Bu Blogda Ara

4 Haziran 2008 Çarşamba

Genlerin rolü tahmin edilenin çok ötesinde!



“DUA esas itibariyle, beynin 'yönlendirilmiş dalgalarıdır'.

Evrenin ilk oluşumu, Allâh tasavvurunun, ilim boyutunun enerjiye ve kuantsal yapıya dönüşümü ile meydana geldiği gibi; insanın bütün istek ve arzuları dahi, bilincin ilim boyutundan kaynaklanan istek ve arzularının beyinin yönlendirilmiş dalgalarıyla yoğunlaştırılması suretiyle meydana gelir.

Bu sebepledir ki, konsantrasyon ne derece güçlü olursa, DUA'ya icâbet de o derece süratli olur. Bunun için denmiştir, 'mazlumun duası yerde kalmaz; ah alan felâh bulmaz!.'

Zirâ, o 'âh' eden kişi, öyle bir sıkıntı ile, öyle bir konsantrasyon ile, menfî beyin dalgalarını o kişiye yöneltir ki, o yayın okundan kurtulmak asla mümkün olmaz.

Dedesinde çıkmasa, torununda çıkar o 'âh'ın neticesi!.. Nasıl mı, çok basit!..

Dedenin aldığı 'âh' dalgaları, onun öyle bir genetik düzenini etkiler ki; neticesi kendisinde ortaya çıkmasa bile, çocuğunda veya torununda genetik intikâl dolayısıyla ortaya çıkar; ve dedesinin cezasına mâruz kalır. İşte bu yüzden denmiştir, 'Dedesi erik çalmış, torunun dişi kamaşmış' diye...”

Bu tespitlerin paralelinde, yavaş yavaş ortaya çıkan bilimsel bulgular da, insanların yaptıklarının sadece kendilerini değil, gelecek nesiller boyunca, çocuklarını ve torunlarını dahi etkilediğini ortaya koymaktadır.

Bu konuda aşağıda çevirisini verdiğim, BBC'nin Bilim ve Doğa sayfalarında yeralan, genlerin etkileri konusunda son bulgularla ilgili makalenin alt başlığı şöyle diyor:

“Bilim adamları genlerinizin kısmen atalarınızın yaşadığı deneyimler ile şekillendiğine inanıyorlar.”

Şimdi bu makalenin önemli kısımlarını okuyalım:

“Biyoloji, kalıtımın anlaşılması konusundaki değişimin kıyısında duruyor. Epigenetiklerin −genler üzerindeki gizli tesirlerin− keşfedilmesi hayatımızda her bakımdan etkili olabilir.

Bu yeni araştırma alanının merkezinde basit fakat tatmin edici bir görüş yatmakta: Genlerin hafızası var! Dedeleriniz ve ninelerinizin yaşadıkları −soludukları havadan, yedikleri yemeğe, gördükleri şeylere kadar herşey− yıllar sonra sizi direkt olarak etkiliyor; siz bunları kendiniz yaşamamış olsanız bile. İş böyle olunca, sizin hayat boyu yaptıklarınız da aynı şekilde sizin torunlarınızı etkilemektedir.

Geleneksel görüşe göre, DNA bütün kalıtsal bilgileri taşıyor fakat bireyin hayatı boyunca yaptığı hiçbir şey biyolojik olarak çocuklarına geçmiyordu. Ancak, Epigenetik, genlere DNA’nın ötesinde tamamen yeni bir boyut kazandırıyor. Buna göre, genleri açıp kapayan şalterlerin oluşturduğu bir kontrol sistemi mevcut ve beslenme, stres gibi yaşadığımız şeyleri bu şalterleri kontrol edebiliyor ve insanlarda kalıtsal değişikliklere yol açabiliyor.

İsveç’in ücra bir kasabası Överkali’ de doğum ve ölüm kayıtları üzerinden yapılan araştırmalarla geleneksel inanışları altüst eden önemli bulgular elde edildi. Londra’daki Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nde Klinik Genetik alanında Profesör Marcus Pembrey ve birlikte çalıştığı İsveçli araştırmacı Lars Olov’un bulgularına göre, çevresel etkiler alt kuşaklara taşınmaktadır. Büyükanne ve büyükbabaların başlarından geçen kıtlık gibi sıkıntılı dönemlerin izleri, onların torunlarının ömür beklentisini etkilemektedir.

Cambridge Babraham Enstitüsü Profesörü Wolf Reik ise bu gizli hayalet dünyayı araştırmaya yıllarını vermiş. O da, fare embriyolarının bile manipüle edilmesiyle, genleri açıp kapatan şalterin kontrol edilebileceğini ortaya koymuş.

Reik’in araştırmasının ileri safhalarında gözlemlediği bulgu ise, bu şalterlerin kendilerinin kalıtsal olabileceği gerçeği. Bu, bir olayın “hatırasının” nesiller boyu iletilebilmesi anlamına gelmektedir. Basit bir çevresel etki genleri açıp, kapatabilmekte ve bu değişiklik sonraki nesillere aktarılabilmektedir.

Genlerin sadece nesilden nesile geçmesi değil, açılıp-kapanması olayı biyolojide yeni bir alan.

11 Eylül 2001’de meydana gelen trajik olaylar sonrasında Newyork Mount Sinai Tıp Fakültesi'nde çalışan Rachel Yehuda isimli psikolog, Dünya Ticaret Merkezi içerisinde yahut yakınında bulundan hamile bir grup bayan üzerinde stres nedeniyle meydana gelen etkiler ile ilgili bir araştırma yürüttü. Yaptığı araştırmalar sonucunda, stresin neden olduğu etkilerin kuşaklar boyunca devam edebileceğini ortaya çıkardı. Bu arada, Washington State Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, zehirli ilaçlara maruz kalma sonucunda farelerde meydana gelen biyolojik değişikliklerin en azında dört nesil boyunca etkisini sürdürmekte olduğuna işaret etmektedir.

İnsanların yaptıkları, sadece kendilerini değil, gelecek yıllarda nesiller boyunca çocuklarının ve torunlarının sağlıklarını da etkilemektedir.”

Evet, bu tesbitlerin de ortaya koyduğu üzere, genetik konusunda bilgimiz arttıkça görmekteyiz ki, kalıtımın rolü tahminlerimizin çok fevkinde önemli...

Hiç yorum yok: