20 Ekim 2008 Pazartesi

İLAHİ HÜKÜMLERİN KOZMİK BOYUTLARI

Kur’an'in Mucizesi

Bu bölüm, diğerlerinden farklı ve özel olarak, baskısında Müslüman Türk dilini anlayanlar için hazırlanmıştır. Dinî terminler bu bölümde İslam inancına göre değerlendirilmiş ve yapılan ilmî çalışmalar ışığında ibadetlere yeni bir "kozmik gözle" izahlar ve yorumlar getirilmiştir.

Bu bölümde sizlere 1993 yılından beri araştırmalarda bulunduğumuz stratejik araştırma merkezlerinin değişik bölümlerinde Yaratıcı tarafından gönderilen ilahi kitapların üzerinde yapılan araştırmalardan sonuçlar sunacağız. Özellikle "Kur’ân ve O'nun Resul'ünün" insanlığa bildirdiği ve araştırmasını yapabildiğimiz. Pek çok hükümle ilgili test ve kozmik bilimce yapılan ölçümlerin sonuçlarından günümüz için tartışmalı ve ilginç olanlarından bazılarının Yaratıcı'nın gücüne ve O'nun büyüklüğüne delil olsun diye örnek olarak vermek istiyoruz.

Yapılan bütün araştırmalar ve teknik ölçümler sonucu varılan sonuçta ilahi kitaplardan Kur’ân'ın her harfi, her kelimesi, her ayeti yani cümlesi, her suresi, her cüzü yani Kur’ân'ın tümü mucizelerle doludur diyebiliriz.

Mesela, Kur’ân'ın her harfinde 6 enerji boyutu -hüddam- yani görevli bir enerji boyutu görüntülenmiş; ayrıca her kelimenin hem harfleri hem de kelime olarak ses dalgalarının uyumuyla ayrı enerji özellikleri tespit edilmiş, ayet ve sure olarak ele aldığımızda da birbiriyle kıyaslanmayacak ölçü ve boyutlarda yine çok daha başka enerji boyutları ortaya çıkmıştır. Bütün bu boyutların alan ve canlılarda olağanüstü etkileri ve boyutları da yine ayrı ayrıdır.

Kur’ân'da açıklamasının yapılması halinde dünya insanlığının bir anda iman etmesine sebep olacak çarpıcı ayetlerin ses uyumu, etkileri ve canlılara olağanüstü tesirleri ve boyutları vardır.

"İman ayetleri" diğer ayetlerden ayrı ele alınıp incelendiğinde çok değişik etki alanları bulunduğu; ayetin yaydığı enerjiler ölçülerek tespit edilmiştir. Burada bir örnek vermekle yetinelim. Mesela, "Çekirgeler gibi kabirlerden çıkacaksınız" hükmünü incelediğimizde aslında bu ayette insan enerjisi ile boyutlarının uyumluluğunu görürüz. Yani bize bir benzetme yapılmıştır. Çekirgeler, yumurtaları tabut şeklinde olup yerin altında gömülü haldedirler. Doğumları yumurtlama günlerinin ayrı olmasına bakmayarak yumurtadan çıkışları yani dirilişleri aynı gündedir - mahşerdeki diriliş- ve yumurtadan çıkan çekirgenin içinden de aynı özellikli yeni bir çekirge çıkarak -yeniden diriliş- olgunlaşır ve yeni hayata başlar. İlâahir…

Bu ayetin beynin düşüncesiyle anlaşılmaya çalışıp "tefekkürü" size, yani bedeninize "kozmik boyut" kazandırır ve enerji kalkanınızı sağlamlaştırır.

Harflerin ve kelimelerin ayrı bir ilmi ve anlamı vardır. 3, 7, 19 gibi rakamlar önemlidir. Bazı ipuçları verir. Bu konular anlatılırken belli bir fikri ve ideolojiyi ortaya koymadan ve abartmadan sadece ilmî olanları dikkate verilmelidir.

Allah'ın bilinen "1001" bilinmeyen pek çok ismi var. Bu isimleri tekrar ederek farklı boyutlar yakalayıp, enerji kalkanınızı güçlendirebilirseniz. Bilim adamları "1001" ismin ayrı ayrı frekanslarını ölçmüşler ve hepsini kodlamışlar. İşte bu kodlarla o isimlerin anlamları noktasında uygulama yapmanın mümkünlüğünü de ortaya koymuş olmaktadırlar.

Araştırma merkezlerinde çalışmaları yapılmış müspet dinamik elde edilen bazı kelimelerin bedendeki hangi organların hücrelerine tesir edip değişiklik yaptığına birkaç örnek vererek bu âlemde de yeni bir boyut açalım. Kabul edip etmemek size ait, ancak yan etkisi olmadan uygulanabilecek bir metot…

Bu çalışmalar; bedenimizdeki hücrelerin rezonans etki ile uyarılıp kinetik enerjilerinin değiştiğinin ve dünyada tesadüflere yer olmadığının bir delilidir. "O; ol derse olur" hükmünü bize hatırlatır ve bize O en büyüktür, her şeyin sahibi O'dur dedirttirir.

Bu tespitlerin etki alanlarının boyutlarının ilmî olarak izah edilebilmesi için araştırmalarımız devam etmektedir. Bu araştırmalar sonuçlandığında metafizikte yeni bir devir açılacaktır. Batılı bilim adamları bu konuda çok ciddi merhaleler kat etmiş ve neticeye yaklaşmışlardır. Konunun mütehassısı Türk bilim adamlarına ithaf olunur.

İnsanlar; gözümüzle görüp, kulaklarımızla dinlediğimiz bilgiler doğrultusunda diyebiliriz ki dünyanın güçlü devletleri güçlerinin kaynağını bu noktadan almakta ve bu alanda araştırmalarını devam ettirerek dünya hakimiyetlerini sürdürmektedirler. "Müslüman ülkelere ithaf olunur…"

İşte size özel, anlaşılır, her kapıyı açabilecek denenmiş özel bir kodlama; Kur’an’daki bazı surelerin başındaki kaf, ha, ya, ayn, sad, veya ha, mim, ayn, sin, kaf; ha, mim; yasin, kaf, nun, sad, elif, lam, ra gibi harfleri X defa tekrarlayarak onların yaydığı dalga boyları ile nelerin olabileceğini ve tesir sahalarını görünüz. Sonuçta ne mi olacak? Kodlayın, tekrarlayın, görün… Her tekrarınız sizi yeni ve farklı boyutlara taşıyacaktır. Karşılaştığınız boyutlardan razı iseniz yılmadan usanmadan devam edin denilmektedir.

Deneyip görmek lazım... Bunun gibi ses getirecek yüzlerce örnek vermek ve bu örneklerle çok ciddi sonuçlar almak mümkündür. Ama bu konu, ayrı bir ilim ve ihtisas sahibi olmayı gerektirmektedir. Bu konuyu uzmanlarına havale ediyoruz.

Dua

Duayı Resul, "mü’minin silahı, kul olmanın esası" diye insanlığa duyururken; Yaratıcı da "Ben sizleri kulluk etsin diye yarattım" derken kulluğun esası "duadır" demek mi istiyor acaba?..

Çünkü bizim programımızı en iyi bilen O, bize "Dua edin, kabul edeyim" derken insandaki güce dikkati çekerek diğer yaratıklardan farklı olarak insanın beyin-düşünce sahibi olduğuna vurgu yapıyor.

O diyor: "Ey insan, beyin gücünle kainatı emrine al ve istediğin gibi yönlendir."

Bugün beynin bu yönlendirmeleriyle dünyamızın geldiği nokta ortada...

Beyin gücümüzü "hayırlı" noktada kullanırsak neler yapabileceğimizi de düşünün…

Kozmik bilinçle dünyaya bakarsak "insan beyninin" dalgaları, dünyayı idare eden en üstün bilgisayar donanımından daha da üstündür. Çünkü onu icat eden, insan beynidir.

Yaratıcı, dua ile beyin gücünün nasıl kullanılabileceği hakkında bize kapı açmaktadır.

Ey dünya insanlığı, bu kapıyı aç, gir ve neler yapabileceğini gör!.. Yaratıcının mesajını iyi anla...

Tokalaşma

Kozmik bilime göre parmakların ellerin kadın veya erkek olduğu şekliyle enerjisinin N veya S olduğu ölçülebiliyor. Farklı enerjili insanlar, tokalaştıkları zaman birbirlerini çektiği için iki arada bir enerji dönüşümü oluşuyor. Veya tam tersi itici oluyor. Yayılan enerjiler farklılaşıyor.

11 sayfalık bir rapora göre, beyinden geçen düşüncelere, el birleşmesi, göz birleşmesi ve daha sonraki birleşmelere göre de enerji değişimleri, ilahi emirlerin doğruluğunu tasdik edercesine olmaktadır.

Kadın kadına veya erkek erkeğe tokalaşıp öpüşmek itici etki yaparken muhataplar farklılaştığında çekici etki yaptığı ilmen tespit edilmiştir. N, N’yi iter. N, S’yi çeker.

Gereklilik halinde konuşulursa, tokalaşılırsa, hürmetle -müspet yaklaşılırsa beyin dalgalarında menfi bir sonuç oluşmuyor. Bunun dışında beyinde menfi fikirler oluşursa, enerji değişmesi oluşuyor.

Menfi bakılırsa, menfi enerji boşaltımı olur. Menfi enerji gönderilmesi, müspeti alma olayı oluyor. Menfilerle ve düşüncesini bilmediklerimizle tokalaşmamak gerekli…

Günümüzde mikrobik aktarımlar, ve daha neler neler tokalaşma yoluyla olabilmektedir.

Yardim Etmek

Kozmik bilime göre bir insan, beyniyle, kendi iradesiyle ilahi emirler ve yasaklar doğrultusunda ve güzel düşünceyle "Sadaka veriyorum, yardım yapıyorum" dediği ve verdiği zaman, yapılan enerji ölçümlerinde, bütün organlarında yüzde oranı yüksek olmak kaydıyla bir anda hücrelerinde faaliyet ve müspet düzelme gözleniyor. “Yaşam enerji”lerini arttığı tespit edilebildiği gibi insan kendisi de bu durumu farkedebiliyor. Mutluluğu yüzünden bile okunabiliyor.

Damarların çalışması, şeker ve tansiyon rahatsızlıkları, prostat ve bedenin genel durumunda, kısacası hücre düzeyinde müspet değişiklikler olabilmektedir. Bu farklılıklar ancak müspet enerjili ve yaratıcıyla bağlantısı iyi olanlarda gözlenebilmektedir. Yaratıcının emrine uymayıp “paylaşmayanlar” vermeyenler, atan ve itenlerin kötü düşüncelilerin durumuda “tersi” olsa gerek... Verenlerden almak dileğiyle... Sağlıklı yaşamak için neyiniz varsa verenlerden olun. İlim, mal, kuvvet vs....

İbadet

İlahi gücün yüzden çok tekrarla emrettiği "namaz" Yaratıcı'ya lazım olmayıp yaratılana lazım olduğunu yine kozmik bilim de ölçerek, bu emrin ilahiliğini teyit etmiştir. Namaza durulduğunda anten hükmünde alıcı vazifesi gören bedenimizle çevremizdeki "müspet enerjiler" çekilir, toplanır ve beden ısınır. Bedendeki menfileri atmak için de rüku ve secde denilen hareketler yapılarak enerji yönlendirilir; alın, burun, el, diz, ayakların sivri uçlarından defalarca yere temas edilen secde haliyle bedendeki "menfi enerjiler" topraklanarak atılabilir.

Yapılan ölçümlerde namazlı ve namazsız görüntüler çok büyük farklar ortaya koymaktadır. Namaz sonunda selam verildiğinde yani devre kapandığında insan enerji alanının parladığı, hem ölçülerek hem de ekstrasenslerce görülerek doğrulanmıştır. “Sizin yaratıcıya en yakın ânınız secde anıdır” derken acaba enerjinin menbaından dolayı mı bunu diyor? Bundan da, secde halinde alın ve ayaklar toprakla devreyi tamamlarlar. İnsan yaratıldığı toprakla böylelikle uyum sağlar. Ancak secde anında başa lazım olan temiz kan gönderilir ve beynin beslenmesi sağlanır. Yani beden, gerekli olan alışverişini yapar. (Resim 45, bkz. sf. 343)

Tabi "Kitabi Müslüman" olarak aşağıdaki kuralı rehber edinmemiz gerekir. Namaz emredildiği için kılınır. Esas olan "Yaratıcı"yı tanımaktır. O'na kul olmaktır. Kozmik bilimin, ilim fen noktasındaki bu açıklaması ise akılları gözlerine veya midelerine inenler içindir.

Namazın bütün bu boyutları “avam” için olup, bir de namazın miracî mertebeleri vardır. Melekut alemindeki O’na kılınan namazlar gibi...

Oruç

Orucun ağız, burun, göz, kulak ve cinsel organlarla tutulmasının sebebi; kozmik bilime göre, ancak buralardan enerji alanının açılış ve bedene giriş çıkış yapıldığı ağız ve cinsel uzuvlara dikkat edilmesinin de mutlaka farz olduğu ve diğerlerine de zarar verebileceği yerler olduğu içindir.

Avamın bu orucu yanında bir de “yüksek enerji” veren kalp ve ruh bütünlüğü ile tutulan 5 duyudan azad oruçtur.

Oruç; kozmik boyutta incelendiğinde mide, bağırsak liflerinin hücrelerinde kendini temizleyen bir sistemi devreye soktuğu “temel kamera” ile görüntülenmiştir.

Gusül, Abdest

Kozmik bilime göre cinsî münasebetin deşarj ânında enerji boyutumuz 36 Hz-sc’a çıkar. Bu, insan enerji bedeninin son sınırıdır. Fizik ve atom profesörü âlimlerin Müslüman olmasına sebep olan şey de, gusulün bedendeki bu enerjiyi suyla temizlemesiyle sıfırlanmasıdır.

Gusüllü ve gusülsüz insanın enerji boyutları artıyla eksi gibidir. Diğer inançlarda gusül olmadığından insanlık sıkıntı ve stres içinde; Müslümanların ve suyla temizlenenlerin ise enerji dengeleri terazide, ona göre de rahatsızlıkları azdır...

Gusülsüz ve abdestsiz basılan toprak, kesilen sebze ve hayvansal gıdalardaki enerji boyutları ile gusül ve abdestli kesilenler arasında da “büyük enerji farklılıkları” gözlenmiştir. Son yapılan kirlian ve termal kamera görüntülemesinde gusülsüz bedenin enerji boyutları görüntü vermeyecek kadar zayıf olduğu enerji alanlarının azlığı gözlenmiştir.

Örtme - Bağlama

"Modern bilim" ve "kozmik bilime" göre örtünme, insanı dış menfi etkilerden korur.

Bu konu hassas olduğundan kısa bir açıklama yapalım; kozmik bilimce yapılan araştırmalar sonucunda da, "başın ve bedenin örtü ile kapatılması" bedendeki müspet enerjilerin dışarı çıkışını engellediği gibi dışarıdan planlı ve menfi bakışlarla gelen enerjilerin bedene girmesine de izin vermediği, ölçülerek enerji boyutları tespit edilmiştir.

Enerji sivri uçlardan girer, çıkar. Bu kural gereği en yoğun ve sivri uçları örtülüyor. Yoksa enerji dengesi için mi?.. Ayrıca başı kapatmak bugün dayattırıldığı gibi sadece saçı örtmek midir? Mahremiyet cihetiyle yüz, dudak, göz daha mahremdir ve çekicidir niçin örtülmez, düşünün...

Dünyada değişik alanlarda araştırma, ameliyat gibi "operasyon yapan şahıslar" ağızlarını, başlarını, yüzlerini ve bedenlerini özel steril örtülerle örterler. Acaba bu korunma, karşı taraf yani hasta için mi, yoksa kendileri için midir? İşte size örtünmeyle ilgili yeni bir boyut daha…

Dolayısıyla insanın yaratılış anatomisi gereği baştan gelen müspet enerjinin bedende muhafaza edilmesi, menfilerin alınmaması sadece kadınlara özgü bir konu değildir.

"Kozmik bilim" yönü ile kadınların enerjileri ing-in yani zayıf enerji olduğundan onların korunmaları çok daha lüzumludur. Örtünün rengi önemli olup siyah dışındaki renklerin, bilhassa beyazın müspet enerjiyi kabul edici ve kullanım yerine göre menfileri itici özelliği olduğundan teknolojide vazgeçilmez bir işyeri kuralıdır. Bu kurallara uyan insanların enerji alanlarının çok daha parlak olduğu gözlenmiştir.

Selam

Kozmik bilime göre Yaratıcı'nın adıyla ilahi selam verilince çıkan dalga boyunun gücü ile menfi bloğu kırılır, karşılıklı müspet enerji oluşur. Araya menfi enerjiler giremez. "Selamı yayınız" hükmü kozmik bilime göre ölçülmüş ve teyit edilmiştir.

Ezan

Kozmik bilime göre ezanda muazzam sırlar tespit edilmiştir. Mesela, sadece "Hayyalel salah" lafzında çok büyük enerji boyutu “Hayyalel felah”ta ise insanlığa yollanan yoğun bir enerji tespit edilmiştir. Ezanı tekrar etmenin bedendeki enerji boyutu çok büyük olmaktadır. Yeni doğan çocuklara kulağına -kulak ana rahmindeki çocuk şeklidir- ezan okumanın faziletini buradan idrak edebiliriz…

Besmele

Kozmik bilime göre her şeyin başı besmeledir. O’nun adıyla veya O’nsuz yapılan her işte menfi güçler, enerjiler de bulunmakta; o kelime anıldığında anahtar açılarak her şey aydınlanmakta; enerjinin ışığıyla yollar emniyetli yani menfi boyutlardan ancak ve ancak bu “ritm”le dalga boyuyla destur alınarak arındırılmakta ve yol gösterilmekte; kapılar ardına kadar açılabilmektedir. “O”nun adı anılmadan kesilen bitki ve hayvanî gıdalar çok çabuk virüs ve bakteri üretmekte çabuk bozulmakta, bitkiler çürüyüp etler kararmaktadır. Kainatta her yaratılanın O'nu besmele ile tanıdığı da kozmik bilimce yapılan materyal ölçümleriyle teyit edilmiştir.

İsımler

Kozmik bilime göre her adın, kelimenin, harfin bir değeri, bir enerji boyutu, kodu, frekansı ve gücü vardır.

Hiçbir isim tesadüfen verilmemelidir, verilemez de, çünkü tesadüf yoktur. Her ismin ebced, cifir -harf- hesabına göre değeri vardır.

Doğan insanların anne ve kendi adları bilinmesiyle yapılamayacak hiçbir şey yoktur. Kuralları ve ilmini bilen için tabii.

İsim vermenin kaide ve kuralları vardır. Çünkü ilahi boyutta isimler Ahiret günü müspet enerji boyutlu ise şefaate sebep olabilecek. Çünkü her ismin lafzını size bize taşıyan farklı boyutlu enerjileri ve hizmetçileri vardır. Bilen için tabii... İbadet göstergeleri gibi…

Eller

Kozmik bilime göre "Sağ elle yiyiniz, şeytan solla yer ve içer." ilahi hükmü incelendiğinde sağ elin müspet enerji verdiği, yani ele alınan maddeleri olumsuzluklardan arındırdığı; sol elin ise menfi boyutunun yüksek ancak bu boyutun olumsuzlukları yok ettiği olumlu elma, armut gibi gıdalardaki müspet enerjiyi bloke ettiği tespit edilmiştir… Bir şey yerken veya içerken posa yemek istemeyenlere ve ilim adamlarının araştırmasına ithaf olunur…

Öfke - Şeytan

"Öfke şeytandandır" hükmünün boyutu kozmik bilime göre öfkenin "menfi enerji" boyutu olmasındandır. Bir örnekle açıklayalım: Kozmik bilimde normal insan enerjisi 6(Hz) ise, öfkelendiğinde 15(Hz), öfke şiddetlendiğinde 20(Hz), vuruş seviyesinde 30(Hz)'lara kadar çıkabiliyor. Kızgınlık derecesine göre menfi enerji seviyesi de yükseliyor. Hüküm "Kızgınken abdest alınız", yani kendini suyla nötürletiniz, tesirattan kurtulunuz; ya da "Yatın" yani uzanıp bedeninizi toprakla birleştirin, nötürleyin, enerji 18(Hz), "Mümkünse uyuyun" yani enerjinizi alfa seviyesine, minimuma 6(Hz)'ya düşürün, ibadet gibi diyelim... O öfke sizi enfarktüs veya beyin kanaması denen hastalıklara hatta ölüme yol açabilir. Buna şeytanın gücü mü diyelim yoksa bir tabir diyerek ilmî zaviyeden bir bakalım mı ne diye...

Güneş ve Ay

Kozmik bilime göre güneş enerji ve hayatın kaynağıdır. Ay da onun gibi… Bunların olmaması hayatın nâkıslığıdır. Bunların doğması, batması ve tutulmasında kozmosta -arzda, arşta- olağanüstü enerji değişiklikleri gözlenmekte, ilahi kitaplar da bunu teyit etmektedir… (Resim-46, bkz. sf. 343)

Güneş geçmişte enerjisini, bitki, hayvan ve taş gibi maddelere vermiş, bugün hem kendinden hem de bize bıraktığı enerji kaynağı petrol, kömür, gaz ve madenlerden gelecekte de bu enerji biriktirilerek kollektör ve panellerle enerjiye dönüşebilir. İşte güneş, işte enerji boyutu.

Tavsiye edilmeyen hükme göre; güneş doğarken ve batarken 45-50 dakika uyumak bedende olumsuz etki yapar. Tavsiye edilen ise; öğlen uyumaktır. Bu uykunun bedende müspet enerji yüklemesi yaptığı yine ölçümlerle kanıtlanmıştır.

Güneş ve ay gökyüzünde iki “eş”dir, “Ritm”dir. ”Enerji” kaynağıdır. Isı ve ışık hüzmeleri ile mevsimleri oluşturan “güneş”, suları alçaltıp (med-cezir) ve hayatın beslendiği ”ay”dır.

Ayın dönüş korelasyonları “insanın” doğumuna tam etki yapmaktadır. İnsanın doğumunda “ay”ın ve güneşin etkileri yani “astroloji”leri çok önemli olduğu ilahi kitaplarda “ay” ve “güneş” beraber ve çokca ‘zikri’ ile işaret edilmiştir.

Bakiş

Kozmik bilime göre nazar yani menfi bakıştan korunmamız lazım. Bakış bir enerji olup müspet olursa müspet, menfi bakılırsa ineğin ölmesi, baktığımız insanların kayıp düşebilmesi, kırılmalar gibi hadiseler her an bizi mağdur edebilir.

Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır, mutlu olur. Mutlu olmak ve mutsuz etmemek için güzel bakmayı şiar edinmeliyiz.

Kötü düşünmekte ve bakmakta ısrar edenlere sözümüz; şayet karşı taraf o sözü bakışı haketmedi ise o söz bir enerji yani keskin bir kılıç olur, döner sizi veya bir yakınınızı biçer, ilahi hükümde öyle demiyor mu?..

Sevgı Hayattir

İlahi hükümler ve bütün kudsi kitaplar insanlara "sevmeyi" emretmektedir.

Kozmik bilime göre enerji mutlaka "terazilenmeli" yani dengeli olmalıdır. Hükümdeki "ne az ne çok, ne sıcak ne soğuk; itidalli olunuz, orta yoldan gidiniz", işte sevgi de herkese karşı itidalli olmalıdır.

Sevgi yüksek titreşimli enerjidir. Sevgiyle bakan insanın gözleri ışık saçar. İşte bu yüksek titreşimli enerjiler, enerji kalkanımızı güçlendirir, yani pozitifleştirir. Bu pozitiflik insan hücrelerinin enerjilerini arttırarak huzurlu bir hayata sevk eder. (Resim 22-A, bkz. sf. 329)

Negatiflikte ise sevgisizliğe yönlendirilen insanların bedenleri toksin salgılar. Bu da hücrelerin kendilerini yenilemesini önleyerek hücre yaşlanmalarına, hatta ölümlerine kadar vararak "erken yaşlanma" hastalığına sebep olurlar.

İlaç ve kozmetiklerle ışıklanmak -iyileşmek- yerine, hayatı ve yaşamı "kozmik bilinçle" kucaklamak daha az masraflı, risksiz ve başarı oranı yüksek değil mi?..

Çocuğunuzu "yavrum" diye severseniz, onun enerjisini absorplarsınız. Çocuk hastalanır. Ancak araya izinle "Maşallah, Barekallah, vesaire" diyerek koruyucu kelimeler, yani şifreler koyarak sevilebilir.

Baba da, anne de, sevgili de aynıdır. Şayet siz korunmaz ilahi boyutlardan uzaklaşırsanız sizle başka boyutlular alakalanabilir. Bugün pek çok örneğini yaşayanlar gibi...

Ferhat ile Şirin'in birbirini uzaktan sevmeleri, çok istemeleri, yani birbirinin enerjilerini absorplayarak bitirmeleri ölüm getirmiştir.

Beynımız

"Düşünen insanlar için ibret vardır." hükmü kozmik bilime göre araştırıldığında beynin olağanüstü fonksiyonları ortaya çıkmaktadır.

Kozmik bilimde bozulma ve hastalık; vücuttaki menfi enerji artınca başlar. Dolayısıyla, hasta insan, menfisi yüksek insandır. Nesilden, dedelerden, ninelerden gelen bazı olumlu veya olumsuz enerjiler de torunlara sirayet edebilir. Bunlar da hastalıklara sirayet eder. (Resim-45, bkz. sf. 343)

Burun uzunluğu, kulak yapısı, göğüsteki kıllar, el çizgileri, parmaklar ve ayakların uzunluğu, kısalığı, gözün rengi, bedendeki benler… Hepsinin bir sebebi, bir ilmi, izahı ve yaşantımıza tesiri vardır. Tüm bunlar, Yaratıcı'nın mührüdür.

İnsanın yaradılışında çevresinden aldığı olumlu, olumsuz etkiler vardır. Cinsel ilişki ânında beyindeki düşüncelerin ve hayallerin, çocuğun fizyolojisinde, ruhunda etki yaptığı, ölçülebilen ve bilinen tespitler arasındadır.

Dünyayı koruyan ozon gibi, insanı da koruyan bir tabaka var. Bu tabakaya "Enerji Kalkanı", "Enerji Alanı" denir. Amerika, Çin, Rusya, Japonya, Güney Kore ve Fransa'da inkişaf etmiş olan kozmik bilime göre insanın etrafında MR, ultrason ve termal aletlerle ölçülebilen bir enerji boyutu var. Bugün bu, teknolojik olarak da görüntülenebilmektedir.

Bununla uğraşan uzmanlara "ekstrasens" denir. Dünyada "ekstrasensler ittifakı" olup bu kitabın yazarları da bu ittifakın diplomalı uzuvlarıdırlar. Bu uzmanlar enerji alanını görme yeteneğine ve istidadına sahip olabilirler. İnsan müspet enerjisini ve saflığını arttırabilirse enerji alanını görebilir.

Normal bir beynin çalışmayan 8/9’luk kısmında bu sırlar gizlidir. Üst ile alt beyinden önemli olan, alt beyni çalıştırmaktır. Şu an beynimizi 1/9 oranında çalıştırabiliyoruz. Alt beyne, diskete saklar gibi bilgileri saklamak, kaydetmek gerek. Gerektiği zaman müspetler aracılığı ile oradan bilgiler alınır ve kullanılır.

Binlerce yıl önce bugünkü gerekliliği tartışılan bilgilerle yüklenmeyen insanlar, daha bilgili, sağlıklı yaşamışlar ve teknolojideki üstünlükleriyle İnka, Aztek, Sümer gibi medeniyetleri yaşamışlar. O zaman niye sormuyoruz? Bize öğretilen bu bilgiler yoksa maksatlı mı öğretiliyor?..

Belagat ilmi bununla bağlantılıdır denilebilir.

İnsan Hücresının Özellığı

Kozmik bilime göre her insan, bitki ve hayvan hücresinin yaydığı dalga boyu ve enerji; yaş, ilahi rabıta gibi etkenlere göre değişme gösterir. Tepla Vizir -termoskopi, ısı ölçme aleti- denilen termal aletlerle bunun ölçümü yapılabilir. Hücre içinde de elektron, nötron, proton var. Hücre sıkılıp, kasılıp, gevşemeyle çalışır. Kinetik enerji ortaya çıkar ve iğne ucu kadar yerdeki milyonlarca hücreye rezonans etkisi yaparak onu etkiler ve uyarır. Dolayısıyla bu hareketle hücre, hareketini devam ettirmeye başlar ve böylece görmeye, konuşmaya, ağlamaya, hareket etmeye, gülmeye başlarız.

Eğer kinetik enerjimiz yukarıda uzun uzun anlatılan sebeplerden dolayı azalır, etkilenir, bloke edilir, etki altına alınır veya biterse, hücre çalışamaz, dolayısıyla ceset fiziken ölür. Bunun, sadece bitki, hayvanlar değil, sanayi ciheti de vardır.

Bu dalga boylarına ait frekanslar bir cep telefonuna, bir bilgisayara veya bu fonksiyonları taşıyan herhangi bir elektronik alete yüklenebilmekte ve karşı tarafa gönderilebilerek insanların hücreleri etkilenebilmektedir.

Kozmik araştırmalar merkezinde "know-how" teknolojileri ile üretilmiş bu aletler ve çipler mevcut olup halen işçilerce, bizlerce ve uygun görülen kişilerde "korunmak" amacıyla kullanılmasına müsaade edilmektedir.

Bu teknoloji bugün, Rusya, ve ABD'de ilmî araştırmalarda kullanılmaktadır. Türkiye'de bu hücre hareketlenmelerinin ve fonksiyonlarının bozulmalarını ölçebilecek aletler çeşitli birim ve hastanelerde mevcuttur.

Burada okuyucularımıza şunu da hatırlatmak isteriz: Bıçağın ve her şeyin iki yüzü olduğu gibi bu teknoloji de müspet ellerde müspet sahada kullanılabileceği gibi, tersini de söylemek mümkündür…

Ruh ile beden arasındaki ilişki bir bakıma ses ile mana arasındaki ilişkiye benzer. Ses mananın bedeni olup fanidir; mana sesin ruhudur, bakidir…

Şu an hem insanları, hem hayvanları, hem de bitkileri ve diğer canlı ve cansızları da etkileyebilecek diğer dalga boyları da bu merkezin tıp ve sanayi alanındaki uzmanlarından Elmas Maranki ve Ahmet Maranki’deki aletlerde yüklü olup dünya insanlığının hizmetine sunulmak üzere Türkiye'ye getirilmiş ve Kozmik Araştırma Merkezinin Türkiye şubesinin açma çalışmaları yürütülmektedir.

Kozmık Korunma-terapı

Bu gibi hadiselerde ilahi kitaplarda belirtildiği veçhile diğer yaratılanlarca yapılan nazarlardan yani bakış ve planlı tesirlerden korunmak için elimizle etrafımızı çevirip şekillerle, kelimelerle, manalarla, kokularla, taşlarla, renklerle korunmaya almamızın, resullerin de bir metodu olduğu biliyoruz.

Asrımızın teknolojisinin kirliliği ve karşısındaki korunmayı “beyin gücü”müzle ve “düşünce”lerimizle de başarabiliriz.

Piramit ve kristallerle ve bunların enerji boyutlarını harekete geçirerek de korunabiliriz.

Bedendeki izafi noktalarla hayatımıza yön verebilir, ömrümüze ömür katabiliriz.

Teknik olarak da hazırlanabilen birtakım kozmik bio prepatlarla, ibadetle, zikirle, sporla, yoğunlaşmayla, planlı duruş ve hareketlerle birtakım maddî ve manevî olumsuzluklardan bedenimizi koruyup enerji alanımızı yani enerji kalkanımızı güçlendirebilir, muhafaza altına alabiliriz.

Bitkilerden hazırlanan suları yağları kök, dal, yaprak ve tohumlarından uzmanlarca hazırlanan bitkisel drop ve doğal vitaminlerle de enerji kalkanımızı güçlendirip korunabiliriz.

Kitapta bahsedilen "Elmar" hareketi bedenin gücünün arttırılmasında ve enerji merkezlerinin açılmasında en basit, fakat yapılan ölçümler sonunda kesin çözüm üreten bir yöntemdir.

Bilim adamlarınca reşit olmayan -sabi- çocukların idrarları müspet olup yoğun menfi boyuttaki "çözümsüz hastalıkların" tedavisinde kullanıldığı görülmüştür…

Uzakdoğu’da "sülüklerle" bazı tedavilerin yapıldığı tespit edilmiştir.

Kozmik bilime göre vücuttaki hastalıklar menfi enerjilerin birikmesinden, bedendeki müspet menfi dengesinin bozulmasındandır.

Bacak bacak üstüne atmak, kolları bağlamak, elleri bağlamak enerji kilitlenmesine ve dar dönüşüme sebep olduğundan uzuvlarda rahatsızlık oluşturulabilir. Bunun gibi hareketlerin yer ve zamanına göre çok veya az olarak kullanma oranına göre bedene fayda ve zararları olabilmektedir.

Ayak ve el parmaklarını, kafayı, boyunu, çeneyi kısaca oynak ve eklem yerlerini âni olarak çıtlatmak, halk tabiriyle kütürdetmek menfi enerji birikmesinin tesiri ile olduğundan âni enerji farklılıklarına sebep olarak tehlikeli sonuçlara sebep verebilmektedir. Müdahale edilmemelidir.

Bunların dışında yazarak anlatılması mümkün olmayan pek çok metotlar mevcuttur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder