Aksırmak ve esnemek sağlıklı her insanda olan fiziksel bir hadisedir. Bilim çevrelerinde aksırma ile esnemenin mahiyetleri, sebepleri, bulaşıcı olup olmadıkları hakkında değişik yazılar yayınlanıyor. Bu konuda "din ne diyor?" diye hiç düşündünüz mü? İsterseniz şimdi gelin hem bilimin, hem de dinin verilerini ortaya koyarak aksırma ve esneme hakkında bir değerlendirmede bulunalım.
Önce konuyla alakalı Efendimiz'in şu hadisini bir okuyalım: ”Allah (c.c.), aksırmayı sever, fakat esnemeyi sevmez. Bir kimse aksırıp "Elhamdülillâh" derse, bunu işiten Müslümanların, "yerhamükellah" diye karşılık vermesi gerekir. Esneme ise, şeytandandır. Bunun için, esneme ihtiyacı duyan kişi mümkün olduğu kadar buna mani olsun. Çünkü biriniz esnediği zaman şeytan ona güler." (Buhâri, Edeb, 165, 166; Müslim, Zühd, 54; Tirmizî, Edeb, 1, 4; Nesaî, Cenâiz, 52)
Aksırmayı bilim adamları şöyle tarif ediyor: "Aksırma burun zarının ve nefes verme kaslarının sarsıntılı bir hareketiyle havayı bir anda ağızdan ve burundan dışarı atma ameliyesidir." Aksırma esnasında insan ister istemez kendini kasar. Bu sırada normalden fazla miktarda kan beyne hücum edip beyin için yeterli oksijen ve glikozu temin edecektir. Aynı zamanda burundaki zararlı şeyler aksırmayla dışarı atıldığı için de vücutta bir rahatlama ve ferahlama meydana gelecektir. İşte bu yüzden Efendimiz,
hadiste hapşıran kişinin bu nimete şükür sadedinde "elhamdülillah" demesini istiyor. Hadisten anlaşıldığına göre aksıran kişinin "elhamdülillah" demesi sünnettir. Ancak burada hemen şunu ifade edelim ki, bu ifadenin yerine Fatiha suresini sonuna kadar okumanın sünnette yeri olmadığı gibi hapşırdıktan sonra kelime-i şehadet getirip arkasından hamdetmek de mekruh sayılmıştır. Aksırdıktan sonra "elhamdülillah" diyen kişinin yanında bulunanların "yerhamükellah", yani "Allah sana rahmetiyle muamele etsin" demesi gerekir. Bunun karşılığında ise aksıran kişinin "yehdînâ ve yehdîkumullah, Allah bizi ve sizi doğru yola iletsin" veya "yağfirullahu lenâ ve leküm, Allah bizi de sizi de bağışlasın" demesi sünnettir. (Ebu Davud, Edeb, 90)
Esnemeyi ise bilim adamları, can sıkıntısı, uyku başlangıcı, anksiyete, (sinirlilik, asabi olma hali) ve uykusuzluk gibi nedenlere bağlıyor. Esneme vücutta, hem zihnen hem de bedenen bir tembellik, uyuşukluk, gevşeklik ve dikkatsizlik meydana getiriyor. Yani hadisteki ifadesiyle beden şeytanın devreye girmesine hazır hale geliyor ve şeytanın görevini yapması kolaylaşıyor. Tabii insanın böyle gaflet içinde olması ise şeytanı sevindiriyor. Bu sebeple esneme emaresi belirdiğinde insan, kendisini sıkmalı, esnemeyi önlemeye çalışmalı, bütün bunlara rağmen esnemeden kurtulamazsa, esneme halinde ağzını el veya başka bir şeyle kapatması gerekir. Ayrıca elini yüzünü yıkayarak veya abdest alarak, yorgunsa dinlenerek bir an önce bu gaflet halinden kurtulmaya çalışmalıdır. Bu sayılan şeyler, İslâmî edebin gereğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder