NECM Suresi başında belirtiliyor:
1. "Vennecmu iza HEVA"
2. Sahibiniz (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı.
3. O, HEVA ya göre konuşmaz.
4. O, (kuran) vahyedilenden başkası değildir.
Üçüncü ayette belirtilen HEVA kelimesi; uydurma, atma, insan yapısı yani YAPAY bir ESER meydana getirme anlamındadır. HEVA kelimesi bu anlamda olunca; baştaki ayette belirtilen HEVA kelimesini, insan yapısı, yani YAPAY bir eser olarak yerine koyduğumuzda şöyle bir anlam çıkıyor:
- (insan tarafından yapılan) yapay yıldız (zamanına)
- UYDUrulduğunda yıldıza (Gökte görülecek yapay yıldıza)
yani zamanımıza işaret bulunuyor, zamanımızda gökte yıldız gibi görünen ve atılarak yörüngeye oturtulan uzay istasyonunu ifade çıkıyor.
Burada "bu, kuranda bildirilmişti" demek istemiyoruz. Elbette kuranda her şey bulunur.
Buradan aldığımız esas anlam:
- Kuran ile insan yapısı (mükemmelde olsa) yapay bir eser arasındaki fark;
Yapay bir yıldızla gerçek bir yıldız arasındaki fark gibidir.
Bu yapay eser, insanların uzun yıllar uğraşarak, devletlerin, imkan sahiplerinin ve konusunda ihtisas sahibi en bilgili insanların yardımlaşarak yaptığı bir eser olsada böyledir.
Necm 4. "O (kuran) vahyedilenden başkası değildir."
Ve devamında vahyin hakikati anlatılıyor.
2- yapay yıldız görüldüğünde yaklaşan iyice yaklaşmıştır.
Necm 56. "İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır." 57. "Yaklaşan yaklaştı."
3- insanlar ayetlerden ve bundanda gafil. Halbuki bu, saatin ilk habercilerindendir.
Necm 61. "Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!"
Ve son ayet 62. "Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin"
4- Bu surede vahyin gerçek yapısı bildirilmiş olup, putperestlerin, evreni meydana getirdiği ileri sürdükleri ve yaratıcı makamına koydukları etkenler ile ilgili teorilerin bir bilgiye dayanmayan uydurmalar olduğu ifade edilmektedir.
Necm 28. "Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez."
5- Allaha isnad edilmeyen yaratılış kuramlarını uyduranlar yaratıcı için enerji der (uzza), diyalektik der (Lat), materyaller der (Menat), çünkü Allahın yaratıcılık makamına, muhakkak zanna dayalı başka uydurma güçler ve etkenler koymak zorundadırlar. Bu, ahirete inanmamaktan kaynaklanır işte bunlar, zanna dayalı uydurma yaratıcılarını Allaha denk tutanlardır.
Necm 30. "İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir."
Putperestler, uydurdukları yaratıcıların bilerek bir şey yaratmaya iradeleri olmadığını, konuşamadıklarını, görmediklerini bilmektedirler. Çağdaş putperestler "yaratıcı kabul etmediklerini" söylerken onun yerine iradesi olmayan bir çok yaratıcı koymak zorunda kalıyorlar böylece eskileriyle aynı şeyi iddia ettiklerinin farkındalarmı? yoksa yeni bir şey söylediklerinimi sanırlar? Eski putperestler bunlar kadar bilmedikleri halde aynı şeyleri asırlarca önceden söylüyorlardı yani bunlara göre eskileri ne kadarda ileri görüştelermiş!? Şimdikilerde onların arkasına katılmış gidiyorlar. Aslında değişen hiçbir şey yok. İnsanlar arasında, ilk rasul ademden beri süregelen büyük bir ihtilaf; yani İman-küfür mücadelesi var.
6- Gerçek vahiy olan kuran için; insan eseri, yapay veya uydurulmuş yani HEVA diyenler, gerçek ile yapay arasındaki farkı göremeyen putperest-ateist düşüncedeki eski zihniyet ehlidir.
7- Necm27. "Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar."
Ahirete inanmayanlar yaratıcı olarak Allahı kabul etmeyenlerdir. Bunlar, big bankı ve bütün yaratılanları meydana getirmede KULLanılan etkenlere üretici, doğurgan, kendilerine göre yaratıcı, yani DİŞİL özellik veriyorlar.
Diyalektik : enerji üreten?! etken. Hareket, dalgalanma, döngü vs. (Lat)
Enerji : olayları meydana getiren güç, etken (Uzza)
Materyaller : meydana gelen birimler, başka şeyleri meydana getiriyor?! vs. (Menat)
Gibi çeşitli etkenlere DİŞİL yani Üretken Doğurgan özellikler verirler ki; yaratılışta kullanılan etkenleri, esas yaratıcılar olarak kabul ederler. Tabiat ANA gibi... bunların tanrıları dişidir. Dişi olmak zorundadır. Ki; doğursun, bunları üretsin!?.
Halbuki herşeyi meydana getirmede etken olarak görünenler (etkenler- melekler-melekeler) Allahındır, Allahın elindedir. (Allah bu etkenleri kitapta melekler olarak ifade ediyor) bunlar Allahın etkenleri-melekleridir.
Halbuki, Herşeyin melekutu, etkenleri Allahın elindedir (yasin son ayeti) bir şeyi yapmak isterse bunları kullanan Allahtır. Bütün Melekler ve Mülk Allahındır. Allahtan gayrı yaratıcı yoktur.
Baştaki ayetin nasıl yorumlanabileceği, devamındaki diğer ayetlere bakarak çıkarılabiliyor. (asla zorlamadan sadece ayetlerin gösterdiği manalara bakarak ve tefekkür ederek)
Aynı kelimenin içinde geçtiği ayetler arasında birbirini açıklama özelliği bulunuyor. Bu özellik, yapılacak yorumun kuran dışına çıkmasını engelleyen bir zincir oluşturuyor. Meryem ismi bu bağları temsil ediyor. Allahın müminlerden kuvvetle tutmasını istediği akrabalık-rabıta, yakınlık bağları ifadesi ile işaret edilen ikinci bağ bizce budur. Birincisi ise Allah ve Rasulünün arasını açmamaktır. Yani onlara iki ayrı hüküm kaynağı makamı vermemektir.
Şunu söylemekte fayda var: Allah ve rasulüne itaat konusunda iki ismin birlikte zikredilmesi, iki ismi hükmen ayırmak için değil, aksine asla AYIRMAMAK içindir.
Aynı sure içinde bahsedilen Şi'ra yıldızı, (yıldız ve ışık-nur) "neşreden" anlamında GERÇEK bir yıldızdan bahseder, bu neşreden yıldız, bize göre süper nova tabir edilen bir yıldızdır. Patladığında (açıldığında) kendisinden bir - iki milyon yıldız doğar ki kuran dahi böyle kendisinden aydınlatıcı manalar çıkan bir neşreden yıldız gibidir ve gerçektir.
Necm 46. Atıldığı zaman nutfeden. ......49. Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi de O'dur.
Ayrıca aynı surede şira yıldızından bahsederken atılan nutfeden bahsedilmesi önemli bir bağlantı gösteriyor. Atılan nutfe yaklaşık iki milyon kadar sperm taşır ve süper nova (çok büyük ışık ve yıldızlar neşreden yıldız) Patlamasıyla ortaya çıkan yıldız sayısına yaklaşıktır.
(bir nutfede yaklaşık iki milyon sperm bulunması ve bundan sadece bir-kaç mahluk doğması, bir-ikimilyon yıldızdan sadece birkaçının sisteminde yeryüzü benzeri canlı mahluk çıkabileceğine işaret sayılabilirmi?)
Çeşitli manaları, ayetlerin birbirine bakması yönleriyle, (bağlantıları gözeterek) tefekkür ederek yine ayetlerle açabiliriz.
Kuran kendi içinde adeta birçok kitabı ve doğrudan yazılmamış bir çok sözü taşıyan adeta zip edilmiş (özetlenmiş) bir kitaptır.
Fakat öyleki onun söylemediği bazı sözlerdede bir o kadar mana, muhteşem ilim ve hikmetler bulunmaktadır. Görünen ve görünmeyen alemler gibi. Ve hepsi onda toplanmış.
(mesela onlarca ayette musaya kitabı VERDİK derken musaya kitabı İNDİRDİK kelimesini bulamadım bizce bu, musa a.s. nın Allahın kelimelerini temsil etmesindendir. Allah, kainat kitabını kurandaki kelimelere vermiş ve onu abdine indirmiştir.)
İnsanlar evrenin, Allahın kitabı (ayetleri) olduğu gerçeğini halen kabul edebilmiş değiller.
(Bu, müslümanlarda dahi görünüyor. "semavatı ve yeri kim yarattı dersen, derlerki Allah.
Deki öyleyse düşünmezmisiniz" burada Allah diyenlerin, inandık diyenler olduğunu anlıyoruz)
İnsanlar, kainat kitabının Allahın kitabı olduğunu anlasalar ve kabul etselerdi ne olurdu?
İki kitabın birbirine uyumlu ve birbirini açıklayıcı olduğunu, asla birbirine aykırılık olmayacağını bilir, ikisinede itikat eder, doğru yolu bulurlardı.
O kitap ki onda yanıltıcıllık, yanlışlık, eğrilik yoktur, korunmuştur, Sünnetullahtır. İnsanlar buna itikat edip ona uyum (takva) gösterse, muhakkak doğru yolda gider. Zaten kur'an, bu insanlara doğruyu buldurmak, müjde, uyandırma ve ikaz için değilmidir.
Aynı sure içinde adı geçen Sidre; son, yani başlangıç noktası (big bank noktasının 1 saniye içindeki açılımı, bugünkü evrenin yüzde yetmiş büyüklüğüne ulaşmış deniyor) (ve görünen evrenin en uzağına bakıldığında evrenin başlangıcı görünüyor.)
yani evren: Onun "Kün" emrinin bir anda "yekün" olmasıdır. Aynı emir, nihayeti ve ilerisinide kapsıyor yani sonsuz kün emirleri, bir kün emrinin içinde..... (sonsuz kere sonsuz eşittir bir sonsuz)
Yedi kat sema; iç içe yedi kat makro, yedi kat yer; içiçe yedi kat mikro alemler. sınır yok karışma yok. Birlik ve bütünlük var.
Uzay: Arş ve kürsidir; Allahın etki, yetki ve hükümranlık alanıdır. yani uzay, Allahın tahtıdır. Görünen ve görünmeyen Makro ve mikro alemler, Arş ve Kürsi içinde... Allahın sıfatları hepsini kapsıyor. Onda öyle bir makam varki orda kendisini kendisinden başka kimse bilmez ve asla idrak edemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder