Bu Blogda Ara

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Hz. İbrahim ve Efendimiz

Hz İbrahim’in Yüce Kitabımızda hikmetli örnekler içerisindeki Hanif ile, sıdk ile tanımı, bir çok peygamberlerin, ihlas ile tanımı ayrı ayrı hikmetler taşır. Bunlar Allah’ın peygamberlerine verdiği özel lûtuflar, özel teveccühlerdir, özel nimetlerdir. Bunlar bizim onları tercih etmemiz için verilmiş değildir. Bu tercihler, Allah indindedir.
Ancak, Hz. İbrahim’in kelime-i tevhidin sırrını ilan etmesinin bir hikmeti vardır. Biliyorsunuz İslâmiyet’in diğer din müesseseleriyle arasındaki en önemli farklarından birisi TEVHİD SIRRI üzerinde çok ciddi durması ve tevhidin temsilcisi olmasıdır. Aslında semavi din dediğimz Cenab-ı Hakkın peygamberler vasıtasıyla insanlara aktardığı bütün dinler tevhidi esas alır. Yani Allah’ın birliğini, Allah’tan başka İlah olmadığını esas alır. Ama bunu İslâmiyet billurlaştırmış, kristal halinde insanoğluna sunmuştur. Yani İslâmiyet, Allah tanımını, Allah kavramının özünü Âyete’l-Kürsî sırrı içerisinde tescil etmiştir. İşte bu tevhidin bir anlamda ilk temsilcisi olarak Hz İbrahim’in özel bir hususiyeti vardır.
Hz İbrahim’e namazda bereket ve salat-ı selâm getirmek, yahut da Efendimiz’e getirilen salat-ı selâmı Hz İbrahim’e getirilen salât-ı selâmla birleştirmek böyle ince bir zerafet dolayısıyladır. Yani Cenab-ı Hak, mü’minlere namaz kılarken namazlarında, selâm vermeden evvel, yani dünyaya dönmeden evvel salâvat-ı şerifeler vasıtasıyla Hz İbrahim’i hatırlatmaktadır.
Bunun hikmeti de biliyorsunuz, Hz İbrahim’in atıldığı ateşin şiddetine, dehşetine, Nemrut’un zahiri kudret görüntüsüne itibar etmeyerek, ALLAH demesidir… Cenab-ı Hakkın bize namazda selam vermeden önce Hz İbrahim’i hatırlatmasının hikmeti budur.
“Ey insanoğlu, sen şimdi namaz kıldın, benim huzurumda bana KULLUĞUNU beyan ettin, Fatiha okudun, senden başkasına kulluk etmem dedin. Peki şimdi dünyaya dönüyorsun, tekrar nefsine uyarak paraya, mevkiye ve birtakım dünya menfaatlerine dalacaksın. Nefsin seni bunlara itecektir”
Bu hepimizin başındadır. Huşû ile kıldığımız namazdan selâm verip çıktıktan sonra daha caminin kapısında yahut namazdan sonra evimizdeki odamızın kapısında bir dünya hadisesi karşısında nefsimize uyarak yeniden tevhid sırrını kaybedebiliyoruz. Yani dünya hadiseleri bizi o akıntıya sürüklüyor..
Onun için Cenab-ı Hak namazda selâm vermeden evvel Hz İbrahim’i hatırlatarak “Ey mü’min, sen şimdi selâm verdin, huzurumdan ayrılıyorsun, ama İbrahim’i unutma” diyor. “Çünkü, İbrahim ATEŞE RAĞMEN TEVHİDDEN VAZGEÇMEDİ, bütün şiddet ve güç gösterisine rağmen Nemrut’a boyun eğmedi, sen de dünyaya dönerken İbrahim gibi davran. Ne dünyanın görkemli görüntüsünü varsay, ne onlara tabi ol, ne de şer gibi görünen hadiselerden kork”
Çünkü insanlar şer gibi görünen hadiselerden korkarken o şerrin de yaratıcısının ALLAH olduğunu unutur. Halbuki hayır gibi şerri de Allah yaratır. Binaenaleyp, Allah tarafından yaratılmış bir hadise bize şer gibi görünse dahi, onun hikmetini bilmek ve Hz İbrahim gibi ondan korkmamak, takdire teslim olmak lazım gelir.
Şu halde peygamberlere iman konusunda, bütün peygamberler arasında çok ciddi nüansları da bilerek imân etmekte büyük fayda vardır. Hz İbrahim’in bu tevhid sırrını onun için yazmak lüzumunu hissettim.

Hiç yorum yok: