DECCAL;DECCALİN TEK GÖZÜ VARDIR,İyi biliniz ki onun bir gözü kördür. Yüce Allah ise kör değildir." Sahih-i Müslim'de...
Masonların tek göz sembolü, deccalin sembolüdür
Peygamber efendimizden (sav) rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurulmaktadır:
DECCAL; DECCALİN TEK GÖZÜ VARDIR...." (Sahih-i Müslim, hadis numarası: 5215)
Hadislerde belirtildiğine göre, deccalin yalnızca tek gözü vardır. Bu, deccalin en belirgin özelliğidir. Masonluk, deccali sistemi temsil ettiğinden ve doğrudan şeytana taptığından, deccalin en belirgin özelliklerinden birini kendisine sembol edinmiştir. Bu sembol, hemen her masonik yapılanmada karşımıza çıkan “tek göz” sembolüdür. Özellikle üçgen içinde tek göz, mason localarının çok iyi bilinen simgesidir ve adeta masonluğun bir numaralı işareti durumundadır. Masonluk konusunu ele alan kaynakların büyük bölümü, tek göz sembolüne mutlaka vurgu yapar.
|
Masonlukta söz konusu göz sembolü, “her şeyi gören göz” olarak tarif edilmektedir. Masonlar bu gözün, taptıkları sözde büyük gücü simgelediğine inanırlar. İşte, masonların kendisine taptıkları ve büyük güç olarak tarif ettikleri “her şeyi gören göz”, deccalin tek gözüdür.
Deccal,Mesih'in veya ikinci kez yeryüzene gelmesinden önce insanlığı kötülüğe ve imansızlığa yönelteceğine inanılan hükümdar. Hadislere göre deccal kıyamete yakın bir zamanda mesih'in dünyaya zuhurundan önce allah tarafından insanları kötü yola ve imansızlığa çağıran hz. ademle kıyamet arasındaki vakitte allahın yeryüzüne gönderdiği en büyük fitnedir.Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)bir hadisinde "deccal'a denk gelen ona karşı kehf suresinin ilk ayetlerini okusun" demiştir.Deccal ilk olarak bir kavme gelir daha sonra bu kavme kendisinin onların tanrısı olduğunu ve ona inanmalarını söyler ve bu kavim(ABD) ona inanır.Deccal bu kavmin topraklarını verimli kılar,hayvanlarını besili yapar,yağmurlarını çoğaltır.Daha sonra başka bir kavme gider bu kavme'de kendisine inanmalarını söyler ama bu kavim onun tanrı olmadığını sadece bir fitne olduğunu söyler.Bunun üzerine deccal bu kavmin(IRAK,AFGAN,FİLİSTİN) topraklarını kurutur,ekinlerini çürütür,kuraklık getirir.HADİSLER DECCAL BAKINIZ. Tek göz sembolü, Tanrı'nın herşeyi gören gözü anlamındaki Osiris'in Gözü. Ayrıca New Word Order'in de sembolü. Yani Tek Dünya Devleti, herşeyin tek bir merkezden yönetilmesi ideali güden kimi bazı gizli oluşumlar... Kıyametin Alametlerinin Gizli Kodları 2 Biraz beyin cimnastiği. Şimdi bir çok dağınık veri var elimizde, gelin bu verileri alt alta dizelim; ne çıkacak! 1. Kıyametin büyük alametleri'nin (küçük alametlerin aksine), "teknolojik gelişmelerin" ya da "oluşumların" şifrelenmiş kodu olabileceği söyleniyor. 2. Hıristiyan ve İslamî kaynaklara göre, Deccal'in Musa'nın Asası ve Süleyman'ın Mührü'yle çıkacağını söyleniyor. Hıristiyan kaynakları, ikisine ek olarak "Kutsal Kase"nin de eline geçeceğini yada ellerinde bulunduğunu söylüyor. 3. Havas kitaplarında, Süleyman'ın Mührünün ebced'le şifrelenmiş kodlar olduğu söyleniyor. Yahudilere göre ise, gizli bir kabala şifresini içinde barındırdığı söyleniyor. 4. Benzer şekilde Tapınakçılar (Bilinene adıyla Mabetçiler) Kutsal Kase'nin sadece bir kase değil, "dahice düşünülmüş bir alegori" olduklarına inanıyorlar. Bugüne kadar ise Son Akşam Yemeği'nde Hz.İsa'nın içmek için kullandığı ve Arimatealı Yusuf'un çarmıha gerilen Hz.İsa'nın kanını doldurduğu kadeh olduğu düşünülüyordu. Tarihte "Sangreal Belgeleri" adıyla anılan belgeler de inanışa göre Kutsal Kase ile birlikte gömülmüştü. Belgelerin bin yıldır Tapınak Şövalyeleri tarafından korunduğuna inanılıyor. Tapınak Şövalyeleri'nin sahip olduğu kudretin kaynağı olarak Kutsal Kase gösteriliyor. Belki de Kutsal Kase efsanesindeki ayinde kullanılan kadeh, başka bir gücün cisimleşmiş halidir. Kutsal Kase insanlık tarihinin en çok aranan hazinesidir. Efsanevi Kase hikayelere, savaşlara ve bitmek tükenmek bilmeyen sorulara neden olmuştur." (Bkz. "Tapınak Şövalyeleri" - Mustafa Karaca) 5. Illuminati şebekesinin fikri altyapısını oluşturan Tapınak Şövalyeleri orijinal adıyla "Tampliye Tarikatı" Haçlı seferleri sonrasında Kudüs'te kuruldu. Bu adı almalarının sebebi ise iddia edildiğine göre Kudüs kralının Süleyman mabedinin bulunduğunu ileri sürdükleri bölgeyi koruma görevini kendilerine vermesiymiş. Musa'nın Asası ve Süleyman'ın Mührü'nü de ele geçirdiler mi bilinmez. Ama İlluminati'nin ana hedefi, başkenti Kudüs olan tek bir Dünya devleti kurmak. Kaynaklar, Deccal'inse kudüsten çıkacağını söylüyor. 6. İncil, Deccal'in "Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eline ya da alnına bir işaret vurduğunu, Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen sayıyı taşımayan kimsenin ne bir şey satın alabileceğini, ne de satabileceğini" söylüyor. 7. ABD Başkanı olan Franklin Roosevelt 1932'de Doların üzerine İlluminati'nin sembolü meşhur tamamlanmamış piramidi koydurtuyor. Başkent Kudüs olan bir dünya devletinden sonra, herhalde tek bir para birimi kalacak yeryüzünde ve aynı sembol şimdiki gibi protip değil; bütün paraların üstünde olacak. Ya da para tamamen ortadan kalkacak. Şu anda deneyi yapılan (ve deneye gönüllü katılan herkese de bilmem kaç dolar verilen) chipler alacak paranın yerini. Hiç kimse üzerinde İlluminati işareti taşıyan bu para olmadan yada Deccal'in işareti olan 666'a nisbet gibi 6'lı sistemde çalışan bu chip olmadan ne birşey satın alabilecek ne de birşey satabilecek. İnsanlar, farkında olmadan bu chiplerle kontrol edilecek. 8. "Dabbe" kelimesinin anlamlarından biri de örümcek ağı. Bütün internet adreslerinin başında ise ‘dünyayı saran örümcek ağı’ anlamına gelen www kısaltması var. Dabbe’nin topraktan geleceği söylenirken internet teknolojisinin temeli de topraktan yapılan silisyuma dayanıyor. 9. Dabbe hakkındaki farklı bir yorum da AIDS hastalığının dabbe olabileceği yönünde. Bu hastalık, "örümcek ağı" gibi hızla yayılıyor. Aynı kaynakta Dabbe'nin şekli küçük ağaç kurtlarına benzetiliyor. Tesadüf ki, AIDS virusu de mikroskoptan bakıldığında "ağaç kurdu" biçiminde. İlluminati'nin işleyişini anlatırken de AIDS hastalığı ile ilgili madde, çok ilgi çekici. 10. İslam'a göre Babil kentinin helaki, cumartesi yasağını çiğnedikleri için onları Maymuna dönüştürmek'le oldu. AIDS'in ortaya çıkışıyla ilgili, Afrikalılaların maymun yemesiyle ilgili teori var. İlerlemiş bir AIDS hastasının şakakları çöküp yüzü bir maymun halini alıyor. Aynı şekilde EBOLA virüsü de maymun patentli. 11. Araştırmacılar, tek bir gendeki mutasyonun AIDS virüsünü iyi huylu bir maymun enfeksiyonundan son 25 yılda 25 milyondan fazla insanı öldüren küresel bir hastalığa dönüştürmüş olabileceğini söylüyor. Cell dergisine yer alan araştırma raporuna göre, virüs, insanlarda, maymunlarda bağışıklık sistemini koruyan gen karakteristiğini yitirmiş durumda. Çalışmanın yürütülmesine yardımcı olan Almanya'daki Ulm Üniversitesi'nden Frank Kirchhoff, "nef fonksiyonunda gözlenen fark, SIV enfeksiyonu kapan çoğu maymun türünde neden hastalığın gelişmediğine ilk defa açıklık getiriyor olabilir" dedi. Birmingham'daki Alabama Üniversitesi'nden Dr. Beatrice Hahn, HIV'in, maymun bağışıklık eksikliği virüsü 'SIV'den türediğini söylemişti. 12. Konuyla ilgili bir hadiste şöyle deniyor: "Herhangi bîr millette, fuhuş fiilleri yaygınlaşırsa onların arasında veba salgını veya geçmişteki dedelerinde bulunmayan bir takım yeni hastalıklar ortaya çıkar." Peygamber ((S.A.V)) Efendimiz, daha sonra Allah'a sığındığı beş hususu sayarak mübarek sözlerini tamamlamıştır. Yukarıdaki hadîs-i şerif, diğerleri gibi tek kelimeyle "mucize" niteliğindedir. Zira Herpes, Zona ve AİDS benzeri hastalıklar, özellikle fuhuş fiillerinin işlendiği toplumlarda ortaya çıkmış ve aynen hadîste belirtildiği gibi, "geçmişteki insanlarda görülmeyen yeni hastalıklar" olarak zuhur etmiştir. 13. Dabbe'nin Çıkış Yeri: «Dabbet-ül-Arzın çıkış yeri ile alâkalı olan bir hadîste, şöyle buyurulmaktadır. (Kıyamet Alâmetleri shf.278) "Onun çıkışı, üç kere vaki olacaktır. Birinci çıkışı, Bâdiye'nin en uzak yerinden olacaktır. (Diğer bir rivayete göre Yemen'den çıkacaktır.) Fakat çıkışını Mekke'liler duymayacak, yani çıkış haberi Mekke'ye ulaşmadan tekrar gizlenecektir. Sonra bir kere daha çıkacak, bu sefer çıkış haberi Mekke'ye ulaşacaktır." Yukarıdaki ifâdelerden şu manaların anlaşılması hiç de zor değildir. a-Hadîste belirtilen "Bâdiye" çöl alanı demektir. Bâdiyenin en uzak yeri şeklinde îma edilen yerler, Mekke ve paralelindeki Büyük Sahra'nın uç kısımlarıdır. Doğu Afrika'nın yer yer ağaçlıklı olan bu yerleri, AİDS virüsünün taşıyıcısı olan Yeşil Maymun'un yaşadığı bölgelerdir ki, hadîste belirtildiği gibi, hastalığın ilk çıkış noktası burasıdır. b-AİDS virüsü bati âlemine sirayet ettiğinde, ilk defa homoseksüeller arasında görüldü ve ahlâksızlığın yaygınlaştığı Kalifornia, Newyork, San Fransisko ve Haiti adası gibi yerlerde arka arkaya ölümlere sebep olarak paniğe yol açtı. AİDS'in bu ikinci çıkısında da Mekke'ye ulaşmadan gizlenmesi, hastalığın İslâm ülkelerine sirayet etmeden yaygınlaşacağı mânâsını taşımaktadır. c-Hadîsten çıkartılabilecek üçüncü işaret, son derece net olup, dabbenin 3. safhasında Mekke'ye, yâni İslâm ülkelerine ulaşacağı şeklindedir. Nitekim AİDS, Batı dünyasından sonra sınırlarımızı aşmış ve ilk defa İstanbul'da olmak üzere, kurbanlarını seçmeye başlamıştır.» (bkz. Gerçeğe Doğru 5, Zafer Yayınları) 14. Dabbe'nin şekli: Peygamber ((S.A.V).) Efendimiz, İbn-i Abbas'tan (r.a.) nakledilen bir hadîsinde, Dabbet-ül arz'ı şu şekilde tasvir etmiştir. (Kıyamet Alâmetleri, shf. 276) "Yüzü insan yüzüne benzer, gagası kıllıdır ve üzerinde her çeşit hayvanın rengini taşıyan bir kuşun gagası gibidir. Dört ayaklıdır." Peygamberimiz ((S.A.V).), Hz.Ali (r.a.)'dan nakledilen diğer bir hadîsinde ise, dabbet-ül arz için "sakallı bir dabbedir" buyurmuştur. (Esbab-ı Nüzul, shf. 393) Şimdi, AİDS virüsünün taşıyıcısı olan Yeşil Maymun'a ait özellikleri sıralayacak ve bu özellikler ile yukarıdaki hadîsler arasındaki akıl almaz uygunluğu göstermeye çalışacağız.Hadîslerden ilkin, cümleler hâlinde ele alıyor ve hemen yanlarına. Yeşil Maymun'un özelliklerini getiriyoruz. a-Yüzü, insan yüzü gibidir: Yeşil Maymun, hayvan türleri arasında, yüzü insana en fazla benzeyen hayvan olarak bilinir. b-Gagası kıllıdır: Yeşil Maymunun öne doğru fırlayan ve bir gagayı andıran ağzının çevresi, bol miktardaki kıllarla çevrelenmiştir. Resimden de göreceğimiz gibi, ilk bakışta bir sakalı andıran bu kıllar, "Sakallı bir dabbedir" şeklindeki 2. hadîsi, mükemmel bir şekilde doğrulamaktadır. c-Üzerinde her çeşit hayvanın rengini taşır: Yeşil Maymun'un rengi, ansiklopedilerde şöyle belirtilir: "Sırtı yeşilimsi kurşunîdir. Yüzü kahverengiye çalar, yanakları ve karnı, sarımsı beyazdır." (G.Y. Hayvanlar Ans. Say: 25) Evet Yeşil Maymun, hadîste belirtildiği gibi her çeşit hayvanın rengini taşımaktadır. d- Dört Ayaklıdır: Yeşil Maymun, birçok memeli hayvan gibi dört ayaklıdır. Evet, hadîsi tekrar okuyalım. "Yüzü insan yüzü gibidir. Gagası kıllıdır ve üzerinde her çeşit hayvanın rengini taşıyan bir kuşun gagası gibidir. Dört ayaklıdır." (bkz. Gerçeğe Doğru 5, Zafer Yayınları) 15. "Ejderha yeryüzüne atıldığını görünce, erkek çocuğu doğuran kadını kovalamaya başladı. Yılanın önünden çöle, üç buçuk yıl besleneceği yere uçup kaçabilmesi için kadına büyük kartal kanatları verildi. Yılan ağzından, kadını selle süpürüp götürmek için onun ardından ırmak gibi su akıttı. Ama yeryüzü, ağzını açıp ejderhanın ağzından akıttığı ırmağı yutarak kadına yardım etti." (İncil, Vahiy bölümü) Diğer bir ayette ise kadını "engin suların üstünde oturan büyük fahişe" olarak tanımlıyor ve ileriki ayetlerde de "Gördüğün kadın dünya kralları üzerinde egemenlik süren büyük kenttir." diye ekliyor. 16. Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan bir haberi okumussunuzdur. İkiz kulelerin yıkımı ve Babil'le taşıdığı ortak özellikler anlatılıyor. İncil'de ise yine Vahiy bölümü kısmında şöyle geçiyor: «Bundan sonra büyük yetkiye sahip başka bir meleğin gökten indiğini gördüm. Yeryüzü onun görkemiyle aydınlandı. Melek gür bir sesle bağırdı: “Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı! Cinlerin barınağı, Her kötü ruhun uğrağı, Her murdar* ve iğrenç kuşun sığınağı oldu. Çünkü bütün uluslar Azgın fuhşunun şarabından içtiler. Dünya kralları da Onunla fuhuş yaptılar. Dünya tüccarları Onun aşırı sefahatiyle zenginleştiler.”» Bir hatırlatma. İkiz Kuleler, bilinen adıyla "Dünya ticaret merkezi." 17. Yine İncil'in Vahiy bölümünden: «Gökten başka bir ses işittim: “Ey halkım!” diyordu. “Onun günahlarına ortak olmamak, Uğradığı belalara uğramamak için çık oradan!» Sanki sözleşmişler gibi, o gün hiçbir yahudi, ikiz kulelerdeki işyerine gelmiyor. Kendilerini "Tanrının Halkı" olarak niteleyen tek milletse yine Yahudiler. 18. Üç dinin mensupları da Mesihin geleceğine inanıyor. Hıristiyanlara göre Mesih, yerüzüne geldi ve çarmıha gerildi. 3. gün, ölümden dirildi ve göğe yükseltildi. Müslümanlara göre ise çarmıha gerilen İsa değil, Yahuda İskaryot'tu. Yani İsa'yı ele veren havarisi. Yahudilere ve İlluminati'ye göre ise, Mesih hiç gelmedi henüz yeryüzüne. İsa, Mesih değil, sahte bir peygamberdi. Yahudilik, hala Mesih'in yeryüzüne geleceği beklentisinde. Bunun için Kudüs'teki Müslümanlara ait tapınağın altı kazınıyor ve birgün yıkılması, yerine Mesih'in gelmesi için yepyeni bir mabet yapılması hedefleniyor. Hıristiyanlar da aynı beklentide. Bush'unda bağlı bulunduğu Evangelist Kilise, Mesih'in gelmesini çabuklaştırmak için, Hıristiyan olmayan tüm ülkeleri ele geçirmek istiyor. Bu şekilde İsa'nın yeryüzüne gelmesinin çabuklaşacağına inanıyor. Evangelist olmayan Hıristiyanlarsa, Anti-Christ yani Mesih karşıtının Bush ve arkasında onu yöneten güçler olduğuna inanıyor. Özellikle de Irak Savaşı'ndan sonra. Bush, İkiz Kuleler'in yıkıldığı gün, ağzından bu sözü kaçırıyor. Büyük Ortadoğu Projesinin arkasında tek bir niyet var. İsa'nın gelmesini çabuklaştırmak. Yakın bir zamana kadar üstü kapalı olarak halkına anlatmaya çalıştığı bu isteği, arada sırada yaptığı gaflarla ağzından kaçırmadığı da olmuyor değil. Nitekim, kendisine yönelik Evangelist olmayan kesimin eleştirilerinden usanıp, ciddi ciddi "Yecüc ve Mecüc" kaygısı taşıdığını söylüyor. 19. Ve son bir alıntı. Armageddon: «İngilizce’de sevdiğim terimlerden biri “self-fulfilling prophecy” dir. Bu yazının başlığı terimin tam Türkçe karşıtı olmasa bile, anlam açısından demek istenene çok yakındır. Bu gibi inanışların birçok örneği vardır. Bunların arasında Karaip adalarında uygulanan “Voodoo” büyüleme tekniği vardır. İstatistiklere göre, “Voodoo”’un kendilerinin ölümü için yapıldığını bilenlerin ölme orantıları bilmeyenlerden çok daha yüksektir. Bu inançların en ilginci ve belki de en tehlikesi Hiristiyanların, özellikle Amerikan evangelist Hisistiyanların “Armageddon” inancıdır. Bu inanca göre Dünyanın sonuna doğru, bütün dünyayı kapsayan “İyi” ile “Kötü” arasındaki savaşta İsa geri dönecek ve “İyilerin” zaferine önderlik ettikten sonra bin yıl sürerecek “Dünya Saltanatını” kuracaktır. Bu saltanattan sonra İsa’ya inananlar onunla birlikte Cennet’te gidecek ve Müslüman ve Yahudileri de içeren diğerleri (ki dünya nüfusunun yüzde 75’ine yakın) Cehennem’e yollanacaktır. Armageddon’a inananlar tarih boyu değişik senaryolar uydurmuşlar ve her 15-20 yıl son savaşın hemen geleceğini, İncil’e dayanarak, saptadıklarını açıklamışlardır. Olaylar, yaptıkları hesapların saçmalıklarını her defasında açığa vurmuşsa da, bu Armageddon bezirganları yılmadan yeni senaryolar çizmişlerdir. Bir ara Armageddon’unKomünist (Kötü) ve Kapitalist (İyi) sistemleri arasında olacağını bizlere duyurmuşlar, Komünizm çöktükten sonra senaryoyu sarı ırkla (Çin) beyaz ırk arasındaki savaşa çevirmişlerdir. (Bu senaryolar revaştayken Amerikan başkanı Armageddon’a inanan Reagan idi. Bir ara Reagan’ın, inancını bir düğmeye basarak kolayca gerşekleştirebileceğini düşünüp epey korkmuş, fakat onun sekiz yılını kazasız belasız atlatınca biraz rahatlamıştım.) Çin, hem Avrupa’ya ve hem de Amerika’ya yaklaşınca bu senaryo da suya düşmüş, ve böylece bu sivri zekalılar birkaç yıl sessiz kalmışlardır. Fakat dünya’da bir gerçek varsa, o da bu gibi kişilerin yılmadan (utanmadan) yeni teoremler yaratmasıdır. Armageddon’a inanların en son senaryoları büyük savaşa Orta Doğu’da İsrail ve Araplar arasındaki mücadelenin neden olacağıdır. Şimdiye kadar uydurdukları her senaryoları boşa çıkan inanırlar için İsrail-Arap barışı bir ölüm cezası gibidir. Dolayısıyla, “inancı bütün” olanlar, özellikle Amerikan evangelist Hiristiyanları İsrail-Arap gerginliğini ayakta tutmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bu amaçla iki yıl önce yaptıları Evangelist Kongresine Sharon’u çağırmışlar, ve Sharon’da Armageddon’dan sonra evangalistlerin kendisini Cehenneme yolluyacaklarını bile bile kongede “dostlarını (evangelist Hiristiyanları)” son derece mutlu eden bir nutuk atmıştır. Evangalistler, bununla beraber başka eylemlere de girişmişlerdir. Bunların arasında İsrail’e düzenlenen evangelist “kutsal” turları da vardır. Bazı Amerika’li ve İsrail’li aydınlara göre, Arap-İsrail barışının en büyük engelleri arasında Amerikan evangelist Hiristiyanları vardır. Dünya liderleri arasında Amerika Hiristiyanlarına, özellikle evangelistlere, yaltaklık yapan tek Sharon değldir. Türkiye’yi yönetenlerinin bile “dünya dostları” içinde evangelist ve kendisi gibi inanmayanların Cehenneme gideceklerine inanan Bush vardır. İlginçtir, esasında bizim liderler de kendileri gibi inanmayanları aynı yere atmaktadırlar. Bir yandan Arap-İsrail mücadelesi, öbür yandan inançları birbirine 180 derece zıt kişilerin (kurt ile kuzunun) “aynı yatakta” yatmaları Armageddon’a inanların ekmeğine iyice yağ sürmüştür. Bizim toplumun da inancına göre kurt ve kuzunun aynı yatakta yatması, dünyanın sonunun geldiğinin bir işaretidir. Suudi Arabistan’ın, Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin evangelist Bush’la aynı yatakta yatması acaba Armageddon’un geldiğini mi gösterir?» (Bkz. Hicri Köroğlu'nun ilgili makalesi) Kaynak: http://www.gizliilimler.tr.gg/K%26%23305%3Byametin-Alametlerinin-Gizli-Kodlar%26%23305%3B-2--k1-Yeni-k2-.htm