Gönül huzuru, iç denge, kendiyle barışık olma şeklinde çevirebileceğimiz Insirah kavramının ne derece önem arz ettiğini; Kur'an'ın bir suresine isim olmasından anlıyoruz.
Üzerinde genis bir tefekkür seyahati yapmak; yeni mana ve boyutlara açılım elde etme cihetinden elzem görünüyor.
Nedir Insirah?
Önce kitapların anası Kur'an'a dönelim ve oradan okumaya çalısalım. Biz senin gögsünü inşirah etmedik mi?.. Indirmedik mi üzerinden ağır yükünü?.. (Insirah-1/2)
Birbirini tamamlayan DUHA-INSIRAH SURELERI insan psikolojisi ve özde düsünme nokta-i nazarından elbette uzun uzun incelemeye, tetkik edilmeye deger sırlı boyutlar içeriyor.
Sure tahlilini ileriki bir zamana bırakıp şimdilik sadece inşirah kavramını açmaya çalısalım.
Se-Ra-Ha kökünden gelen İnşirah; Yarılma, Kesilip Açılma, Desilme, Cerrahi Müdahale anlamlarına geliyor. Terim olarak herhangi bir ilmî eseri açıklamaya da SERH ETMEK tabirini kullanıyoruz. İlim veya gönül ehli bir Hak Sevdalısı, bir kitabı alıyor, cümleleri yararak içlerinden derin-sırlı manalar çıkarıyor.
Rasül, ömrünün farklı dönemlerinde 3 ayrı insirah yasamıs:
1- Süt Anne Halime'nin yaylasında 2-4 yaslarında iken; çocuklarla oynadıgı esnada Cebrail'in gelerek sinesini yarması, kalbini alıp yıkaması ve sonra yerine koyması şeklinde tasvir edilen olay.
2- İlk Vahyin gelisi sırasında Hira magarasında Cebrail'in "OKU" diyerek sıkması seklinde uygulanan insirah.
3- Mi'rac arifesinde Isra(gece yürüyüsüne) çıkmazdan önce Kabe'de dua ederken uygulanan İnsirah.
Bu 3 insirahın zamanlamaları ve uygulanma biçimleri nasıl bir mana fısıldar, bu da inceden inceye düsünülmeli!..
Altını çizmek istedigimiz nokta; inşirahın sanıldıgı gibi birden bire islerin düzelmesi, hayat konumunun yükselmesi, maddi sıkıntıların bitivermesi, acının birden bire sevince dönüşmesi olmadığıdır!..
İnsanımız iç huzuru yada feraha çıkmak deyince, maddi-sosyal konum itibarı ile yokuştan düze çıkmak, âmiyâne tabirle köse dönmek, hayatının en büyük sansını kucagında bulmak gibi bedensel rahata dönük manalar anlıyor. Oysa inşirah bu değil!..
İnşirah; tamamen gönle, evrensele, ukbâya, ebediyete dönük bir kavram. Bu çerçevede kelime kökündeki manadan da istifade ederek insirahı anlamaya çalısalım. Lügat anlamından girersek inşirah; bir ameliyat!... Ameliyat ise; bıçak, acı, kan, iğne, uyusma, kendinden geçme, var olana müdahale, dokuyu bozma, organı değiştirme, iç bünyede mevcut cerahati, irini, uru söküp alma demek!..
Kolay mı ameliyat? Güle oynaya ameliyat masasına yatan gördünüz mü hiç?.. O halde İnşirahın manası bizim bildiğimiz türden bir rahata kavusma degil. Ya ne öyleyse?.. Cebrail; CEBBAR isminin mazharı.. Cebbar ne demek Esma-i Hüsna'dan okuyalım:
EL-CEBBÂR Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan; Diledigini zorla yaptırmaya muktedir olan... Bu ism-i serif cebir maddesindendir. Cebir, "Kırık kemiği sarıp bitistirmek, eksiği bütünlemek" mânasına geldigi gibi, "icbar etmek", yani, "zorla is gördürmek" mânasına da gelir. Bu mânaya göre Allah Teâlâ Cebbâr'dır. Yani, kırılanları onarır, eksikleri tamamlar, her türlü perişanlıkları düzeltir, yoluna kor. Cebbâr'ın ikinci mânasına göre de;
Allah Teâlâ kâinatın her noktasında ve her sey üzerinde diledigini yaptırmaga muktedirdir. Hüküm ve iradesine karsı gelinmek ihtimali yoktur. Evet okuduk degil mi?. Simdi çıkaracağımız sonuçlar mı? Maddeleyerek çözüme gidelim:
1- İnşirah; bir ameliyattır.
2- Her ameliyatta bıçak, acı, sızı, yara olur.
3- Ameliyatı yapan doktor hastaya sormaz, bildigini okur. Acıta acıta yapar diledigini!..
4- Dertten arınmak isteyen; gönüllü yatar doktor önüne.
5- Ameliyatsız dert, cerahat, ur atılmaz bünyeden.
Simdi iç huzuru ve hakikati kuşanarak selamete erme manasına olan inşirahın nasıl gelistiğini tespite çalışalım.
1- Size cebir uygulanacak, Cebrail'iniz gelecek:
Cebrail vahyi getirirken ve gönlüne insirah verirken sıktı Rasülü. Öylesine sıkılır bunalırdı ki simasından terler akar, bedeni binlerce volt cereyan verilmisçesine titrer dururdu.
Hakiki huzura ermek için birileri veya bazı olaylar sıkacak sizi. İş kaybı, yakının ölümü, uzun süreli bir hastalık, iflas, dışlanma, asağılanma olarak sıkacak sizi Cebrail.
Böyle bakarsanız olaylara, her sıkıntı; yeni manalar için bir ameliyat size. Her sıkıntı; gönül huzurunuza kapı açacak bir esik aslında.
2- Belanız gelecek ve mutlaka acıtacak: Evet, acısız ameliyat yok. Belalarla sınanacak, acı duyacaksınız. Duyacaksınız ki; gece yarısı seccadeler ıslansın!...
Acıyacak ki; simdiye kadar acı verdiklerinizin halini bilebilesiniz. Yoksa nasıl anlayacaksınız hayatı?..
Deneneceksiniz!...
Tutundugunuz degerlere bıçak sokacaklar. Itibar, makam, söhret, unvan ne varsa yara alacak. Çünkü bunlar sizin urlarınız. Onlarla yasamak güzel görünse de sizi tüketen seyler onlar! Haktan perdeleyen örtüler. O örtüleriniz yırtılacak, paramparça edilecek!..
3- Doktorunuz bulacak sizi:
Kendi kendine evde yatarken olmayacak bunlar. Doktorunuz bir gün mutlaka karsınıza çıkacak. Mevlana'ya Şems, Yunus'a Taptuk, Mecnuna Leyla kisvesi ile gelen İnşirah Uzmanı, bir şekilde size de gelecek. Seveceksiniz, bel baglayacaksınız Ona. Ama benliginize nester saplayan da O olacak. Sizi sevdiği için yapacak bunu. Önce anlayamayacak; acımasız, hatta gaddar bulacaksınız Onu. Acı geçip yara kapandıktan sonra size verdigi hazineyi fark edeceksiniz. Tesekkür edeceksiniz, minnetle önünde eğileceksiniz belki ama isi bitince çekilecek O. Yada "Benden bu kadar haydi gündelik hayatına dön" diyerek kibarca kovacak sizi. Tıpkı Taptuk'un Yunus'a yol verişi gibi!..
4- Gönül Verirseniz İnşirah Olur: Doktoru sevmeden, güvenmeden bıçak altına yatılır mı? Seveceksiniz Onu... Asık olacaksınız hatta. Tıpkı geçmiş erenlerin mürsidlerine, masuklarına kapıldıkları gibi. Gönül vereceksiniz, teslim olacaksınız. Böyle olunca O, hakikat neşteri ile girecek nefsinize. Benliğinizde ne varsa bir bir deşerek çıkaracak. Aşk narkozu ile uyusan gönlünüz katlanacak bu acıya. Uyanınca acıyacak, kıvranacaksınız. Bazen "Ne acımasız doktormuş, cerrah mı kasap mı, ben bunu nasıl sevdim, nasıl da güvendim?.." diyeceksiniz.
O günlerde fark etmeyeceksiniz belki ama sonraki günlerde sizi ameliyat eden cerrahın kendi odasında acınıza ağladıgını, sızınızı aynıyla duydugunu öğreneceksiniz. "İyi ki güvendim, iyi ki sevdim" diye bir kere daha sevineceksiniz.
Yunus'u "Sen dünya kokuyorsun!" diye kovalayan Taptuk, günlerce aglamıs, Yunus hasretinden âmâ olmustu. Mevlana'yı bırakıp giden Şems, Şam sokaklarında nice günler acı ve elemle deli divane misali dolanmıştı.
5- İnşirah; Hakikat Yolunda Mecburi Istikamettir:
İnsan kolayı sever. Şurup içmek varken iğne vurulmak istemeyiz. Kolay yoldan sağlığına kavusmak elbette iyidir. Fakat hakikat yolunun zorunlu bir dönemecidir İnsirah..
Kolay yolu olsa Rasüle uyğulardı Allah!...
3 kere inşiraha uğradı Rasül. 3 yasında iken yarıldı kalbi. 40 Yasında Cebrail kaburgalarını çatırdatırcasına sıktı inşirah için. Gecenin bir yarısı Mirac öncesi yine Mescid-i Haram'da yasadı.
Rasülün bu yasadıklarını kendi hayatınızda düsünün. Cebrail hangi suretlerde sizi sıkarak insirah vermek istedi, yada hala istiyor, iyice bir düsünün!..
O halde geçilecek bu geçit. Hiç kaçarı yok dostlar! Yol devam etsin, menzile erilsin diye geçilecek!...
* * *
Kendimi zaptedemedigim, uzattığım için bagıslayın.
İnsirah istiyor musunuz? Cebbar isminin sizde tecellisini istediğinizin farkındasınız değil mi? Kırıkların onarılmasını, eksiklerinizin zorla tamamlatılmasını istiyorsunuz.
Bir gönül ameliyatı istediginiz!... Acısız, agrısız, sancısız ameliyat yok. Fakat siz yine de isteyin. Korkmayın. Bu ameliyatın cerrahı; Rahim'dir. Merhametinden ameliyat eder sizi.
Önce AŞK narkozu ile uyusturur, sonra benlik adına ne illet varsa söküp alır içeriden. İnşiraha erenlerden olmanızı diliyorum... Bir Ümittir Yasamak (Kur'anda Ümit ve Motivasyona dair Ayetler)
İnşirah kavramına yaklaşımımızı okuyan bazı dostlar, acı ve sıkıntıyı öne çıkaran karamsar bir tablo ortaya koyduğumuzu düsünebilirler. Aslında inşirahın gönül huzuru veren bir açılım olduğu, bir takım belalar sonucu geldiği genel manada kabul gördü. Günlük hayatta yaşadıklarımız, öze erenlerin hayatları, özellikle Asr-ı Saadet yaşamı da bunun çok açık delili.
İnşirahın hemen pesine ümitle ilgili bazı noktalara deginmek yerinde olur sanırız. Fazlaca karamsar görünen tabloyu böylelikle renklendirmis olalım. Söze, bir kardeşimizin inşirah kelimesinde hissettikleri ile girmek istiyorum. Söyle diyordu:
"Bu kavramın telaffuzu dahi içime huzur veriyor. Insirah derken sanki bir selale çagıltısı, dere şırıltısı, çiçek bahçesi ferahlıgı duyar gibiyim."
Evet, kelime hakikaten böyle bir his veriyor. Bu; ümit ve güven hissidir. İnşirah Suresinde ve Kur'an'ın diğer ayetlerinde bizleri yasama bağlayacak, hayata tutunmamızı sağlayacak nice ümit motifleri yüklü. İnşirahın getirisi olarak Kur'an'ın ümit konusunda fısıldadığı manaları seyretmek umarım içimize ayrı bir nese ve sevinç katar.
Diyelim başınıza istemediğiniz bir olay geldi. Yıkık, perisansınız. Kimse ile görüsmek istemiyorsunuz. Çoğunluk size küsmüs gibi. Yalnızsınız. Herkes benden uzak, herkes bana kırgın düsüncesi içinde çöküntü yasıyorsunuz. Yalnızlıgınızın karanlık magarasına su ayet bir güneş gibi doguyor: "Rabbin sana ne darıldı, ne de seni bıraktı"(Duha-3)
Kim kırılırsa kırılsın, kim darılırsa darılsın, kim terk ederse etsin. Rabbim terk etmiyor, kırılmıyor ya, ne gam!.. Bu ne büyük ferahlık degil mi?..
* * *
Başınızda ağır bir dert var. Sanki hiç bitmeyecek gibi geliyor. Sanki bu sorun hayatınızın sonunu hazırlıyor gibi. İşte o an ayet yetisiyor imdada: "Demek ki, zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var! Zorlugun yanında bir kolaylık muhakkak var!" (Inşirah-5/6)
Garantiyi veren Allah!.. Hem de ne garanti, her zorlukla beraber bir de kolaylık geleceği "mutlaka" ifadesi ile pekiştirilip ikna olalım diye iki kere tekrarlanıyor. Ayet; kolaylıgın zorluk içinde saklı oldugunu, çözümün sorunda gizli olduğunu da fısıldıyor. Bu manayı duymuş olan Niyazi Mısri(k.s) şöyle demis: "Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş"
* * *
Yakup, oğlu Yusuf'u yitireli 40 yıl olmuş. Bedeni bu ıstıraba dayanamamış da gözleri kör olmuş. Ama hala ümit içinde evladını bekliyor. Kardeşler Mısır'dan kervanla dönünce:
"Kervanda Yusuf kokusu alıyorum" demis Yakup. Ogulları acı acı gülerek: "Baba, 40 yıl geçti, hala mı ümit, hala mı Yusuf?. Geç bunları geç" demisler. Yakup'un cevabı ümit dolu:
"Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz; çünkü Allah'ın rahmetinden ümidini kesen ancak kafirler güruhudur." (Yusuf-87)
Başınıza gelen hangi sıkıntı Yakup'unkinden daha ağır olabilir ki?...
* * *
Günah ve hatalarınız diz boyu. İnsanlara karsı mahcup oldugunuz gibi, Allah'ın sizi affından da tereddüde düstünüz. Geri dönüsü olmayan isyan çukurundan çıkamayacak gibi hissediyorsunuz kendinizi. İşte hem teselli hem ümit size:
"Ey kendilerinin aleyhine asırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Süphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağıslayan, çok merhamet edendir." (Zümer-53)
* * *
Maddi sıkıntınız hat safhada. Yoksul düstügünüzü hissediyorsunuz. İflas ettiniz. Sıfırı tükettiniz yani. Nasıl ayağa kalkarım düsüncesi içinde boğulurken ayet size yeni bir ümit veriyor: "Eger yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar.
Süphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe-28)
* * *
Bir yakınınız ölümcül hastalıkla yataga düstü. Doktorlar fazlaca ümit vermiyorlar. Çogu kere Onu nasıl teselli edeceginizi dahi bilemiyorsunuz. Gerçek ortada iken moral vermeye çalısmak sanki sahte davranmak gibi geliyor size. Ciddi bir delil olmalı ki hastanıza siz de inanarak moral verebilesiniz. Eyyub Nebi var Kur'an'da...
Hastalıkların, dertlerin en ağırına müptela olmus ama sıhhate kavusmus. Onun hali size dayanak oluyor:"Kulumuz Eyyub'u da an, o zaman Rabbine söyle nida etmisti: 'Bak bana, mesekkat ve acı ile seytan dokundu!' Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde bir misli daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahsettik ki, temiz akıllılar için bir ibret olsun. (Sa'd-41/43)
* * *
Olayları, gelişmeleri yorumlamakta, tavır belirlemekte zorlanıyorsunuz. Bazen her sey lehinize giderken, bazı dönemlerde de yığınla aleyhinize gelismeler oluyor.
Aslında Allah Sisteminde lehte yada aleyhte düzenlemeler söz konusu değil.
Sadece olması gereken; olması gerektigi en uygun vakitte gelisiyor. Ama yine de bazı şeyleri yediremiyorsunuz kendinize. Bir tutamak arıyorsunuz. Ayet el veriyor size:
"Olur ki, siz bir seyden hoslanmazsınız; oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir seyi seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara-216)
. . .
İnşirahın bela ve acı ile geldiğini öğrendikten sonra hafif içleri kararan okurlarım, simdi nasılsınız? Ümit ve enerji dolu öyle degil mi? Yasam sevinci ve coşkumuz hat safhada!..
Rabbimiz Allah, Rasülümüz Muhammed(s.a.v), Kitabımız Kur'an, Yolumuz Sırat-ı Müstakim!... Bizden bahtiyarı yok dünyada!..
Her ne olursa olsun, ne yasanırsa yasansın zafer ve basarı bizim. Bunu da kafadan söylemiyoruz, Kur'an konusuyor: Vel Akıbetü lil Müttakin(Kasas-83); Akıbet(hayırlı son, güzel sonuç) Müttakiler(takvayı kusananlar, korunanlar, inanca sarılanlar) içindir!... Gönlünü Genişletmedik mi? ? (İNŞİRAH SURESI yorumu)
Rasülullah (s.a.v) Efendimizin vahyin kesintiye ugradıgı süreçte iç daralması yasadığı, bunalımlar hissettiği ve bunun üzerine Duha Suresinin inzal oldugunu GÜN IŞIĞINA YEMIN OLSUN baslıklı serimizde ayrıntılı biçimde islemistik. Duha Suresi, Rabbinin kendine darıldıgı, terk ettigi zehabına kapılan Rasülullah'ı teskin-teselli babında nâzil olmuş; Onun sahsında bize melekelerimizi, iç dinamiklerimizi fark ettirmeye yönelik ayetlerle yeni bakış açıları sunmuştu. (1)
Duha'nın hemen pesine nazil olan İnşirah Suresi, adından da anlaşılacagı üzere gönül huzuru, iç ferahlıgı, yükün hafiflemesi, zorlukların geçiciligi, çözümün yanı başımızda oldugu gerçeklerine dair kesin-açık müjdeler içeriyor. Duha Suresine daralmaya karsı teskin diyecek olursak, Insirah Suresi teskinden öte Ferahlık Garantisidir. Bu dogrultuda okumaya çalısalım:
INSIRAH SURESI (Mekke'de nazil oldu. 8 Ayettir) Bismillahirrahmanirrahim.
1- ELEM NEŞRAH LEKE SADRAK: SENİN IÇİN GÖGSÜNÜ GENİŞLETMEDIK MI?..
Rabbin seni ne terk etti, ne de darıldı(Duha-3) ayetinden sonra bu surenin "Gögsünü (gönlünü)genisletmedik mi?" seklinde bir hatırlatma ile baslaması dikkatlerimizi NEŞRAH kelimesinin mastarı İNŞİRAH kavramına çekiyor. Insirahı anlamamız, ayeti hem de surenin genel mesajını çözümlememize yardımcı olacak.
Nedir İnşirah?.. Se-Ra-Ha kökünden türeyen insirah lügat anlamı itibariyle; "Yarmak-Eti Bıçakla İkiye Ayırmak-Kapalı Olanı Açmak-Dar Olanı Genisletmek" anlamlarına gelir. Buradaki bıçakla yarma sadece açma, bölme amacıyla degil, genisletme, bünyeye sıkıntı veren zararlı uru çekip çıkarma anlamına. Buna göre insirah; insanın içini sıkan, gönlünü daraltan unsurların bir ameliyatla çıkarılması ve tedavi edilmesini içerir.(2) Allah Rasülü(s.a.v) in ömründe 3 kez insirah yasadıgı hadislerle bildiriliyor. Onun muhatap olduğu inşirah ameliyelerini, hakikate talip olan bizler hangi hallerde ve nasıl yasarız, olaylara göz atarak tetkik edelim:
1- Süt Anne Halime'nin Yaylasındaki İnşirah:
Henüz 3-4 yaşlarında bir çocukken Cebrail (a.s)ın Hz. Muhammed'in göğsünü yardığını, nurdan bir tas içinde yıkadığını Efendimizin süt kardesi Seyma(r.a) rivayet ediyor. Oyun oynadıkları esnada olusan bu hal üzerine çocukların korkarak kaçıştığı, tedirgin olan Halime'nin çocugu Mekke'ye getirerek dedesi A. Muttalib'e teslim ettigi bildiriliyor. Olay, yaylada ve çocukken yaşanmış. Yayla-köy; hayatın en saf, en basit tarzda yasandığı yerlesim birimleri. Hakikate yönelen insan, özünde öncelikle safiyâne-temiz duygular ve iman nuruyla ışıldayan berrak aklın getirisi sonucu içini kemiren perdelerden sıyrılmaya hazırlanır. Öze dönmek; bazı engelleri asmayı, yüklerden kurtulmayı, iç hastalıklardan temizlenmeyi niyete almaktır. İşte böylesi bir hal yasandıgında ilk inşirah cereyan eder. Bu inşirahın Hz.Halime'nin yanında yaşanması da Halime ile sembolize edilen Halîm esmasını çagrıstırdı bize. HALİM; insanlara karsı yumuşak, fiillere karsı olgun davranmayı saglayan kuvvedir. HALİM esması kişide açılmadıkça, sistemi kavramak, Sünnetullahı Okumak ve sindirmekten söz edilemez! HALİM esması, ön yargılardan, sartlanma, perdeli bakıslardan sıyrılıp Yorumsuz Seyir yaşatır.(3)
Allah Rasülünün Halime'den süt emmesi oldukça manidar!.. Hakikat yolcusunun ilk ve öncelikli gıdası; Halimlik olmalı. Halim sıfatı yeterince hazmedildigi, sindirildigi takdirde Hakikati kavrayacak alt yapının temeli atılmıs olur.
2- Hira Mağarasında Ikra' ile Gelişen
İnşirah:
39 yasında iken Hira Mağarasında Cebrail'in İkra' ile, kemiklerinin çatırtısını duyacak tarzda sıkma hissettiğini bizzat Allah Rasülünden öğreniyoruz.
İkra' ilk açılım, ilk keşif. Ikra'nın sadece okumak manasına gelmediğini, Arap lisanında dogum yapmaya da ikra' kullanıldığını önceki yazılarımızdan birinde zikretmistik.(4)
Hira; dış dünyadan, Kesret Aleminden, Çokluk Bakısından Öze-Teke yönelmenin sembolü.
Hakikat yolcusu, öze dönüsü esnasında bir süre yalnızlık yasayacak, sonunda nasibi kadarı ile kendinden bazı manaların dogusuna sahit olacaktır. O güne değin anlayamadıgını anlar, göremedigini görür, hissedemedigini hisseder hale gelmektir OKUmak!.. Içinde yasadıgı, bir parçası ve unsuru olmasına ragmen bir türlü anlayamadığı sistemin ruhunu kavramaktır Okumak!.. Iste bu kavrayıs sıkma seklinde ifadesini bulan insirah neticesinde gelisir. Hira'daki sıkmanın 3 kere olusu, 3. defada okumanın gerçeklesmesi; Esma-Sıfat ve Zat boyutlarının ikmali ile 3 asama sonunda hakikatin kiside açılacagını düsündürüyor.
Esma (Kavramları öğrenerek sevmek), Sıfat(Ögrendiklerini benimseyerek, hâl'e dönüştürmek), Zat (Inandığını bütün özellikleriyle kendinde yasar olmak) Hakikat yaşamının üç önemli basamağıdır. Kamil manada bu boyutların hakkını veren kimse OKUyabilir.
3- Mi'rac Gecesi Mescid-i Haramda Yasanan İnşirah:
Mi'rac Gecesi İsra yolculuğu öncesinde Mescid-i Haram'a gelen Allah Rasülü, burada Cebrail'in gögsünü yarıp kalbini zemzemle yıkadıgını açıklıyo
r. Kabe; Nazargâh-ı İlahidir. Beytullah; Hakk'ın nazar ettigi Gönüldür. Zemzem, Kabe altından geçerek onun manasını-feyzini özünde barındıran su...
Mi'rac İsra ile vuku buldu. Geceleri Rabbine yönelen kul; secde ile mi'rac edecek!.. Bu mi'rac için önce tevbe edecek, niyaz edecek, yakaracak, el açacak, hakikatten gafil olduğu için aglayacak, sinesinden boşalan göz yasları ile hem iç sıkıntısından hem de yüklerinden arınacak, tabiri caizse beşeriyetini ulviyetle yıkayacak. Arınışın delildir gözyasları!...Kabe için zemzem ne ise; gönlüne dönen insan için gözyasları da odur, o derece kıymetlidir...
İşte hadisi serif: "Cehenneme haram olan iki seyden biri şehitlerin kanı, diğeri ihlaslı müminin göz yaslarıdır" Gözyasları ile yapılan tevbe, paha biçilmez bir inşirah sağlar.(5)
. . .
Rasülullah'ın yasadığı 3 inşirahı, haddi aşmamaya özen göstererek özümüzde hissettigimiz biçimde gözlemlemeye çalıstık. Insirah yapılırken, bıçakla yarma, sıkma, Cebrail'in bulunusu gözden kaçırmamamız gereken önemli keyfiyetler.
Cebrail, Akl-ı Küllün mazharı. Akıl boyutunu öne çıkardıgımız Cebrail isminin dogdugu kök;
Cebir!... Cebir; CEBBAR esması ile açıga çıkar. "Baskı uygulama, dilediğini zorla kabul ettirme, kemigi sarıp bütünleştirme, onarma, eksigi tamamlama" anlamları Cebbar'dan türeyen Cebrail isminde mevcut... Buna göre Cebrail işlevini sıkarak, baskı uygulayarak, zorlayarak yerine getirmekte. Her insirahta Cebrail'e işaret olunması, insirahların sıkıntı-belalarla birlikte gelistiği, açılımların biraz da insanı acıtarak olustugu gerçegini fısıldıyor. Tespit ettiğimiz bu hakikate uzaklarda delil aramaya gerek yok. En büyük delil; Allah Rasülü ve Sahabe-i Kiramın bin bir türlü çileye katlandıgı Asr-ı Saadet dönemi!.. Bela ve sıkıntının hakikate yönelenlere daha çok gelecegi, hakikati zirvede yasayan Nebilerin-Rasüllerin en fazla belaya muhatap kimseler oldugu Kur'an Kıssalarında ortaya konuyor. Evliyaullahın yasamına baktıgımızda da ağırlıklı olarak çile ve ıstırap görürüz.
"Tuzu kuru, isi tıkırında yasayıp da hakikate eren yoktur" desek, herhalde ileri gitmis olmayız.
. . .
Bu açıklamalardan sonra surenin ilk ayetine yönelebiliriz.
"Biz senin göğsünü açmadık mı?" Ey bunalan, daralan, hayıflanan kulum!.. Biz senin gönlünü hakikate açmadık mı?..
Burada özüne yöneldigi halde zaman zaman bunalım yasayana gelen hitap; sıradan insanların ugramadıgı bir hali yansıtıyor. Insirah herkese uygulanmaz... İnşirah uygulanmak; çok özel bir nasip ve talih meselesi!...
Öyle ya, insanların geneline bakınız! Kaçta kaçı hakikate talip oluyor?... Çevrenize bakınız, günlük yasamın girdaplarından sıyrılıp kaç kisi gerçege yönelebiliyor?.. Dini yasadıgını söyleyen, kendini mümin olarak tanımlayanlardan dahi; Rasülullah öğretisini yerli yerince kavramıs kaç kisi var?!..
Siz buna talip olmussanız bahtiyarsınız! Siz özünüzdeki urları atmak üzere ameliyat istediniz. Hakikate talip olarak ameliyat masasına yattınız. Kendinizi chek-up ettiniz ve eskiye ait bilgiler, alışkanlıklar, âdetlerden kurtulmak istiyorsunuz. İstemeniz, zaten Cenab-ı Hakkın vermesi demek!.. "Kulun ey Allah'ım demesi, Allah'ın buyur kulum demesi ile aynıdır" buyurdu Mevlana'mız... İnşirahı, gönül genişliğini hakikatinize yönelerek isteyen sizsiniz.
"Senin gönlünü genisletmedik mi?"... Istedin de vermedik mi?... İstemenin Vermek, Dua edebilmenin Icabet, Niyazın yegane Nimet oldugunu fark et artık!..
. . .
Neşrah kelimesi leke ile zikredilmiş. Leke; senin için, sana özel, senin lehine, senin faydana, senin yararına demek! Kul bela ve sıkıntı ile daralma yasadı değil mi? Hemen o belanın lehine oldugunu fark etmeli...Birannenin bile evladı aleyhine davranmayacagını kabul eden insan aklı; Rabbimizin kulları aleyhine hüküm vereceğini nasıl düsünür?!...
Haaşaaa!.. O halde Haktan gelen her sey lehimize. Bela ve sıkıntılar da... Lehimize oldugunu düsünebildiğimiz ölçüde belanın nimete, acının neseye dönüştügünü gözleyeceğiz.
Bunun yolu mu?.. Olayların, fiilerin kendisine degil, ilerisine, arka planına, olusabilecek ihtimallere bakmak. Bunalımdan bu bakışla çıkılacagını Duha Suresinde öğrendik:
"Sonrası, senin için öncesinden mutlaka hayırlıdır"(Duha-4) Bu bakıs aynı zamanda; Hikmetten Kudrete taşıyan algı biçimidir.
. . .
Ayetin özünde genişlemenin zaten verildiğine de dikkat edelim. Bunalıyor, daralıyorsunuz ve bu esnada size bir hitap geliyor; "Genişletmedik mi?" Dikkat edin, genişletecegiz, genişletiriz değil, olup bitmiş, gerçeklesmis bir genişleme ve huzura isaret ediliyor.
Daraldıgınızı sanırken daralmanın genisleme oldugu zikrediliyor. Ve kesin garanti verilerek soruluyor; Genişletmedik mi?... Darlık düsünürken, o darlık sebebiyle genislemenin yasanıp bittigini ögreniyorsunuz. Ne muhtesem bir müjde degil mi?...
. . .
Sadr kelimesine de değinmemiz elzem. Genisleyen sadr; zahiren gögüs kafesi; kalp ve akciğerin bulundugu mahal olsa da batında isaret edilen; iç huzuru ve sükûn hali.
Musa(a.s) Firavun'a giderken "Rabbim sadrıma inşirah ver" diye dua eder. En'am 125. ayette "Allah kimi hidayete erdirmek isterse sadrını Islam'a açar, kimi de saptırmak isterse sadrını daraltır" buyrulmaktadır. Sadrın genişlemesi; iman ve itaatin açıga çıkısı ile oluşan açılımdır ki; hayata bakış 180 derece degisir. Önceleri dar açılı değerlendirmeler yapan, kayıtlı yasayan kul, iman ve teslimiyetle geniş bir değerlendirme perspektifi elde eder. Kimi zaman hayret ve hayranlıkla "Önceleri nasıl da kapalı ve tıkanık yasıyor musum?" demekten kendini alamaz.
. . .
Neşrah kelimesi BİZ İNŞİRAH ETTİK anlamına çogul kalıbı ile kullanılmış. Kur'anda Cenab-ı Hak bazen BEN, bazen de BİZ kalıbı ile hitap eder. Tek olan Zat'ın pek çok vasıfları yönüyle hükmünü ortaya koyması BİZ seklindeki ayetlerle ifadesini bulur. Bu çerçevede insirah; Allah'ın Esma ve Sıfatlarını tecelli ettiren bir kavram. İnşirahın BİZ kalıbıyla gelisi; kozmik aleme yansıyan Zat'a ait islev ve kuvvelerin Hakka adanan kimseye yardımcı, destek güçler olarak açıga çıkacağına da isaret eder. Bir düşünürün tabiri ile "Kendini Allah'a adayan kimse; Evrenin tamamının desteğini almıs demektir." BIZ hitabına Melekut Aleminin dahil oldugunu söylersek, ne demek istediğimiz daha net anlasılacaktır.
. . .
Bazı kullarda sadrın genişlemesi diğer bir kul aynasından yansır. Hz. Mevlana, kitaplara sıkı sıkıya tutunup vaazlar, dersler verirken, Hz.Şems onların tamamını suya atarak söyle der: "Yeter satırdan konustugun, artık sadrdan konus!..."
Celaleddin Hoca diye bilinen Mevlana'nın Askın Sultanı Hz. Mevlana'ya dönüsümü sadrının Şems tarafından insirah edilmesi ile baslar. Kitaplarını kaybettiği için üzülen, daralan Mevlana, gönlünden fıskıran siirler, beyitler ve hikmetli sözlerle İlahi Aşkın ebedi pınarıdır artık!..
* * *
Burada İnşirah Suresinin ilk 3 ayetini islemeyi niyete almısken, konu epeyce genişledi ve ancak bir ayeti okuyabildik. Rasülullah'a insirah hakkında sorulan bir soruyu nakledip, diğer ayetleri ilerideki satırlara bırakalım. Bu sorunun cevabında Rasülullah'ın insirahı nasıl açıkladıgını birlikte ögrenelim:
En'am Suresi 125. ayet okununca sahabeden biri sordu:
-Serh-u Sadr (İnşirah) nasıl olur, gögüs açılır mı Ya Rasülallah?
-Evet, açılır.
-İnşirahın alameti nedir Ya Rasülallah?
-Aldanma Yurdu; Dünyadan uzaklasmak, Ebediyet Yurdu; Ahirete yönelmek ve gelmezden önce Ölüm için Hazırlanmaktır!...(6)