Bu Blogda Ara

5 Ekim 2009 Pazartesi

ÇOK BOYUTLU EVREN:


ÇOK BOYUTLU EVREN:

Fatiha-2: “Bütün övgüler Alemlerin Rabbi olan Allah’adır”

Evren tekil bir enerji denizi iken farklı algı araçlarına sahip canlı türleri nedeniyle ayrı alemler olarak algılanmaktadır.

Kuantum bilimi atom altı dünyasını aydınlattıkça tüm evrenin aslında tekil bir enerji kümesi olduğunu kanıtlamıştır.

Evren tek bir enerji bulutu iken enerjinin dalga boyu frekansları nedeniyle katmanlaşmakta ve içindeki farklı canlı türlerince sayısız boyutlar halinde algılanmaktadır.

Tanrı bütün dünya dinlerinde tek ve O olarak tanımlanan öncesiz ve sonsuz bir varlıktır.

Tanrı bize göre evrene içkin değil aşkın bir varlıktır. Bu enerji okyanusunun tüm varlığı ancak yaratıcısı olan Tanrının varlığı ile ayakta durabilir.

Rab kelimesi; Tanrının evreni bir yaratılış patlamasıyla yaratıp evrimleştirdiğini ifade etmektedir. Tanrı yarattığı evren içindeki tüm canlı cansız varlıkları bir evrim süreci içinde eğitmektedir. Bize göre yaratılış ve evrim birbirinin zıttı olan iki kavram değil aynı gerçeğin farklı açılardan görünüşüdür. Din ve bilim çatismasi diye bir kavramı kabul etmiyoruz.

Tanrının sonsuz bilgisi her şeye kader denilen bir program belirlemiş bu bilgiyi genetik kodlara işlemiştir. Kaderin kanıtı genetik şifrelerdir. Amaçsız bir evrim söz konusu olamaz. Rab kavramı yaratılış ve evrimi birlikte içeren bir kavramdır.

Yaratılışçılar her varlığın zamanı gelince birden yaratıldığını öne sürmelerine karşin evrimciler ise her şeyin zaman içinde ayıklama yöntemiyle her canlının mükemmelleştiğini öne sürmektedirler.

Yaratılışçılarla evrimcilerin hesaba katmadıkları nokta zamanın göreceliği kavramıdır. Zamanın akış hızı sabit olmadığı gibi algılanışı da her canlı için farklıdır. Yaratılmış olan her varlık zamanı bir süreç olarak algılarken Alemlerin rabbi olan Yaratıcı katında tek bir an söz konusudur. Dolayısıyla canlılara göre uzun evrim süreçleri Yaratıcı açısından bir anda yaratılış ile özdestir.

Sözümüzün özü şudur: Gerçek aslında tek iken ayrı algı araçlarına sahip olan düşünen varlıklar; evreni aynı zamanda kendi düşünce şemalarına göre farklı algıladığından, tek bir evrensel gerçek böylece sayısız ve çelisik anlayışlara dönüşmektedir.

Mutlak gerçeği yalnız O bilir. Evren içindeki tüm canlı ve düşünen varlıklar mutlak gerçeğe yalnızca kendi açılarından yaklaşim sağlayabilir.

GÖRÜNEN VE GÖRÜNMEYEN BOYUTLAR:

Bakara- 3 “görünmeyen âleme inanırlar.”

Evren tekil bir enerji kümesi olmasına karşin farklı titreşim algılarına sahip canlılar yalnızca kendi duyu araçlarınca duyumsanan bölümü içinde yaşamaktadırlar.Boyutlar arasında kesin ayrımlar yoktur. Geçişim aralıkları vardır.

Ancak boyutlar içindeki her bireye bu geçişim aralıkları açılmamış olduğundan varlıkların çogu ancak kendi katmanlarını algılamaktadır. Algı frekans aralığını geliştiren canlılar diğer canlıların bulunduğu katmanları görebilme yeteneği kazanabilmektedir.

Örnegin insan 4000-7000 angström aralığındaki kızılötesi ile mor ötesi ışık frekansı aralığını algılamaktadır. Ruhsal ve teknolojik çalismalarla bu algı sınırları genişlediğinde insan komşu olduğu boyutların canlıları ile temasa geçebilmektedir.

Bilimsel araştırmalar insanın ancak çok dar bir aralıktan evreni algılayabildiğini ortaya koymuştur. Bu diğer canlılar için de söz konusu olduğundan her canlı türü için görünen ve görünmeyen boyutlar söz konusudur.

YEDİ GÖK KAVRAMI: EVRENİN ÇOKLU BOYUTLARI

Bakara-29 “ O’dur ki yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için yarattı. Sonra iradesi yukarıya yönelip orayı da yedi gök halinde sağlamca nizama koydu. “

Gezegenimizdeki her canlının gezegen içindeki şeylerden yararlanması kendi türüne göre kısıtlıdır. Gezegenimizde bir besin zinciri oluşturulmuştur. Bu besin zincirinin en en üst halkasında ise insan bulunmaktadır. İnsan gezegenimizdeki canlı cansız her şeyden yararlanabilen tek varlıktır.

Yeryüzünden sonra Yaratıcının iradesinin göğe yönelmesi ve göğü yedi gök halinde düzenlenmesinde yedi rakamı aslında çogul anlamındadır.

Özetle çoklu katmanlar söz konusudur.

En alt tabaka anlam olarak gezegenlerin atmosfer katmanlarından başlıyoruz . En üst anlam tabakası olarak 15 milyar ışık yıllık bir küre içinde gözlemlenen tüm maddesel evreni birinci kat gök sayıp bunun dışında iç içe yada kat kat bir çok göksel boyutların varlığına ulaşiyoruz.

Bu boyutlar birinci kat boyut itibariyle insanın algı sınırları içindeki kendi fiziksel evrenimizi oluşturuyor. Diğer boyutlar ise bizim algı sınırlarımız dışında olan ve o boyutların canlılarınca algılanan boyut katmanlarını oluşturuyor. O boyutlar bizim için algılanabilir olmadığı için fiziksel olmadığı halde o canlıların kendi fiziksel evrenlerini oluşturmaktadır.

Hiçbir şey hayal değildir. Hepsi birer gerçek alemdir. Aradaki fark frekans aralığına göre değişen algısal durumlardır.

Tekil enerji okyanusu, farklı frekans aralıklarını algılayan canlılarca ayrı boyutlar olarak ayrıştırılmaktadır. Aslında hepsi aynı mekanın içinde tekil bir yapı oluşturmaktadır.

UZAYDAKİ CANLILAR

Bakara-116: “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nun mahlûkudur. Hepsi O’nun emrine boyun eğmektedir .”

Göklerin ve yerin onun yarattığı canlılarla dolu olduğu açıkça belirtmektedir. Uzaydaki canlıların evrende egemen olan tanrısal

Programa uygun davranan canlılar olduğu vurgulanmaktadır.

Yer tekil, gökler ise çogul olarak belirtilmiştir. Dünya gezegeni bu kadar canlılarla dolu olduğuna göre, çok boyutlu uzaydaki gezegenler boş olarak yaratılmamıştır. Her bir gezegen kendi koşullarına uyum sağlamış sayısız canlı türleriyle doludur.

Hiç yorum yok: