Bu Blogda Ara

3 Mayıs 2009 Pazar

NUH TUFANI

Nuh Tufanı konusunda sonuçsuz yaklaşımlar sunulmuştur. Ama dünya genelinde konuşulan Nuh Tufanı nasıl olmuştur? Yıldızlar Savaşı ile Nuh Tufanının ilişkisi nedir? Yeryüzünde bailayıp orada mı bitmiştir? Yoksa göklerde cinn-melek savaşı biçiminde başlayıp, yeryüzünde büyük deprem, parçalanma, yarılma sonucu tsunami vb yansımalarla mı tamamlanmıştır? İlignç notlar göreceksiniz. TANİTİCİ KITAPÇİKLAR: 5 KUR’AN-İ KERİM’DE NUH TUFANI İşte bu çizgiyi ve bu gerçeği yakalamaya aday olduğumuzu ispatlamak için “Birleşik Alan Teorisi Serisi” bünyesinde Kur’an-ı Kerimde Nuh AS kimdir? Âdem AS soyundan mıdır, gezegenli midir? Nuh Tufanı nerede gerçekleşmiştir? Gılgamış Destanı Nuh Tufanı destanı mıdır? İşte bu tanıtım kitapçığında bu soruların cevaplarını bulacaksınız NUH AS’İN YAŞI “Andolsun ki Nuh'u kavmine Resul olarak gönderdik.6 Onların arasında, elli seneyi saymazsak bin yıl kaldı. Kökten zalim cehennemlikler olarak Tufan kendilerini yakaladı.” Ankebût: 14. 6 *Tarihöncesi dönemin ne kadar karanlık ve bilinmezliklerle dolu olduğunu, tufandan sonra Saragon dönemine kadar Babil'de egemen olmuş sadece birinci aileden 23 kralın saltanatının 24.510 yıl olmasından anlamaktayız. Nuh'un gemisinin mitolojik oluşunu da tabletlerdeki: "Bu gemi bitki ve hayvanları koruyacak biçimde olsun. Tohumları ve onunla birlikte her bir türden hayat tohumunu koruyacak biçimde olsun" Bu anlatılanlar geminin bir gen bankası olduğunu göstermektedir ve gemi olayı, destan kapsamına girmektedir. Böyle uzun ömür ve kralların hükümdarlık süresi 25.000 yıl olacak biçimde bu dünya yaşama standartlarına uymamaktadır. Nuh AS kavmi, cinnler grubunda ve başka gezegende olabilir. Diğer dinlerden ve yazıt destanlardan aldığımız ve bizim kitaplarımıza da geçen bilgilere göre; Nuh AS’ın babası, İsa AS’ınki gibi, insan değildir. Bu 950 yıllık ömür de dünyanın sayı standardına göre değil, dünya dışı yaşama göredir ve dünya yaşlanma standardına göre 70 küsür yılı karşılamaktadır. NUH AS’İN KIMLIĞI “Onu saçmalamakla suçladılar, derken biz onu ve beraberindekileri gemide boğulmaktan kurtarıp değişmez ilke ayetlerimizi saçma bulanların boğulmasını sağladık.17 Zira onlar, kafalarının dikine giden bir topluluk durumunda idiler.” A’râf: 64. 17 *Tek tanrıcılık, peygamberlik ve ölümden sonraki hayatı ön görmekte... Burada boğulanlar kim? Bu sorunun yanıtı yok; yazı yok! Bu ilkel çağlarda düşünebilen insan yok! Bu dönemden bize kadar gelebilen belgesel yok! Sadece mitolojik ve anonim destanlar! Nuh AS, dünya-dışı bir gezegende yaşayıp dünyaya mı gönderilmiştir? O gezegende yıl kaç gün ve bir gün kaç saat idi? Oradaki sayılama nasıldı? Dünyamız bugünkü boyutları içinde miydi? Nûh Tûfânı acaba yerel midir, yoksa yıldız savaşları sonucu tüm dünyayı mı kaplamıştır? Nûh AS'a neden "İkinci Âdem" adı verilmiştir? 950 yıl, başka gezegenin yılı mıdır? Nuh AS önce orada mı yaşamış? O dönemde Hâm, Sâm ve Yâfes'ten başka insan var mıydı ve bu üç oğul tek değil de bir sülâleyi mi kapsıyordu? Neden dünyamızın Ekvator bölgesini oluşturan 23 derecelik kuzey-güney meridyenler arasındaki insanlar hâlâ ilkel dönemin özelliklerini taşımaktadır? Neden AİDS hastalığının vatanı Ekvator ülkeleri olarak görülmekte ve insanın insan olduğunun bilicine varamadığı dönem mi yaşanmıştır? Acaba bu dönem henüz insandan söz edilemediği bir insanlık dönemi midir? Maymunumsu insan ve insanımsı maymun deyimleri ne kadar doğru veya yanlıştır? Acaba Âdem'in ilk basamağı maymun-cann buluşması mıdır? Cennetten kovulan tüm nefisler, aynı anda mı dünyaya indi, yoksa önce Âdem AS gen-sülâlesi inerken Nuh AS gen-sülâlesi başka gezegene mi indi? Acaba cinnler de aynı anda mı cennetten kovuldu ve onlar aynı kendi gezegenleri boyutunda mı kaldılar? Bütün bu ve bu gibi akıl kurcalayan ve yanıtsız kalan, ancak hepsine Allah Taâlâ'nın katındaki bilgiler olarak iman edilmesini gerektiren sorular var. Felsefi bilgi âşığı kişilerin irdelemelerini hoş karşılayalım. İlk hayat Hint Okyanusundaki Seyşel Adalarında başlamış, oradan tüm dünyaya yayılmıştır. O yörenin, “maymunlar ana vatanı” olarak görülmesi ve AİDS hastalığının da oradan yayılması dikkat çekicidir. Bu bilgiler ışığında Tûfanın, 23 derecelik dönence kuşağı dışında kalan kutuplarda, özellikle Kuzey yarım kürede ve özellikle Akdeniz havzasında yaşandığını söyleyebiliriz. Bitki örtüsünün canlı ekolojisini nasıl etkilediğini ve bitki-canlı özdeşleşmesini “Amazon Irmağı Belgeselin”de görülebilir. GEMİNİN PLANLANMASİ “Melek gözlerimiz ve uz bilgi vahyimiz yardımlarıyla uzay gemisini yap. O hak-hukuk tanımayanlar konusunda bana bir şey söyleme; zira onlar şimdiden boğulmuşlardır." Uzay teknesini plana göre yapar. Kavminin ileri gelenleri, yanlarından her geçişlerinde onunla dalga geçiyorlardı. ...Derken yaptırım gücümüz gözüküp ateşleme reaktörü tandır8 kaynar kaynamaz: "Her eşeyleşenden bir çifti, aleyhinde kesin karar çıkan dışında seni tutan halkını ve inanmış kişileri oraya sıkıştır" dedik.” Hûd: 37-40. 8 *Bu "tandır" olayı çok tartışmalı bir konudur. Acaba yeryüzü mü fışkırmış? Yoksa o günkü deyimiyle ocak, buhar kazanı; bugünkü deyimiyle ateşlemeli motor, atom reaktörü mü? Çünkü burada insan gücünün ötesinde, insanüstü bir çaba, zamanötesi bilinçli varlık Allah Taâlâ'nın Gözleri, vahiyle haberleşen, komut alan varlık ötesi varlıklar bu gemi uzay teknesini yapmıştır. Gemi, tamamen insan ötesi olağanüstü ve mucize bir tekniğin ürünüdür. Melekler veya melekleşmiş güçlerce yapımı sürdürülen bu uzay gemisi dünyamızda mı yoksa dünyaötesi bir yerde mi yapılmıştır? GEMIDEKILER “Döllerini,11 dolduruldukları uçak-gemide12 taşımamız da onlar için ekosistem kanıtıdır. Onlar için binme kozmogonilerini onun benzerinden, varetmemiz de... Eğer dilersek onları boğardık; çığlık atma fısatları kalmaz, hiç kurtulamazlardı da. Buna rağmen kendilerine: "Gözüken-gözükmeyen kirliliklerin takvasını yaşayın; belki etkileşim bilgi-sevgi ağınız aralanır" denildiğinde hiç mi hiç umursamayıp13 onlara Rabbinin gizemli norm âyetlerinden binlercesi gelmiyor ki hemen omuz silkmesinler. ” Yâ Sîn: 41-46. 11 *"Zürriyet" deyimi, geniş boyutuyla spermleri andıran genler olmaktadır. Zürriyet ilk insandan, kıyamet gününe kadarki son insanın kromozomgen yapılarının habercisidir. Bu âyet-i kerimede Nuh Transatlantiği esas alınarak, insanın kağnıdan uzay aracı ve henüz kurgu-bilimcilerin çizimleriyle düşleyebildikleri gemilere kadar tüm deniz-uzay taşımacılığı, "taşımak" kavramına girmektedir. 12 *A. H. Yazır'ın değindiği gibi bu gemi, tamamen mecazî anlamda ve destanımsıdır. Gemi, ilk çağ fetişist insanlarının yaratılışta kullandıkları doğa güçlerinden, hayvanlardan; örneğin Âsenâ'dan ana rahmi ayarlamalarıdır. Tûfandaki Nûh'un Gemisidir ve ona tüm yeni ırk canlılarının doldurulmasıdır. Zaten ikinci âyet-i kerimedeki "benzer gemi" kavramı, her çağda yelkenlisi, buharlısı, akaryakıt ve nükleer yakıt motorlusu geliştirilerek kullandığımız gerçek gemileri kapsamına alır. Bu âyette içerik olarak fetişizm ve ona bağlı olarak şirk kötülenmektedir. Kur'ân-ı Kerimde hava ve uçak kavramı, su ve gemi kavramı içinde kullanılmaktadır. Çünkü havanın ve deniz suyunun kaldırma gücü aynıdır. 13 *Bu gramer karmaşasında bir müteşabihlik yaşanmakta, gemi-uçak kavramı Nuh AS'ın gemisini ilgilendirmektedir. Dünyanın bu ilk transatlantiği aynı zamanda bir yüzer hayvanat bahçesidir. Kozmik bir seleksiyonla her eşlenikten hayvanlar da biyolojik sınıflandırma çerçevesinde bu uzay gemisine yerleştirilmiştir. Bu dünya çapındaki bir tufana yakışır büyüklükteki geminin tarihî uzay yolculuğu bir boyuttan diğerine geçiş yolculuğudur. 83 insanın da yer aldığı ve önceki din kaynaklarının "mongollar" dediği, belki de gözleri çekik ve sarı ırk diye bildiğimiz Çin Hindi, Moğol ırkı olabilecek ve diğerlerinden kalabalık olmalarının sırrını açıklayabilecek gerçekler bu gemi ile açıklanacaktır. Dört büyük din kitabı da Hz Nuh'un "insan benzerlerinden çok değişik" bir fizik ve moral kimliğine sahip olduğunu ve bu değişikliği kendi oğullarına da aktardığını anlatmaktadırlar. Hâm, esmer-zenci, Sâm, buğday ve beyaz-esmer, Yâfes, sarışın ırkın atası olmuşlardır. Öteki dördüncü ve tufan sırasında boğulan oğlu Ken'an Yam da Mongol ırkının atası olabilir. Nuh tufanının önemi, bütün dünyanın ortak efsanesi olması yanında, tüm semavî kökenli haber kaynaklarında özel bir yeri olmasındadır. Tarih öncesi dönemlerde Atlantis-Mu batık kıtalarından da söz edilmesi müteşabihliğin boyutunu artırmaktadır. İnsan belleğinin gizli sürekliliği, "tanrı, cinn, şeytan-Melek"ten söz etmektedir. Tevrat, Hz Nuh'un gemisinde "Uzak-Kuzey"den gelme denizci bir kavimden söz etmektedir. Yine orada, dünya insanlarının "o insanlarla olan benzerliği az" ve dünyanın da "şimdi bildiğimiz dünya" olmadığı Ra'd: 5. anlatılmaktadır. Tufan, asla sanıldığı gibi Mezopotamya bazında dar ve küçük olmadığı, çünkü Amerikan yerlilerinin de aynı Nuh isimli tufan inançlarının bulunması, Gılgamış tufan serüveninin o çağda her uygarlığın kendisini "merkez" gösterme furyasını destanlaştırmış olması, Hûd: 44. tufanın tam dünya çapında, hattâ Venüs gibi bir gezegenden söz edilmesiyle gezegenler arası boyuta çıkarılması zihinleri karıştırmaktadır. İşte tarihöncesi çağda Nuh öncesi Atlantis-Mu uygarlığını ve o tufan olarak da o batık kıta ve uygarlıklara Venüs gibi gezegenden ilk insanın veya insanlaşmak üzere asî cinnlerin kovulmasını anlamaktayız. AA'a: Miraç'tan. NUH KAVMININ DÜŞÜŞÜ ...Gemi, dağ gibi dalgalar arasında akıp onları götürüyordu.9 ..."Ey dünya, tut o suyunu! Ey atmosfer, yut o fırtınanı!" diye yankılandı. Toprak suyu aldı ve çekildi de yaptırım gücü uygulaması bitirildi. Cûdî üzerinde kontrol merkezi kurdu. Devamla: "O zalimler topluluğu yok olsun!" diye yankılandı. ...Eğer ağını aralamazsan hiç kuşkusuz ben bunalıma sürüyenlerden olurum" dedi.11 Ses şöyle yankılandı: "Ey Nûh! Katımızdan sosyal barış sembolleri, ayrıca senin ve seninle sosyal bütünlük içindekilerin irade üstü meleklerce donatılmış Nûr tanecikleri eşliğinde düş aşağıya!12 Ardından yaradılışından bilinçsiz ümmetler...” Hûd: 42-48. 9 *Geniş kaynaklar ve destanlarda Nuh AS dünyada doğmamış, başka bir dünyadan dünyamıza kendi kavmiyle gönderilmiştir. Hikâyesi ve kıssası Kur'an-ı Kerimde açıktan belirtilmemiş başka ölümsüz zekâlar da aynı yolla gönderilmiş ve gönderilmektedir: Nuh AS'a ilişkin İsrâ': 3. "şekûr" deyimi kullanılmıştır. Bu deyim ve Davud AS için kullanılan "evvab" deyimi Sâd: 17,19,30,44. dünya ötesinde yetişmiş ölümsüz ama dünyada insanlaşmış ve öylece kalmış bilinçli zekâ; Nebi, Resûl, Veli vd için kullanılmışlardır. Dünya ile öteki dünya arasını Allah'ın güdümünde su yolu gibi kullanabilen ölümsüz zekâlar için bu iki kavram kullanılmıştır. Tufan bir kez değil, Gılgamış destanı ile uzak doğunun el kitabı Popol Vuh'taki Nuh AS'ların tufanları ayrı tarihlerde gerçekleşmiştir. Atlantis ve Mu kıtalarının yıldız savaşını anımsatan melek-cinn savaşları sonucu battığını ve Buda'nın o ülkelerde yetiştiğini, geniş açıdan baktığımızda muharref dinler gibi onun da büyük değişikliklerle bize yansıdığını anlamaktayız. "Nuh'un Gemisi", "Cûdî Dağı", "su" vb kavramları ve "Yunus AS" gibi ölümsüzleri sözlüklerin ötesinde yorumlarız. Örneğin su kavramının sözcük anlamında kullanılmadığını, Kalem: 11. göğün kapılarının ve yerin de kapılarının açılmasıyla gerçekleştiğini anlamaktayız. Hangi gök kapılarının açıldığı, suyun serbest bırakıldığı konusu açıklık kazanmamış ve destan havası içinde kalmıştır. Kur'an-ı Kerimdeki Nuh tufanında sadece kutupları ilgilendiren ve kutupların ters dönmesine neden olan doğa olayından söz edilir. Örneğin Afrika, Ekvator ve Güney Amerika'da Amazon nehri bölgelerinde tufan olmadığını TV belgesellerinden anlamaktayız. Nuh AS’ın 950 yıl ömrü; dünya yaşı değil, başka dünyanın yaşına oranlaması ve müteşabih bir kavram. Başka kaynaklarda babası; Nuh'un kendisinden olmadığını, o dönemin bilgi kaynağı yıldız bakıcılara giderek aydınlatıldığı yazılmaktadır. Mukaddes kitaplarda Nuh AS'ın üç oğlu bulunduğunu, tüm dünya ırklarının bu üç kişiden yayıldığını görmekteyiz. Oysa âyet: 40. Nuh'a inananların çok az kişi olduklarından ve İsrâ: 3, Meryem: 58. çok kişiden söz edilmemektedir. 12 *Aynı "düşme" fiilinin emir kipi Âdem AS düşmesiyle özdeşleşmesi akla yeni sorular getirmektedir. Bakara: 36, 38. A'raf: 13, 24. Tâ Hâ:123. Acaba Adem AS'ın kovulduğu cennetle Nuh AS'ın dünyası aynı mıdır? J. Evole diyor ki: “Kaldeli Gılgamışın başarısızlığı ile aynı semitik dönemin İbrânî uygarlığındaki Âdem’in düşüşü aynı bağlamdadır.” YİLDİZLAR SAVAŞİ VE TUFAN “Nuh ile o gemiye yüklediklerimizin zürriyeti! O, gezegenli şükürcü mü şükürcü bir kul idi. Biz o kader Kitabında İsrailoğullarına: "Ülkede iki kez kundaklanacak kundaklanacaksınız ve yüceden daha yüce olmakta direnecek direneceksiniz6" diye deklare ettik. ...Ama o ikinin yüce gezegendekinin vâdesi gelip çattığında doğaüstü dev güç sahibi kullarımızı7 üzerinize ışınladık da gezegenin kavşaklarını didiklediler. Bu, alışılagelmiş önuyarı idi. Sonra ataklığı bir size bir onlara döndürdük; sizi holdingleşmiş sermaye ve el üstü gençlikle destekleyip devlet sahibi yaptık. Sizi ülkede çok nüfuzlu lobi grup durumuna getirdik.” İsrâ’: 3-6. 6 *"Doğaüstü dev güçler", bu kafa tutan sabatçılara Allah Taâlânın gönderdiği ve yıldız savaşlarını başlatan azap melekleridir. "Ûlâ" deyimini tarihöncesi İsrailoğulları diye alırsak Filistin'i istila edip İbranî ulusunun "on kayıp kabile"sinin yok olmasına neden olan Asurlular ve yüz yıl kadar sonra Süleyman Mabedini yıkıp İsrailoğullarından kalanları da tutsak alarak yurtlarından çıkaran Babilliler Allah Taâlânın dev kulları olabilir mi? Ta tarihöncesinde özellikle tatil konusundaki devrim ilkelerini hiçe saymalarından o ilk İsrailoğullarının uğradıkları doğa dışı felaketlerine gönderi yapılmış olabilir mi? En ilgi çekicisi, Büyük L. "Asura" sözcüğüdür: "Soluktan yaratılmış anlamında sanskritçe sözcük, yer altı dünyasında yaşayan yaratıkları belirtir. Destanlar ve purana'larda; iktidarı ele geçirmek için insanlar ve tanrılar dünyasına doğru çıkan güçlü şeytanlar olarak betimlenmişlerdir. Bunlar, Brahmanların kurban törenlerini sürekli bozar ve dünyaya karışıklık saçarlardı" denmektedir. Hangi dünyaya? Acaba gezegendekilere mi? Asur'luların kıymetli süs taşlarına oydukları nazarlıklarında dinsel ve mitolojik hayvanlarla melekler arasındaki kavgalar yer almaktadır. Bu destanımsı hayvanlar hangi varlıkları temsil edebilirler? "Tarih öncesi dönem"deki Nuh Tufanı hikâyesi yazının bulunmasından sonraki bir Sümer hikâyesiyle özdeşleştirilmektedir. Bu Sümerler kimlerdir? Tevrat'taki tufan mitolojisi, İsrailoğullarınca Asurîler ve Keldanîlerden alınıp Tevrat'a sokulmuştur. Neden? Her doğal âfet gibi Mezopotamya'daki Nuh tufanını da kutsal kitaplar, o yöre halkının günahlarına bağlamaktadır. Bu günah neydi? İncil'de: "Armageddon, bütün ülkelerin krallarının idam yeri olarak tanımlanır. ...ve orada şimşekler, sesler ve gökgürültüleri vardı ve büyük bir deprem oldu" denmektedir. Armageddon, İbranîce "Megid-do Dağı" anlamına gelir. BTD. Burası dağ mıdır? Yoksa Nuh'un kavmi sergen İsrailoğullarının kovulduğu gezegen mi? Gılgameş, başlangıçta zâlim bir beydir. Kimseye dirlik vermez. Bir gün dağlarda tanıştığı Engidu ile Katran Ormanındaki dev Humbaba'yı öldürürler. Gılgameş Destanı şöyle başlar: "Aşağı indi ve birinci solumayla yüz kişiyi, ikiyüz daha, üç yüz kişi daha devirdi. İkinci solumayla o kadar daha, üçüncüsüyle... ölülerin nereye gittiğini düşünüp ıstıraplar çeken Gilgameş, Maşu ikiz Dağına gelir: Utnapiştim Nuh ceddimin yolunda... O, tanrıların arasına girdi ve tanrıların meclisinde hayata kavuştu. Ondan ölüm ve hayatı soracağım." 6 *Kıraat imamlarınca üç çeşit okunan “le tüfsedünne” fiilinin, İbni Abbas’ın benimsediği bu edilgen çatılı biçimini esas almış bulunmaktayız. Tefsir kaynak kitaplarımızın anlam yüklemede çok zorlandıkları bu müteşabih sözcüklerin anlamını tradisyonel çağa göre yenilemek zorundayız. Aryen efsanesinde, Gılgamış destanındaki gibi, kahramanın gaflet uykusuna dalıp da şeytanca gâfil avlanmasının dışında çoğu kez başarılı olan yiğitçe bir cüretin başarısızlık sonunda bir “günah”a dönüşmesi; İbrânî semitizmine göre simgesel “yasak meyve” ağacını elde etmeye çalışanlar dişi çekiciliğine kapılıp tuzağa düşer ve günahkâr olurlar. Burada Âdem AS’ın düşüşü ve Nuh AS’ın düşüşü işlenmektedir. Bu âyet-i kerimede Nuh AS kavminin düşüşü söz konusudur. Burada İsrailoğullarının o gezegenlerinde devlet olma iradesini kendilerinde görmeleri sonucu kendi kendilerine yönetima kalkışınca dev güçlü kullarca hırpalanmışlar ve düşüşe uğramışlardır. Kundaklamamış, kundaklanmışlardır. 7 *Sümerce'de Gır sözcüğü "dev yapılı" ve Gameş de "Manda" anlamında boğadır ve bu sıfatlar, her destanda ölümsüz varlıklara mecâzî yakıştırılmıştır. J. Evole diyor ki: Bu uygarlıklar, meleklerle yeryüzü sakinlerinin, ya da ölümsüz tanrılarla ölümlü kadınların birleşmelerinin olumlu yönünü oluşturmaktadır. İlâhî güçlerin insan bedenine girişi ile oluşan bir kahraman ile semavî tanrıların dişilerle birleşmeleri sonucu oluşan bir kahraman arasında fark yoktur. Meleklerin dişilerle birleşmelerinden oluşmuş Nefelin; “muzaffer insanlar” yiğit ırkı oluştururlar. Yazıta göre deva’lar ya da aydınlık güçler ile kutsal yarı tanrıların düşmanları Asura’lar arasındaki mücadele, göğün dört katında veya bölgesinde geçmiştir. 8 *Burada Musa AS'ın Kitabını Nuh AS'ın gemisi olayıyla bağlantılı kılması, öteki dünya peygamberi Nuh AS kavmi, tarih öncesi İsrailoğulları olduğunu akla getirmektedir. Tevrat'ın yazılı metninin düzenlenmesinde Nuh Tufanıyla ilgili Gılgamış Destanıyla sıkı bir ağız birliği edilmesi ve "diyâr" sözcüğünün "gezegen" anlamında Haşr: 2. yalnız bu kıssada ve "deyyar" sözcüğünün Nuh: 26. geçmesi destanları gündeme getirmektedir. İlk Nuh tufanı bu İsrailoğulları üzerine, sabat dolayısıyla karşı devrim ilkeleri koymaları yüzünden çevrilmiş ve "dünyaya kovulmuşlar" olamaz-lar mı? Tevrat'ın ana kaynağı Gılgamış Destanında Arapça Cumartesi anlamında "Sabat" geçmekte, Kur'an-ı Kerimde de devrim ilkelerinden Bakara: 65, Nisâ': 47,151. Cuma günü tatil devrim ilkesini Cumartesi ile değiştirmeleri nedeniyle lanetlendiklerinden söz edilmektedir. Araştırmalar sonucu kaleme alınan "Çarpışan Dünyalar" adlı kitapta dünyanın birçok yerinde tarihsel gelişme süreci içinde akışı değiştirecek nitelikte dünyayı şiddetle etkileyen bir takım kozmik olayların varlığı belgelenmektedir. İşte İsrailoğullarının yaratılış destanı olan Gılgamış destanında kozmik savaşlardan söz edilmesi de Nuh AS'ın ilk İsrailoğullarının peygamberi olduğunu ve başka bir mitolojik dünyadan bu dünyamıza göç ettiklerini kanıtlamaktadır. Eğer Hz Nuh AS tarih öncesi ilk İsarioğullarının peygamberi ise, Allah Taâlâya kafa tuttuklarından kaybolan kabileler ve asî cinnler olayı doğru ise bu olay destanımsı anlatım oluverir. NUH AS’İN KAVMI “Nuh2: "Ey Rabbim! Dünya üzerinde o kafirlerden yurt edinecek komutan bırakma. Onları bırakırsan Senin kullarını mefkûresiz eder; doğurmak istemezler. Şayet doğururlarsa sadece ahlak perdesini yırtan ve sertlik yanlısı nesil doğururlar.” Nuh: 26-27. Ta baştan Nuh kavmi de hep saçma bulup kulumuzu yalancılıkla suçlarken: ...Rabbine: "Ben yenik düşmüşüm. Öcümü sen al" diye yalvardı. Biz de gözyaşının sel olduğu su ile gök kapılarını açtık; çekim gücü yok artık. Öte yandan dünyayı; fışkıran pınarlara çevirdik de o iki su Atlantis-Mu, kaderde belirlenmiş plana göre Mezopotamya'da kavuştu.2 Onu levhalara ve itici reaktörlere sahip uzay aracı üzerinde taşıdık... kurmay kullarımız eşliğinde yol alıyor; gözükmez yenik cinnlere gözdağı olsun... Kamer: 9-14. 2 *Burada tarihöncesi dönem müteşabihlikleri bulunmaktadır. Fiil ve sıfat-fiillerin özne ve tümleçleri vurgulanmadan tam kapalılık içinde destanımsı anlatılmaktadır. "Su" gerçek anlamında kullanılmamakta, gök suyu-yer suyu diye bir ayırım olmamasına rağmen bu iki ayrı su parçaları bir yerlerde kavuşmaktadır. Mitoloji uzmanı İbni E. Hatem: bugüne kadar ve bugünün ardından yağan yağmurlar bulutlardan boşalırken bugün bulutsuz gökten boşalmış ve iki su kavuşmuştur" demektedir. Nakkaş adlı bir tefsir kaynağı, göklerden amacın Samanyolu olduğunu, tıpkı çantanın şifreli kilidi gibi göklerin kilidi olduğunu anlatmaktadır. "Gözler" deyimi de gerçek anlamında olmayıp "kasabanın gözdeleri", "ileri gelenler", "a'yân" anlamında kullanılacağı gibi, Allah Taâlânın ölümsüz düşünen zekâları; Hz Musa ve Hz Lût'a eşlik edenler de olabilir; Veli kullardan bazıları anlamına da gelebilir. "Düsur" sözcüğü de çalındıkça çok büyük enerjiyle iten aygıt olduğuna göre motor pistonu ve uzay mekiği güdücüsü olarak düşünülebilir. "Münhemir su"'ya ilişkin hiçbir bilimsel açıklama bulunmadığından konu bütünlüğü ve akışı içinde; yıldız savaşlarındaki çok başlıklı lazer silahlarının kustuğu ışın mermiler anlamındadır. Zaten uzak doğu dinlerinin mensupları Nuh Tufanını böyle destanlaştırmaktadır. "Küfr" sözcüğü de Bakara: 102. gizlenen güç anlamında cinn olarak alınmaktadır. Bunların toplamından farklı bir yorum doğmaktadır: Sergen cinnlerin insanlaşmasını sağlayan Tufan! 3 *İşte Nuh Tûfanı en açık biçimde ve Kitab-ı Mukaddes ile Gılgamış Destanına uygun anlatılmaktadır. Bu Nuh Tufanının sadece yeryüzünde değil, yeryüzüyle yakın gök arasında olduğu imajını vermektedir. Anlatılanlara göre Nuh Tufanı, bu dünya ve atmosferi arasında, çok büyük olasılıkla Ağrı Dağı veya Nemrut dağı çevresinde olmuş bitmiş basit bir yağmur ve yağmur gölünde geçmiştir. Ama bu tahta gemi hep o bölgelerde aranmakta ve bulunamamaktadır. Oysa Nuh Tufanının; şu anda yitik iki ana kara parçası "Atlantis" ve "Mu" kıtalarıyla kurtulan insanlarının birleştiği, Hz İbrahim sonrası insanlık tarihinin "iki suyun buluştuğu yer" olarak tanıttığı ve Nuh gemisiyle kurtulan ırkların ortaklaşa kurdukları Mezopotamya uygarlığı bünyesinde yaşandığını mitolojik olarak görmekteyiz. Çin ve Tibet'te, İnka, Aztek ve Maya uygarlıklarının yaşandığı Güney Amerika ve Nazca tepelerinde de duyulan, kapsamlı ve bir dünya gününde değil de ilâhî Gün içinde gerçekleşen olay olarak görmekteyiz. Bu nedenle birkaç satırla geçiştirilecek olay değildir. Bu Tufan, İblis kumandasındaki asî cinnlerin kendi katlarında azap melekleriyle uzayda sürdürdükleri çetin yıldız savaşları sonucu yenik düşerek savaşı yeryüzü koşullarında sürdürmek üzere yeryüzüne çekilmelerinin savaşıdır. Birçok tarihöncesi insan inancında: inananların bir mağaraya girdikleri ve büyük bilgilerle çıktıkları törenlerden söz edilmektedir. Bazı araştırmacılar İrlanda ve İzlanda'daki çeşitli düzlüklerin dev uzay gemilerinin saçtığı ateşlerden oluştuğunu, Avrupa'nın kuzey ucunun Orta Amerika ile birleştiğini savunurlar. Eskimolar bugün yaşadıkları yerlere verimli tropik bölgelerden "kocaman madenî kuşlar"la taşındıklarına, ama aralarında başka bir efsane de güya ölmüş veya "göğe kaçırılmış" çocuklarından birkaçı, sonradan hem de eskiden sahip olmadıkları büyü yetenekleriyle donatılmış olarak canlılar arasına döndürüldüklerine inanırlar. Bugün Kanada'nın güneyinde; doğruluğu tespit edilmiş o korkunç tahribat acaba neden ileri gelmiştir? Belki de bu tahribat, eski Hint ve Cin tarihlerinin sözünü ettiklerine benzer şiddetli bir savaş, insanlar ya da insan kılığındaki yaratıklar olarak betimlenen melek-şeytan arası, hayale sığmaz yaratıklar arasında; "ateş kuşu" ile "beyazlar" arasında çıkan bir çatışmaydı. Popol Vuh'a göre bu tahta adamlar yok edildiler, ortadan kaldırıldılar ve öldürüldüler: “Göğün Kalbi bir tufan yarattı ve tahta adamların kafalarına büyük büyük sular indi. Gökyüzünden sıvı reçine yağdı. Dünyanın yüzü karardı. Gece gündüz, kapkara bir yağmur başladı.” Bunlar maymunumsu ırk olabilir. Bu tahta adamların son bulmasını, Yunan mitologyasında tanrılarla titanları karşı karşıya getiren savaşın tıpatıp eşi bir savaş izledi. Bu mitolojide bu yok edilme sırasında gönderilen dört yüz genç Ülker yıldızına dönüşüp göklere çıkmışlar ve Ülker yıldızları, gökyüzüne kurban edilmişlerin sunak yerinin imgesi olmuştur. Tufan, "zamanı olmayan Dünya"da başlayan ve önceki uydu Ay olan o dünyanın yok olmasının başka âfetlere de yol açtığı, bu dönemde titanların da yeryüzünden uzaya fırladığı olayıdır. Bu insanüstü yaratıkların doğmasına ve arkadan yeteneklerinin kısıtlanmasına yol açan neydi? O "zamansız dünya"nın son etkileriyle kesilen yoğun bir kozmik ışınlar yağmuru mu? Atalarının doğudan, olasılıkla Atlantis olan bu son derece yüksek uygarlık düzeyine ulaşmış ülkelerden gelmeleri ve Hint ırkından insanlarla birleşmeleri mi? Yoksa doğrudan doğruya uzaydan üstün yaratıkların inmesi mi? Bunlar nesli olmayan devler miydi? Devlere ilişkin efsaneler Amerika'da daha çoktur. Dünyanın yaradılışından 4008 yıl sonra oluşan tufandan önce o yerlerde dev yaratıklar otururdu. Macellan, Patagonya'da onların son kalıntılarına rastladığını anlatır. Başı ancak onların bellerine geliyordu. Mayalar bu büyük olayı, çok daha sonra yıldırım, gök gürültüsü ve şimşekle dünyaya inmiş ve tanrısal kökenden geldikleri benimsenen galaksi yolcularına bağlamışlardır. Bunlar, öldürücü silahlarla donanmış dünya dışı yaratıklar sayılan şeytan cinnlerdir. Kehf: 94. Kimisi tahta yaratıkların sadece kanını dökerken, kimisi kemiklerle kafatasını parçalıyor; kemiklerine kalıncaya değ, kafatasına değ kemirip yiyorlardı. Eskimo, lâpon ve fin efsaneleri kesinlikle dünyanın baş aşağı geldiğini; aşağının yukarıya çıktığını ve bir evrensel yangını tufanın izlediğini söylerler. "Mısır'da dört kez Güneş şimdi yükseldiğinden başka noktalardan yükselmiş ve iki kez de şimdi battığı yerde doğup şimdi battığı yerde batmıştı" "Mavi Adamlar Ülkesi" diye anılan yitik "Atlantis" ülkesinin Atlas Okyanusunun derinliklerine gömülmüş uygarlığının kalıntısı Sahra halkı bugünkü efsanelerinde artık canavarlardan değil de "uçan taşlar" ve "kuleler"den söz ediyorlar. "Yüz-kollu acımasız yaratıklar", "korkunç güce sahip canavar" gibi bir gezegenlerarası yolcu Gorgone olamaz mı? Arkeolojik bulgular bu âfetin, kendine özgü bir Atlantis düşünen Platon'dan dokuz bin yıl önce olduğu ve Mu kıtasının gömülüş tarihiyle aynı olduğu anlaşılmaktadır. İzlanda Wikingleri, henüz gizemleri çözülememiş Girit çinivizleri ve Girit'e bağlı Çatalhöyük uygarlıkları Maya kültürüyle bağlantılı olarak Atlantis uygarlığını belirlemektedirler. Mühürlü bir kitap Baalbek anıtlarını kim yaptı? Bu mermer sütunlar neden yarım kalmış? Bir tufan sonucu olmasın!

Hiç yorum yok: