İnsan gerçekten kutsal bir varlıktır.İlahiyetin yeryüzündeki
tezahürüdür.İnsana bakış açımız,Allah’ın halifesi olduğuna inanmak
şeklindedir.Kur’an ve sünnet bize bunu telkin ediyor,inanmak üzere
emrediyor.Ancak, Allah isminden anladığımız algılar kişiden kişiye
değişmekte,bazıları Allah’ı gökyüzünde bir yerlere
yerleştirmekte,dilediğinde hatırlayıp medet beklediğimiz,dilediğimizde
unutup yok saydığımız sanki bize göre,nefsimizin kavradıklarıyla sınırlı
bir ilah olarak görüyor…Bazıları ise güzellikleri Allah’a atfediyor
da,olumsuzlukları şeytana,nefsine hamlediyor.Sanki Allah’la mücadele
ederek bazı işleri Allah’ın dilediğinin aksine yönetip yönlendirecek
gücü olan,haşa bir ikincil tanrı varmış gibi düşünüyor,inanıyor ve
şeytana yenildim,nefsime yenildim gibi işin içinden sıyrılmaya
çalışıyor..
Allah iyiliklerin de kötülüklerinde yegane yaratıcısıdır.Öncelikle bunu bilmeli,algılamalı,inanmalıyız.
‘’La ilahe illallahü .
Vahte hü la şerike leh
Lehül mülkü velehül hamdü
Ve hüve ala külli şey’ün kadir..’’
Bu dua her namazdan ve büyük duadan sonra okunan bir tespihtir.Anlamı;
< Allahtan başka ilah yoktur,
O tektir.
ortağı,hükümranlığını paylaştığı bir güç hiç kimsede ve hiçbir şeyde yoktur.
Mülk yani bütün varlık ve yokluk onundur.
Hamd ona mahsustur..
Yani övülmek ve övmek ona mahsustur.
Ve o herşeye kaadirdir,>demektir.
Efendimiz bu tespihten daha üstün bir tespihle Allah’ı zikredemezsiniz.Bunun bir üstünü bir fazla söylenmesindedir, buyuruyor.
Dualar
semaya melekut aleme yol alırken, bu ibare yüzünden, hiçbir süfli
varlık yapılan duaya fitne kırıştıramaz,yerine seri olarak ulaşmasını
engelleyemez.
SANA SENDEN YAKIN
Sanıyor ki göklerde bir tanrı var.
Her haliyle onun nefsine uyar.
O unutunca tanrı da unutur.
Yalnız onun istediğini duyar.
Maalesef iş öyle değil can cazım.
Bir an önce Hakk’ı öğrenmen lazım.
Ezeldir, Ebeddir, Haydır yaratan;
Her var da o var, hem Aliyyül Azim
Her zaman her yerde edebi takın.
An bile olsa, olma gafil, sakın.
Hakk bizden uzakta sanma, çünkü O.
Sana şah damarından daha yakın.
Ilgın -1994
Alemler
ulvi ve süfli olarak ikiye ayrılır.Biri her şeyi ayakta,varlıkta
sürekli kılmak için mücadele eden Cemal sıfatına mensup varlıklar;diğeri
her şeyi yok etmek üzere programlanmış süfli,Celal sıfatına mensup
varlıklar.Bu var ve yok etme sürekli olmakla beraber,olması gerekenler,
belirlenmiş bir ölçü ve zamana bağlanmış.Biz buna ezeli taktir
diyoruz.Suya var etme,ateşe yok etme kabiliyet verilmiş.Bu zıt
kuvvetlerin varlıklarını da birbirine bağlamış, mahkum etmiş.Hatta bazı
varlığın, var olabilmesini bunların belli oranlarda ortaklıklarına,
karma bir oluşuma bağlamış.Vücudumuzda hem ateş,hem toprak, hem su,hem
havayı harç etmiş.Biri diğerini yok etmek istese, kendisi de yok olacak
şekilde programlanmış.
Kadını erkeğe,erkeği kadına mahkum ettiği
gibi..Aslında ikisi birbirine taban tabana zıt,düşman
varlıklardır..Ancak mıknatısın zıt kutupları gibi birbirine teskin olmak
için muhtaç ve çekici yaratılmıştır.Hem birbiri için dayanılmaz cazibe,
hem de varlıklarını yok edecek düşmanlık bir arada..
O nedenle aşk,
kavuşuncaya kadar, kavuşma arzusunun,ihtiyaç giderme isteğinin
dayanılmaz cazibesiyle, macera ve zevk yaşatırken,kavuşma ve
doyum,karşıdakinin keşfedilip sandığımız gibi olmayan,yararlarının
yanında zararlarının da olduğunu fark ettiğimiz, kendimizi tükenmeye
mahkum bırakan kaçınılmaz kaderdir. Aşkın ulvisi yani yaradana
yöneleni,nefsimizi Allah’ta yok eder.Ona fenafillah denir.Kuluna karşı
olanı da kulda yok eder.Kendimizden tavizler vererek sevgiliye göre
yaşamayı seçeriz.Bazen nefis bunu kendisinin felaketi olarak görür,
çatışmalarla aşkını öldürüp ayrılır.Olup biteni yanlış kişiyi seçtiğini
düşünerek karşıdakine yükler.Sonra yeniden aşık olur,yeniden
savaşır..Derken teslim olacak noktaya kadar acılar çeker,içten içe ölür…
Aşkın
makbul olanı kavuştuğu ilk kişide eşite yakın ortaklığı muhabbete
dönüştürmektir..Karşımızdakinin eksikliklerini, kendimizdeki
yetersizliklerle dengeleyecek empati yapar,bazı beklentilerin geleceğe
bırakılması gerektiğini,bazı arzuların başka türlü hobilerle
giderilebileceğini,bazılarının ise Ahirette cennette
gerçekleşebileceğini kabullenen nefisler, bu alemi en az
zararla,bazılarına göre daha mutlu yaşayabilirler.
Nefislerimiz,
ölünceye kadar mücadele edeceğimiz,bütünle uyuma
zorlayacağımız,düşmanımızdır.Bütüne ait ruhla,bütünün parçası
durumundaki nefsimiz evrensel gerçekler karşısında sürekli mücadele
edeceğimiz hasmımızdır.Hem de yetmiş iki şeytan gücündedir.Şeytan ise
bahsettiğimiz iki güç arasında meleki hızla sürekli gelgitleri
olan,varlığın ayakta kalmasına melekler kadar katkıda bulunan,o yüzden
kıyamete kadar mühlet verilmiş yine ilahi bir güçtür.Ne melektir ne
cindir.Bir uca vardığında melek gibi davranır,öbür uca vardığında iblis
olur.Paranın tura yüzüne bakanlara para tarafını
fısıldar,hatırlatır;para yüzüne vardığında da turadan bahseder.
Bir
yönden öğretmendir…Tek kusuru yaratılışı gereği,sabit fikir sahibi
olmaması,bir menzilde kalamaması,Allah’a,yani insana,cinlere melekler
gibi itaat edememesidir.Yine yaratılışının gereği olarak kimseye
yaranamamasıdır,diyebiliriz.Aslında kimsenin yanında kalması mümkün
olmadığından, sadece vesvese yapar,içimizden geçer gider.
Bize zarar
veren şeytanlar,iblisin teşvişine kapılıp Allah’ın emrinin dışına
çıkmakta beis görmeyen cinlerden ve insanlardan oluşan, iblisin
askerleri olarak tanımlananlardır.
Öyleyse hiçbir şeyi şeytana
yükleyemeyiz.O vesvese geldiğinde ki, bizden aslında hiç ayrı
olamaz,euzü besmele çekmektir.Onda Allah’a sığınmaktır.Onun
vesvesesi,euzü ile anında devre dışı kalır.Ancak nefsimize attığı tohum
bizde büyümeye devam eder…O olumsuzluğu beynimizde dallandırıp
budaklandıran nefsimizdir.Nefsimize esas işiyle,ibadeti,taatıyla
ilgilenme konusunda hükmedebilirsek iş kolaylaşır..
Bunu beceremezsek,aldanırız.güzeli,doğruyu bırakır,çirkin yanlışa hak etmediği değeri veririz.
Şeytandan
ve nefsimizden korunmanın yoludur, islamı yaşamak…Namaz ve sabırlar
Allahtan yardım dileriz.Zikirlerle akıl gözümüzü (kalp gözümüzü)
aydınlatırız.İstişare ederiz.Okuruz.Aynı delikten iki kere kendimizi
sokturmayız..Aynı çamura iki kere batmayız.Çok gezen ayağa çöp
bulaştığını fark edince az gezmeye razı oluruz.Su testisi su yolunda
kırılır atalar sözünü hatırlar,aynı yolun yolcusu olup
durmayız.Arkadaşını söyle kim olduğunu bileyim atasözünün gereğini
yapar,doğru kişilerle oluruz.Nefsimize her istediğini veremeyeceğimizi
kesin kararlılıkla öğretiriz.Hayatın yarısını sabır olduğunu öğretiriz.
Hayat kendini herkese öğretir de bazısı acı çekerek bazısı daha az acıyla sabır ederek öğrenir.
’’Biz varlığı yarattık ve isteyerek ya da zorla gelin dedik,isteyerek geldik dediler.’’ayet meali.
Şimdi
burada sana tarif edeceklerimi harfiyen,nefsine yenilmeden yaparsan,
hem gitgide her yönden rahatlayacak,hem de özlemini duyduğun temiz
hayata Allah’ın izniyle kavuşacaksın..
Şimdiye kadar aldığımız mesafe
sana güven vermeli.Daha önce sana yazdım..Yeni zikirlere ihtiyacın var
dedim.Yoğun bakımdan çıktın..Ancak henüz iyileşmedin..
Bir tek zina
yapmanın Tevrat’taki karşılığı taşlanarak ölümdür.Sen kaç kere taşlanıp
ölmeyi hakk ettiğini bilebiliyor musun…Burada hayatına son verilmesine
hükmeden Allah tövbesiz,arınmadan ahirete gittiğinde kaç binyıl
cehennemde kalacağını bilebilir misin.Ateşten yaratılmış cehennem
meleklerinin, ateşten uzuvlarıyla sevişmeye zorlandığını düşün…
Şimdi sana bir ayet meali daha hatırlatayım.
’’Denizde boğulacaklarını anladıklarında
Bizi kurtar Rabbim derler,
bir daha asla nefsimize uyup seni unutmayacağız.
Yasaklarını çiğnemeyecek,
farzlarını yerine getireceğiz..
Ayaklarını karaya bastırırız hemen unuturlar.
İnsan çok nankördür.
O yüzden cehennemi insan ve cinlerle dolduracağız.’’
Namazı
bile bile terk eden nefsine,namazsız söylediklerimden bir sonuç
alamayacağını iyi anlat.Hocam; başkaları kılmıyor,gül gibi
yaşıyor,diyorsan;sana da birileri Bu seni üçüncü azarlayışım…Bir dahası
olmayacak…Kurtulmak istiyorsan,namazdan vazgeçmeyecek,üstelik nafile
ibadet olarak okumanı istediğim şeyleri harfiyen söylediğim şekilde
yapacaksın.Gün gelecek, kızım bana ihtiyacın kalmadı diyeceğim.
Sen istedin diye aylardır seninle ağlayıp seninle sevindim….Bana yeni acılar çektirmemelisin.
Bu
fakir zaten her gece ölür,her sabah istemeden dirilir.Kızım dedim
sana,laf olsun diye demedim.Eğer başaramazsam kendimi sorumlu
hisseder,kahrolurum.
Bir daha böyle şeylere girmemeye karar
verdim.Gönlümün bir parçası sizlerde kalıyor.Rüyalarıma sizin
dertleriniz ortak oluyor.Söz verdim sen beni terk etmedikçe ben seni
terk etmeyeceğim dedim diye seninleyim.
Şimdiden sonrasını
ezberlemeni ve harfiyen uygulamanı istiyorum.İşin bunları yapmak
olsun.Boş ver çeyizi.Kurtulamayacaksan çeyize ihtiyacın olmayacak
ki.Önceliğin dualarında,tedavinde olmalı.
Her namazdan sonra,daha önce öğrendiğin gibi niyet ederek,salavat ve istiğfar ederek,okuyacağın dua:
Sağ
elini kalbinin üstüne koyacak,elemtere keyfe (FİL SURSİ)ni yedi kere
okuyacaksın..Sonunda yavaş yavaş elini göğsünden kaldırmadan sağa doğru
çekerek,koltuk altına gelince iki kere daha aynı sureyi okuyacaksın.Bu
senin kalbine vesvese veren iblisi ve cin şeytanlarını ( O hayatı
yaşayan herkesi dost edinmiş cinlerin) kalbine saldırılarına karşı seni
koruyacak..Hemen elini sağ dizinin üstüne koyarak tespihle (99 luk bir
tespihle en az bir tespih olmak üzere) düzenli okuduğun duanı
okuyacak,dokuz salavat ve bir kere de‘’La ilahe illallahü .Vahte hü la
şerike lehLehül mülkü velehül hamdü
Ve hüve ala külli şey’ün kadir..’’ Okuyarak namazı bitireceksin.
Kırk
gün inzivaya çekil.İnsanlarla az görüş.Motivasyonunu kirletmelerine
izin verme.Sen kurtuluşu hak edersen o delikanlıyı sana gönderen, senin
kılacaktır.
Hem aşkta kırılmak, incinmek yoksa o aşk aşk değildir zaten.
Ne demiştik aşk ateştir.
Öyle de böyle de yakacak cennete hazırlayacaktır.
Aşk denilen kısa süreli mektep olmasaydı, nefislerimiz hayvanlık makamından asla terfi edipte insan olamazdı.
Aşk ateşi rahmettir.Cehennem gibi.Cehennem cenneti kazanamayanlara son bir fırsat olmak üzere,rahmet sıfatının tezahürüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder