Kur’an’ın “19”lu yazılım düzeni makro ve mikro evrenin “19” oranlı doğal işleyiş düzeniyle “özdeş” olunca… Kur’an’daki “19” oranı “mucize” kapsamından zorunlu olarak çıkar…Ve Kur’an kozmik/ düzenli/ orantılı evrenin doğal holografik bir sözcüsü haline gelir.
***
Yazımıza sûfizmin “Kur’an ve evren aynı kitaptır” söylemini mükemmel bir anlatımla açan Prof. Dr. Necat Yılmaz’dan bir alıntı ile başlıyoruz:
(((… Kurân-ı Kerim’in bir matematik mucizesi ve kodlaması vardır şüphesiz fakat ben bu araştırmamda matematiksel hesaplamalar, tarihlerden çıkarımlar vs. yapmadım.
Ben temel fizik yasaları ile kuranın bu ayeti arasında bağlantı kurdum. Ebced hesabı ile yapılan matematiksel hesaplamalara çeşitli itirazlar veya önermeler gelebilir, fakat temel doğa yasaları herkes için sabittir.
Bu konuda daha önce yapılan araştırmalar hep 19 sayısı üzerinde durmuştur. Hâlbuki Kurân Müddessir suresinde yer alan ayeti “Üzerinde 19 vardır” demektedir (Müddessir suresi 30). Hâlbuki Kurân’da 19 vardır diyebilirdi. Israrla ayette ‘üzerinde 19 vardır’ denmiştir neden?
Kuantum fiziği ve tıp konulu araştırmalarım esnasında dikkatimi çeken fizikte kullanılan rakamların matematiksel büyüklükleri sebebi ile genellikle 10 üzeri 19 (yani:1019) gibi üssü değerler ile ifade edilmesiydi. Yani aynen ayette geçtiği şekilde “üzerinde 19 vardır” ya da “10 üzeri 19″ gibi…
Bence bu ayette bir matematiksel değer ifade ediliyorsa, bu o değerin 19 katını ifade etmektedir ki ayette “Bu gerçekten büyüklerden biridir” (Müddessir suresi 35) denilerek rakamsal büyüklük yanında çok çok önemli hayati bir rakamsal değere işaret vardır.
Peki, bu işaret edilen rakamlar ve kodlanan ne olabilirdi?
Sure devamında 32- Hayır Ay’a and olsun 33- Dönüp gittiği zaman geceye 34- Ve ağardığı zaman sabaha 35- Bu gerçekten büyüklerden biridir. 36- İnsanlar için bir uyarıcıdır. 37- İlerlemek ya da geride kalmak isteyenleriniz için. (Müddessir suresi, 32–37)
Ayetlerden anlaşılan gerçekten büyük ve önemli bir değer bulmamız gerekmektedir. Bu öyle bir rakamsal değer olmalı ki gerçekten büyük ve önemli olsun, mesela dünya ile ay mesafesi olsa önemli midir? Cevap evet olacaktır, dünyanın çevresi veya aklımıza gelebilecek her sayı önemli bir sayı olabilir. Benim için yaşım, sizin için denizlerdeki su miktarı önemli bir sayı kabul edilebilir. Fakat bu sayılar ve değerler evren için çok önemli sayılar olmaz. Ay için güneş için yani evren içinde önemli bir değer bulmamız lazım.
Evren ölçeğinde çok önemli bir sayı, ancak kuantum fiziğinde olabilirdi ve gerçekten de karşıma çıktı.
Şimdi bu çok büyük sayıya bir bakalım; Evren’imizin bütünü maddeden oluşur. Bir ağacın gövdesinden yaprağına, bir insanın gözlerinden ellerine, kadar her şey maddedir.
Maddenin en küçük birimiyse atomdur. Atomun çekirdeğindeki pozitif yüklü Proton ve yüksüz Nötron temel maddelerdir. Negatif yüklü Elektron ise çekirdeğin çevresinde döner.
1-Protonun Yükündeki İlginç Ölçü: Evrendeki bütün protonlar 1,6 x 1019 (10 üzeri 19)değerinde pozitif yüke sahiptirler. Protonun kütlesi elektronunkinden 1836 kez daha fazladır. Ama buna karşın, bilinmeyen bir nedenden ötürü elektronun yükü protonunkiyle aynıdır: 1,6 x 1019 (10 üzeri 19).
2-Atom Altı Parçacıklar ve Mesafeler: Proton ve nötronlara çok daha yakından bakalım; bakışımızı 10 üzeri (-19) (1/1019)arasındaki atom altı yapılara yoğunlaştıralım, ne göreceğiz? İnanılmaz küçük bir alan olan Planck mesafesini bulmuş olacağız! Yani en önemli doğa sabitlerinden birini. Bu o kadar küçük bir âlemdir ki adeta bir evin büyüklüğünün bir atoma kıyaslanması gibidir. Bu kadar küçük bir alanda kütleler (ya da enerjiler), Planck mesafesi olan 10 üzeri (-33) cm boyutlarına indirildiği takdirde, yaklaşık 10 üzeri (-19)proton kütlesi olan 22 mikrogramlık Planck kütlesine eşdeğer olurlar.
3-İlk Yaratılıştaki Toplam Enerji: Üstelik Planck mesafesinde kütleler evrenin ilk somut yaratılmasıyla başlayan 10 üzeri (19) gev.’lik enerjiye sahiptir.
Yukarıda açıklamaya çalıştığım rakamsal değerler herhalde Müddessir suresine yakışan rakamsal ifadeleri bize verir. Buradaki rakamlar doğa sabitleridir. Sana bana ona göre değişmez, değiştirilemez.
Evrende canlı cansız tüm doğa olaylarını açıklamada kullanılacak bir değerdir yani adeta evrenin ‘üzerinde 19’ vardır. …))) Planck Mesafesi ve Kurân / Prof. Dr. Necat Yılmaz
***
Evrenin mikro ve makro sonsuz derinliklerine ister çıplak gözle ister elektron mikroskoplarıyla istersek uydu teleskoplarla bakalım iki manzara ile karşılaşırız:
1- Tek bir plancının projesine bağlı eksiksiz ve fazlasız işleyen muazzam bir sistem.
Bu sistem ve düzenliliğe kısaca “kozmos” diyoruz. Kozmos: “Olmuş veya olan, ya da olacak herşeydir. Düzen içerisinde evren anlamında kullanılan Eski Yunan dilinde bir sözcüktür. Karmaşa / düzensizlik / tesadüf anlamına gelen kaos’un karşıtıdır. Bu seçenek dinler, dindarlar, mistikler tarafından özenle desteklenir.
2- Karmaşa ve tesadüfler zinciriyle sürekli gelişim ve değişim gösteren rastgele bir evren… kısaca “kaos” diyebileceğimiz “kaotik evren”. Bu seçenek genellikle planlayıcı, programlayıcı bir tanrının var olmayacağına inananlarca desteklenir.
Kaos: “Evrenin biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu”nu ifade eden bir sözcüktür.
Göz ve bilimsel cihazlarla gözlemleyebildiğimiz evrenimizde sanki sadece “kozmik sistem/düzenlilik” geçerli gibi görünmektedir. Ben de evrensel sistemin “kozmos/düzenlilik” olduğuna daha çok… belki de tam inanıyorum. Fakat her zaman olduğu gibi inancımın tersinin de doğru olup olamayacağını düşünemeden edemiyorum ve basit düşüncelerle hayali deneyler üretiyorum. Mesela…
Cam bir kürenin içine barut koyup patlatalım. Patlayan cam kürenin boşluğa saçılan parçalarını toplayalım. Tekrar yeni bir cam küre patlatalım ve cam parçalarını toplayalım. İki cam kürenin milyonlarca bölünmüş parçalarını teker teker karşılaştıralım. Yüzde yüz aynı şekle sahip iki tane parça bulabilir miyiz? Binlerce, milyarlarca, trilyonlarca cam küre patlatsak da yüzde yüz aynı iki parçacık bulma olasılığımız herhalde sonsuzda sıfır olurdu.
İçinde yaşadığımız (?) evren genişlemesini durdurup tekrar içe çökmeye başlasa ve başlangıçta olduğu gibi tek bir atom boyutuna kadar daralıp cam küre misalinde olduğu gibi tekrar patlasa her şey yine milyarca yıl sonra “şimdiki” gibi mi olacaktır? Her şey yine aynı şekilde mi olacaktır? Güneşler, galaksiler, gezegenler, canlılar, cansızlar aynı formlarda mı olacaktır? Aynı doğa kanunları, aynı “kozmos/düzenlilik” aynı “kaos/düzensizlik” mi oluşacaktır?
Hiç bir şeyin hiç bir şeye asla yüzde yüz aynısıyla “özdeş” olmayacağını düşünüyorum. Evrenimiz işte bu yönü ile sanki “muazzam bir kaostur”.
Düşüncemizi şimdi de daha uç bir noktaya taşıyalım. Evrenimiz geri çöküp tekrar tek bir atom hacmine sıkışsa ve yeniden “big bang(büyük patlama)” yapsa… atomların iç ve dış yapısı tekrar “19”lu üslü sayılara denk gelecek midir? Yoksa “18” ya da “20”, “3.5”, “150” gibi rasgele bir sayı orantısıyla mı oluşacaktır?
Hayal âleminden(?) içinde yaşadığımız(?) gerçek(?) evrenimize ve “19” oranımıza/sayımıza dönelim ve daha gerçekçi(?) düşünelim.
Makro ve mikro evren kuantum fiziğinin açıkladığı “19” sayı orantısı üzerine kurulmuş ve işliyor… en azından aksi ispatlanana kadar… ya da “19” yerine başka bir sayı oranı kanıtlanıncaya kadar.
Evren tüm oluşumunu “19” altın oranı ile (veya başka bir oranla) gerçekleştiriyorsa “19” sayısına (veya başka sayılara) endeksli tüm oluşumlar “mucize” kapsamından çıkar… çünkü “19”lu düzen evrenin “doğal düzeni” olur. Halbuki bir şeyin/oluşumun “mucize” veya doğa üstü olay” özelliğini hak edebilmesi doğal düzeni yıkıp geçmesine bağlıdır.
Kur’an’da “tevafuk” denilen “kozmik” bir sistem inkâr edilemeyecek derecede ispatlanmıştır ve vardır(?). “19” sayısıyla harika orantılar kurulabiliyor. Bu durumda Kur’an’ın “19”lu yazılım düzeni makro ve mikro evrenin “19” oranlı doğal işleyiş düzeniyle “özdeş” olunca… Kur’an’daki “19” oranı “mucize” kapsamından zorunlu olarak çıkar. Ve Kur’an kozmik/düzenli/orantılı evrenin doğal holografik bir sözcüsü haline gelir. Bu durumda Kur’an’dan hangi harfi, hangi kelimeyi, hangi cümleyi hangi sureyi ele alırsak alalım onda “19” a dayalı sistem mucize olarak değil doğal bir sistem olarak karşımıza çıkacaktır. Ayrıca evrende henüz bilimin keşfedemediği değişik oranlar varsa Kur’an’dan o oranlara uyumlu hesaplar da çıkarılabilecektir.
(Kur’an’da “19” sayı oranına uymayan “iki âyet” olduğu iddiaları vardır. Bir zamanlar bu iddialar aylarca yıllarca medyanın gündemi olmuştur. “19” oranına uymayan âyetlerin sonradan uydurulduğunu, sonradan Kur’an’a sokulduğunu “19” oranı adına savunanlar olmuştur. İnsanlar bu tartışmalar yüzünden ülkelerinden başka ülkelere sığınmış, İslâm dünyasında çatışmalar, ölümler olmuştur… Bu konu şimdilik ilgi alanımız dışında kalsın ve biz Kur’an’daki “19” oranının mucize olup olmadığını anlamaya yoğunlaşalım.)
Kur’an evrenin her yönden “19” ve henüz bilinmeyen orantılarla holografik özeti/fihristesi, özü ve sözcüsü ise … bu sistem Rasulullah a.s. tarafından nasıl gerçekleştirilmiştir?
Sorunun cevabına: “Tüm kuantum fiziğinin, matematik oranların ve her bilimin sırlarını Allah Cebrâile öğretti, Cebrâil de Rasulullah’a öğretti” formatında inanır mıyım inanmaz mıyım bilemem ama yine de araya “Allah ve Cebrâil”i koymadan doğru cevabı sadece Rasulullah’ın beşeriyetinde ve doğallığında aramayı tercih ederim.
Evren atomları, parçacıkları “big bang”in ilk anlarında yüksek ısı/enerjiden düşük ısı/enerjiye inerek/soğuyarak dizayn ederken kendisini “19” oranına ve başka oranlara uymak için zorlamamıştır. Her şey doğal kaotik bir süreçte olmuş ve oluşmuştur. Soğuma devam ettikçe kaosdan kozmos doğmuştur. Ve hâlâ… her an mevcut olan kaosdan her an mevcut olan kozmos doğmaya devam etmektedir.
Rasulullah a.s.’da “evreni okurken=vahiy alırken” “okuduklarını söze dökerken=vahyi insanlara tebliğ ederken” kendisini asla zorlamamıştır. “19” a göre âyetleri dizayn edeyim… harfleri, kelimeleri, cümleleri, sureleri matematiksel oranlara uydurayım da insanların aklı hayretten donsun kalsın diye düşünmüş müdür? (Evet veya hayır cevabını veremem… haddi aşmamak adına cevaplanamayan sorular en güzel cevaptır.)
Rasulullah a.s. evren ile bütünleşmiş bir beyne ve kalbe sahiptir. Rasulullah’ın beyninden ve kalbinden çıkan düşünceler ve söze dönüşen “okumalar” “evrenin seslenişi”dir. Evrende mucizeye ve mucizelere… yer yoktur her şey doğaldır. Evrenle bütünleşen Rasulullah a.s.’ın beyninden ve kalbinden akıp gelen her şeyde ve Kur’an’da da mucizeye ve mucizelere yer yoktur… her şey doğaldır. Fakat evrendeki doğallığı anlamakta ısrar ediyorsak akıl tasımıza sığmayan her olayı “mucize ve keramet” etiketiyle etiketleriz.
Kaos/düzensizlik/plansızlık/rasgelelik/karmaşa evrende doğal olarak varsa ve kozmos da kaosdan doğuyorsa… madalyonun iki yüzünün birbiriyle barışması zorunludur. Ve Kur’an’ı sadece kozmosun, “19”un değil kaosun ve karmaşık/rasgele sayıların da dillenişidir. Rasulullah a.s. gibi evrenle bütünleşme bilincine ulaşamamış “kapalı kalmış/küfr halinde kalmış” insanların “kaotik” hâli evrenin kaosunu olduğu gibi yansıtan bir gerçektir. Evren nasıl ki Rasulullah a.s.’da kozmos örtüsüyle dilleniyorsa… kapalı bilinçlerde de kaos örtüleriyle dillenmektedir.
Kur’an’ın icazı (aklı aciz bırakan yönü… mucizesi) herşeyin doğal düzenle ve doğal karmaşayla işlediği evrensel sistem ve düzeni olduğu gibi iki yönüyle anlatmasıdır. “19”a veya başka oranlara sadece düzen adına mucize gözüyle baktığımız müddetçe Kur’an’ı mucizeler kitabı olarak incelemekten vazgeçemeyiz… Kur’an’ın anlattığı kozmos ve kaos özdeşliğini ve daha ötesini fark edemeyiz.
Kur’an’da gözlerimiz sürekli kozmik/düzenlilik ile ilgili ayetleri aramaya alışıktır ve bu konuda hadsiz hesapsız yorumlar yapılmaktadır. Biraz daha dikkat edersek ve alışık olmadığımız kaotik/düzensizlik ile ilgili ayetler olduğunu da fark edebiliriz. Detaylı yorum yapmadan bir kaç örnek ayetten anladıklarımın bir kesitini dikkatlere sunuyorum.
***
İnsan Sûresi/1. Gerçekten insan üzerinden öyle uzun bir süre gelip geçti ki o anılmaya değer bir şey bile değildi?! (Elmalılı Meali)… [Evrenin insan yaşamına uygun olmadığı kaos dönemlerini anlayabiliriz.]
Enbiya/30. O hakikat bilgisini inkâr edenler görmediler mi ki (yıldız oluşumları öncesi uzayda) semâlar ve arz birleşik idi de biz onları (kuvvelerin yoğunlaşmasıyla) yarıp ayırdık! Her diri şeyi sudan (H2O) oluşturduk… Hâlâ iman etmiyorlar mı? (A.Hulusi/Yansımalar)
Enbiya/30. O küfredenler görmediler mi ki, gökler ve yer bitişik idiler de Biz onları ayırdık; canlı olan her şeyi sudan yaptık. Hala inanmıyorlar mı? (Elmalılı Meali)… [Kozmosun ve kaosun henüz ayrılmadığı evrenin ilk saniyeleri... hidrojen atomunun oluştuğu anlar...]
Hicr Suresi/21. Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz. (Elmalılı Meali)… [Kaostan (hazinelerden) kozmosun doğuşu...]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder