Bu Blogda Ara

30 Mayıs 2008 Cuma

KÂBE’NİN ÖRTÜSÜ

Uçsuz bucaksız ve aklın erişemediği kâinatta, aydınlık, karanlıktan çok azdır. ziya, hava tabakasında görünür.
Dünyanın etrafında bulunan 80 km. hava tabakasının dışında bir öğle zamanı güneş varken çıkıldıkça yani “Stratosfer”de ziyâ yoktur, karanlıktır, hattâ aya giden astronotlar dünyadan ayrılıp hava tabakasını geçtikten sonra aya karanlıkta gitmişlerdir.
Bu en basit olarak sonsuz kâinatta karanlığın galip olduğunu ifade eder.
Kıyamet sûresinde:
“Göz kamaştığı, güneş tutulduğu, güneşin aya girdiği” âyetinde, güneş aydınlığın âlemi ve aydan milyonlarca defa büyük olduğu hâlde aya girmesi ki, ay karanlığının âlemidir.
Bu da karanlığın galip olduğunu ifade etmekle beraber bir gün Dünyanın sonu geleceğini de icazen bildirmektedir.

Şimdi şöyle bir sual sorsak; Geceleyin yıldızlar görünür, gündüz görünmezler.
Acaba yıldızlar kendilerini karanlıkta mı gösteriyorlar, yoksa biz onları karanlıkta mı görüyoruz?
Bu suale cevap vermek güç ve aynı zamanda kolaydır.
Yukarıda bahsettiğimiz üzere, gündüzün hava tabakasının dışına çıktığımızda karanlık olduğunu söyledik.
O zaman yıldızlan yine görürüz.
Yukarıda bahsettiğimiz ve akla uygun gelip kavradığımız bu sözler ilmî ve fennîdir.
Şimdi mânevî bakımdan ALLAH’ın “ES SETTÂR” Esması vardır.
Yine bir hadis-i kudsîde :
“Gece vakti benden “El DEYYÂN” olan esmanın tecellîsinden isteyin vereyim!” buyurur.
İnd-i ilahide “ALLAH nezdinde” karanlığın büyük kıymet ve yaratılış sevgi ve hakkı vardır.
İslâmda “Es-SETTÂR” Esmasına hürmeten karanlığa önem verilmiştir.
Resûlü Ekrem’e gece namazı farzdır.
Kur’ân-ı Kerim gece inzal olmaya başlamıştır ki, kadir gecesidir.
Bundan dolayı Cenab-ı ALLAH’ın huzuruna Kâbe’ye dönerek girdiğimiz için, karanlığın kıymetine hürmeten, Kâbe örtüsü de siyah olarak sonradan şekillendirilmiş ve bu sûretle SETTÂR’ın kıymeti ifade edilmiştir,
Cebrail,Hira dağında gece vakti Resûl’ü Ekrem’e görünmüş ve ilk âyeti tebliğ etmiştir.
Resûl’ü Ekrem zamanında Kâbe’de siyah bir örtü olduğuna dair hiç bir rivâyet yoktur.
Sonradan, taştan yapılmış olan Kâbe’yi siyah ile örtüp, tası görmeden sonsuz karanlığı insan ruhu seyahat etsin diye, siyah örtülmüştür.
Mi’rac gece vâki’ olmuştur.
Gündüz değildir.
Gece mânevî âleme dalmak ve İlâhî pırıltıları görüp ruha “hoşluk” verdiği için, Kâbe’de buna sembol olarak siyah örtü ile örtülmüştür.
Bu örtünün ilk defa Resûlullah ceseden dünyadan ayrıldıktan ne kadar sonra, örtünün yapıldığını bilemiyoruz.
ALLAHu Âlem bunu yaptıran veya tertipleten, kendi akıl ve düşüncesiyle yapmamıştır.
Herhangi bir İlham-i Rabbanî ile bunu yaptırmıştır.
O hâlde Kâbe’nin Örtüsünün niye siyah olduğu sualine; bir kimseye, senin gözün niye siyah, yahut kahverengi gibi sual sormaya benzer.
Alınacak cevap sualin cevabı olmasa da insanı düşünce ile başını öne eğdirmeye kâfi geldiğinden, biz de Kâbe örtüsünün siyah olduğunu söyleyebiliriz.
Bana kalırsa bu İslama sorulacak sual değildir.


فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ
وَخَسَفَ الْقَمَرُ
وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ

“Feiza berikalbesaru. Ve hasefelkameru. Ve cumi'aşşemsu velkameru. : İşte, göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle ay biraraya getirildiği zaman!” (kıyâmet 75/7-9)

Rabbanî : (Rabbaniye) Rabbe âit. Cenab-ı Hakk'a dair ve müteallik. İlâhî. * Ârif-i Billâh olan, ilmi ile amel eden âlim.

Hiç yorum yok: