hadisle de sabittir. Bu da ümmetin şerefini bildirmeye kafidir.



MEHDİ ALEYHİSSELAM

Seyyid Muhammed bin Rasul el Berzenci, el-İşaa li Eşrat-is-Saa adlı eserinde diyor ki: "İsa Aleyhisselam, bir ikindi namazında inecektir. Namaza kamet edildiği halde imam geriye çekilecek ve O imam olacak; Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellam'im sünneti üzere namazı kıldıracaktır. Binaenaleyh İsa Aleyhisselam'ın Mehdi’ ye sabah namazında iktida edeceğini beyan eden hadisler tevil edilir."


Bizim için İsa Aleyhisselam'ın veya Mehdi'den hangisinin hangisine imametlik yapacağını bilmek söz konusu değildir. Her iki vecih de muhtemeldir. Nitekim Aliyy-ul-Kari el-Meşreb-ul Verdi fi Mesheb-il-Mehdi adlı eserde bu hususta varid olan tüm hadisleri bir araya getirerek uzun uzadıya izahta bulunmuştur.


Ebu Bekr Sıddık'a (r.a) Rasûlullah'ın (sav) Halifesi denilmesine rağmen, Mehdi Aleyhisselam'a Halifetullah denilir. El-Örf-ül-Verdi adlı eserde İmam Suyuti, İbnu Sirin'in Mehdi'nin fazileti hakkında naklettiği hadislerin sahih olduğunu tasrih etmiştir.


İsa Aleyhisselam'ın inişi, Mehdi Aleyhisselam'ın hilafetinin son zamanlarındadır. Çünkü Mehdi Aleyhisselam'ın hilafet devresi kırk; İsa Aleyhisselam'ın inişinden sonra yer yüzünde yaşaması, üç ile dokuz yıl arasıdır.


Evet Mehdi Aleyhisselam dahi manevi bir şahsiyet değil, herkesin işiteceği, birçoklarının da göreceği şahıstır; sultandır ve halifedir. Yine Seyyid Muhammed Berzenci diyor ki: "Mehdi Aleyhisselam'ın varlığı; geleceği ve kendisinin Hazret-i Fatıma' nın evladından olacağı manevi tevatür derecesine ulaşan hadisler varid olmuştur. Bunca hadisleri inkar etmeye, bir mü'min cüret etmez. "Meryem oğlu İsa' dan başka mehdi yoktur." mealinde varid olan hadis zayıf olmakla beraber, Huffaz'ın yanında, tevil edilmesi vacibdir. Yani İsa Aleyhisselam nebi ve rasul olduğu, kendisine vahiy geldiğinden dolayı, Mehdi Aleyhisselam onunla istişâre etmeksizin mehdilik yapmaz. Bu da Mehdi Aleyhisselam'ın, İsa Aleyhisselam'a vezir olduğu devrededir. Hafız İbnu Kayyim Mennar' da diyor ki: "Meryem oğlu İsa'dan başka Mehdi yoktur." hadisini İbnu Mace tahric ettiyse de, hadis zayıf olduğundan hüccete yararlı değildir" Münavi de aynını söylemektedir. Hatiboğlu, Sünen-i İbnu Mace'nin şerhinde bir açıklama yazmıştır.


Ebu Davud ve Tirmizi'nin tahriç ettikleri, Hazreti Ali'den, Ebi Said'den, Ümmi Seleme'den, Ebi Hureyre'den gelen rivayette Peygamber Sallalahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Dünya ömründen bir günden başka kalmazsa dahi, elbette Allah o günü uzatacak; ta ki o günde Benden (yahud ehli beytimden ) bir adamı gönderecektir. Onun ismi Benim ismime muvafıktır; babasının ismi babamın ismine muvafıktır.Yeryüzü hak ve gerçek adaletle doldurulacaktır; aşırı zulümle doldurulduğu gibi.”


Şianın İmam ebu-l Kasım Muhammed bin Hasan'ın mehdi olduğu ve kendisinin kaybolup son zamanda zuhur edeceği iddiaları, bu hadiste reddolunmaktadır; çünkü babasının ismi Abdullah değildi.


Demek Mehdi gelecektir. Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat’ in ittifakıyla kıyametin büyük alametleri, hiç tevilsiz olarak olacaktır.


Mehdi Aleyhisselam zuhur edeceği zamanda birçok müslümanlar davetine icabet edeceklerdir. Zamanına yetişmiş olsak, kendisinin bizi asker edip etmeyeceğini düşünmeliyiz. Kendisi gelmeden önce deccaliye fikrine sapanların kısm-i âzamisi ve kendisini bekleyenlerden de birçoğu, Deccal'e tâbi' olacaklar... Nitekim Muammer' in Camii' nde ve Beğavi'nin de Şerh-us-sünne ve Mesabih' te tahric ettikleri Ebi Said-il-Hudri' den gelen bir rivayette Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Ümmetimden başlarında taylasan bulunan yetmişbin kişi Deccale tâbi' olacaklar."


Yine İmam Ahmed, Tirmizi, ibnu Mace ve Hakîm'in de tahric ettiği Ebi Bekr Sıddık'tan gelen bir rivayette Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Deccal,meşrıkdaki bir yerden çıkar; oraya Horasan denilir. Bir kavim ona tâbi' olacaktır; sanki yüzleri kılıflı kalkanlar gibi dövülmüştür."


Binaenaleyh Mehdi'nin ne zaman geleceğini araştırmaktan daha ziyade,Mehdi'nin gelişinden evvel kendisinin ordusuna sapasağlam asker olmaya hazır olmak gerekir. Kanaatimce zamanı çok yakındır.

Mehdi Aleyhisselam üç sıfatla tanınır; birincisi kemal-i ilim; ikincisi kemaliyle adaleti icra etmesi; üçüncüsü kemal-i servet, şöyle ki birisi onun yanına gelip bir şey istediğinde sayıyla vermez, avuçla verir.


Mehdi Aleyhisselam'ın zuhurundan önce görülecek alametler de şöyledir:


a- Fırat nehrinin açılmasıdır.
b- Ramazanın ilk gecesinde ayın, onbeşinci gecesinde güneşin tutulmasıdır ki,ondan önce bir ayda böyle görülmemiştir.
c- Aynı ramazanda ayın üçüncü bir kez tutulmasıdır.
d- Kıtlık ve kuraklığın şiddetlenmesidir.
e- Kuyruklu yıldızın çok parlak olarak şarkta görülmesidir.
f- Gökte şiddetli bir karanlık ve kırmızılığın çıkıp yayılmasıdır.
g- Her dille, Mehdi'nin gelişini ilan eden seslerdir. Birinci nida edilişinde,yer yüzünde yaşayan hiçbir kimse yoktur ki işitmesin.
h- Zilkade ayında harbin başlaması.
I- Zilhicce ayında hacıların soyulması da olacaktır.

Nitekim Şeyh-ul Ekber bu hususta birçok söz söylemiştir.Bu alametlerin hakkında birçok hadisler varid olmuştur.







Mehdi Aleyhisselam'ın alametleri şunlardır:


a- Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gömleği, kılıcı ve bayrağı yanındadır. Bayrağı üzerinde "Allah için biat" yazılıdır
b- Yukardan devamlı bir ses gelir: “Bu Allah'ın halifesidir tabi' olun.”
c- Karşısında kendine uzanmış biat eli vardır.
d- İşaret ettiği kuş, eline konar.
e- Kendisine karşı gelen bir ordu, Medine ile Mekke arasında yere batar.
f- Gökten bir nida duyulur: “Ey insanlar! Münafıkların, zalimlerin, tâbi' lerinin sonu gelmiştir. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmetliğinden başkasında hiçbir şeref yoktur. Haydi, Mekke'ye doğru!. Mehdi'nin ordusuna iltihak!.”
g- Yer küresi içinden madenler, sütunlar gibi kendisine fışkırır.
h- Mekke'de defnedilmiş hazineyi açığa çıkartır ve Allah yolunda bunları harcar.
I- Musa Aleyhisselam'ın zamanındaki Tabut-us-Sekine, Antakya'nın bir mağarasından çıkartılıp ulaştırılacaktır.
j- Kendisini gören birçok yahudiler dahi müslüman olacaktır.
k- Ve özellikle Horasan tarafından siyah bayraklarıyla yardımına bir ordu ve kavim koşacaktır.


Beyhaki, İmam Ahmed ve Hakîm' in de tahric ettkleri Sevban radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Sizler Horasan tarafından gelen siyah bayraklıları gördüğünüz zaman, derhal ona koşun. Çünkü muhakkak onların içinde Allah'ın halifesi (Muhammed bin Abdullah olan) Mehdi vardır."


Aliyy-ul-Kari diyor ki; "Siyahtan murad müslümanların çokluğu olması da muhtemeldir."

Bu dahi kıyametin alametlerinden biridir. Halife olduğu itibariyle büyük bir hükümdardır. Halife kelimesinin Lafzatullaha izafe edilmesinden anlaşılıyor ki, kâmil bir insandır. Kendisine vahiy gelmez lâkin tâbi'leriyle birlikte şehvet ve alçaklıklardan tertemiz ve paktır. Bütün güzel ahlâka sahibtir. Nitekim Münavi de bu hadisin şerhinde böyle demiştir: Hayrete şayan ki Hafız Zehebi,bu hadisi münker; İbnu Cevzi de mevdu' görmüşlerdir. Hafız İbnu Hacer diyor ki: "İbnu Cevzi, bunda isabet etmemiştir zira hadisin senedinde kizble töhmet altına alınacak bir kimse yoktur." Nitekim Heysümi de Zevaid'de: "Bu hadisin isnadı sahihtir; ricali sükattır." demiştir.


6-Hakîm, İbnu Mace ve Tirmizi'nin de tahric ettikleri, Ebû Hureyre'den gelen bir rivayette Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Gerçekte Ye'cuc ve Me'cuc her günde güneşin ışığını görecekleri derecede (önlerindeki seddi) kazıyorlar. Başlarındaki olan: "Hadi dönün, yarın kazarsınız" der. Allah Teala onu (seddi), öncesinden daha muhkemleştirir. Zamanlarına ulaştığı ve Allah da onları insanlar üzerine göndermeyi murad ettiği zamana kadar güneşi görecek derecede (tekrar) kazarlar. Başlarındaki: "Haydi dönün, Şüphesiz yarın kazacaksınız." der “İnşallahu Teala” diye istisna ederler. Bunun üzerine sedde geldiklerinde bıraktıkları gibi kalmıştır. Onu kazarlar ve insanlar üzerine çıkarlar. Suları içerler. İnsanlar onlardan kal'alarına sığınırlar. Ye'cuc ve Me'cuc oklarını semaya atarlar. Okların uçları şiddetli kırmızı kana bulandığı halde üzerlerine düşer. "Biz yer yüzündeki ahaliyi kahrettik, gök ehline yükseldik " derler. Derken Allah Teala neğaf adlı böceği kafalarına gönderir. (O böcek burunlarından beyinlerine çıkar. Ve) Bununla onları öldürür."

Neğaf; koyun ve devenin burnundan beyinlerine çıkan bir böcektir.


Hâsılı, kıyâmet insanların en şerlilerinin başında kopar. O zaman da yer yüzünde Allah Allah diyen kalmayacaktır. Bu hususta dahi birçok hadisler vardır. Nitekim Müslim'in de tahric ettiği Enes Radıyallahu Anh' tan gelen bir rivayette Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Yer yüzünde Allah Allah denilmeyinceye kadar kıyamet kopmaz."


Hiç yorum yok: