Bu Blogda Ara

17 Temmuz 2008 Perşembe

REİKİ (AURA)VE İSLAM


Reiki bir din yada inanç sistemi değildir. Dünyada her dinden yada inançtan insan tarafından kullanılmaktadır. Ancak yine de bazı insanların kafasında acaba reiki yaparsam dinden çıkarmıyım? Bu bir tarikat mi? Reiki yapan biri budist mi olur? gibi sorular belirmektedir. Reikinin bilimsel yönünün tüm dünyada yoğun olarak araştırılması ve artık Batı'da bir çok hastanede reiki uygulanması bu konuda çok daha bilimsel bir bakış açısı geliştirmemizi zorunlu kılıyor. Reiki'nin bilimsel yönünü incelemek için Reiki ve Bilim linkini inceleyebilirsiniz.
Bu bilgilerin dışında acaba chakra,aura gibi kavramlar İslam dininde var mı sorusu son derece ilginç bir konuyu gündemimize getirdi ve bu soruya yanıtları Kur'an-ı Kerimde aradık. İşte yanıtları...
CHAKRALAR
Muminun
(17) Yemin olsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık! Ve biz yaratılıştan/yaratılmışlardan gafil de değiliz.
İnsan bedeninde 7 chakra vardır ve bunların görünümleri girdap gibidir. Yani bedenin üzerinden dışına doğru dönerek uzarlar ve bu uzama adeta bir yol gibidir.
TEPE CHAKRASI
Bakara
(7) Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların "kafa gözleri" üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.
Tepe chakrası kapalı olanların inançsız yada manevi değerleri zayıf insanlar olduğu chakra konusunda çalışanlarca bilinen bir gerçektir.
Ali İmran
(13) Yüz yüze gelen şu iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Biri Allah yolunda çarpışıyordu; ötekisi küfre batmıştı. Allah yolunda çarpışanları, kafa gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah, öz yardımıyla dilediğini destekler. İşte bunda, gözleri olanlar için gerçek bir ibret vardır.
Tepe chakrası insanın ruhsal deneyimlerini ve ruhsal algılamasını etkiler. "Allah yolunda çarpışanları, kafa gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı. " demek tepe chakrasının calışmasındaki farklılaşma ile kişinin algısının değiştiğini ve karşısındakini olduğundan çok daha büyük olarak algıladığını göstermektedir.
ÜÇÜNCÜ GÖZ AÇILIMI
Kaf
(22) Yemin olsun, sen bundan gaflet içindeydin. Ama perdeni üstünden kaldırıverdik. Bugün gözün keskin mi keskin.
3. göz chakrasında açılım olduğunda yada diğer tabirle perde kalkınca kişi enerjileri,elektromanyetik alanları ve maddenin gerçeğini görmeye başlar ve görüş alanı çok genişler.
KALP CHAKRASI
Mutaffifin
(14) İşin esası o değil! Onların kazanmakta oldukları, kalplerinin üstünde pas oluşturmuştur.
Kalp chakrasındaki blokajlar bir anlamda pas gibi görülürler.
Casiye
(20) Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.
Kalp gözünü açacak olan ışık, kalp chakrasını temizleyecek ışıktır. Kalp chakrası temiz olan insan tüm insanlığa karşı sevgi dolu,hoşgörülü, merhametli ve fedakar insandır.
Tevbe
(14) Savaşın onlarla ki, sizin elinizle Allah onlara azap etsin, onları rezil etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Ve inananlar toplumunun göğüslerine şifa ulaştırsın.
"Ve inananlar toplumunun göğüslerine şifa ulaştırsın. "Kalp chakrası şifa merkezidir.
AURA
Fatir 27. Görmedin mi, Allah, gökten bir su indirdi. Onunla, renkleri çeşit çeşit meyvelar çıkardık. Dağlardan da yollar var; beyaz, kırmızı, değişik renklerde. Ve simsiyah yollar da var.

Fatir 28. Aynı şekilde, insanlardan, hayvanlardan, davarlardan da çeşitli renklerde olanlar var. Kulları içinde Allah'tan ancak bilginler ürperir. Allah Azîz'dir, Gafûr'dur.
Bu iki ayette dağlardaki değişik yollardan, insanların,davarların ve hayvanların değişik renklerde olanlarından söz edilmektedir. Arkasından da "Kulları içinde Allah'tan ancak bilginler ürperir." denmektedir. Bunu anlamak için demek ki bilgin olmak gereklidir. Oysa kasdedilen gözümüzle görülen renkler olsa herkes bunu anlardı bilgin olmaya gerek yok. Ama bilginler insanın gördügünden başka renklerde görmekte ve ürpermektedirler. İnsanın çevresindeki elektromanyetik alan olan aurayı da ancak bu bilgiye sahip olan ve bu konuda çalışan yani bu anlamda bilgin olanlar görür ve bu da bilginlerin yaradılışın mucizesini görüp ürpermelerini sağlar.
Bakara
(138) Allah'ın boyasını esas alın. Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz.
Burada boyadan kasdedilen aura olabilir mi?
ENERJİ BOYUTU
Rahman 17. İki doğunun Rabbi de O'dur, iki batının Rabbi de.
Sadece maddi dünyayı ele alırsak tek doğu yada tek batı vardır. Ama enerji boyutunu da ele alırsak bunların sayısı ikiye çıkar.
Aynı eterik bedeni astral seyahate çıkan bir insanın fiziksel bedeni için bir doğu ve batı varken, eterik (enerji bedeni) içinde o anda eterik düzlemde bir doğu batı olmasının gibi.
Bu ayetler ilk etapda ilgimizi çekenler. Zaman içinde araştırmalarımızla yeni ayetlerinde ekleneceğine inanıyoruz.

12 Temmuz 2008 Cumartesi

İNFİTAR SURESİ.;BİLİNÇ YARILINCA....


İnfitar Suresi. (Mekke'de inmiştir.19 ayet,80 kelime,327 harftir.)
Bismillahirrahmanirrahim

1-Gök çatlayıp yarıldığı zaman, Sema yarıldığı zaman!..Sema;beyin-şuur ise;Şuur açıldığı, beynin kapalı devreleri işlev kazandığı,algı genişlediği zaman!..Yarılma;şiddet ifade eden bir kelime ile vurgulanıyor.(İnfitar:Şiddetli,gürültülü yarılma demek Arapça’da.)

Her yeni idrak bir doğumdur.Doğum sancısız olmaz.İdrak genişlemesi;göğün yarılması gibi enfes bir üslupla anlatılmış…Gök yarıldı mı gürültü,şimşek olur.Şimşekte müthiş bir enerji açığa çıkar ki binlerce barajı toplasan tutmaz yerini.İdrak yarıldı mı önceden açığa çıkmamış yüklü bir ilim ortaya çıkar..Bu yarılmayı özde saklı Nurun,uyuyan Feyizlerin göğü parçalarcasına fikirde açığa çıkması diye düşünmek de mümkün..

İyi de, hangi sebepler oluşursa bilinç yarılır,idrak açılır?..İşte püf nokta burası. Yine şimşekten, gökten, yağmurdan giderek düşünelim.Yağmuru çeken sebep ne?..Toprak susuzluktan çatlayacak(İnfitar) olacak ki gök yağmur bıraksın.

İnsan önce derin bir açlık duyar gönlünde.Maddi-beşeri duygularla tatmine çalışır bu açlığı.Ama ne yapsa doymaz.Çünkü açlık ancak acıkılan şeyin cinsi ile giderilir.Doymak bilmeyen ruh,arayışını sürdürür.Abur-cubur yercesine önüne gelen bilgi ile gönül açlığını dindirmek ister.

Gönül açlığı gönülle doyar.İnfitar;gönül ehli bir Hak Dostu ile karşılaşma sonucu oluşur.Arayışınız belli bir olgunluk düzeyine erişince Rabbül Alemiyn’in takdiri sonucu gönül ehli bir zata uğrar yolunuz.Yada O size yollanır Allah tarafından.Onun gözlerine bakıp,iki dakika sohbetini dinlediğinizde farkında olsanız da olmasanız da bilinciniz yarılır,hikmet akar gönlünüze.Ebubekir’i Sıddik yapan İnfitar;
Muhammed’in gözleridir.Celaleddin,Şems’in gözlerinde çakan infitarla Mevlana olur..Ebu Hanife’yi İmam-ı Azam yapan şimşek;İmam Cafer-i Sadık’tır.Yunus;Taptuk’la çarpılır yıldırıma.Çarpılmanın tadına doyamaz da tam 40 sene nöbet tutar Taptuk yağmurunun altında..Necip Fazıl’dan <Şairler Sultanı> çıkaran şimşeğin adı Arvasi Hazretleridir.Bursa Kadısı Mahmut’tan Aziz Mahmud Hüdai çıkaran çakmak Üftade hazretleridir...Aşığın gözlerine aşkı salan Maşuk nazarıdır İnfitar!..

Hakikat yolcusu bilmeli ki;ilim-mantık ve aklın olgunlaştığı anda İnfitar başlar.Kişisel olgunluk zirveye geldiğinde İnfitar yaşanır.İnfitarsız hakikatin lezzetine erilemez.İnfitar olmaksızın ne Mi’rac edilir,ne Arş geçilir!...Mirac bineği Burak’tı değil mi.. Burak’ın şimşek demek olduğunu da iyice bir düşünün..Son bir mana bu ayete:Gönül Mi’raca hazır hale geldiği zaman!...

2-Yıldızlar dökülüp saçıldığı zaman,Yıldızların dökülüşünü dört türlü düşünelim:

1-Kişiyi kayıtlayan eski bilgiler,şartlanmalar,tabular iflas ettiği zaman..
2-Işık saçan ama kendini uzak gördüğü,ötede saydığı ilimler-hikmetler akmaya başladığı zaman.
3-Rasülullah bir hadiste sahabesini yıldızlara benzetir.Öze erenler yıldızdır.İdraki açılan kimseye geçmişte yaşamış erenlerin sırlı bilgileri de dökülmeye başlar.
4-Yıldızlar burçlar oluşturarak astrolojik tesirlerle karakter yapımızı belirlerler.Bilinci açılmazdan önce kişi belli bir burcun etkisindedir.Bilinci yarılana;tüm yıldızlardan bütün burçlar tecelli etmeye başlar.

İlave kapasiteler açılır..

Gönül Ehlinden akan ilim-ilham-hikmettir yıldızlar.Tabular,bilgiler,şartlanmalar,duygular terk edilmeden dökülmezler.İçte yarılma,patlama yaşanmadan hissedilmez.Havai fişek patlamasa pırıltılar saçılır mı yere? Benlik, Aşk fitiliyle ateşlenince patlar da yepyeni BİR BEN olur..Beni ortadan kalkandan herkese nurlar saçılır.Herkes hoşuna giden renkleri seyreder Onda.”Ben bu kişiyi çok seviyorum ama adını koyamıyorum,nasıl bir sevgi bu?” demeye başlar insanlar.Sevilen Hak olmuştur da adını koyamaz birimler. Esma-i Hüsna’nın bir bütün halinde açığa çıkışıdır yıldızların dökülüşü….

Hira’da geceler boyu yıldızları seyreder Muhammed…Seyir tamam olur da Cebrail gelir…Yıldızlar, hikmetler dökülür Muhammed’e sessiz-sözsüz gecelerde. Dökülme tamam olunca hikmet vücut bulur..

3-Denizler fışkırtıldığı,karıştırıldığı zaman, Pozitif-Negatif Enerji, bedeni deniz gibi kaplamıştır.Bunların bitişme,kaynaşma,birleşip şelale misali fışkırma mahalli Sinedir. Kişi gönlüne, kalbine yöneldiğinde;enerji denizlerini birleştirmiş,tek noktadan kullanmaya başlamış demektir.

Hak Aşıklarının özlerinde hissettikleri ateş;denizden fışkıran enerjiyi temsil eder. O fışkırmaya başladığında; satırlar, şiirler, nameler, tefsirler ve yeni idrakler saçılır mümin gönüllere.

Celaleddin,Şems’le geceler boyu bakışır,sessiz-harfsiz-gönül sohbeti yapar,ertesi gün Hüsameddin Çelebi’ye Mesnevi yazdırırmış..Mevlana denizi,Şems fırtınası ile taşar, fışkırır, dalgalanırmış demek ki.
Denizler kabarmadıkça,rüzgar yelkenliyi savurmadıkça gelmez rahmet yağmurları.Aşk fırtınası ile Mevlana’yı alır bir o yana bir bu yana savururmuş Şems…Aşk Sarhoşu Celaleddin kendine geldiğinde mısralar hayat bulmuş.Vaazlara can gelmiş,cemaate şevk gelmiş… Aleme aşk gelmiş de her dinden milyonlarca insan doyamamış tadına….

Hak Yolcusu Sinesine dönünce fışkırırmış kaynaklar özünden.Musa Tur’a çıkınca,Yunus balığa düşünce,Yusuf zindana girince coşmuş denizleri.. Coşmuş da insanlığa ışık,Aşıklara çıra olmuşlar.

4-Kabirler deşildiği zaman, Kabir;bedendir.Cesede bağlı algılar, bedenî kayıtlar aşıldığı zaman!.

Kabir deşilmeden yeniden diriliş olur mu?..Kabirden kalkmayan;Nuru görebilir mi?...Yeniden diriliş,

yepyeni bir bilinçle uyanış için nefsi arzularını öldürmek isteyen;bedenini deşmeli,özündeki cevheri açığa çıkartmalıdır.

Cebrail’in, çok küçük yaşta süt anne Halime’nin yaylasında Allah Rasülü’nün göğsünü yarması(ŞERHU SADR) olayı kabrin deşilmesidir..Göğüs yarılmış,içinden beşeriyet sökülüp alınmıştır ki Cebrailî nurları almaya hazır hale gelsin.Sidre-i Müntehadan öteye Cebrail geçemedi sadece Rasülullah gitti.Bir rivayete göre Rasül sorar:“Ya Cebrail buradan ötede niye yoksun?” Cebrail:”Ben ilmim.Ben Hakikatin Bilgisiyim.Ötesi Hakikatin ta kendisi!... Buradan öteye ilimle değil;Aşkla geçilir.O da sinende var!..” demiştir.Bizce,Sidre’yi geçecek Aşk;Muhammed’in kalbine ta Halime’nin yaylasında konmuştur!..

Açık kalp ameliyatı sine yarılarak yapılır.Bu yarmada cerrahlar göğsü örten 7 kemiği keserler..7 ye dikkat edin!..Nefis basamakları 7,Sem’â 7,Tavaf 7,Şakralar 7, Cehennem 7, Yasin’deki MÜBİYN’le (Anlayışı Açan) biten ayetler 7,HaMim’le başlayan sureler 7,Fatiha’nın ayetleri 7....İnsan başında delik sayısı 7..Daha da sayabiliriz...Demek ki 7 örtü açılınca sineye,öze varılıyor, bilinç açılıyor, hakikat çıkıyor!... Aman Allah’ım!.. Bu ne mana böyle?!...

Kabri deşilen; yeni bir bilinç kazanır, eski kimliğinden hızla sıyrılır. Nice titiz, takıntılı, hırslı tipler şeyhlerin elinde uysal koyuna döner. Nice vahşiler, nice kötü huylular kuzu olur mürşid elinde... Muhammed’i öldürmeye gelen Hattab’ın Oğlu Ömer, eniştesinin evinde duyar Kur’an ayetlerini… Kabri bir deşilir ki; kılıcını sokar kınına da Rasül’ün önünde diz çöker,kimseye boyun eğmeyen Ömer. Rasül’e boyun eğince olarak yaratıldığını hisseder..İşte o an Hattab’ın oğlu adaletle özdeşleşen Hz.Ömer olur..

Herkesin kabri farklı farklıdır.Kadı Mahmud’un kabri şöhret ve makamıdır.Onu ciğerinden deşer Üftade… Deşer de Aziz Mahmud Hüdai çıkarır oradan,çıkarır da hediye eder asırlar sonraki aşık yüreklere.Sultan İbrahim’in kabri kuştüyü yataklarda yattığı sarayıdır.Evin damına çıkan sıradan bir kul tavandan deşer sarayı..Deşer de Meczuplar Piri İbrahim Bin Edhem Hazretleri çıkar içeriden... Hocadır, Vaizdir Celaleddin..Halkın önünde yürür.Bir gün yolunu keser servi boylu Şems.İlmini,şeriat bilgisini deşer de Mevlana çıkar kabirden.Çıkar ama ne çıkış Ya Rabbim!..Kabir deşilince kişilik terk edilir, evrensel insana(İnsan-ı Kamil’e) yol açılır.

5-Benlik, bilmiş olacak önden gönderdiğini de arkaya bıraktığını da. Bütün bunları yaşayan benlik, öz, nefis; o güne kadar işlediklerini bilir,iç muhasebesini yapar.İşte bu fark ediştir kişiyi Hakk’ın rotasına yönelten.”Hesap sorucu olarak size nefsiniz yeter” ayetini hatırlarsak daha iyi anlarız.

Cebrail de özde diyelim.Hakikatin Bilgisini özden yansıtır size. Rasüllere Vahiy getiren de, müminlere ilham veren de Cebrail’dir…Sıkar o bilgiyi getirirken.. Sıkılmayan meyveden özsu çıkar mı?..Hakikate adanan kimse, okur, inceler,kavramlara hayran olur.Bir süre edebiyatını yapar bunların. ”Sen misin edebiyatını yapan,yaşa da görelim!” der Rabbi.Yaşamak için olay, sahne gerektir.Belalar,sıkıntılar gelir peş peşe. Teslimiyet-Tevekkül-Sabır sahnede yaşansın diye.Belayı,Cebrail bilenler; Önden, Arkadan gönderdiklerini fark etmeye başlarlar. Hayatlarını sorgularlar, kendi hesaplarını kendileri görürler de rotalarını Sırat-ı Müstakim istikametine doğrulturlar. Kendi hesabını yaşarken kendi görene, ölünce hesap sorulmaz inşaAllah.

Hüdai’ye Üftade aracılığı ile ciğer sattıran da,Yunus’u buğday sıkıntısına sokup Hacı Bayram’a yollayan da Cebrail’den başkası değildir.Sıkıntılarla belirir Cebrail.Kahrı lütuf,belayı nimet bilene akıtır ilhamları…

Önceliklerimiz ve geriye attıklarımız hem hayatımızı,hem de kişiliğimizi etkilemektedir.Önden yollanan DÜNYA,arkaya bırakılan AHİRETtir.. İnfitar yaşayan,dünya-ahiret ikilemini çözer de tercihini Hak’tan yana yapar.Aşka susayarak kapıya gelen Kadı Mahmud’a;”Kadılık cübbesi ve makam mı yoksa Aşk mı?” der Üftade!..Üftade şimşeği ile kalbi yarılan,kabri deşilen Mahmud “Aşk” diyecektir taaa ciğerden gelen bir sesle.Mahmud,Ulu Camii yanında ciğer satar sanır halk.Sattığı kendi ciğeridir Mahmud’un(...)

Hala aşkla kanar Mahmud’un ciğeri..Kanar da ciğer kokusuna koşar aç kediler...Avam fark etmese de kediler fark eder Aşkı!.. Türbesine iyi bakın,koklayın oraları.Ciğer kokusunu almışsanız yandığınızın resmidir!...Resimden,suretten geçer de hararetle koşarsınız Ölümsüzlük Çeşmesine...

6-Ey insan! O sonsuz cömertliğin sahibi Kerîm Rabbine karşı seni aldatıp gururlu kılan nedir?! Kur’an’da kelimeleri rast gele kullanılmış değildir.Kişinin Rabbi;Allah’ın onu bezediği yaratılış terkibidir.Kader programı çerçevesinde her insanda Esma-i İlahinin tamamı potansiyel olarak yüklüdür zaten.Ancak hayatın,dünyanın aldatıcılığı kişiyi kendini tanımaktan alı koyar.İnsan güç,irade,ilim sahibi olduğunu vehmederek sisteme,evrene hatta Allah’a karşı gafilce kafa tutar.Allah’a kafa tutmanın ilk belirtisi kabiliyetini kendinden bilmektir.Bu da şirktir.

İnfitar yaşayan;şirkten kurtulmanın eşiğinde bu soruyu sorar:”Bana ne oluyor da Rabbime,Kendime nankörlük ediyorum?” Bunu fark eden; geceler boyu ağlayacak, pişmanlık içinde istiğfar edecek, kendinden utanacaktır.Rabbi öylesine hazineler bahşetmiştir ki,tüm istekleri kendine cömertçe sunulmuştur.Önceleri dua edip bir dizi dünyalık isterken,isteyemez olur. Verilenin şükründen acizliğini gören nasıl yeni nimetler istesin ki?!..

Bu fark ediştir Rabia’ya aç yaşamayı zevkli kılan!...Bu fark ediştir kolları-bacakları kesilirken Hallac’a kahkaha attıran!...Bu fark ediştir,Ferhat’a dağlar deldiren,Mecnun’a çöller aşırtan..Bu fark ediştir ilk müminlere evlerini,kadınlarını,mallarını Mekke’de bırakıp da Medine’ye yol aldıran!...

İşte onun için istemenin hası; istememek, söylemenin hası; söylememek, görmenin hası göz yummak, şöhretin hası;halktan kaçmak, makamın hası; makamdan geçmektir.

7-Rabbin ki seni yarattı, düzgün hale koydu, en güzel ölçülerle şekillendirdi.

Kendine bakan insan,kusursuz,düzgün bir yaratılış görür.Öyle ya; biyoloji insan vücudunda hiç KÖŞE olmadığını ortaya koydu. Köşesiz bina, mimaride imkansızdır. Rabbimiz kurmuştur işte. PARMAK İZLERİ her birime özeldir. Mucizedir..Öteye gitmeksizin kendinde işleyen harika,ahenkli bir düzenek izler de insan,hayret eder.Rabbini tanımak için kendini tanımaya adım atmıştır.Eksiksiz,kusursuz,Ahsen-i Takvimle(en güzel yaratılışla)bezendiğini görmüştür.

Tıpkı beden gibi huylar,ahlaklar,karakterler de kişiye özeldir,kusursuzdur(!..) Önceleri insanları;sevdiği- sevmediği kimseler diye ayıran kişi,hepsinde Rabbinin tecellilerini seyreder de sever olur.Hepsinin kendi olduğunu,hepsinin güzel olduğunu fark etmiştir artık...“Allah Adem’i kendi suretinde yarattı” buyurulur hadisi kudside.Esmanın,Sıfatların ve Zatın tecellileri boy gösterir insanda. Hakka yönelen, kendisi için en uygun,en iyi yaratılışın bezendiğini görerek şükre yönelir.

Daha değişik açıdan bakacak olursak;Rabb kelimesinin bir manası da EĞİTEN-KIVAMA SOKAN-DÜZGÜN HALE GETİRENDİR.Kişi nasıl düzgün hale gelir?...Okuyarak mı,çalışarak mı,dinleyerek mi,yaşayarak mı?..

Öğretmensiz eğitim olur mu?Öğretmen Mürşid-i Kâmildir.Öğrenilenin davranışa dönüşmesidir eğitilmek.Davranış;yapanı harfiyen izleyerek kazanılır.Zanaat ehli çıraklıktan yetişir.İyi yetişmiş ustaya ”Çekirdekten,çıraklıktan gelmiş” diye hayran oluruz..Hakikat Bilgisi mürşidle oturur,kemikleşir,HALe dönüşür.Rabbe itaat edercesine,hocasına teslim olan ADEM GİBİ ADEM olur.Geçmişte rehbersiz, mürşidsiz,öndersiz hakikate yüründüğü görülmüş değildir.

Halife Harun Reşid’e sarayda,makamda,hazinede Allah’la beraber olmayı öğreten Behlül Dânâ’dır.

Taptuk’tur Türkmen delikanlısını kıvama sokup Yunus EMRE yapan!.. Ertuğrul Bey’in ele avuca sığmaz oğlu Osman’ı,Osman Gazi diye bu millete armağan eden Şeyh Edebâli’den başkası değildir.…21 yaşında bir delikanlı çağ kapatıp çağ açabilir mi?.. Hocası Akşemseddin’se neden olmasın?...

Rabbini; Eğitip, kıvama sokacak rehberini bulana,fark edip peşine düşene ne mutlu!..

ESMALAR VE GEZEGENLERDEKİ TECELLİLER

Astroloji konusundaki araştırmalar holografik yapı ve kuantum fiziği değerlendirmeleri ile yeniden ele alınınca bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Özellikle Astroloji Mucizesi ve İslam adlı kitabımda yer alan bilgiler de gözönüne alındığında ilginç ve bir o kadar da anlamlı sonuçlara varılabiliyor.

Öncelikle bazı tanımlar üzerinde durmak gerekiyor.
Tecelli; görünmek, açığa çıkmak, zahir olmak anlamlarını taşıyor. Tasavvufta ise Allah’ın (CC) ilahi kudret , sır ve nişanelerinin insanlarda ve onun dışındakilerde görülmesi, bilinmesi anlamına geliyor. Bu noktada tasavvuf ehli din alimleri yüzyıllar öncesinden evrenin, Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisinden ibaret olduğunu söylüyorlar. Diğer bir ifadeyle tüm varlıklar, O’nun isim ve sıfatlarının mazharı konumunda.

Din alimi, mutasavvıf İmam Rabbani ünlü eseri Mektubat’ta tecelli için şunları söyler:
‘Bir şeyin ikinci veya üçüncü veya sonsuz mertebelerde GÖRÜNMESİdir. Allah’ın tüm sıfat, isim ve fiilleri alemde zuhur etmiş ve herşey fiillerinin, sıfatlarının ve isimlerinin AYNAsı olmuştur. Fakat fiillerinin nasıl olduğunu, sıfatlarının mahiyeti, isimlerinin hakikati insanlar tarafından anlaşılamaz’ Burada gören-görünen, seyreden-seyredilen, mazhar-zahir olan ifadeleri önem taşıyor. Örneğin Allah’ın HAY isminin canlılarda açığa çıkması (Zahir olması), bu canlıların ise o ismin mazharı olmaları gibi. Yani herşey, algıladığımız ya da algılayamadığımız tüm mevcudat Allah’ın sıfatlarına eşlik etmekte ve O’nu kendilerinde göstermektedir.
Herşey Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisidir. O var olduğu için varlıklar vardır. Allah Hayy’dır, hayat sahibidir. Dolayısıyla, bu ismin tecellisi ile herşey hayat sahibidir.

Araştırmalar göstermiştir ki madde moleküllerden, moleküller atomlardan, atomlar ise elektromanyetik dalgalardan meydana gelmiştir. Yani alem tek ve mutlak bir enerji kütlesidir.
Ateş, hava, su ve toprağın karışmasından; maden, bitki ve canlılar oluşmuştur. Canlı cinsinin en şereflisi insan olup, kainatın oluşumu insanda son bulmuştur. İnsan nihai hedef olduğundan tüm varlıklardan sonra mevcut olmuştur. İNSAN TÜM MEVCUDADIN ÖZETİ VE ALLAH’IN YERYÜZÜNDEKİ HALİFESİDİR.

İnsana mikro kozmos (küçük alem) denilmekte olup, insanın dışında kalan tüm yaratılmışlara ise makro kozmos (büyük alem) denilmiştir. MAKRO KOZMOSTAKİ HERŞEY, MİKRO KOZMOSDA ÖZET HALİNDE MEVCUTTUR. Yani kuantum fiziğinin ifadeleriyle en küçük parça bütünün tüm özelliklerini taşır.

Allah, ‘Biz insanı en güzel şekilde yarattık’ buyurmakta ve subuti sıfatlarını insanda toplayarak onu yaratmaktadır. Allah tüm sıfat, isim ve fiilleri alemde ortaya çıkmış ve herşey fiillerinin, sıfatlarının ve isimlerinin aynası olmuştur. Söz konusu sıfatlar birer canlı organizma olan yıldız ve gezegenlerde de aynı kanunlara tabi olmuştur. Evrende her bir noktanın aynı mesabede olması ve her bir noktanın birbirleri hakkındaki bilgiyi paylaşmaları, yani parçanın bütündeki bilgiye sahip olması nedeniyle, gerek doğum anındaki, gerekse hareket ve değişim halindeki gezegen, yıldız ve buna bağlı astrolojik etkiler her an insanlar ve diğer yaratılmışlarla sürekli etkileşim ve haberleşme halindedir.

Dr.Franz Hartmann ‘İnsan tüm elementlerin özü, ya da evrenin küçük bir kopyasıdır. Evrende var olan ya da yeralan her şey insanın yapısında da vardır ve orada yer alır. İnsan dediğimiz varlığın yapısını oluşturan kuvvet kümeleri ve özler daha büyük çapta ortaya çıktıklarında Evren adını alan kuvvet kümelerinin ve özlerinin aynasıdır.

Evrendeki herşey insanda yansımıştır ve insan bunun bilincine erebilir; işte bu durum insanın kendisini bilmesine, evren de yalnızca görünmeksizin var olanları değil, gelecekte olacakları da önceden kestirmesine, geleceğin olaylarını bilip kehanette bulunmasına yol açar.’ demektedir.
Yıldızların ve gezegenlerin de tüm evren, oluşturan yapıtaşlarında olduğu gibi etkileyici rolleri vardır. Özellikle astrolojik etkiler test edilmiş olup, aynı etkiler altında aynı sonuçlara ulaşıldığı görülmüştür. Ancak dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da çok fazla değişkenin bir arada incelenmesi gerektiğidir. Yani gök cisimleri de birer hizmetkar ve görevli konumdadırlar. Onlar da yaratılış gayelerine uygun fiiller sergileyerek tüm sistem içerisinde kusursuz birliktelikte vazifelerini yerine getiririler. Ünlü mutasavvıf Erzurumlu İbrahi Hakkı ‘Yıldızlar ve tabiatlar sıcaklık, soğukluk, yaşlık, kuruluk, hakim, ve sani olan Allahu Teala’nın aletleri gibidir, hizmet edicidirler’ der.

Şimdi önemli ve önemli olduğu kadar da dikkat çekilmesi gereken diğer bir konu. Allah’ın 99 isminden (ESMA-ül hesna) bahsederiz. Kimimiz bunları sadece saymakla yetinirken kimimiz idraki içinde de yaşarız.. Yazımızın başında da belirtildiği üzere tasavvuf ehli ‘Allah’ın tüm sıfat, isim ve fiilleri alemde zuhur etmiş ve herşey fiillerinin, sıfatlarının ve isimlerinin AYNAsı olmuştur.’ demişti. Evet öylesine aynalar vardır ki, kişiyi farklı farklı gösterir, kimi güzel, kimi çirkin.. İşin aslı gören gözdedir, aynanın yansıtma gücündedir. Bu noktadan hareketle, şunu diyebiliriz ki, tüm bu isimler, sıfatlar aynı zamanda güneş sistemimize de serpiştirilmiş, kimi sıfatlar ve özellikler bazı gezegenlerde yoğunluk kazanmış, kimilerinde ise kazanmamıştır.
Allah’ın esmaları demekteyiz aynı zamanda. ESMA, isimlerin manaları demektir. Sema kelimesi de gökyüzü şeklinde algılanmayıp, anlamlar demek olan esma boyutunun adıdır. Madde evrenin kaynağı da semadan yeryüzüne inmektedir. Yani sıfatlar boyutunda, her bir gezegen, yıldız sistem gereği belli anlamları ve isimleri bünyesinde barındırmaktadır. Ve de bu şekilde Allah’ın isimlerinin mazharı olmaktadırlar. Her biri varlığının sebebi olan görevi ifa etmektedir.
Örneğin, Mars gezegeninin kahhar ve cebbar esmasını, sıfatlarını, Satürn gezegeninin alim sıfatını, Şironun hadi sıfatını taşıması gibi…

Buradan hareketle tesbit edebildiğim kadarıyla gezegenlerde ağırlıkta bulunduğunu düşündüğüm sıfatların dağılımının aşağıda şekilde olduğunu düşünüyorum. Bu dağılım edinebildiğim bilgiler çerçevesinde gerçekleştirilmiş olup, bu konuda her türlü katılım ve paylaşıma da açık olduğumu belirtmek isterim..

Şimdi sırasıyla gezegenler ve bağlantılı sıfatların dağılımını görelim.
MERKÜR: Azim, Muhsi, Rauf, Basir, Melik, Habir, Veli, Semi, Muid.
VENÜS: Musavvir, Vedüd, Kavi, Gani, Hasib, Hafid, Mümin, Vahhab.
GÜNEŞ: Hu, Muizz, Muzill, Muhyi, Hayy, Kayyum, Macid, Nur, Hakk, Evvel, Baki, Selam.
MARS: Cebbar, Kahhar, Celil, Mecid, Aziz, Muktedir, Vali, Muntakim, Malikul Mülk, Muksid, Darr, Varis, Mumit, Kaviyy, Vahid.
JÜPİTER: Basıt, Rezzak, Samed, Gaffar, Vekil, Vacid, Muteali, Berr, Nafi, Adl, Kabız, Gafur, Tevvab, Gani, Aliyy, Hafiz.
SATÜRN: Mukit, Vasi, Mukaddim, Muahhir, Mani, Sabur, Kerim, Zül Celali vel İkram, Metin, Kadir, Kuddus, Hakim, Mürid, Alim.
URANÜS: Hakim, Ahir, Muğni, Reşid.
NEPTÜN: Şehid, Halim, Latif, Mucib, Batin.
PLUTO:Mütekebbir, Halik, Bari, Bais, Mubdi, Bedii, Kebir.
ŞİRON: Rafi, Hadi.
DÜNYA:Zahir, Cami,
AY: Rahman, Rahim, Afuvv, Batın, Şekür, Muheymin, Hafiz, Rakib.

Kuran'da Adı Geçen Kutsal Beldeler...

Kuran ayetlerinde dünyada ve ahirette bulunan pek çok mekanın adı geçer. Bunların bir kısmı toplumların iman etmesine vesile olan mübarek peygamberlerimizin yaşadığı veya hayatlarının bir bölümünü geçirdikleri yerler, bir kısmı Allah'ın müminlere vadettiği cennetteki mekanlar, bir kısmı da cehennemde iman etmeyen kişileri bekleyen ortamlardır.

Bu yazımızda, Kuran'da isimleri geçen ve hayatlarından örnekler verilen peygamberlerimizin yaşadıkları ve tebliğ yaptıkları şehirlere, inşa ettikleri ve zaman zaman bulundukları ibadethanelerinin bir bölümüne yer vereceğiz.


Medine

"Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. "(Haşr Suresi,9)

Arap yarımadasının batısında Hicaz bölgesinde bulunan Medine şehri, Kızıldeniz'den yaklaşık 130 km. içeridedir. Mekke'nin 350 km. kadar kuzeyinde yer alır.

İslamiyet'in çevreye kolayca yayılmasını sağlayacak merkezi bir konumda olması, savunmaya elverişli coğrafi bir yapıda olması, siyasi ortamın uygunluğu ve kervan yollarının üzerinde bulunması Medine'nin hicret yurdu olarak seçilmesine sebep olan unsurlardan biridir. Buraya hicret edilmesinden dolayı ve halkının kendi isteğiyle İslâmiyet'i kabul etmesinden ötürü Medine'nin "Kuran'la fethedildiği" kabul edilir.

Medine'nin bilinen en eski adı Yesrib'dir. Yesrib kelimesi, Kuran'da Medine'nin adı olarak bir yerde, Ahzab Suresi'nin 13. ayetinde geçmektedir.

Medine, Hicretle birlikte gelişmeye başlamış; idare ve savunma, ekonomi ve pazar, toplumsal düzen gibi medeni hayatın en önemli üç fonksiyonu sırasıyla düzenlenmiştir.

Peygamberimiz (sav)'in Kabr-i Saadeti'nin bulunduğu Mescid-i Harem, tarihi kayıtlara göre yapımında Peygamberimiz (sav)'in de yer aldığı ilk cami olduğu kabul edilen Mescid-i Kuba, Uhud savaşının yapıldığı Uhud Dağı, Hendek savaşının yapıldığı yer, bu şehirde bulunan önemli bölgelerdendir.

Mescid-i Nebevi'den başka, bir kısmının planı ve kıble tespiti bizzat Hz. Muhammed (sav) tarafından yapılan mescidler inşa edilmiştir.

Safa -- Merve

"Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir. "(Bakara Suresi, 158

Mekke'de Kabe'nin yanında bulunan iki tepeye verilen isimlerdir. Bunlardan birinin adı, parça taşlardan oluştuğu için Arapça "çakıl taşı" anlamında "Merve", diğerininki ise Safa'dır.

Safa ve Merve, Müslümanların mübarek Hac vazifesini yerine getirirken ziyaret ettikleri kutsal bölgeler arasındadır. Safa, Merve tepesinin tam karşısında bulunmaktadır. İkisi arasında ise Kudayd denilen çukur bir bölüm yer alır.

Tur-u Sina

"Ona, Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık." (Meryem Suresi, 52)

"Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik)." (Bakara Suresi, 39)

"Tur'a andolsun." (Tur Suresi,1)


"Tur" kelimesi Arapça'da dağ anlamına gelir. Kuran'da Tur-u Sina olarak geçen bu yer, Hz. Musa'ya peygamberliğin verildiği Sina Dağı'dır. Ayrıca Kuran'ın 52. suresi de "Tur Suresi"dir.

Kuran'da bildirildiği üzere Hz. Musa, İsrailoğulları'yla beraber Mısır'dan ayrıldıktan sonra Kızıldeniz'i geçmiş, daha sonra Sina Dağı'na doğru yönelmiştir. Hz. Musa kavminden ayrılıp tayin edilen sürede Sina Dağı'na ulaşmıştır, "On Emir" olarak adlandırılan levhalar da Hz. Musa'ya bu sırada indirilmiştir.

Medyen

"Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: "Bu durumunuz ne?" "Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; babamız, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır." dediler. Hemencecik onların sürülerini suladı" (Kasas Suresi, 23-24)

Medyen; Mısır'ın doğusunda, Sina Çölü'nün ardında yer alan bir bölgedir. Günümüzde coğrafi konum olarak Ürdün'ün güney ucuna karşılık gelmektedir. Medyen akarsuları, bahçeleri, hurmaları bol bir şehir olup, Kuran'da bu kavmin kendilerine peygamber olarak gönderilen Hz. Şuayb'ı yalanladığı ve daha sonra helak edildiği bildirilir.

Ayrıca Hz. Musa'nın, Mısır'dan çıkıp Medyen'e gittiğinden ve burada yaşadığı olaylardan da Kuran'da bahsedilmektedir.

Mekke

"Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Ka'be)dir." (Al-i İmran Suresi, 96)

Mekke şehri, Arap yarımadasının kuzeyinde Bekke adı verilen vadi üzerinde kurulmuştur.

Mübarek Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) 571 yılında burada dünyaya gelmiştir. Mekke 630 yılında, Müslümanlar tarafından fethedilmiştir. Veda Hutbesi 630 yılında burada gerçekleşmiştir. 1517-1917 yılları arasında ise şehir, Osmanlı yönetiminde kalmıştır.

Allah'a kulluk amacıyla yapılmış ilk ibadethane olan kutsal Kabe, Mekke'de bulunmaktadır. Kur'an'da, Allah'ın Evi olarak bildirilen Kabe'nin yer aldığı Mekke ve çevresinin her türlü saldırıdan korunmuş güvenli bir yer (harem) ve insanların manen temizlenip arındığı bir mekan olduğu bildirilmiştir.

Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen milyonlarca Müslüman, Rabbimizin emri olan mübarek Hac vazifesini bu şehirde yerine getirmektedir.

Tuva Vadisi

"Gerçekten Ben, Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen, kutsal vadi olan Tuva'dasın." (Taha Suresi, 12)

"Hani Rabbi ona, kutsal vadi Tuva'da seslenmişti:" (Nazi'at Suresi, 16)


Tuva Vadisi, Allah'ın Hz. Musa ile ilk olarak konuştuğu ve ona Kendisi için seçtiği kulu olduğunu bildirdiği kutsal yerdir. Bir ateş görmesi üzerine, ailesinden ayrılarak ateşin bulunduğu yere yönelen Hz. Musa'ya, bir çalıdan seslenilen ve mucizelerin verildiği bir mekandır. Bu kutsal yerin ismi Kuran'da iki ayette geçmektedir.

Kabe

"Allah, Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı&" (Maide Suresi, 97)

"Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (Bakara Suresi,149)


Kuran'da Kabe değişik isimlerle anılmaktadır.

Bunlardan biri "Beyt-i Atik"tir. İlk kurulan ev anlamına gelen bu ismin geçtiği ayetlerden biri şöyledir:

Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik'i tavaf etsinler. (Hac Suresi, 29)

"Beyt-i Haram" da Kuran'da Kabe için kullanılan isimlerdendir. Beyt-i Haram, "Hürmet Edilen Ev" anlamına gelir. Kabe'nin bu isimle anıldığı bir ayet şöyledir:

Allah, Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı... (Maide Suresi, 97)

Her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden milyonlarca Müslüman Hac ibadetlerini yerine getirmek için kutsal mekan Kabe'de bir araya gelmektedir.

Kabe'nin duvarları siyah taşlardan oluşur. 25 cm yükseklikte ve 30 cm kadar çıkıntılı bir mermer kaide üzerinde bulunur. Bu duvarlar yere kadar inen ve yer hizasında kaideye bakır halkalarla bağlanan siyah bir örtü ile örtülüdür. Bu örtü tek parça olup her yıl yenilenmektedir ve üzerine kelime-i şehadet işlenmiştir. Yer yer yaldızlı, gümüş kaplı bir kapısı vardır. Kapıya özel olarak yapılmış tekerlekli bir merdivenle çıkılır ve kapı öyle açılır.

Kabe'nin İçi

Kabe'nin içinde tavana çıkmak için bir merdiven ve üç ağaç sütun bulunur. İç duvarlar ve yerler mermer kaplıdır. Tavanda altın ve gümüş kandiller asılıdır. Kapıya yakın bir yerde Hacer-ül Esved taşı yerleştirilmiş ve etrafı gümüş bir çemberle çevrilmiştir.

Kabe'nin Çevresi

Hacer-ül Esved'in tam karşısında Zemzem kuyusunun bulunduğu bina vardır. Kabe'nin çevresindeki tavaf yeri beyaz mermer ile kaplıdır.

Kabe'nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescide Mescid-i Haram denilmektedir. "Hürmetli Mescid" anlamına gelen bu ifade Kuran'da 16 ayette yer almaktadır. Bu ayetlerden biri şöyledir:

Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. (Bakara Suresi, 149)

Harem-i Şerif ismi ile de anılan Mescid-i Haram'ın içinde, Kâbe'den başka "Makam-ı İbrahim" ve "Zemzem" kuyusu bulunmaktadır.

Zemzem kuyusunun bulunduğu yer tavaf yapılan alanın altına alınmıştır.

Kabe, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'den sonra birçok değişikliklere maruz kalmıştır.

Mescid-i Haram, Hz. Peygamber (sav) döneminde, Kâbe'nin etrafındaki küçük bir alandan ibaret iken ilk olarak Hz. Ömer tarafından genişletilmiş ve etrafı bir duvarla çevrilmiştir. Daha sonraları Mescid-i Haram günümüze kadar pek çok defa genişletilmiştir.

Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından tavanı onarılan Kabe, beşinci onarımını I. Ahmed döneminde görmüştür. IV. Murad döneminde ise çıkan sel baskını sonucunda üç cephesi yıkılmış ve tekrar onarılmıştır.

Kabe'nin yapısı sade fakat heybetlidir. Kabe 13 metre yüksekliği, 12'ye 11 metre duvar uzunlukları olan küp şeklinde inşa edilmiş bir binadır.

Dört köşeli veya küp şeklinde olmak" anlamındaki ka'b kökünden gelen ka'be, "küp şeklinde" demektir.

Şu anda Kabe bina olarak 145 metrekarelik bir alana sahiptir.

Mescid-i Haram ile birlikte toplam 361.000 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır.

Burada Hac ibadetleri sırasında yaklaşık 1 milyon kişi aynı anda namaz kılabilmektedir.


Kudüs

"Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) Yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir." (İsra Suresi,1)

Kudüs, üç İlahi dinde de kutsal sayılan bir şehirdir. Bunun en önemli sebebi, Allah'ın insanları doğru yola iletmeleri üzere görevlendirdiği mübarek peygamberlerimizin birçoğunun bu şehirde yaşamış veya en azından hayatlarının bir bölümünü bu şehirde geçirmiş olmalarıdır. Ayrıca bazı peygamberlerimizin ibadet etmek için kullandıkları yerlerin bazıları da bu şehirdedir.

Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'nın burada olması ve Peygamberimiz (sav)'in Mirac mucizesinin burada gerçekleşmesi nedeniyle Kudüs, Müslümanlar için önemli bir yerdir. İsra Suresi'nin birinci ayetinde Mescid-i Aksa'dan "çevresini bereketlendirdiğimiz" şeklinde söz edilmektedir. Mescid-i Aksa'nın çevresinde ise Kudüs şehri vardır.

Kudüs şehri Tevrat'ta sadece bir defa Salem adıyla geçmektedir. (Tekvin, 14/18

Kudüs'ün krallık ve ibadet merkezi oluşu Hz. Davud dönemine dayanmaktadır.

Kudüs, 638 yılında Hz. Ömer döneminde Müslümanlar tarafından fethedilmiştir. Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan, Mescid-i Aksa'yı genişleterek bazı kutsal emanetlerin de korunduğu ünlü Kubbetü's Sahra'yı inşa ett irmiştir.

Mescid-i Aksa

Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. "Aksa" kelimesi "en uzak" anlamındadır. Mescid-i Aksa da Mekke'ye olan uzaklığından dolayı böyle adlandırılmıştır. Yani, "en uzak mescid" demektir. Kudüs'teki Harem-i Şerif yapılarının içerisinde Hz. Süleyman mabedinden kalan batı duvarına bitişik olan dörtgen şeklindeki bu cami, M.S. 638 yılında Hz. Ömer (r.a) döneminde Kudüs fethedildikten sonra inşa edilmiştir. Mescid-i Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletilmiştir.

10 Temmuz 2008 Perşembe

ESMA-ÜL HÜSNA VE SIRLARI

ALLAH
Esmaül Hüsna'daki birinci isimdir.
Adedi : 66
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Tanrı ve Şeytan, Aydınlık ve Karanlık, Bilgi ve cehalet, Pozitif ve Negatif, İyilik
ve kötülüğün tek kaynağı olan.
Yorumu : Bu bir anahtar kelimedir. Bir çok yerde ve konuda kullanılır fakat sadece
sözlü olarak. Vefk, Muska ya da Talisman gibi şeylerde yazılı olarak kullanılamaz.

ER RAHMAN
Esmaül Hüsna'daki 2. isimdir.
Adedi : 298
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Affedip, merhamet eden. İnayet ve ihsanda bulunan.
Yorumu : Yardım sağlamak. İşlerin düzelmesi. Korku ya da bunalımdan kurtulmak.
İsteklerin olması. Hayranlık ve saygınlık kazanmak. Kuvvetlendirici ve düzeltici esmadır. Tek kullanılmaz. Diğer esmalarla birleştirilir.


ER RAHİM
Esmaül Hüsna'daki 3. isimdir.
Adedi : 258
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Şefkat ve merhameti sınırsız olan. İnayeti her şeyi kapsayan.
Yorumu : Rızk sağlamak. İnsanların arasını düzeltmek. Şifa ve refah. Bu esma da tek
başına kullanılmaz. Diğer bir ya da iki esma ile kombine edilmelidir.

EL MELİK
Esmaül Hüsna'daki 4. isimdir.
Adedi : 90
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Evrenin sahibi ve hükümdarı.
Yorumu : Bir insan ya da bir şeylere sahip olmak Bir kimse üzerinde etki kurmak.

EL KUDDÜS
Esmaül Hüsna'daki 5. isimdir.
Adedi : 170
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Temiz olan. Hata ve eksikliği olmayan.
Yorumu : Kişiyi maddi, manevi sıkıntılardan kurtarır. Bolluk. Medyumluğu geliştirmek.
Ruhsal ve fiziksel şifa. Ahlaken güçlenmek.

ES SELAM
Esmaül Hüsna'daki 6. isimdir.
Adedi : 131
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Tehlikeden kurtaran. Hiçbir şeyden zarar görmeyen.
Yorumu : Rızk. Başarı. Ruhsal şifa. Dilek ve isteklerin önemli kimseler tarafından kabul
edilmesi. Zorluktan selamete çıkmak. Rahata kavuşmak. Bu esma evlenme ve evlendirme işlerinde de faydalı olur fakat tek olarak kullanılmaz.

EL MÜMİN
Esmaül Hüsna'daki 7. isimdir.
Adedi : 174
Yıldızı : Ay
Anlamı : Azaptan kurtaran. Kendisine sığınanlara aman veren. İman ışığı uyandıran.
Yorumu : Dini duygu ve anlayışı arttırmak. Kişinin manen rahatlaması.

EL MÜHEYMİN
Esmaül Hüsna'daki 8. isimdir.
Adedi : 145
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Gözetici ve koruyucu.
Yorumu : Bu esma sadece sezgilerin atrmasında kullanılır.

EL AZİZ
Esmaül Hüsna'daki 9. isimdir.
Adedi : 94
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Mağlup edilmeyen ve hükümlerinde mutlak galip olan.
Yorumu : Yücelticidir. İstenen bir kimse üzerinde hakimiyet kurdurtur.





EL CEBBAR
Esmaül Hüsna'daki 10. isimdir.
Adedi : 206
Yıldızı : Mars
Anlamı : Emirlerine karşı gelinemeyen. Kırıkları yenileyen.
Yorumu : Kişiyi herhangi bir konuda zorlamak. Zorlayıcı bir etki olmasına rağmen sert
bir çalışma vermez, kişinin kendisi de farkında olmadan, kendi içinden geliyormuş gibi etki gösterir.

EL MÜTEKEBBİR
Esmaül Hüsna'daki 11. isimdir.
Adedi : 662
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Büyüklüğünü herşeyde gösteren. Herşeyde büyüklüğü görülen.
Yorumu : Korunma. Korunma. Güç ve iktidar kazanmak.

EL HALİK
Esmaül Hüsna'daki 12. isimdir.
Adedi : 371
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Yoktan yaratan. Her şeyi önceden belirleyen.
Yorumu : Bu esma sıkıntıdan kurtulma ve kurtarmada kullanılır fakat dünyasal
amaçlarla kulanıldığı zaman fazla etkili değildir.

EL BARİ
Esmaül Hüsna'daki 13. isimdir.
Adedi : 214
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Her şeyi en uygun durumda yaratan.
Yorumu : Baskıları sona erdirip, sıkıntı veren konulardan kurtarır.

EL MUSAVVİR
Esmaül Hüsna'daki 14. isimdir.
Adedi : 336
Yıldızı : Ay
Anlamı : Şekil veren.
Yorumu : Sanat ve meslekte başarı. Herhangi bir şeyi oluşturmak. İstenen bir kimsenin
rüyasına girmek. Kadınların kolay doğum yapması. Bu esma senkronizasyon sağlayıcı olarak da kullanılır. Mesela birden fazla kişi bir arada belli bir çalışma veya sadece zikir yapacaklarsa çalışmaya bu esma ile başlamak kişileri zihinsel ve enerji olarak aynı sviyeye akort eder. Aynı şekilde herhangi bir varlık davetinde resmi çalışmadan önce bu semenın sıkça zikredilmesi varlığğım materyalize olmasına yardımcı olacağı gibi, kişi ve varlığı senkronize ederek kolay anlaşılmasını da sağlar. Batı majisi tarzında imajinasyon ağırlıklı çalışmalar yapılırken bu esmanın kullanılması istenilen imajların, mesela hedef kişinin kalıbının ve ruhsal varlığının şekillenmesine yardımcı olduğu gibi kişinin kendi üzerindede etkin olarak vizyon türü şeylerin şekillenip, kolay görülmelerinede yardım eder.

EL GAFFAR
Esmaül Hüsna'daki 15. isimdir.
Adedi : 1281
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Affı sınırsız olan. Kendisine, kulun günahlarını unutturan.
Yorumu : Kişileri barıştırma ve sakinleştirmek.


EL KAHHAR
Esmaül Hüsna'daki 16. isimdir.
Adedi : 306
Yıldızı : Mars
Anlamı : Her istediğini yapmaya gücü yeten. Hükümlerinde galip ve hakim olan.
Yorumu : Başka birisine sıkıntı ve kahır çektirmek. Kişinin kendisini disipline edip,
istemediği hislerden kurtulması. Bu esmayı kişinin kendi üzerinde aşırı kullanması seks itilimlerini öldürür.

EL VEHHAB
Esmaül Hüsna'daki 17. isimdir.
Adedi : 14
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Nimetleri karşılıksız ihsan eden.
Yorumu : Rızk ve maddi çıkar sağlamak.

ER REZZAK
Esmaül Hüsna'daki 18. isimdir.
Adedi : 308
Yıldızı : Venüs
Anlamı : İhtiyaç duyulan her şeyi veren.
Yorumu : Rızk sağlamak. Para kazanmak. Dünyasal menfaat ve bolluk.

EL FETTAH
Esmaül Hüsna'daki 19. isimdir.
Adedi : 489
Yıldızı : Merkür
Anlamı : Kapıları açan. Zorlukları çözen.
Yorumu : Rızk. Evlilik çalışmaları için iyidir fakat vefkinin hazırlanması şarttır. Bu
esmanın gerek başka boyutlarla iletişim kurmak gerek Astral aleme kapılar açmak gibi işlerde kullanılması mümkündür. Mesela bir başka boyuttan bir varlık davet edilirken resmi çalışmaya bu esma da dahil edilip, çalışma öncesi uygun görüldüğü kadar zikredilmesi mümkündür. Bu esmanın Musavvir ismi ile birleştirilmesi özellikledavet çalışmalarında çok faydalıdır.

EL ALİM
Esmaül Hüsna'daki 20. isimdir.
Adedi : 150
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Her şeyi bilen. Bilimi sınırsız ve kendisine has olan.
Yorumu : Bu esmanın, çocukların ve gençlerin eğitimde ve imtihanda başarılı olmaları
için kullanılması mümkündür.

EL KAABIZ
Esmaül Hüsna'daki 21. isimdir.
Adedi :903
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Sıkan. Daraltan.
Yorumu : İstenen bir kimseye büyük sıkıntılar vermek.

EL BASIT
Esmaül Hüsna'daki 22. isimdir.
Adedi : 72
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Açan. Genişleten.
Yorumu : Ruhsal şifa. Ruhsal güzellik ve rahatlık.

EL HAFID
Esmaül Hüsna'daki 23. isimdir.
Adedi : 1481
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Alçaltan, yokluğa, hastalığa, cehle dönüştüren. (Başka bir anlatımla: Her şeyi
negatif hale sokan).
Yorumu : Kişiye lanet. İş bozmak. Yok etmek.

ER RAFİ
Esmaül Hüsna'daki 24. isimdir.
Adedi : 351
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Yükseltip, kaldıran. Dereceleri arttıran. (Başka bir ifadeyle: Her şeyi pozitife
dönüştüren).
Yorumu : Güç ve itibar kazanmak. İktidar sahibi olmak.

EL MUİZ
Esmaül Hüsna'daki 25. isimdir.
Adedi : 117
Yıldızı : Güneş
Anlamı : İzzet veren. Şereflendiren.
Yorumu : İtibar ve şeref kazanmak. Bu esma ile yapılacak olan çalışmalar, "Muidül
Muiz" şeklinde yapılırsa çok daha etkili olur.

EL MÜZİL
Esmaül Hüsna'daki 26. isimdir.
Adedi : 770
Yıldızı : Mars
Anlamı : Kötü ve sefil eden. Süründüren. İktidar ve şerefi alan. Sıkıntı çektiren.
Yorumu : Kahır. Ölüm. Düşmana üstün gelmek.

ES SEMİ
Esmaül Hüsna'daki 27. isimdir.
Adedi :80
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Herşeyi duyan.
Yorumu : Yardım etmek. Ruhsal ve psikolojik sağlığa yardımcıdır. Daha az oranda da
kulak medyumluğu, Aşk, sevgi, cinsel baştan çıkartmalar.

EL BASİR
Esmaül Hüsna'daki 28 . isimdir.
Adedi : 302
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Herşeyi gören.
Yorumu : Kişinin zihninin açılması. Vizyon. İmajinasyon. Görücü medyumluğa
yardımcı olabilir.

EL HAKEM
Esmaül Hüsna'daki 29. isimdir.
Adedi : 68
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Hakkı yerine getiren. Hakla hükmeden.
Yorumu : İsteklerin kabul edilmesi ve hukuksal işler. Mahkemeler.




EL ADİL
Esmaül Hüsna'daki 30. isimdir.
Adedi : 104
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Sınırsız adaletli.
Yorumu : Bu esmanın, diğer esmalarla birleştirilerek, kişiyi yükseltici güç olarak
kullanılması olasıdır.

EL LATİF
Esmaül Hüsna'daki 31. isimdir.
Adedi : 129
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Her şeyin bütün inceliğini bilen. En ince şeyleri yaratan.
Yorumu : Dileklerin olması. Sevgi ve beğeni kazanmak. Astral kontaklar kurmak. Cin,
ruh ve diğer varlıkların çağırılışı. Şifa. Klasik yorumların aksine bu esma ölüm veya kahır gibi sert çalışmalar vermez.

EL HABİR
Esmaül Hüsna'daki 32. isimdir.
Adedi : 812
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Herşeyin gizli yanını bilen.
Yorumu : Bu esma, klasik yorumlarda görülebileceği gibi, kişinin istihare denilen
yöntemle bir şeyi kendi rüyasında görmesinden ziyade, başka bir insanın rüyasına girmek için kullanılır. Sert etkili esmalarla birleştirildiği takdirde istenen kimsenin evinde poltegeist olaylara, kabuslara ve uykuda korkmalara sebep olur.

EL HALİM
Esmaül Hüsna'daki 33. isimdir.
Adedi : 88
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Affı ve bilimi sınırsız olan.
Yorumu : Fazla yaramaz çocukları sakinleştirmekte kullanılır.

EL AZİM
Esmaül Hüsna'daki 34. isimdir.
Adedi : 1020
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Büyüklüğü sınırsız olan.
Yorumu : Kişinin sabrını yükseltmek ve İşinde terfii etmesi.

EL GAFUR
Esmaül Hüsna'daki 35. isimdir.
Adedi : 1286
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Suç ve günahları unutturup, bağışlayan.
Yorumu : Gaffar ismi ile aynidir. Sakinlik kazanmak ve karşılaşılan insanları
rahatlatmak için kullanılır.

EŞ ŞEKÜR
Esmaül Hüsna'daki 36. isimdir.
Adedi : 526
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Hoşnutluğu için yapılanların mükafatını veren.
Yorumu : Rızk ve şans. Samed ismiyle ayni.

EL ALİ
Esmaül Hüsna'daki 37. isimdir.
Adedi : 110
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Yüceliği ve Bilimi sonsuz olan.
Yorumu : Kişiyi yüceltmek ve özellikle iş alanında belli sınıflara yükseltmek için
kullanılır. Bu esma sert esmalar ve aksi niyetle kullanılırsa etkisi tam olarak tersine döner.

EL KEBİR
Esmaül Hüsna'daki 38. isimdir.
Adedi : 232
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Büyüklüğü kendisinden başkasınca bilinmeyen.
Yorumu : Saygı ve itibar kazanmak.

EL HAFİZ
Esmaül Hüsna'daki 39. isimdir.
Adedi : 998
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Herşeyi saklayan. Kaza ve beladan koruyan.
Yorumu : Koruma ve korunma.

EL MUKİT
Esmaül Hüsna'daki 40. isimdir.
Adedi : 550
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Rızkları verip, ulaştıran.
Yorumu : Rızk ve kişiyi zenginleştirmek.

EL HASİB
Esmaül Hüsna'daki 41. isimdir.
Adedi : 80
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Herşeyin hesabını tutan.
Yorumu : Parayla ilgili işlerde kullanılır. Paranın çoğalması ve belli bir düzeye gelmesi.

EL CELİL
Esmaül Hüsna'daki 42. isimdir.
Adedi : 73
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Şanı, azameti, ululuğu büyük olan.
Yorumu : Güçlü olmak. İnsanlar üzerinde etki sağlamak.

EL KERİM
Esmaül Hüsna'daki 43. isimdir.
Adedi : 270
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Keremi sınırsız derecede bol olan.
Yorumu : Para için kullanılır fakat bu esmayı kişi ancak kendisi için kullanabilir.
Başka birisi adına çalışılamaz.





ER RAKİB
Esmaül Hüsna'daki 44. isimdir.
Adedi : 312
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Herşeyin üzerinde gözcü olan ve herşeyi murakabesi altında tutan.
Yorumu : Koruma, korunma. Hafızayı güçlendirmek. Manyetik güç kazanmak. Mistik
anlayışı arttırabilmek. Başka esmalarla birleştirildiği takdirde sevgi ve cinsel baştan çıkartma işlemlerinde kullanılabilir.

EL MÜCİB
Esmaül Hüsna'daki 45. isimdir.
Adedi : 55
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : İstekleri veren.
Yorumu : Sevgi ve beğeni kazanma işlemlerinde kullanılır fakat fazla etkili değildir.

EL VASİ
Esmaül Hüsna'daki 46. isimdir.
Adedi : 137
Yıldızı : Ay
Anlamı : Asla darlığa düşmeyen ve çok hoşgörülü olan.
Yorumu : Sağlık. Rızk. Ahlaki değerlerde güçlenme. Bolluk. Bu esma kullanan kişiye
iyimserlik ve aşırı güven verdiği için aldatıcı olabilir. Eğer kötü amaçlarla, dağıtıcı olarak kullanılırsa darmadağın eder. Bunu, hedef kimseye aşırı güven duyguları vererek yapar.

EL HAKİM
Esmaül Hüsna'daki 47. isimdir.
Adedi : 78
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Emir ve işleri hikmetli olan.
Yorumu : İnsanı yönetici konumlara getirir. Bir insanı çevreden ya da bir yerden def
etmek için de kullanılır. Bir insana hakim olmayı da sağlar.

EL VEDUD
Esmaül Hüsna'daki 48. isimdir.
Adedi : 20
Yıldızı : Ay
Anlamı : Sevilip, dostluğu kazanılmaya en fazla layik olan.
Yorumu : Barıştırma. Aşk. Sevgi. Cinsel baştan çıkartmalar.

EL MECİD
Esmaül Hüsna'daki 49. isimdir.
Adedi : 57
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Şanı, şerefi, parlaklığı yüce olan.
Yorumu : Rızk sağlamak. Otorite ve ikdidar kazanmak.

EL BAİS
Esmaül Hüsna'daki 50. isimdir.
Adedi : 573
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Sebep olan. Ölüleri dirilten.
Yorumu : Alacağını kurtarmak.



EŞ ŞEHİD
Esmaül Hüsna'daki 51. isimdir.
Adedi : 319
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Her zamanda ve her mekanda hazır bulunan.
Yorumu : İtibar kazanmak. Medyumluğu geliştirmek.

EL HAK
Esmaül Hüsna'daki 52. isimdir.
Adedi : 108
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Varlığı değişmeden duran.
Yorumu : Yalandan korunma.

EL VEKİL
Esmaül Hüsna'daki 53. isimdir.
Adedi : 66
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Kendisini vekil kılanların bütün işlerini yapan.
Yorumu : İşini başkasına yaptırmak. Birisini kendine temsilci kılmak.

EL KAVİ
Esmaül Hüsna'daki 54. isimdir.
Adedi : 116
Yıldızı : Mars
Anlamı : Yenilmeyen. Güçlü olan.
Yorumu : Vücut direnci sağlar. Diğer esmalar için güçlendiricidir.

EL METİN
Esmaül Hüsna'daki 55. isimdir.
Adedi : 500
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Çok sağlam olan.
Yorumu : Şifa ve dayanıklılık.

EL VELİ
Esmaül Hüsna'daki 56. isimdir.
Adedi : 46
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Şefkat ve iyilik gösteren.
Yorumu : Hikmet sahibi olmak. Şifa ve şifacılık.

EL HAMİD
Esmaül Hüsna'daki 57. isimdir.
Adedi : 66
Yıldızı : Jüpiter.
Anlamı : Tek öğülüp, hamdedilecek olan.
Yorumu : Kişiyi yüceltmek. Şifa. Sosyal seviyede, meslekte ve Astral katlarda yükselmek.

EL MUHSİ
Esmaül Hüsna'daki 58. isimdir.
Adedi : 148
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Her şeyin sayısını bilen.
Yorumu : Zeka kazanmak.

EL MÜBDİ
Esmaül Hüsna'daki 59. isimdir.
Adedi : 57
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Herşeyi ilk başta, örneksiz olarak yaratan.
Yorumu : Başarı kazanmak.

EL MUİD
Esmaül Hüsna'daki 60. isimdir.
Adedi : 124
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Yok ettikten sonra tekrar dirilten.
Yorumu : Kişinin mevkii ve üstünlük kazanması.

EL MUHYİ
Esmaül Hüsna'daki 61. isimdir.
Adedi : 68
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Dirilten. Can veren.
Yorumu : Şifa ve Şifacılık.

EL MÜMİT
Esmaül Hüsna'daki 62. isimdir.
Adedi : 490
Yıldızı : Mars
Anlamı : Öldüren, mahveden. Ölümü meydana getiren.
Yorumu : Kahır. Ölüm. Kahhar ile birleştirildiği takdirde çok etkili olur.

EL HAYY
Esmaül Hüsna'daki 63. isimdir.
Adedi : 18
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Diriliği sınırsız olup, herşeye hayat veren.
Yorumu : Fiziksel güçlenme ve hedef alınan kimseyi geliştirmek.

EL KAYYUM
Esmaül Hüsna'daki 64. isimdir.
Adedi : 150
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Varlığıyla evreni ayakta tutan.
Yorumu : Medyumluğun geliştirilmesi. Cin ve ruh obsesyon ve posesyonlarının tedavisi.
Beğeni ve saygınlık kazanmak.

EL VACİD
Esmaül Hüsna'daki 65. isimdir.
Adedi : 14
Yıldızı : Satürn
Anlamı : İstediğini, istediği anda bulan.
Yorumu : Kişinin, başka birisinin kendisni terk etmesine engel olması.

EL MACİD
Esmaül Hüsna'daki 66. isimdir.
Adedi : 48
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Parlaklığı büyük, cömertliği sonsuz olan.
Yorumu :Yükselme ve işlerin iyiye gitmesi.

EL VAHİDÜLAHAD
Esmaül Hüsna'daki 67. isimdir.
Adedi : 63
Yıldızı : Mars
Anlamı : Tek olan. Benzeri ve ortağı olmayan.
Yorumu : Rızk, saygınlık ve iktidar kazanmak.

ES SAMED
Esmaül Hüsna'daki 68. isimdir.
Adedi : 134
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : İstekleri veren. Izdırapları gideren.
Yorumu : Şans açılması. Rızk. İstenilen şeyleri elde etmek için başka esmalarla
birleştirilerek kullanılır.

EL KAADİR
Esmaül Hüsna'daki 69. isimdir.
Adedi : 305
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Her istediğini yapabilen.
Yorumu : Güç ve kuvvet kazanmak. Düşmandan korunmak. Bilim ve sanatta başarı.

EL MUKTEDİR
Esmaül Hüsna'daki 70. isimdir.
Adedi : 744
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Her varlığı kendi gücü altında tutan.
Yorumu : Başarı. Şifa. Kişinin, eşini kendisine bağlaması. Kahhar ile birleştirilerek
kahır işlerinde güçlü olur.

EL MUKADDİM
Esmaül Hüsna'daki 71. isimdir.
Adedi : 184
Yıldızı : Satürn
Anlamı : İstediğini öne alan. İleriye geçiren.
Yorumu : İstenen bir kimseyi, istenen yere getirmek fakat başka esmalarla
birleştirilmesi gereklidir.

EL MÜAHHİR
Esmaül Hüsna'daki 72. isimdir.
Adedi : 847
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Geri bırakan. Geciktiren.
Yorumu : Ayırıcı ve dağıtıcı güçtür. Diğer sert etkili bir esma ile çok güçlü olur. Kişileri,
aşırı şeyler yaptırıp, dağıtarak ayırır. Veya birleştirilen esmaya göre kötülük ve büyük belalar çıkartarak ayırır. Bu esma ayrıca, birilerinin, bir yerden çıkmalarını da sağlar.

EL EVVEL
Esmaül Hüsna'daki 73. isimdir.
Adedi : 37
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Herşeyin evveli.
Yorumu : Bazı duaların gerçekleşmesinde ya da yapılan operasyonların hedefe
ulaşmasında hızlandırıcıdır.


EL AHİR
Esmaül Hüsna'daki 74. isimdir.
Adedi : 801
Yıldızı : Mars
Anlamı : Sonsuz.
Yorumu : Düşmandan kurtuluş için kullanılır fakat birden bire olan bir kurtuluş
sağlamaz. Biraz uğraşarak kurtulma verir. Kırmızı zemin üzerine, gümüş yaldız kalemle ya da beyaz zemine, kırmızı kalemle çalışılmalıdır.

EZ ZAHİR
Esmaül Hüsna'daki 75. isimdir.
Adedi : 1106
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Her yerde görülen ve her yere tecelli eden.
Yorumu : Sezgi. Zafer kazanmak. İstihare, yani istenen bir şeyin rüyada cevabını
görmek.

EL BATIN
Esmaül Hüsna'daki 76. isimdir.
Adedi : 62
Yıldızı : Ay
Anlamı : Gizli, görünmez olan.
Yorumu : Bir olayın gizli kalmasına yarar ve başkaları tarafından öğrenilmesini önler.

EL VALİ
Esmaül Hüsna'daki 77. isimdir.
Adedi : 47
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Evreni tek başına idare eden.
Yorumu : Güç arttırmak. Güçlenmek. İşinde terfii etmek.

EL MÜTEAL
Esmaül Hüsna'daki 78. isimdir.
Adedi : 551
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Herşeyden üstün ve münezzeh olan.
Yorumu : Zafer kazanmak.

EL BERR
Esmaül Hüsna'daki 79. isimdir.
Adedi : 202
Yıldızı : Venüs
Anlamı : İyilik ve ihsanı sınırsız olan. Hoşgörülü olan.
Yorumu : Ahlak temizliği ve korunma.

ET TEVVAB
Esmaül Hüsna'daki 80. isimdir.
Adedi : 409
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Tevbeleri kabul eden.
Yorumu : Ahlak ve rızk kazanmak.






EL MÜNTEKİM
Esmaül Hüsna'daki 81. isimdir.
Adedi : 630
Yıldızı : Mars
Anlamı : Ceza veren. Acizlerin intikamını alan.
Yorumu : Bu esma niyete göre hem kahır hem de şifa işlerinde kullanılır.

EL AFÜVV
Esmaül Hüsna'daki 82. isimdir.
Adedi : 165
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Suçları affeden.
Yorumu : Kişiyi çevre baskısından kurtarır. Mesela aile ya da kadınları koca
baskısından kurtarmak için kullanılır. Bir anlamda, saptırıcı olarak da kullanmak mümkündür.

ER RAUF
Esmaül Hüsna'daki 83. isimdir.
Adedi : 387
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Acıyan. Şefkat ve merhamet eden.
Yorumu : Aşk. Cinsel baştan çıkartmalar.

EL MALİKELMÜLK
Esmaül Hüsna'daki 84. isimdir.
Adedi : 212
Yıldızı : Merkür
Anlamı : Mülkün ebedi sahibi.
Yorumu : Mülk edinmek.

ZÜLCELALİVELİKRAM
Esmaül Hüsna'daki 85. isimdir.
Adedi : 1100
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Büyüklük ve kerem sahibi.
Yorumu : Aşk. Sevgi. Saygınlık ve hayranlık kazanmak. Kahır ve hemen hemen herşey.

EL MUKSİT
Esmaül Hüsna'daki 86. isimdir.
Adedi : 209
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Herşeyi uyumlu ve yerinde yapan.
Yorumu : Rızk ve kişiyi zenginleştirmek.

EL CAMİ
Esmaül Hüsna'daki 87. isimdir.
Adedi : 114
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : İstediğini, istediği an ve yerde toplayan.
Yorumu : Bir araya toplamak bir çok şeyde olur. Klasik yorumlarda görülen, çalınmış
şeylerin geri getirilmesinde pek etkili değildir. Bu esmanın kullanım niyetine göre, istenen iş için uygun bir esma ile birleştirilmesi gerekir.





EL GANİ
Esmaül Hüsna'daki 88. isimdir.
Adedi : 1060
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Zenginliği sınırsız olan.
Yorumu : Rızkı çoğaltan. Toprak ve hasat bereketi.

EL MUGNİ
Esmaül Hüsna'daki 89. isimdir.
Adedi : 1005
Yıldızı : Venüs
Anlamı : İstediğini, istediği kadar zengin eden.
Yorumu : Rızk ve parayı bereketlendirmek.

EL MANİ
Esmaül Hüsna'daki 90. isimdir.
Adedi : 161
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Engel olan.
Yorumu : Engel olmak. Korunma. Düşmandan kurtuluş. İstenen, daha doğrusu,
istenmeyen işe uygun bir esma ile birleştirilmelidir. Mesela iki kimsenin birleşmesini engellemek için
Ya Maniül Cami, şeklinde kullanılır.

ED DARR
Esmaül Hüsna'daki 91. isimdir.
Adedi : 1001
Yıldızı : Mars
Anlamı : Keder ve sıkıntı verici şeyler yaratan.
Yorumu : Kahır. Sıkıntı vermek. İstenen kimseye kabus göstermek. Başka esmalarla
birleştirilerek ölüm.

EN NAFİ
Esmaül Hüsna'daki 92. isimdir.
Adedi : 201
Yıldızı : Satürn
Anlamı : Olumlu ve fayda sağlayıcı şeyler yaratan.
Yorumu : İş konularında yükseltici olarak kullanılır.

EN NUR
Esmaül Hüsna'daki 93. isimdir.
Adedi : 256
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Evreni, varlığıyla aydınlatan. Akıl ve idrak veren.
Yorumu : Kişiyi yüceltir ve arıtır.

EL HADİ
Esmaül Hüsna'daki 94. isimdir.
Adedi : 20
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Yön veren.
Yorumu : Barıştırma. Terfi. İstenen kimseyi yönlendirmek. Olumlu ya da olumsuz
kullanılır.




EL BEDİİ
Esmaül Hüsna'daki 95. isimdir.
Adedi : 86
Yıldızı : Jüpiter
Anlamı : Alemleri yoktan yaratan.
Yorumu : İşinde terfii etmek fakat yüceltici değildir. Ufak konularda kullanılır.

EL BAKİ
Esmaül Hüsna'daki 96. isimdir.
Adedi : 113
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Sonsuz olan. Devam edecek olan.
Yorumu : Sağlık kazanmak. Dileklerin yerine gelip, sürekli olmaları.

EL VARİS
Esmaül Hüsna'daki 97. isimdir.
Adedi : 707
Yıldızı : Venüs
Anlamı : Herşeyin sahibi.
Yorumu : Kendine ait olanı almak.

ER REŞİD
Esmaül Hüsna'daki 98. isimdir.
Adedi : 514
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Bütün işleri kendi takdirine göre yürütüp, sona ulaştıran.
Yorumu : Ahlak güzelliği.

ES SABUR
Esmaül Hüsna'daki 99. isimdir.
Adedi : 298
Yıldızı : Güneş
Anlamı : Sınırsız sabrı olan.
Yorumu : Sabır ve sabırdan gelen başarı.


ESMALARIN SEÇİLMESİ VE HESAPLANIŞI

Yukarda, Esmaül Hüsna'nın hemen hemen her insani arzuya uyan, kullanım yerleri verilmiştir. Her esma yeteri kadar güce sahip olmakla birlikte, bazıları dünyasal isteklerle kullanılınca fazla cevap vermeyebilirler. Bunun sebebi o esmanın güçsüz olması değildir. Sadece o esma, dünyasal arzular için çok zor ulaşılan bir vibrasyon seviyesinde olabilir. Ya da fizik plandaki olaylardan çok, Astral alemle ve manevi konularla daha uyumludur. Bu yüzden sadece, yukardaki listede zayıf olarak belirtilen esmaları değil, hemen hemen hepsini bazı güçlendirici esmalarla birlikte kullanmak gerekir. Ayrıca. Herhangibir esma, istenen işe tam olarak cavap verse bile, esmaları tek tek kulanmak yerine ikili, üçlü kombinasyonlar halinde kullanmak daha verimlidir.

GÜÇLENDİRİCİ ESMALAR

Güçlendirici esmalar da, Esmaül Hüsna'daki isimlerin bazılarıdır. Bu esmalar kendi başarına, yorumlarında gösterilen amaçlar için kullanılmakla beraber, kendi yorumlarında olmayan her iş için kullanılabilirler. Hatta kendi yorumlarına zıt işlerde de kullanılırlar. Güçlendirici olarak kullanıldıkları zaman, sert ya da yumuşak vasıflar göstermeyip, tamamen tarafsız olurlar ve güçlendirici olarak eklendikleri esmanın vasıflarını desteklerler.

Güçlendirici esmalar sırasıyla, Aziz, Cebbar, Musavvir, Kahhar, Fettah, Kaabız, Ali, Vasi, Kavi, Mukaddim, Evvel, Cami ve Mani'dir. Bununla beraber doksan dokuz esmanın her biri, bir diğerinin tamamlayıcısı ve güçlendiricisi olabilir. Ancak bunları tam olarak kavrayıp, isteğe göre kombine edebilmek tecrübe sorunudur.

Yukarda sayılan güçlendirici esmaların en fazla kullanılan ve en etkilisi ise Kavi'dir. O tam olarak tarafsız bir güçtür ve her niyete uyar. Güçlendirici esmalara ve esma kombinasyonlarına bazı örnekler verelim. Mesela karşı cinsten birisinin aşkı ve istenen kimseyle bir araya gelmesi istendiğini varsayalım. Aşk için Vedud, birleşme ve aşk için cami isimlerini seçelim. Bu iki esmaya güçlendirici olarak da Kavi ismini kullanalım. Bu durumda yapılacak zikir "Ya Vedudül Kaviül Cami" şeklinde olur. Gene iki kişiyi ayırmak istediğimizi var sayalım. Çabuklaştırıcı olması için, Evvel, sert ve kavgalı bir ayrılık olması için, Kahhar esmalarını seçeriz. Ayırıcı olarak da, yani esas çalışma esması olarak da Müahhir ismini kullanırız. Bu durumda da zikir "Ya Evvelül Kahharül Müahhir" olur.

Dikkat edilmesi gereken şey, güçlendirici olarak seçilen esmanın, eğer iki esma kullanılıyorsa başa, üç esma kullanılıyorsa ortaya gelmesidir. Güçlendirici olarak Esmaül Hüsna'dan seçilecek isimler yerine, bazı basit sözler kullanılması da caizdir fakat bu sözlerin de, fonetik olarak uyumlu olması için Arapça olmaları gerekir. Bununla beraaber seçilebilecek olan herhangi bir söz, güçlendirici esmalar kadar etkili değildir. Çünkü basit sözlerin, yüzyıllardır zikir olarak kullanıla Tanrı isimleri kadar Astral birikimleri yoktur.

ESMALARIN HESAPLANIŞI

Esmalar Ebced tablosuna göre toplanıp, adetleri bulunur. Mesela Latif esmasının ebced tutarı,
(Lam = 30) + (Tı = 9) + (Ye = 10) + (Fe = 80) = 129'dur.

Bir esma tek olarak kullanılırken bu şekilde toplanır. İstenen kişi ya da kişilerin isimleri de ayrı ayrı bulunup, esmanın değerine eklenir. Bu şekilde çalışmalarda yapılacak zikir adedi ortaya çıkar. Ancak. Eğer birden fazla esma kullanılıyorsa iş değişir. Mesela Bir insanı alçaltmak için "Kahharül Ali" zikri yapılacaksa, (Kahhar = 306) + (Ali = 110) = 416 adedi bulunur.Bu adede istenen kimsenin isminin adedi eklenmeden önce, iki esma kullanıldığı için önce esmaların tutarı iki ile çarpılır. 832 olur. Bu sayıya istenen kimsenin isminin adedi eklenir.

Eğer üç esma kullanılıyorsa, mesela yukardaki örneklerden "Ya Vedudül Kaviül Cami" zikri kullanılacaksa, (Vedud =20) + (Kavi = 116) + (Cami = 113) = 249 eder. Üç esma olduğu için üçle çarpılır, 747 olur. Mesela isteyen kimsenin adedi 86, istenenin de 128 ise bunlar da eklenir ve zikir sayısı 961 olur.

Sayılarda önemli olan, zikrin sayısıdır. Yani söylenecek olan sözün tutarıdır. Burada söylenecek söz, ‘Ya Vedudül Kaviül Cami' şeklinde belirlenmiştir.Buna isteyen ve istenenin isimlerinin adetleri eklenmiştir fakat hala bir şeyler eksiktir. "Ya" ve iki kere tekrerlanan "Ül" sözleri hesaplanmamıştır.

YA VedudÜL KaviÜL Cami. Burada iki değişik devam yolu ortaya çıkmaktadır. Ya zikir adedi sadece İLAHİ isimleri, isteyen ve istenenle sınırlı tutulur ya da, "Ya" ve "Ül" sözlerinin tutarları da adede eklenir. Ya, 11 ve Ül, 31 değerindedirler. Ül iki kere geçtiği için 62 olur. 62 + 11 = 73 Bu sayı da 961'e eklenir ve zikir sayısı 1034 olur. Bununla beraber "Ya" ve "ül" sözlerinin adede eklenip eklenmemesi uygulayıcının içinden gelmesine, yapılıp, yapılmaması isteğe ve tecrübeye bağlıdır.

5 Temmuz 2008 Cumartesi

Enerji Alanları ve Biz


Canlıların ölümü durumunda biyo-elektrik faaliyetlerinin sona ermesi sonucu, auranın o anda değil de belli bir süre sonra yok olmasına gelince; örneğin sağlıklı bir yaprağın aurası çok canlı ve parlak iken, yaprak ölmeye başlayınca bu parlaklığını kaybetmeye başlar, kuruyup yok olması halinde de yaprağın aurası parlaklığı az da olsa olduğu yerde aynen görünmeyi sürdürür. Çünkü, canlı ya da cansız nesnelerden yayınlanan çeşitli frekanslardaki (E-M) dalgalar o hava ortamında bulunan atom ve moleküllere yüklendiğinden belli bir zaman boyunca kendisini muhafaza etmektedir. Buna bir tür plazma durumu da diyebiliriz. Bunun bir benzer örneğini bir insan odayı terk ettiğinde görmekteyiz. Çünkü o kişinin beyin ve bedeninden yayınlanan (E-M) dalgaların bir kısmı havadaki atom ve moleküllere geçip bir kısmını da iyonlaştırmak suretiyle bunlar tarafından çeşitli şekillerde bir emilip bir bırakılması sonucu o ortamda belli bir süre varlığını devam ettirmekte, ayrıca bu dalgalar ilgili cihazlarla da tespit edilebilmektedir.

Yapılan araştırmalar başka hayvanlarda olduğu gibi yılanların da avlarını havaya bıraktıkları bu tür enerji dalgalarını algılamalarıyla onların bulundukları yön, uzaklık, yer...vb tüm koordinatlarını tespit ettikleri ve avladıkları bilinmektedir. Aynı şekilde diyelim ki, bir kişi oturduğu koltuktan, sandalyesinden... kalktı ve siz de oraya oturdunuz. Beyniniz farkında olmadan, o sırada bu kişinin hava ortamına yüklediği pozitif ya da negatif yöndeki enerji dalgalarını alarak sizin olumlu veya olumsuz bir şekilde etkilenmenize, beyninizin parazitlenmesine...sonucunda da tüm bunların bir sonraki aşamada fikir ya da davranışlarınıza etken olmasına yol açacaktır. Bu durum otomatik olarak ruhunuza kaydedileceği için bunun sonuçlarını ölüm ötesi boyutlarda da yaşamanız kaçınılmaz olacaktır.

Bu alanların güçlü etkilerine maruz kalmayla ilgili olarak mesela; sara hastaları üzerinde yapılan bir deneyde dışarıdan, deneklerin manyetik alanının değiştirilmesi durumunda, beyindeki biyoelektrik faaliyetin, dolayısıyla snapsların kilitlenmesi sağlanarak hastalık durumundaki etkiler aynen oluşturulmuştur. Hatta bu duruma üzerlerine düşen güçlü ışıkların yol açtığı görülmüştür. Gerçekte bu hastalığın kökeninde, kişinin beyninin o yönde koruyucu bir alan oluşturamamasından dolayı ışınsal varlıklar olan Cinlerin o beynin ilgili yerlerini belli (E-M) dalgalarla irrite etmesi yatmaktadır. Yine bu etkileşimler, daha genel anlamda insanların ve hayvanların güçlü enerji alanları altında iken depresyon, korku, vehim halüsinasyon görme, sinirlilik halleri ve taşkın davranışlara da açıklık getirmektedir. Tıpkı depremler öncesinde fay hatlarından yayınlanan güçlü elektromanyetik dalgaların canlılarda oluşturduğu etkiler gibi. Ayrıca güçlü alanların bitkilerin gelişmesi, hücrelerin çoğalması, fare davranışları ve bakterilerin yaşamsal etkinlikleri üzerindeki etkileri de net olarak gözlemlenmiştir.

Auradan, ayrıca kişinin karakter ve hastalık durumları da tespit edilebilir. Yani, her kişinin astrolojik tesirlerle anne karnında yüz yirminci günde başlayıp ana rahminden dünyaya geldiği ana kadar beynin bu ışınlar tarafından işlenmesi sonucu, her birime ait özel açılımlar oluşur. Ve bu açılımların özellikleri biyo-elektrik faaliyetleri ile auraya yansıdığından, auradan da okunabilir. Hastalıkların düzeltilme işlemi ise beynin ve bedenin holografik yapısından dolayı, bedenin bütününe ait olan tüm özelliklerinin, vücudun her yerinde mevcut olması esasına dayanır. Söz konusu bölgeler, bir insanın ufacık anatomik haritasıdır. Şu anda başta eller, ayaklar, kollar, kulaklar, ense, dil ve diş etleri olmak üzere vücudun tam on sekiz ayrı yerinde bu mikro- akupunktur hologramları tespit edilmiş durumdadır. Ayrıca bir organın hastalanması, aslında beyinde o organla ilgili olan hücre faaliyetlerinin, dolayısıyla gönderilen sinyallerin bozulması, normal işlevlerini yapamaması anlamına gelir. Aynı zamanda bu durum akupunktur noktalarına yansıyarak o noktadaki elektrik akışını etkileyip tıkanmasına, bağlantı zayıfladığı için de bu enerjinin düzensiz bir biçimde o bölgelerde kalmasına (birikmesine), dolayısıyla da çeşitli hastalanmalara, hatta ölümcül hastalıklara neden olmaktadır. Fakat oraya bir iletken iğne yerleştirildiği ya da dışarıdan şifacı tarafından ilgili frekanslarda E-M dalga gönderildiği taktirde (enerji takviye edilerek) bu biyo-elektrik akışı tekrar sağlanacağından beynin o organa ait olan akışı sağlamlaştırılarak normal faaliyetine dönmesi temin edilmektedir. Böylece o organda düzgün hareket etmeyen biyo-elektrik faaliyetlerinin neden olduğu negatif enerji yok olarak enerji, pozitif hale dönüşür. Önemli bir husus da, vücuttaki biyo-elektrik faaliyetlerini, hücre ve dokularını uyararak şifa dediğimiz olayı meydana getiren Elektromanyetik enerji ile bedeni daha derin düzeyinden etkileyip doğuştan imkânsız gibi görünen hastalıklar da ortadan kaldırılabilir. Mesela vücutta bir boyut olan akupunktur sistemiyle normal seviyedeki bir hastalık durumu düzeltilebilirken, Hz İsa (as)’ nın yaptığı gibi bedenin çok daha derin düzeyindeki maddesel dalga boyutuna, hologramına etki ederek beden yeniden yapılandırabilmektedir. Özetle şifa, tek boyutta gerçekleşen bir olgu değildir. Benzer olaylar çok nadir de olsa üst düzey, çok güçlü Cinlerle iletişim halinde olan Mistik görünümlü insanlar tarafından da gerçekleştirilebilmektedir. Bununla birlikte Resulullah da tıbbı reddetmeksizin (hatta bunu teşvik bile etmiştir) belli dua ve zikirlerle şifa verilebileceğini açıkça belirtmiş ve bu yolda yapılan uygulamaları tavsiye etmiştir. Çünkü belli dua ve zikirler, beyindeki şifa kuvvesini harekete geçirerek bu yöndeki manaların açığa çıkmasını sağlamaktadır. Elbette bu güç, kişinin beyin açılımı kadar olmaktadır. Dolayısıyla bu olay, maalesef kendilerini metafizik alemin birer otoritesi olarak kabul edip bilimsel değil, materyalist bilim adamları gibi konuşan birtakım insanların söylediği gibi psikolojik bir olgu, şartlanma ya da tesadüfi bir oluşum kesinlikle değildir. Çünkü evrende hokkabaz değneğine yer yoktur. Her şey bir sistem ve düzenle hareket etmektedir.

Auranın bir özelliği de, beyni dıştan gelen menfi dalgalardan korumasıdır. Eğer ilgili hücrelerdeki faaliyet yetersizse, o istikamette Elektromanyetik alan oluşturulamayıp gelen menfi dalgalar bloke edilemeyeceğinden (yani tamamen yok edilip ya da etkisi azaltılamayacağından) bu durum beyinde hücre faaliyetlerine yol açarak o kişide negatif fikir ve davranışların açığa çıkmasına neden olacaktır. Buna halk dilinde “nazar” da denmektedir. Nazar sadece insanlar üzerine değil, tüm nesnelere bitki ve hayvanlara da etki etmektedir. Menfi dalgaların bloke olmasının nedeni ise, dalgaların birbirlerini yok etme esasına dayanır. Çünkü gelen menfi bir dalgaya o dalganın tepe kısmına çukur, çukuruna da tepe gelecek şekilde (yani aynı tür dalganın belli bir faz farkıyla) gönderilecek bir dalga gelen menfi dalgayı tamamen sıfırlar (siler, yok eder). Eğer gönderilen dalganın yoğunluğu yani dalga sayısı menfi dalganın yoğunluğundan az ise bu sefer kişide olumsuzluğa yol açacak dalga tamamen yok edilemese de onun zararlı etkisi oldukça zayıflatır. Aynı fazdaki çeşitli dalgaların birleşmesi durumunda ise, daha güçlü bir dalga meydana gelir.

“Göz değmesinden Allah'a sığının. Zira göz değmesi haktır.” (hadis)

“Kötü göz sahibinin gözünden zehir gibi bir etki çıkar. Eğer bu bir kişiye ulaşırsa onu bitkin bir hale sokar, ona zarar verir” (hadis)

“ Kötü nazar adamı öldürür, kabre kor ve deveyi hasta eder.” (hadis)

“Kaderi geçecek bir şey olsa onu ancak göz (değmesi) geçerdi. Sizden yıkanmanız istendiği vakit hemen (vücudunuzun kenar kısımlarını) yıkayın. (Hadis)

Dikkat edilecek olursa son hadisteki ikili ifade birbirinden bağımsızmış gibi görünse de aslında bu tür kötü etkilere karşı bize korunma sistemini anlatmaktadır. Çünkü nazar olayında beyne gönderilen enerji, beynin biyo-elektrik akışını etkilemesi dolayısıyla bu zararlı etkinin tamamen yok edilmesi ya da tesirlerini minimum seviyeye indirip onun zararsız hale getirilmesi için bu enerjinin ya sıfırlanması veya bir yere aktarılması gerekmektedir. Aktarma işleminin en kolay yolu ise yıkanmaktır. Çünkü suyun en önemli özelliği hem parazit enerjiyi alması hem de deri aracılığıyla beynin ihtiyaç duyduğu biyo-elektrik enerjisi yani pozitif enerji takviyesi yapmasıdır. Aynı işi ikinci dereceden toprak da yapar. Keza aptestin asıl amacı temizlenmek değil, beyine biyo-elektrik takviyesi yaparak ibadet adı altında ruha enerji yüklenimini yükseltmesidir. Eğer bu temizlenmek için olsaydı bir bardak su ile de olsa aptest alın ya da su bulamadığınız taktirde teyemmüm edin, yani belli şekildeki hareketlerle elinizi yüzünüzü toprağa sürün denmezdi. Dolayısıyla, bunun anlamı, su bulamadığınız yerde hiç olmazsa üzerinizdeki negatif enerjiyi topraklayıp tekrar topraktan pozitif enerji alın demektir. Keza cünüp olma durumunda beynin meni ile biyo-elektrik deşarjı sonucu hem kaybettiği enerjiyi uygun düzeyde tekrardan alması hem de bu kaybın bedende neden olduğu düzensiz, negatif enerji durumunu ortadan kaldırmak için yıkanılması, bu sayede gelen enerjinin ölüm ötesine dönük kullanımı için de boy aptesti denen hareketlerin yapılması gerekmektedir. Aksi taktirde cünüplük durumundaki düzensiz enerji, beyin aracılığıyla auraya ve dışa yansıyacağından karşıdaki kişinin beyninin de parazitlenmesine, olumsuz etkilenmesine sebep olur.
Nazarın bilinçsizce açığa çıkmasına karşın, büyü ve sihirde ise, bilinçli bir yönlendirme söz konusudur. Nasıl ki kendi frekans gruplarına göre yayınlanan TV, radyo telefon…dalgalarının oluşturduğu bir şebeke ağı varsa aynı şekilde insan beyninin yaydığı dalgaların da meydana getirdiği bir şebeke ağı vardır. Bu nedenle istenilen kişinin sahip olduğu eşyalar (saç vs...), birer konsantrasyon objesi olarak kullanılarak belli kelime tekrarları ile bu şebeke ağındaki o istenilen beyinle ilişkiye geçilip (genelde E-M dalga yapılı bilinçli varlık olan cinlerin yardımıyla da) nazar olayındaki gibi etkiler oluşturulabileceği gibi, şifa da verilebilmektedir.

Nazara, sihre (büyüye) ve cinlerin her türlü etkilerine karşı koruyucu dalgaların üretilmesi ise, belli dua ve zikir adı altındaki kelime tekrarlarının beyinde ilgili hücre gruplarını faaliyete geçirmesi sonucu yayınlanmasıyla oluşmaktadır. Beyinde oluşan her bir faaliyet, dışa çeşitli frekanslar şeklinde yansıdığı gibi aynı anda ve şekilde Ruha da kaydedildiği için bu dualar ölüm ötesi boyutta aynı frekans aralığını paylaşacağımız cinlerin bize uygulayacakları çeşitli etkilerine karşı da koruma sağlamış olacaktır. Bazı özel duaların okunmasıyla tıpkı lazer ışını gibi beyinden öyle güçlü Elektromanyetik dalgalar yayınlanır ki, bu tür dalgalar cinlerin olumsuz fikir, vesvese ya da insanların hayal güçlerini irrite etmeleri sonucu var olmayanı varmış gibi göstermek suretiyle çeşitli ilkalarını, etkilerini ortadan kaldırmanın ötesinde direkt bu ışınsal varlıkların dalgasal yapılarını tahrip etmek suretiyle onları rahatsız edip uzaklaştırmakta, buna karşılık uzaklaşmadıkları taktirde, onları yok edebilmekte, öldürmektedir. Onların bu ölüm şekli için “yakmak” tabiri de kullanılmaktadır. Bunun yanında birkaç kişinin bir araya gelip aynı anda toplu olarak bunları belli sayılarda okumaları hem okunan kişinin beyninin bu doğrultuda forme edilmesini, aktif hale getirilmesini (bu arada okuyanlar da birbirlerini bu yönde güçlendirmektedirler) hem de Cinlere karşı çok güçlü etkilerin meydana gelmesini sağlamaktadır.

Ayrıca bu tür duaların okunması sırasında ortaya konacak bir sürahi ya da bir bardak dolusu suyun, okuyan kişilerin beyin dalgaları tarafından moleküllerinin iyonize edilmesi dolayısıyla hastaya içirtilmesi ve yine okunma esnasında sağ elin okunan kişinin başı üzerine konulması durumunda da o kişinin beyni pozitif yönde takviye edilerek istenilen yönde daha güçlü (verimli) çalışması temin edilebilir.

Görüldüğü üzere, korunma işleminin beyin-enerji sistemiyle ilgili olması dolayısıyla dua ve zikirler okunmadığı sürece bunların yazılı bir metin olarak ya da bu amaçlı, çeşitli nesnelerin üzerimizde taşınmasının hiçbir faydası yoktur.
Dünyanın merkezinde %90 demir ve demir bileşikleri, %9 nikel ve % 1 oranında da sülfür, oksijen, altın... bulunur. Bu oranları daha iyi kavrayabilmek için bir misal verirsek, yaklaşık % 1’ e yakın bir oranda bulunan altını eğer bu çekirdekten çıkartmış olsaydık dünya üzerindeki tüm karaların yüzeyini altınla kaplamak mümkün olurdu. Dünya üzerinde bulunanın milyonlarca katı basınç yüzünden yeryüzünün tam merkezinde katı ve çok sert metalden yapılmış 2754 km çapında demir bir çekirdek bulunur. Bu iç çekirdeğin üzerinde ise çok yüksek sıcaklıklar dolayısıyla 2200 km kalınlığında yine tamamen demir ve nikel ağırlıklı eriyik halde sıvı çekirdek bulunur. Aslında dünyanın oluşumu sırasında demir yok denecek kadar az olmasına karşın, bu denli yüksek oranlarda demirin bulunmasının nedeni de, 4,5 milyar yıl önce dünya çok sıcak bir durumda iken demir yüklü dev bir göktaşı ile çarpışması sonucu bunun merkeze yerleşerek erimesiyle meydana gelmesidir. Burada çok ilginç bir nokta, bu durumun birebir olarak bundan 1400 sene evvel Kuran’da anlatılmış olmasıdır. Çünkü Hadid suresi 25’ te “ ...ve kendisinde şiddetli bir sertlik ve insanlar için menfaatler bulunan demiri de gökten indirdik” denerek demirin bizatihi gökten geldiğini bize bildirmektedir.

Yeryüzünün doğudan batıya dönmesi, çekirdekteki iyon halinde elektrik yüklü bu sıvıyı da aynı şekilde batıdan doğuya doğru girdaplar meydana getirecek şekilde döndürmesi sonucu, milyarlarca amperlik elektrik akımını, dolayısıyla da dünyanın kuzey –güney yönünde mıknatıstaki gibi bir manyetik alanın oluşmasını sağlar. Manyetik kuzey-güney kutupları da dünyanın kutuplarıyla paralel olmayıp aralarında ortalama 1550-1600 km mesafe bulunmaktadır. Ayrıca bu uzaklıklar da sabit değil, her yıl birkaç km dünyanın kutuplarına doğru yaklaşıp uzaklaşmaktadır. Bu manyetik alanların tarih boyunca hep aynı yön ve güçte olmadığı, çeşitli dönemlerde ise tamamen yer değiştirdikleri artık bilinmektedir. Bunların nedeni ise bu girdapların önce yavaşlayıp sonunda durduktan hemen sonra tekrardan ters yönde dönmeleridir. Bu işlem sırasında tüm girdaplar bir anda değil, lokal olarak ayrı zamanlarda ters dönmeye başlarlar. Şu anda güney kutbundan çıkıp kuzey kutbundan içeri giren manyetik çizgileri göz önüne alırsak, dünyanın güney kısmında yer alan bu girdaplar ters dönmeye başladığında bu durum o bölgedeki manyetik alanın zıt yönünde bir manyetik alanın oluşmasını sağlayacağından öncelikle o bölgedeki manyetik alanın yavaş yavaş zayıflamasına, sıfıra ulaştıktan hemen sonra da kendi yönünde baskın konuma geçip o doğrultuda güçlü bir manyetik alanın meydana gelmesine neden olur. Aynı işlem dünyanın her bir bölgesi için de aynen geçerli olduğundan, manyetik kutuplar zaman içinde tamamen yer değiştirmiş olurlar. Ancak bu yer değiştirme işlemi birkaç yüzyıl sürmekle birlikte bu dönemde küresel boyutlarda hem manyetik alanın gücü azalmakta hem de çok büyük manyetik alan düzensizlikleri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca girdap hareketlerinin neden olduğu bu düzensizlikler, dünyanın çeşitli yerlerinde geçici olarak 7-8 ya da daha fazla manyetik kutbun oluşmasına da neden olur. Çekirdekteki iyonize sıvının yön değiştirip tekrar düzenli, kararlı hale geldikten bir sonraki benzer dönüşümü ortalama 250 bin yıldır. En son değişim ise bundan biraz farklı ve çok gecikmeli olarak 780 bin yıl önce meydana gelmiştir. Şu anda yapılan hesaplamalar, dünyanın manyetik alanının geçtiğimiz birkaç yüzyıla nispetle azaldığını bu yüzden de gecikmeli olan bu yer değiştirmenin başlamış olduğunu bize göstermektedir.

Bu alan, uzaydan gelen zararlı kozmik ışınları, parçacıkların enerjisinin çoğunu ya da tamamını kaybettirerek alan çizgileri etrafında spiraller çizdirtip dünyanın manyetik çevresi boyunca dolaştırdıktan sonra, bu parçacıkları kutuplarda toplayarak yeryüzünün çok büyük bir bölümüne inmelerini önler. Sonucunda bu kozmik ışınlar kutuplardaki atmosferin üst tabakalarında atom ve moleküllerle çarpışarak geceleri Aurora denen ışık parıltılarını oluştururlar. Manyetik alanlar bu düzensizlikler döneminde her ne kadar zayıflayacak olsa da küresel anlamda aslında tam olarak sıfırlanmaz. Dolayısıyla, bunun neden olacağı etkiler felaket boyutlarına ulaşmayacaktır. Ancak bu durum, eskisine oranla kozmik ışınların yeryüzüne daha fazla inmesini sağlayacağından yine de bir kısım canlıların DNA’ larının etkilenmesine, fiziksel yapılarının değişmesine ve hücrelerin çoğalma güçlerini kaybedip canlıların Radyasyon hastalığından (kanserden) ölmesine neden olurlar. Bu çevrimler geçmişte yaşamış canlılardan bir kısmının yok olmalarına (toplu ölümlerine) açıklık getirirken, değişim ve düzensizlikler döneminde bu alanda oluşacak artma ya da azalmanın yerin manyetik alanını algılayarak yaşamlarını buna göre düzenleyen hayvanları da çok fazla etkileyeceği ortaya çıkmaktadır. Buna örnek olarak yönlerini manyetik pusulaya göre bulan göçmen kuşlarla, yuvalarını manyetik kutuplara göre kazan köstebekleri verebiliriz. Güneş ve sistemindeki Merkür, Jüpiter, Uranüs, Neptün gezegenleri ile yıldızların, galaksilerin de birer manyetik alanları mevcuttur (Mars ise bir zamanlar dünyadakinden 20-30 kat daha büyük manyetik alana sahip olsa da şu anda küresel bir manyetik alanı yoktur). Ayrıca bu enerji alanları tıpkı aurada olduğu gibi, yıldız ve gezegenlerin ikizleri olan dalgasal boyutlarla karıştırılmamalıdır...