Bu Blogda Ara

5 Haziran 2008 Perşembe

NEFS-2

NEFS-2





NEFS-2
...
Azîz kardeşim,
İkilik, tevhidin çözülüp yok olmasıdır.
Zâhir, ayrı kurallarla; bâtın, ayrı kurallarla bilinmez.
Kural kuraldır.
Âlemde ne var ise Âdemde de o vardır.
İnsan nefsi bir bütündür ama işleme tâbi' tutulunca tekemmül makamları vardır.
Çocuk gibi büyür, gelişir, yetiştirilir, yetişir, hakkı ve hayrı kabul edip işleyebildiği gibi bâtılı ve şerri de şeytânın kışkırtması ile kabul edip işleyebilir...
Bendeniz teknik okudum hep...
Gördüm ki teknikte ne varsa tasavvufta da o var...
Hepsinin sahibi tek...
Bir çok kitablar okuduk.
Anlatılan 7 nefsin renkleri hep dikkatimi çekerdi de birininki birini tutmazdı...
Hatta bir yaşlı Şeyh:
"Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in nûru bembeyazdır, yoksa bir şey görülemezdi..." deyince,
Anladım ki basîreti, basarla görmek istemek gibi bir yanlışın içinde idi...
Alışkanlıklar başımızın belâsı, zor vaz geçeriz...
Tasavvurla, tasavvuf olur mu?
Olursa, işte böylesi olur...
Bir şemâ çizelim...
Beyaz ışığı bir prizmada kıralım ve kırılan rengarenk ışıkları seyredelim.
Buraya kadar basar işi ve gözümüzün önünde zâhiri...
Tüm bunları bir renkli kâlemle çizip yazacağız.
Basîret işi dediğimiz, gönlümüzün gördüğü bâtınî eşlerini de ayrı bir renkle yazalım ki karışmasın...
Kim kim ile eşmiş bakalım...:
Nefs, imtihan olandır.
Süngerimsi (emici-uyucu-değişken-delişmen) yapıda olduğundan kendi nefsanî özellikleri yanında hayvanî ve şeytânî vasıflara da kapısı açıktır.
Elbette ki aynı zamanda Muhammedî ve Rahmânî vasıflara da açıktır...
Nefs:
1-Hidâyet üzeredir: sadıktır, adildir.
2-Gaflet üzeredir: cenâbettir, zavallıdır.
3-Cehâlet üzeredir: ahmaktır, zâlimdir.
4-Dâlâlet üzeredir: hâindir, ölüdür.
Akıl, nefsin hayat nakti (parası) dır.
Hayra ya da şerre harcayabilir.
Nefs kendini meşgul etmeyeni meşgul eder.
Nefs 7'li sistemdedir.
Ancak sarmal ve zarf hâli ilginçtir.
Nefs: ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e olan Ahdullah antlaşmasını isbatlamakla emrolunmuş ve Emrullah nefse bildirilmiş ve enine boyuna anlatılmıştır.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Kur'ânı Kerîm'le teşrif buyurarak mükemmel, mükerrem, muhterem ve mübârek bir Örnek-i Mutlak olarak, bizzât yaşayarak, tatbikatını yıllarca yaparak nefslerimize imtihanı nasıl başaracağını göstermiştir.
Ancak fitraten nefsin; ilâhî düzende, Muradullah olan Rızaullah'ı bulmasının, kıldan ince kılıçtan keskin sırlar (sırat) üzerinde yürüyen tel canbazı gibi zor bir işi olduğu da açık ve seçiktir.
Nefsin yüzü, görevi gereği dünyaya dönüktür.
Aslında özü ise ALLAH'a dönüktür...
Tıpkı yeni doğan bebek gibi hüsn-i niyyet, samimîyyet, ciddîyyet, hâmiyyet, sadakat ve adâletle yetiştirilmesi (büyütülmesi) i'tinâ gösterilip üzerinde titrenmesi şarttır...
Evliyâ da olabilir, eşkıyâ da...
Saîd veya şâki...

Bu 7 letâif içinde tekemmüle;
Muhtaç (ihtiyacı olan),
Mecbur (mutlaka gereken) ve
Me'mur (emredilen ve murad olan) letâif tektir (tevhidin gereği) ve sadece NEFStir.
Tek yolun (sırât-ı müstakîm) ortasında duran ancak, mutlaka sefer etmek zorunda olandır.
Kıblesini tâyin için gerekli tüm bilgi, belge, ibret ve hikmet önündedir...
Seçenek yapması kaçınılmazdır.
Ya sağa, ya sola yürüyecek...
Nefs, bir nefeslik bile bir zamanda, bir yerde ve bir hâlde kalamaz.
"Şimdi, şimdi, şimdi!..." deyip dursa dahi, her "Şimdi!"si son "i" harfi ile geçer gider...
Müsbet (pozitif) veya menfi (negatif) tekemmüle mecbur yaratılmıştır.
Duruş, bekleyiş ve çakılıp kalış (sükûn ve sükût) asla olamaz...
Sünnetullah böyledir.
İlâhî sistemindeki tavrı, tarzı, stili ve kıvamı böyledir.
Denge ve düzeni, maddî ve mânevî hareket üzeredir...
Duramayan yolcu...
Tıpkı bir çocuk gibi Muhammedî okulda yetiştirilen nefs;
18 yaşında rüşdüne ve erginliğine erdi mi Hakk'ın (celle celâluhu) izni ve inâyeti, Resûlullah'ın şerefli şifâsı ve Hak Dostlarının hasbî himmeti (dua, teşvik, rehberlik ve hizmetleri) ve kendi gayreti ile hakkı ve hayrı tercih etmesi,
Nefsin kendisini ve sistemi yaratanı bilmesi, ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in emri ve muradıdır.
Sırât-ı müstakîm (dostoğru) olan Muhammedî yolun yolcuları olan Hizbullahla birlikte Rehber-i Mutlak, Mürşid-i Mutlak ve İmâm-ı Mutlak olan Resûlullah'a tâbi' olup sözü, izi ve özü üzere, tevhid tekemmülü ile va'dedilen can cennetlerine ebedîyyen isal olur...
Sılasına kavuşur.
Sıladan gayrisi gurbet, vuslattan gayrisi hasrettir...
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL korusun!
O güzelim can bebek, bir canavar eniği gibi vahşi ve vicdansız yetişdirilirse 18 yaşında ergin olur; ancak ihânet ve zulüm erginliğidir...
Nefs çeldiricileri olan ve daha başka yerde aklın çeldiricileri diye anlatılan İblis (şeytân) başta olmak üzere nicelerinin ömür boyu keyfine oynar...
İhtilâl yapar "nefs krallığı"nı ilân eder...
Terör estirir...
Ağzı ile şeyi arasında bir pislik borusu ya da o muhteşem insan makinası bir pislik (bâtıl ve şer) üreticisi olur...
En beteri ise Firavunluk yapıp ilâhlığını ilân eder ve neticede va'id edilen can cehennemini ebedîyyen boylar...
Va'd : müsbet,
Vâid : menfi
Vakı'a sûresini iyice zevk etmek şarttır ki anlayabilelim...
İlerde İnşâallah...
Yeni yetme bir delikanlı kadar da olsa kendini bilen (rüşde eren) nefs, ya sağa (ashab-ı yemin) ya sola (ashab-ı şimâl) gidecek...
Her iki yönde de sanki yaşayacağı, alış veriş yapacağı şehirler var gibi düşün...
Hani sen, Medine'ye varsan Medine olmazsın da Medineli olursun, Muhammedî olmakla, hâşâ, Muhammed (aleyhi's-selâm) olmadın Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'le bile (beraber) oldun, birleşik değil...
İyi anla...
İşin sırrı bunda!...
Kendi makamında (sadr) duran nefs;
İlim, İrade, İdrak ve İştirak aşamalarıyla Tarik-i Tevhid, ashab-ı yemin, sağ-selâmet ve darü's selâm yolu olan, emredilen ve murad edilen Rızaullaha ulaşım yoluna YÂR (celle celâluhu) yolcusu olarak çıkar...
Kendi makamı olan Sadr sarayında krallığını ve ilâhlığını ilân etmiş; hakka ve hayra karşı uyumuş, sarhoş, sağır ve kör kalmış, şeytânın ve şeytânın uşaklarının uşağı ve kulu olmuş nefs;
Onların da yardımıyla hakka ve hayra giden kapıyı kendisi kapatır, kilitler veya mühürleyip ibtal eder. (Allah korusun!) .
Bâtıla ve şerre açılan yolu ise asfaltlar ki vız gelip tırıs gide...
Nefs;
Aslî görevi olan kendini ve RABB'ını bilmeyip,
RABB'ına kulluğu bırakıp,
Başka şeylere yönelip de tevhidi terk edince ikiliğe düşer.
İkilik, çokluğa ve içinden çıkılmaz girdaba dönüşür.
Tevhidsizliğin lideri olan şeytâna teslim olunca dini, dünyası ve âhireti hebâ olur.
Nefsin bu çıkmazdan kurtulup sırât-ı müstakîm üzere Fırka-i Nâciye sılası ise :
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in:
"Herkesin bir şeytânı vardır ben şeytânımı müslüman ettim" buyuruğudur.
Kul, nefsinin öğretim ve eğitimini Muhammedî metodun şuûruyla yerine getirirse, nefsin fıtrî (yaratılıştan gelen) veya kesbî (sonradan bulaşan veya bulduğu) kötü alışkanlık ve huylarını tevhidî tedavi ile iyileştirir.
Nefsin bazı kötü özellikleri (zaafları) ilâhî imtihan gereği giderilemeyebilir.
O zaman keskin bir bıçak gibi hem kendine hem de başkalarına zarar verebilir.
Bu durumda Muhammedî Tasavvufun ilim, edeb, irfân ve erkân ipeği ile tehlikeli ve keskin bıçak sarılır ki zarar vermesin ve faydada kullanılacağı zamanı beklesin.
İlâhî imtihandaki islâh ve iflâh da budur işte...
Kendi krallığını ilân edip, emredileni yapmayıp yasaklananı yapmayı emredici olan Nefs-i Emmârenin Esfelindeki bu yerinden (makamdan) koparılması,
İlliyyûndaki temizlenmiş, tezkiye edilmiş, sellekte edilip-elenip seçilmiş ve saflaşmış Mustafavî nefs olan Nefs-i Sâfiyye makamına seyr-ü-sülûk sılası ve ulaşımı;
Nefsin bu yüce makamlar için ta'lim (öğretim) ve terbiye (eğitim) islâh ve iflâh istasyonu olan Muhammedî Tasavvufun sebep ve sonucudur.
İslâh - İflâh olmuş ve Muhammedî şuûra ulaşmış nefs, dininde, dünyasında ve âhiretinde azîz olur.
İslâh ve iflâh olmayı istememiş şeytânî nefs ise rezil olur.
Unutmamak gerekir ki nefsin islâh ve iflâhı;
Kişinin kendine geçici ve imtihan için tanınmış olan "izâfî benlik"i ile bunu lûtfeden sahibi ve ustası olan Rabbü'lâlemin'in "Mutlak Ben"liğini,
Muhammedî mektepte iyice bilip , anlayıp ve Emrullah içinde yaşaması için şarttır.
Nefs-i Safiyeye ulaşması ise Muradullahtır.
Emrullah da bunun içindedir.
İlâhî ve Kur'ânî Emrullahın örnek uygulanışı olan Muhammedî Edeb ise sırât-ı müstakîm ve Fırka-i Nacîye yoludur.
Yedi Nefs Mertebesine sıla (ulaşım) seyr-ü-sülûkünde edeb esastır.
Nefsin tekemmül tabakaları (mertebe, makam, katman) yükseldikçe edebî değeri de yükselir ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e yaklaşır ve ulaşır.
Alçaldıkça ise edebsizleşir ve İblise ulaşır.
Nefsin bu tekemmül seyr-ü-sülûku akıl sahibi (insan ve cinler) içindir.
Hayvanlar ve bitkilerde ise kendilerinin insan gibi akıl edip, düşünüp ve plânlayabilme imkanları yoktur.
Kâinâttaki bulunuş görevleri, kendi fıtrî içgüdü (ilâhî terbiye)lerinin lâzım ve lâyıkınca kendi özlerine yüklenmiştir.
Onun için koyun her yerde, her zaman ve her hâlde koyunluk , kurt da kurtluk yapar...
Nefsin kendi makamı, akıldan dolayı Nefs-i Levvâme makamıdır.
Aslî yerinde nefs, aklı kullanarak korkar ve umar...
Levm: zemmetme, yerme, çekiştirme, paylama, başa kakmadır. Levm-i Lâim: çekiştiricinin kınaması. Levvâme: (mübalağa) çok levm edici, çekiştirici, başa kakıcı, yerici, paylayıcı...
Nefs-i Levvâme: kendi kendisini, zaman zaman hesaba çekip, azarlayıp paylayan, yaptıklarından üzülüp pişman olan nefstir.
Ancak, işin başındadır henüz hamdır, yozdur, heyecanlı ve kaypaktır.
Nefsin ana vasfı (sıfatları ve temel özellikleri) olan acziyetini (âcizliğini) , fakriyetini (fakîrliğini) , zilletini (zillet; izzetin, sistemin sahibine ait olduğunu bilip başını içine çekmek) ve illetini (HAKK celle celâluhu'dan gayrisi her şey gibi eriyip, çürüyüp sebeblerin sonunda yok olucu olduğunu) unutup...
"Abd"liğini bırakıp, "RABB" elbisesi (sıfatları) giyinir (güyâ-hâşâ) ve azamet, kudret, varlık, zenginlik, izzet, şeref ve ebedîlik sahibiymiş gibi korsanlığa ve eşkiyâlığa kalkışabilir...
Kısacası burası onun yola çıkma yeridir.
Kararsız Kasım gibi ikilikte kalır.
Hemen gözünün önündeki (bedenin kendisi de dahil) dünya hayatı ve vesveseci şeytân kandırırsa şimâl (uğursuzluk, bedbahtlık, şâkilik, yasaklanan) yolunu dönmemek üzere tercih ederse, oraya yerleşir ve oralı olursa adı Nefs-i Emmâredir.
Hevâ ve hevesine tapar!...
Şeytânın emirlerini işler!...
Dini, dünyası ve âhireti mahvolur!...

Hiç yorum yok: