Bu Blogda Ara

24 Mart 2010 Çarşamba

TİTANOMAKIA'DAN ARMEGEDON'A MESAJLAR…TİTANOMAKIA'DAN ARMEGEDON'A MESAJLAR… Binlerce yıl önce iki ayrı uygarlık dünyaya hükmetmek için savaşıyordu. Atlantik ve Mu tıpkı bugünkü (Amerika ve Rusya gibi) ayrıca bazı küçük müttefik devletler vardı. Atlantis’in etkisinde olanlar, Mu’nun etkisinde olan bölgeler. Dünya asırlarca barış nedir bilmemişti. İki bloğun müttefikleri bu korkunç savaşta her çeşit silahı kullanıyordu. Bu silahlardan bazılarını yeniden keşfettik, Atom bombası gibi. Bazılarını ise henüz tanımıyoruz. Hatta bununla ilgili olarak Zeus’un yıldırım tutan değneği (bir nevi ışın silahı olabilir). Atlantisliler, beyni etkileyen silahların uzmanıydı. Bunlar çeşitli hayaller görmeyi sağlıyordu. Mu’nun sakinleri Noa caller ise, düşmanı öldüren ya da felce uğratan türde silahlar yapıyorlardı.Atlantis ve Mu savaşıyorlardı ama nasıl olduysa olaylar kontrollerinden çıktı. Kusursuz silahlardan biri bozulmuş ve dünyanın kederi çizilmişti. Birkaç yıl içinde parçalanıp tüm gezegeni felakete sürükleyecekti. Bu savaş sahneleri Mitoloji de bütün çarpıcılığıyla gözler önüne serilmiştir. Bu tufan öncesi savaş sahneleri “Devler ve Tanrılar Savaşı (TİTANOMAKIA) adını almaktadır. (Theog. 630 vd.) “Titan Tanrılarla Kronos oğulları ki birileri mağrur Titan’lar, Uthrys’te, Öbürleri, tüm nimetleri verenler, Olympos’un tepesinde oturanlar, Uzun zamandan beri savaşıyorlardı Güçlü saldırılarla birbirlerine girerek. Yürekleri hınçla dolup taşarak Tam o yıl cenkleşti durdular. Bitip tükenmek bilmiyordu bu kavga Belli değildi kimin kazanacağı, Demek ki Zeus, Kronos’u yenmekle egemenliği hemen ele alamadı. DEVASA SAVAŞ ARAÇLARI (1OO KOLLU DEVLER) Olympos’luların saltanatı ancak kendilerinden önceki kuşakla on yıl süren bir savaştan sonra kurulabildi. Bu başarının da ancak Yüz Kollu Devlerin yeraltındaki hapislerden çıkarılmaları ile sağlanabildiği belirtilir. Thessalia’nın yüksek doruklarındaki bir savaş sahnesi: Daha büyük olamazdı gümbürtü. Biri çökerken öteki üstüne düşse onun. Böylesine büyüktü gümbürtüsü Birbiriyle cenkleşen tanrıların. Rüzgarlar da karışıp Mu kaynaşmaya Savuruyorlardı sarsılan toprağı Karıştırıp birbirine tozları Şimşekleri, yıldırımları, gümbürtüleri, Büyük Zeus’un bu savaş silahlarını. Bir yandan öbür yana taşıyorlardı. Savaşların bağırış çağırışlarını.” Evet, işte tufandan önceki savaş sahneleri bunlar, modern bir anlatım tarzında konuyu ele alırsak şöyle bir tablo çıkar ortaya: * “Devler Tanrılar Savaşı” (Titanomakia) * (Titreyen-Titreten-Makineler) * (Devasa makineler yani Dev Robotlar) * (Devasa Makinelerin içindeki akıllı bilge kişiler) İnsanlık büyük felaketlerin ardından ilkel yaşama, geri döndüğünde bir nevi insan belleği çöktüğünde her yeni uygarlığın başlangucında yeni sayfalar açıyor daha önce yaşanan olayları pirimitizm içinde olduklarından kendi çağlarında bulunmayan ileri düzeydeki pilotlara veya astronotlara tanrı diyorlardı. Neden?.. Çünkü bu pilotlar ellerindeki makinelerin komutluğunu yapıyorlar ve onlar çok güçlü silahlar kullanıyorlardı. Tabii ilkel insan bunu nasıl anlatacak, etrafındaki oluşmakta olan olağan üstü gücü Antropomorfizm’le özelleştirecekti. Böylece tabiat olaylarıyla dile getirip yüce tanrısal yetkilerle kendilerince donatılmış bu insanları ilahlaştıracaklardı. Ortaya dolayısıyla umacı çıkmış oluyordu. Bu yanılgıya biraz da günümüze gelinceye kadar ifrit uydurması şiirsel anlatımlar ve felsefe adı altında doğmaların katılmış olması da etken olmuştur. GÜNÜMÜZÜN ORTADOĞUSU… Atlantis’e gönderilen bir birlikten bahsetmiştik. Zaman zaman onlarda gelip Olympos’luları vuruyorlardı. Her iki bloğunda müttefik güçleri vardı. O zamanın belki de Ortadoğu’su burasıydı. Orada tüm savaş denemeleri yapılıyordu. Örnek verecek olursak Körfez Savaşı, izni İlahiyle vaki olacak tüm dünyayı ateşe atacak İran savaşı gibi… Evet, güçlü saldırılarla birbirine girerler, 10 yıl süren, bu savaşta her iki tarafın durumu da hemen hemen aynı imiş, sonra Zeus uzun gayretlerle iktidar mücadelesi yapmış. Bu savaşı da Zeus’un lehine döndürenler şüphesiz “Yüz kollu Devler” yeraltındaki hapislerden (Kurganlardan) çıkarılabilmesi ile sağlanabilmiş. Nedir bu yüz kollular? 1. Bize göre devasa çok gelişmiş silahlarla donatılmış içinde pilotları olan Dev Tanklar veya araçlardır. Her palet te hareket ederken oynar başlıklı taretlerle tüfeğin ateş ediyordu. Çünkü Taret aynı bir baş gibi sağa, sola hareket eder. Dolayısıyla 50 başlı, yüz kollu denilmesi, bu çok gelişmiş Dev Robot makineler adını alabilir. Yeraltındaki sığınaklarından çıkan bu Dev Tanklar veya Makineler bu savaşın ismini veren mitolojideki (Titanomakia) adını almaktadır. a) Hypsibremetes: Göklerde gürleyen b) Nephele gereta: Bulutları devşiren. c) Ostıpetes: Şimşek savuran d) Terpikeraunos: Yıldırım sever e) Aigokbos: Kalkan taşıyan f) Erigdoupos: Uzaklarda gürleyen A) HYSIBREMETES: Göklerde Gürleyen: Özellikle şunu belirteyim ki, Zeus’un bu 6 özelliği iki şekilde ele alınmalıdır. a- İlkel Pirimitizm içinde yani başka bir anlatımla Antropomorfizim, yüce tanrısal formların insan şeklinde dönüşülmesi şeklinde ele alınmalı, b- Modern anlatım tarzında şekillendirilmelidir. Dolayısıyla biz iki şekli de anlatmaya çalışacağız. 1- Tanrısal bir form düşünülmüş. 2- Sesten hızlı uçulduğunda ki çıkartlan ses anlatılmak istenmiş. Konkort uçaklarının çıkarttığı sesten birçok insanlar rahatsızlık hissettikleri gibi. B) NEPHELE GERETA: BULUTLARI DEVŞİREN: a) Antropomorfizm etkisi mevcut. b) Uçaktan bakıldığında bulutlar devşiriliyormuş gibi görünür. C) OSTIPETES: ŞİMŞEK SAVURAN: a) Antropomorfizm etkisi mevcut. b) Bir çeşit ışın saçan, ışın sıçraması veya “IŞIN SİLAHI” D) TERPİKERAUNOS: YILDIRIM SEVEN: a) Antropomorfizm etkisi mevcut. b) Kozmik enerji gücü, bir çeşit yok edici “mavi ölüm ışını” bu deyimi de, İbn-i Batuta da kitabında bahsetmiş. E) AİGİOKBOS: KALKAN TAŞIYAN: a) Antropomorfizm etkisi mevcut. b) Bir nevi enerji kalkanı veya robotların üstündeki koruyucu zırh. Işığı yansıtan ayna gibi geriye yansıtıcı: F) ERİGDOUPOS: UZAKLARDA GÜRLEYEN: a) Antropomorfizm etkisi mevcut. b) Bir silahın tesir sahasında (hedefte) yaptığı tahribatta evvelki duyulan ses. Modern anlatımlarla, mitolojilerde geçen bu savaş sahneleri ve Zeus’un (Zülkarneyn) aldığı özellikler açıklandığında, sanıldığı gibi mitolojiler sadece bir efsane değil günümüze ışık tutan birer belge niteliğinde olduğu tespit edilir. Bu kadar modern bir yaşantı yaşayan dedelerimiz mağaralardan gelmediği, her ne kadar Tarih kitaplarında bu şekilde anlatılsa da bu anlatım tarzının değiştirilmesi gerektiği dolayısıyla Tarih kitaplarının yeniden yazılması gerekmektedir. Dünyadaki tek medeniyette 20 yüzyıl medeniyeti değildi… Devasa makineler savaşı, Atom savaşları ve çeşitli savaşlar örneğin Amerikalıların Yıldız Savaşları Projesi gibi, birçok proje üretilmiş neticede bu korkunç boyuttaki silahlar bozulmuş. Dünyanın kaderi çizilmişti. Günümüzde genetik mühendisliği çok ileri gittiğini ve çeşitli kobaylar yapıldığını, bu arada da silah türlerinden “zincirleme reaksiyonu başlatılacak bir formül üzerinde duruluyor. Maddenin en küçük parçası atomun zincirleme reaksiyonla patlaması mümkün olursa, siz tehlikeyi o zaman seyredin. Tabii bu bir varsayım sadece. Böyle bir şeyin olması mümkün değil zira atom kâinatın en mükemmel yapılanmış en küçük maddesidir. Nükleer kuvvet olmazsa atom olmaz. Zayıf kuvvet olmazsa, elektron olmaz, çekim kuvveti olmazsa dünya olmaz, güneş olmaz, biz olamazdık. Bu kuvvetlerden bir tanesinin yokluğu veya bir tanesi de meydana gelebilecek ufak bir hesap hatası bile kâinatın yokluğu demektir. Bu ne kadar mahir bir mühendisliktir ki aynı kutupta elektromanyetik kuvvetlerin birbirini ittiği yerde nükleer kuvvet görevlendirilmiş ve atom çekirdeği bir arada tutulmama elektromanyetik kuvvetin bin misli şiddetindeki bu kuvvete, atom çekirdeğinin dışına taşmaması emredilmiştir. Çekim kuvvetinden, neredeyse rakamlara sığmayacak kadar daha fazla şiddete sahip elektromanyetik kuvvete, ancak atomları ve molekülleri bir arada tutma vazifesi verilmiş, bu vazifenin dışına taşmaması için zıt kutuplar halinde dengelenmiştir. Hangi tesadüf bu dengeyi salar, hangi tabiat bu hesabı yapar? Âlemlerin Rabbinden başka kim olabilir… İş işten geçtikten sonra Dünya insanları bir masaya oturdular. Ama yapacak bir şey yoktu. Çünkü felaket yaklaşıyordu. Bunun için Nuh A.S. bu işe devam etmemeleri için dünyayı uyarmıştı. Ama onlar dinlemediler. Azgınlık yılmaması için uyarılmışlardı… Türk araştırmacılar, tankları hatta uçakları görünmez kılan nanoteknoloji tabanlı, düşük maliyetli malzeme geliştirdi…

TİTANOMAKIA'DAN ARMEGEDON'A MESAJLAR
   Binlerce yıl önce iki ayrı uygarlık dünyaya hükmetmek için savaşıyordu. Atlantik ve Mu tıpkı bugünkü (Amerika ve Rusya gibi) ayrıca bazı küçük müttefik devletler vardı. Atlantis’in etkisinde olanlar, Mu’nun etkisinde olan bölgeler.
   Dünya asırlarca barış nedir bilmemişti. İki bloğun müttefikleri bu korkunç savaşta her çeşit silahı kullanıyordu. Bu silahlardan bazılarını yeniden keşfettik,  Atom bombası gibi. Bazılarını ise henüz tanımıyoruz. Hatta bununla ilgili olarak Zeus’un yıldırım tutan değneği (bir nevi ışın silahı olabilir).
   Atlantisliler, beyni etkileyen silahların uzmanıydı. Bunlar çeşitli hayaller görmeyi sağlıyordu.
   Mu’nun sakinleri Noa caller ise, düşmanı öldüren ya da felce uğratan türde silahlar yapıyorlardı.Atlantis ve Mu savaşıyorlardı ama nasıl olduysa olaylar kontrollerinden çıktı. Kusursuz silahlardan biri bozulmuş ve dünyanın kederi çizilmişti. Birkaç yıl içinde parçalanıp tüm gezegeni felakete sürükleyecekti.
   Bu savaş sahneleri Mitoloji de bütün çarpıcılığıyla gözler önüne serilmiştir. Bu tufan öncesi savaş sahneleri “Devler ve Tanrılar Savaşı (TİTANOMAKIA) adını almaktadır. (Theog. 630 vd.)
   “Titan Tanrılarla Kronos oğulları
   ki birileri mağrur Titan’lar, Uthrys’te,
   Öbürleri, tüm nimetleri verenler,
   Olympos’un tepesinde oturanlar,
   Uzun zamandan beri savaşıyorlardı
   Güçlü saldırılarla birbirlerine girerek.
   Yürekleri hınçla dolup taşarak
   Tam o yıl cenkleşti durdular.
   Bitip tükenmek bilmiyordu bu kavga
   Belli değildi kimin kazanacağı,
   Demek ki Zeus, Kronos’u yenmekle egemenliği hemen ele alamadı. 
 
     DEVASA SAVAŞ ARAÇLARI (1OO KOLLU DEVLER)
   Olympos’luların saltanatı ancak kendilerinden önceki kuşakla on yıl süren bir savaştan sonra kurulabildi. Bu başarının da ancak Yüz Kollu Devlerin yeraltındaki hapislerden çıkarılmaları ile sağlanabildiği belirtilir.
   Thessalia’nın yüksek doruklarındaki bir savaş sahnesi:
   Daha büyük olamazdı gümbürtü.
   Biri çökerken öteki üstüne düşse onun.
   Böylesine büyüktü gümbürtüsü
   Birbiriyle cenkleşen tanrıların.
   Rüzgarlar da karışıp Mu kaynaşmaya
   Savuruyorlardı sarsılan toprağı
   Karıştırıp birbirine tozları
   Şimşekleri, yıldırımları, gümbürtüleri,
   Büyük Zeus’un bu savaş silahlarını.
   Bir yandan öbür yana taşıyorlardı.
   Savaşların bağırış çağırışlarını.”
   Evet, işte tufandan önceki savaş sahneleri bunlar, modern bir anlatım tarzında konuyu ele alırsak şöyle bir tablo çıkar ortaya:
 *  “Devler Tanrılar Savaşı” (Titanomakia)
  *  (Titreyen-Titreten-Makineler)
 *   (Devasa makineler yani Dev Robotlar)
  *  (Devasa Makinelerin içindeki akıllı bilge kişiler)
   İnsanlık büyük felaketlerin ardından ilkel yaşama, geri döndüğünde bir nevi insan belleği çöktüğünde her yeni uygarlığın başlangucında yeni sayfalar açıyor daha önce yaşanan olayları pirimitizm içinde olduklarından kendi çağlarında bulunmayan ileri düzeydeki pilotlara veya astronotlara tanrı diyorlardı. Neden?.. Çünkü bu pilotlar ellerindeki makinelerin komutluğunu yapıyorlar ve onlar çok güçlü silahlar kullanıyorlardı. Tabii ilkel insan bunu nasıl anlatacak, etrafındaki oluşmakta olan olağan üstü gücü Antropomorfizm’le özelleştirecekti.
Böylece tabiat olaylarıyla dile getirip yüce tanrısal yetkilerle kendilerince donatılmış bu insanları ilahlaştıracaklardı. Ortaya dolayısıyla umacı çıkmış oluyordu. Bu yanılgıya biraz da günümüze gelinceye kadar ifrit uydurması şiirsel anlatımlar ve felsefe adı altında doğmaların katılmış olması da etken olmuştur.
GÜNÜMÜZÜN ORTADOĞUSU…
   Atlantis’e gönderilen bir birlikten bahsetmiştik. Zaman zaman onlarda gelip Olympos’luları vuruyorlardı. Her iki bloğunda müttefik güçleri vardı. O zamanın belki de  Ortadoğu’su burasıydı. Orada tüm savaş denemeleri yapılıyordu. Örnek verecek olursak Körfez Savaşı, izni İlahiyle vaki olacak tüm dünyayı ateşe atacak İran savaşı gibi…
   Evet, güçlü saldırılarla birbirine girerler, 10 yıl süren, bu savaşta her iki tarafın durumu da hemen hemen aynı imiş, sonra Zeus uzun gayretlerle iktidar mücadelesi yapmış. Bu savaşı da Zeus’un lehine döndürenler şüphesiz “Yüz kollu Devler” yeraltındaki hapislerden (Kurganlardan) çıkarılabilmesi ile sağlanabilmiş.
 Nedir bu yüz kollular?
1.      Bize göre devasa çok gelişmiş silahlarla donatılmış içinde pilotları olan Dev Tanklar veya araçlardır. Her palet te hareket ederken oynar başlıklı taretlerle tüfeğin ateş ediyordu. Çünkü Taret aynı bir baş gibi sağa, sola hareket eder. Dolayısıyla 50 başlı, yüz kollu denilmesi, bu çok gelişmiş Dev Robot makineler adını alabilir. Yeraltındaki sığınaklarından çıkan bu Dev Tanklar veya Makineler bu savaşın ismini veren mitolojideki (Titanomakia) adını almaktadır.
     a) Hypsibremetes: Göklerde gürleyen
   b) Nephele gereta: Bulutları devşiren.
   c) Ostıpetes: Şimşek savuran
   d) Terpikeraunos: Yıldırım sever
   e) Aigokbos: Kalkan taşıyan
   f) Erigdoupos: Uzaklarda gürleyen 
   A) HYSIBREMETES: Göklerde Gürleyen: Özellikle şunu belirteyim ki, Zeus’un bu 6 özelliği iki şekilde ele alınmalıdır.
   a- İlkel Pirimitizm içinde yani başka bir anlatımla Antropomorfizim, yüce tanrısal formların insan şeklinde dönüşülmesi şeklinde ele alınmalı,
b- Modern anlatım tarzında şekillendirilmelidir. Dolayısıyla biz iki şekli de anlatmaya çalışacağız.
   1- Tanrısal bir form düşünülmüş.
   2- Sesten hızlı uçulduğunda ki çıkartlan ses anlatılmak istenmiş. Konkort uçaklarının çıkarttığı sesten birçok insanlar rahatsızlık hissettikleri gibi.
   B) NEPHELE GERETA: BULUTLARI DEVŞİREN: a) Antropomorfizm etkisi mevcut. b) Uçaktan bakıldığında bulutlar devşiriliyormuş gibi görünür.

   C) OSTIPETES:
ŞİMŞEK SAVURAN:
   a) Antropomorfizm etkisi mevcut.
   b) Bir çeşit ışın saçan, ışın sıçraması veya “IŞIN SİLAHI”
   D) TERPİKERAUNOS: YILDIRIM SEVEN:
   a) Antropomorfizm etkisi mevcut.
   b) Kozmik enerji gücü, bir çeşit yok edici “mavi ölüm ışını” bu deyimi de, İbn-i Batuta da kitabında bahsetmiş.
   E) AİGİOKBOS: KALKAN TAŞIYAN:
   a) Antropomorfizm etkisi mevcut.
   b) Bir nevi enerji kalkanı veya robotların üstündeki koruyucu zırh. Işığı yansıtan ayna gibi geriye yansıtıcı:
   F) ERİGDOUPOS: UZAKLARDA GÜRLEYEN:
   a) Antropomorfizm etkisi mevcut.
   b) Bir silahın tesir sahasında (hedefte) yaptığı tahribatta evvelki duyulan ses. 
   Modern anlatımlarla, mitolojilerde geçen bu savaş sahneleri ve Zeus’un (Zülkarneyn) aldığı özellikler açıklandığında, sanıldığı gibi mitolojiler sadece bir efsane değil günümüze ışık tutan birer belge niteliğinde olduğu tespit edilir. Bu kadar modern bir yaşantı yaşayan dedelerimiz mağaralardan gelmediği, her ne kadar Tarih kitaplarında bu şekilde anlatılsa da bu anlatım tarzının değiştirilmesi gerektiği dolayısıyla Tarih kitaplarının yeniden yazılması gerekmektedir. Dünyadaki tek medeniyette 20 yüzyıl medeniyeti değildi…
   Devasa makineler savaşı, Atom savaşları ve çeşitli savaşlar örneğin Amerikalıların Yıldız Savaşları Projesi gibi, birçok proje üretilmiş neticede bu korkunç boyuttaki silahlar bozulmuş. Dünyanın kaderi çizilmişti. Günümüzde genetik mühendisliği çok ileri gittiğini ve çeşitli kobaylar yapıldığını, bu arada da silah türlerinden “zincirleme reaksiyonu başlatılacak bir formül üzerinde duruluyor. Maddenin en küçük parçası atomun zincirleme reaksiyonla patlaması mümkün olursa, siz tehlikeyi o zaman seyredin. Tabii bu bir varsayım sadece. Böyle bir şeyin olması mümkün değil zira atom kâinatın en mükemmel yapılanmış en küçük maddesidir.
   Nükleer kuvvet olmazsa atom olmaz. Zayıf kuvvet olmazsa, elektron olmaz, çekim kuvveti olmazsa dünya olmaz, güneş olmaz, biz olamazdık. Bu kuvvetlerden bir tanesinin yokluğu veya bir tanesi de meydana gelebilecek ufak bir hesap hatası bile kâinatın yokluğu demektir. Bu ne kadar mahir bir mühendisliktir ki aynı kutupta elektromanyetik kuvvetlerin birbirini ittiği yerde nükleer kuvvet görevlendirilmiş ve atom çekirdeği bir arada tutulmama elektromanyetik kuvvetin bin misli şiddetindeki bu kuvvete, atom çekirdeğinin dışına taşmaması emredilmiştir. Çekim kuvvetinden, neredeyse rakamlara sığmayacak kadar daha fazla şiddete sahip elektromanyetik kuvvete, ancak atomları ve molekülleri bir arada tutma vazifesi verilmiş, bu vazifenin dışına taşmaması için zıt kutuplar halinde dengelenmiştir. Hangi tesadüf bu dengeyi salar, hangi tabiat bu hesabı yapar?
   Âlemlerin Rabbinden başka kim olabilir…
   İş işten geçtikten sonra Dünya insanları bir masaya oturdular. Ama yapacak bir şey yoktu. Çünkü felaket yaklaşıyordu. Bunun için Nuh A.S. bu işe devam etmemeleri için dünyayı uyarmıştı. Ama onlar dinlemediler. Azgınlık yılmaması için uyarılmışlardı…

Türk araştırmacılar, tankları hatta uçakları görünmez kılan nanoteknoloji tabanlı, düşük maliyetli malzeme geliştirdi…

Hiç yorum yok: