5 Haziran 2008 Perşembe

İNSANIN DIŞ (AFÂKÎ) YAPISI

İNSANIN DIŞ (AFÂKÎ) YAPISI





7 NEFİS NE DEMEK?..
İNSAN KİMDİR?..
İNSANIN DIŞ (AFÂKÎ) YAPISI
İnsanoğlunun dıştan içe Kâinât Katmanlarına bakarsak:
İnsanoğlunda; Beden, Nefs, Kalb ve Ruhtan oluşan 4 letâif, tevhid ve gereği ile mükelleftirler.
Sorumlu ve imtihan edilmektedirler.
Sır, Hafî, Ahfâ ise kemâlâtın ileri safhalarında kullanılan letâif makamlarıdırlar.
Merkezdeki sabit nokta, Süveydâ, Nûr-u Muhammed yâni Nûrallahın letâiflere ulaşım noktasıdır, prizidir.
Her letâif, kendi içindeki letâifleri kapsar.
Beden ise: tıpkı portakal kabuğu gibi tümünü kapsar ve cem'eder.
Tevhid, tesbih, tekmil, tekbir v.s. ile emredilen varlıklarda bu 4 letâifi incelersek:

1 - Bedeni, Nefsi, Kalbi, Ruhu olan varlık insanlardır.
2 - Nefsi, Kalbi ve Ruhu olan bedeni olmayan varlıklar cinlerdir.
3 - Kalbi ve Ruhu olan beden ve nefsi olmayan varlıklar meleklerdir.
4 - Bedensiz, nefssiz, kalbsiz tek başına kalan Ruh ise; Emr Âleminden olup mahlûk mu, değil mi? sorusunun yıllarca cevâbı aranmıştır...
Ne fırtınalar kopmuştur...
"Efradına câmi', ağyârına mâni'!"dir...

Biz 4 letâifle 4 unsurun özellik ve benzerliklerine kısaca bir göz atalım:

1 - Beden - Toprak:
İkisinin özellikleri de benzerdir. İkisi de her şeyin temeli ve kabıdır.
Ne ekersen onu biçersin.
Yer çekimi ile bencillik (egoizm) düşüncesi ikisinde de fıtrîdir.
İkisi de yutucudur.
İkisi de câmi'dir.
İkisi de bu âlemin anasıdır.

2 - Nefs - Ateş:
İkisininde ifratından (+) pozitif cehennem ki Cahim;
Tefritinden ise (-) negatif cehennem ki Zemherira;
İ'tidallerinden ise (optimum) en faydalı rıza cennetleri doğar... Ateş çoksa yanarsın, yoksa donarsın, i'tidal (uyum) hâlinde ise; ısınır, aşını pişirirsin...
Vücûd ısın 400 C ye çıksa feryadeder yanarsın, 300 C ye inse donarsın oysa 370 C ise çalar oynarsın işte orta yol cenneti itidal adaleti budur.
Zîrâ i'tidal de nar, nûrdur.
Nar ve nûr ise;
a- Nûru bulunan, narı yakmayan ateş (Musa aleyhi's-selâm'ın ateşi)
b- Nûru bulunmayan, narı yakan ateş (cehennem ateşi)
c- Nûru bulunan, narı yakan ateş (dünya ateşi)
d- Nûru bulunmayan, narı yakmayan ateş (yeşil ağacın ateşi)
e- Nûru da hoş, narı da hoş olan rıza ateşi, aşk ateşidir...denmiştir.
Nefsi ve ateşi, ifrat ve tefritten koruyup i'tidâl üzere tutmak... İmtihan budur...
Nefsi irfatta şımartırsan ve başıboş bırakırsan, tugyân edip RABB'lık yapmaya kalkışır (Firavun).
Tefritte ise nefsi öldürürsen devre dışı kalırsın...
İ'tidali bulan Muhammedî nefs ise Fırka-i Nâciye yolunu izler.
Ve mezhebimizce elân var olan cennetlerin zevklerini karınca kaderince yaşar...

3 - Kalb (gönül) - Su:
İkisi de tenezzül ve tevâzu'lu, aşağıya akışlı (alçak gönüllü) ve diriliğin olmazsa olmazları.
Onun için; yere dökülen bir tas su gibi, her zerresiyle bu sistemin sahibi Subhânallah (celle celâluhu)'ya secde eden dost dervişlere esselâm!...

4 - Ruh - Hava:
Var ama gözükmeyen gaib...
Kuşatan, yutan ama yok gibi duran hava, özün özü Ruh...
Bir anım var; Derbentli Deli Hasan Baba isminde bir HAKK dervişi vardı.
1965 yılında Hasan Dağındaki yaylamızdan dönerken ormanın içinde önümüze çıkmıştı...
Birlikte köye geldik.
Rahmetli Hoca amcama misâfir oldu.
O gece yatsı namazı sonu halaka-i zikir kuruldu ve yer gök inlemişti...
1974 de Aksaray Ulu Câmi'de gördüm...
Önceleri yaklaştırmadıysa da sonra dost olduk.
"Hu" esmâsında, Kadîrî bir derviş ve 43 yıllık seyyahdı.
Kimsenin bir kuruşunu almaz, çayını dahi içmezdi.
Benimle dostu... Çorba içerdik...
İsmimi hiç kullanmadı.
Hâlim iyi ise "çoban" kötü ise "firâr" derdi...
Birgün : "Çoban oğlum; bu âlemde iki insan vardır; ya ahmak ya da âşık ! Sen nesin?" deyince ben de :
"Baba, ben 17 yıl tahsil yaptım ne ahmağı, âşıkım âşık !..." dedim.
Güldü ve:
"Çok güzel, demek âşıksın!... Peki bu âlemde ne arıyorsun?" dedi... Kafamı bilgisayar gibi taradım, doğru ve uygun cevâbı buldum:
"ALLAH'ı (celle celâluhu) !" dedim.
Rengi sarardı, kızardı, morardı ve:
"Vay ahmak vay!.. Her yerde olan ne zamandan beri aranıyormuş!... Âşıkmış!... Firâr!..." dedi.
1982'de Ankara Bâlâ kazasında HAKK'a yürüdü... Ruhu şâd olsun...

Evet, yitiğini aramayan ahmaktır; ancak, bulduktan sonra arayan da ahmaktır...
Bir ayna karşısında çırılçıplak bedenini seyretmek...
Sonra palto gibi, bedenini soyunup nefsini seyretmek...
Ceket gibi nefsini soyunup kalbini seyretmek...
Gömlek gibi kalbini soyunup aslını, ruhunu seyredebilmek...
Nûr-u Muhammed'i seyredebilmek...
Tecellî tezgâhında tevhid temâşâsı...
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532))
Kendini bilmek; "Lâ ilâhe"
RABB'ini bilmek; "İllâ ALLAH" tevhidinin tekemmülü için;
Tüm sistem hizmetçin mesabesinde emrine ve hizmetine musahhar kılınmıştır...
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), insanlar ve tüm varlık (maddî, mânevî) İNSAN denilen bu nazlı çiçeğin tevhid tekemmülüne elân hizmettedirler...

Kemâlât kademeleri:
1-Şerîat-ı Muhammedîyye ile bedeni terbiye okulu (ilkokul gibi)
2-Tarikat-ı Muhammedîyye ile nefsi tezkiye okulu (ortaokul gibi)
3-Mârifet-i Muhammedîyye ile kalbi tasfiye okulu (lise gibi)
4-Hakikat-ı Muhammedîyye ile Ruhu tecliye okulu (üniversite gibi)

Cehâletinden arınma, kemâlâtını bürünme metodunda dördü de; HAKK (celle celâluhu) harfini kullanmakta...
Buz-Su-Buhar-Bulut; ayrı özellik ve güzellikte gözükseler de dördünün de formülünün aslen H2O olduğu gibi dört okulda da HAKK (celle celâluhu) esastır.
Erimek-akmak-yükselmek ve Rahmet olup aşk bağlarına yağmak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder