Mirâcın başlama noktası
Hacer-i Muallak'ın kuzey-güney çapı 18 metre, doğu- batı çapı 13.5 metre uzunluğunda. Mübârek taşın en yüksek yeri ise yerden 2 metre, en alçak yeri yerden 1.25 metre yüksekliğinde. Üstündeki görkemli kubbenin dışı kurşun üstüne altın kaplanmış. Çapı 20.2, yüksekliği 20, en tepe noktası ise 35 metre olan kubbenin iç kısmında bulunan nakış ve motiflerin güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmez. 1099'da Haçlı orduları Kudüsü zaptedince, Kubbetü's-Sahra'yı saray haline getirmişler. Ancak 1187de Selahaddin Eyyûbî, Kudüsü tekrar fethedince, sarayı bozarak tekrar cami haline getirdi. Osmanlı İmparatorluğu devrinde, Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde iki defa, daha sonra da İstanbuldan giden Mimar Kemalettin Bey tarafından1920 yılında üçüncü defa tamir edilmiş. Hacer-i Muallak'ın güneydoğu tarafında 11 basamaklı dar bir merdivenden boşluğa veya bir nevi küçük bir mağaraya iniliyor. Kubbetü's-Sahra, sekizgen şeklindedir. Her bir kenarın uzunluğu 20 m.dir. Dört kapısı vardır. Kubbetü's-Sahra'nın içinde mübarek emanetlerin muhafaza edildiği sandıklar mevcut. Peygamber Efendimizin ve Hz. Hamzanın sancakları, buradaki mübarek emanetlerin en önemlilerinden. Mescid-i Aksa ve Kubbetü's-Sahra Camileri'nin bulundukları avluda, tek şerefeli bir minare bulunuyor.
1. Rivayet: İslamî inanışa göre, Miraç Gecesi, Peygamber Efendimiz Göğe yükselirken ayaklarının altındanki kaya parcası da onunla birlikte kopmuş ve yükselmeye başlamış. Peygamber Efendimiz, bunu fark edince kayaya, "Dur!" diyor, bu noktada kaya havada asılı kalıyor. Onu havaya kaldıran kudretle, dur diyen güç arasında kalıyor. Bu yüzden, bu kayaya "Muallak Taşı" adı verilmiş. Kaya, bir süre sonra tekrar yere düşüyor ve düştüğü yerin cevresine altın kubbeli camii inşa ediliyor. Camiinin içinde dev bir kaya var, fotoğraflarda görebilirsiniz. Bir diğer onemli nokta ise, bu kayanın altında bulunan oyukta, Peygamber Efendimiz'in ilk kez Hz Adem'den kendisine kadar insanlara gonderilmiş tum Peygamberlerle beraber namaz kıldığına inanılıyor.
2. Rivayet: Süleyman (A.S) âsasına dayanıp bir noktaya baktığında aslında ölmüştür. Cinler onun öldüğünü anlamadan harıl harıl çalışır. Ama âsasına giren bir kurt âsayı kemirince âsa kırılır ve Süleyman (A.S) yere düşer. O zaman cinler, “Peygamber ölmüş” diye bağırınca, hepsi işi bırakıp kaçarlar. Tam taşı yerine koyarlarken bırakıp kaçtıkları için taşın havada kaldığı rivayet edilir.
3. Rivayet: Ortaçağlarda Araplar ve Yahudiler arasında Kuruluş Kayası'nın yerinden oynayıp havalarda dolaştığı hakkında inanışlar yaygındı. 1496 yılında Kudüs'le alakalı bir kitap yazan Kadı Mucireddin, 11. yüzyılın sonunda bir Kudüslü Arapın taşı havalanmış olarak gördüğünü kaydeder. 1641 yılında Kudüs'ü gezen Karait gezgini Samuel ebn Davud taşın sık sık yerinden oynadığını ve hamile kadınlar onu gördüklerinde korkup düşük yaptıklarından insanların etrafına duvarlar yaptıklarını anlatır.
1847 yılında Kudüs'ü ziyaret eden Binyamin Lilienthal isimli bir Yahudi hahamı, Yahudiler arasında Muallak Taşı ile alakalı o dönemlerdeki bir inancı şöyle aktarır: "Allah, bu taşı Mesih'in geleceği zamanı insanlara bildirmek için bir işaret olarak havada sarkıtmıştır. Taş yere düştüğünde İsrailoğullarının Mesihi gelecek ve İsrailoğulları yeryüzüne hakim olacaklardır. Türkler, bu taşın neden havada durduğunu öğrendiklerinde, Mesih'in gelmesinden korkarak taşın altına destekler koymuşlar ve etrafını doldurmuşlardır. Bu şekilde İsrailoğullarının Mesih'inin gelmesini engellemeye çalışmışlardır."
4. Rivayet: Hz. İbrahim'in, oğlu İsmail'i kurban etmek için yatırdığı taş olduğuna inanlılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder