Bu Blogda Ara

25 Kasım 2008 Salı

RABITA YOLUYLA NASIL FEYZ ALINIR?

Siz bunca zaman râbıta ediyoruz da bir şey olmuyor, dersiniz, halbuki oldu. Nâmahreme bakmıyorsunuz, haramlardan kaçınıyorsunuz , çalgı dinlemek istemiyorsunuz, televizyon seyretmekten kendinizi alıkoyuyorsunuz, ibadete devam ediyorsunuz, günde beş bin kere "Allah" demeyi seviyorsunuz. Bunların hepsi rabıta'dandır".

Râbıta ettiğiniz müddetçe, mürşidinizin kalbindeki nur, sizin kalbinize akseder. Mürşidin kalbinden gelen nur, toplana toplana, müridin kalbi sanki nur yığını olur. İman suretten hakkikatte erer. Mürşit, müridi yavaş yavaş yetiştirir, siz ise taneyi toprağa koyup, hemen bitsin istiyorsunuz, ama hemen bitmez. Allah Teâlâ kaç ay toprakta durduruyor. Yağmurlar yağıyor önce tohumlar nemleniyor, ondan sonra topraktan iğne gibi bembeyaz bir filiz çıkıyor.

Devam eden mahrum olmamıştır. Devam etmeyen havadan kuş tutsa ona bir faidesi olmaz. Birgün olsun yemek yemeden duramayız. Aynı şekilde ders yapmadan da hiç bir gün durmamalıyız. İşrak, kuşluk, evvebin, kabir-nur ve teheccüd namazları müridi yetiştirir. Râbıtaya devam ettikçe de mürşidin kalbindekiler müride akseder.

Çünkü; musluktan su akıtıyorsunuz, suyu musluk mu veriyor ?

Hayır !

O sadece vasıtadır. İşte mirşidde Mevla Teâlâ'nın tecellilerini müridlerine aksettirir, aynalık vazifesi yapar. Güneşe tutulan tuğlaya baksanız, yahut eşşeğin nalına baksanız güneşi size aksettirebilir mi ? Peki güneşe tutulan aynaya baksanız o gösterir mi ?

Evet .

Râbıta yaparken, hastalık vb. sebeblerle feyzin geldiğini anlamayabilirsiniz. Bu pek önemli değildir. Önemli olan feyzin geldiğine itikat ederek rabıta etmenizdir. Mürid şeyhini "bu zat benim Allah'ımın dostudur" inancı ile hatırlar hatırlamaz hemen şeyhte ki nur parlar ona. Aynayı güneşe tamamen çevirince, ayna hemen güneşin ışığını alır mı almaz mı ? Alır. İşte bunun gibi.

Râbıtada feyiz akıyor. Oh ne güzel mürid o tadı aldı doymaz. Feyz alamayınca da bırakmamalısınız. Unutmayın biz feyzin, tadın, tuzun kulu değil Allah'ın kuluyuz. Feyiz alsak da almasak da , Rabbimizi anmalı zikretmeliyiz.

Râbıta yaparken feyzin geldiğini sanki kalp gözünüzle görüyorsunuz gibi olmalısınız. Böyle olursa o size kuvvet verir, dünya işlerinizde dahi. Râbıta çok mühim ve müessir şeydir. Milletin aklı kesmiyor, ne yapalım. Herkez akıllı olsa tımarhanelere ne luzüm var ?

Daima râbıta üzere olalım, yemekte içmekte. Kimi mürid ilk râbıta edişinde feyzi anlar ama, ekseriya bu tarikata çalışa, çalışa kemal bulup terakki edince anlaşılır.

Evliyaullahı, râbıtayı inkâr ediyorlar. Râbıta sevgiden doğan bir şeydir. İnsan Allah dostunu sevmesin de kimi sevsin ? Şeytanın arkadaşı olanı mı sevsin ? Siz böyle insanların fikirlerini çene sallamakla, onlarla cedelleşerek defetmeye çalışmayın. Siz tarikata kuvvetle sarılın.

Her şey râbıta ile yasanır. Padişahlarımızın aileleri ile beraber intisab ettiği şeyhleri var idi. Bundan sebep dünyayı titretiyorlardı. Sonra onlar bu işlerden soğuyunca, kendileri başkalarından titremeye başladılar. İslam, insanı aslan, İslamsızlık insanı tilki eder. Râbıtayı inkâr edenlere, bu kapının aleyhine konuşanlara yüz vermeyin. Zira şeytana cevap vermenin faidesi yoktur.

Şeytan Adem babamıza; Ya Adem! deyince Adem babamız, defol demesi gerekirken " Ne oldu ? " deyip onu dinledi. Hata etmesine sebep oldu. Balık yemi yiyeyimde kaçayım derken takılır ağa kalır.

Hiç yorum yok: